28 Mart 2016 Pazartesi

Yücelerden ünlü bir şeyh vardı… O ulu şeyh bir gece rüyasında, yolda önüne bir meleğin çıktığını gördü. Melek ona dedi ki: Niyetin nereye kadar gitmek?

Yücelerden ünlü bir şeyh vardı…
O ulu şeyh bir gece rüyasında,
yolda önüne bir meleğin çıktığını gördü.
Melek ona dedi ki:
Niyetin nereye kadar gitmek?
Şeyh cevap verdi:
Allah makamına kadar!
Melek dedi ki:
Utan yahu!
Bunca işle güçle meşgulsün…
Bu kadar malın mülkün var…
Sonra da Allah makamına ulaşmak havasındasın ha!
Adam, ertesi günü bu dertten adeta helak oldu…
Nesi var, nesi yoksa hepsini elden çıkardı.
Rüyada yine o meleği gördü;
Melek dedi ki:
Ey ünlü er, mademki neyin varsa ona feda ettin…
Artık gitmene lüzum yok; otur burada.
Her şeyi Hak yoluna verdin ya…
Şüphe yok artık Hak, senin yanına gelecektir.
Feridüddin Attar Hz


Mal sevgisi ve cimrilik

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Mal sevgisi ve cimriliğin zararı çok olur. Asıl maksattan uzaklaştırır, sıkıntıya düşürür. Bu hastalıktan kurtulmak, ancak çok sevdiği şeyleri muhtaçlara vermeye, kendini alıştırmakla mümkün olur.

Tarlaya tohumu burada ekmeli. Cimri tüccar değil, akıllı tüccar olmalı. Âhiret için kendisi yapmayıp, geride kalanlara, (Ben ölünce şunları yapın) dememeli. Ne yapabilecekse, hayattayken bizzat kendisi yapmalı.

Verme huyu bozulmasın diye, isteyeni boş çevirmemeli. Eğer isteyenin ihtiyacı yoksa, ona ateş olur. Bunu, alan düşünsün! Vermeyi âdet hâline getirmeli, maddî ve manevî yardımda bulunmalı. Verecek bir şeyi yoksa, hiç olmazsa ekmek vermeli.

Allahü teâlânın rızası için bir fakire bir parça ekmek vermeyip de, nefsin isteklerini tatmin etmek için gösterişli ziyafetler hazırlamak, Cehennemlik olmanın alametidir. Cennetlik olmanın alameti ise vermektir, verecek bir şeyi olmasa da vermeyi sevmektir. Vermek için gayret göstermektir. Cimri, varlıkta da, darlıkta da, yalnız kendisini düşünür, başkasını düşünmez.

Çok cimri ve çok zengin bir tüccar, ölüm hastalığında oğluna, (Oğlum, hayatımı biliyorsun. Yemedim yedirmedim, giymedim giydirmedim, hep para biriktirdim. Şu bir çift çorap, bana çok uğur getirdi, bakarsın orada da işim rast gider, ben ölünce, bunları ayağıma giydir! Eğer hoca giydirmezse, şu mektubu ver, açıp orada okuyun) der.

Zengin tüccar ölünce oğlu, (Hocam, babamın vasiyeti var, şu çorapları giydirin!) der. Hoca, dinini iyi bildiği için, (Dine aykırı böyle vasiyet geçerli olmaz, ölüye kefenden başka bir şey giydirilmez) der. Sonra mektubu açıp okurlar:
“Oğlum görüyorsun ki, malım, servetim pek çoktu, ama eski çoraplarımı bile âhirete götürmeme izin vermediler. Unutma ki, benim âkıbetim seni de bekliyor. Çok zengin olsan da, çorapsız ayrılacağın bu dünyaya meyletmeyesin! Bu mal, Allahü teâlânın rızasına uygun kullanılmazsa zehirdir. Onun rızasına uygun kazanılan ve harcanan mal, dünyalık değildir. Yapmadığını söylemek tuhaftır, ama sen böyle olma! Vermeye alış! Ben bildiğim halde veremedim, cimrilik hücrelerime işlemiş. Ben yapamadım, sen yap! Ben yediremedim, sen yedir! Ben dağıtamadım, sen dağıt! Yoksa sen de sonunda benim gibi pişman olursun.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder