9 Aralık 2016 Cuma

Nebî sav,Ey b. Mesûd haydi bana Kur`ân oku diye emretti.Ben de:Yâ Resûlallah Kur`ân sana gönderildiği halde onu size nasıl okuyacağım? dedim. Resûl-i Ekrem: - Kur`ân`ı ben başkasından işitmeyi çok severim, buyurdu. Ben de Sûre-i Nisâ`yı okumaya başladım. Okurken ... âyetine gelince Resûl-i Ekrem: - Sus, buyurdu. O sırada gördüm ki Resûlullah`ın iki gözü yaş döküyordu.
buhari 1693


Rasulûllah -sallallahu aleyhi ve sellem- Sûre-i Rahmân nâzil olunca huzurunda bulunan ashâbına hitâben:

- Kureyş cemaatine gidip şu sûreyi okuyacak var mıdır, buyurdu. Kureyş’in şerrinden korktukları için ashâb sükût ettiler. Abdullah ibn-i Mes’ûd -radıyallahu anh-: -Ben okurum Yâ Rasûlallah, dedi. Fakat İbn-i Mes’ûd, vücudu zayıf bir zât-ı latîf olduğundan Rasûlullah onun gitmesini arzu buyurmadığı cihetle üç defa kelâmını tekrar ettiler. Yani ashâbdan bir başkasının gitmesini arzu ettiğini izhâr ettiler. Fakat her defasında cevap İbn-i Mes’ud’a müyesser oldu. Müsâade-i Nebeviye üzerine Abdullah ibn-i Mes’ûd -radıyallahu anh- gitti. Kâbe’nin etrafında Kureyş’in büyüklerine karşı Sûre-i Rahmân’ı okumaya başlayınca Ebû Cehil, İbn-i Mes’ûd’a bir tokat vurdu. Ve kulağını yaraladı. İbn-i Mes’ud ağlayarak gelince Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- mükedder oldu. Bunun üzerine Cebrail aleyhisselâm gülerek geldi:

-Yâ Rasûlallah! Merâk etme, âkıbet sizindir, buyurdu.
Siz kime ibâdet ederdiniz diye sorulacak Yahudiler Allah`ın oğlu Uzeyre diye cevâb verecekler Bunun üzerine onlara: Yalan söylüyorsunuz. Allah hiç bir eş ve oğul edinmedi, denilecek. Şimdi siz ne istersiniz? diye sorulacak. Onlar da: Ey Rabbimiz, çok susadık; bize su ihsân et, diyecekler. Bunun üzerine onlara: Haydi suya geliniz., diye işâret olunacak. Ve Cehennem`e doğru sevk olunacaklar. Cehennem onlara serâb gibi görülecek. (Su sanarak) birbirlerini çiğneyerek giderken Cehennem`e düşecekler. Sonra Nasârâ(Hristiyanlar) çağırılacaklar. Onlara da: Siz kime kulluk ederdiniz? diye sorulacak. Onlar da: Allah`ın oğlu Mesîh (Îsâ`ya) diyecekler. Onlara da: Yalan söylüyorsunuz. Allah ne eş, ne oğul edinmedi, denilecek ve ne dilekleri olduğu sorulacak. Onlar da yahûdîlerin sevk olundukları gibi Cehennem`e sevk olunacaklar.
Hz Muhammed sav
buhari 1692
Kur`ân`da adı geçen Miskin halkın kendisine bir hurma bir iki lokma yiyecek verdiği kimseler değildir.Hakîkî miskîn, (kendisini geçindirecek nafakaya mâlik olmadığı halde) halka el açıp istemekten çekinen şu iffet sâhibleridir. İsterseniz (Kur`ânın tarîf ve tavsîfini de) okuyunuz: "Onlar nâstan isrâr ile istemezler!"
buhari 1683
Ehli Kitâb olan yahûdîler Tevrât`ı
İbrânîce metni ile okurlar Arab  diliyle de müslümanlara tefsîr ederlerdi.Bu hususta Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem Ashâbına siz Ehl-i Kitâb (ın sözlerin)i ne tasdîk, ne de tekzîb ediniz. Ancak: (Biz Allah`a ve bize indirilen Kur`ân`a îmân ettik...) deyiniz, buyurmuştur.
buhari 1679
İnsanlar takım takım girerek,imamsız olarak kendi başlarına Peygamberimiz Aleyhissalatü vesselamın üzerine namaz kıldıktan sonra çıkıyorlardı.
Böylece önce erkekler,sonra kadınlar,daha sonra da çocuklar Fahr-i Alem Efendimize karşı bu son vazifelerini (cenaze namazını) huşû ve hüzün içinde
ifâ ettiler.Çevre kabilelerden de insanlar gelerek Resulullah (asm)'ın cenaze namazını kıldırlar.
Bu nedenlerden dolayı Peygamberimizin (asm) defni uzun sürmüştür.
Allah`ın bana ihsân ettiği nimetlerinden birisi Resûlullah`ın benim odamda benim nöbetimde mübârek başı benim göğsümün üstü ile gerdanımın arasında olarak vefât etmesidir. Bir de Allah`ın, onun vefâtı sırasında benim tükürüğümle onun tükürüğünü bir arada birleştirmesidir (Şöyle ki: kardeşim) Abdurrahmân elinde bir misvâkle odaya girmişti. Ben de Resûlullah`ı (göğsüme yan) dayamıştım. Onun misvâke dikkatle baktığını gördüm. Misvâki çok sevdiğini bildiğim için: Size misvâki alayım mı? diye sordum. Başı ile: Evet, diye işâret etti. Ben de misvâki yumuşatıp verince ağzında yürütüp fırçaladı. Bir de Resûlullah`ın yanında sahtiyandan ufak bir su kabı, içinde su ile berâber dururdu. Ara sıra iki elini bu kaba batırıyor ve ıslanan elleriyle yüzün sıvayor ve: Lâilâhe illâ`llah! Ölümün ne şiddetleri, sademeleri var, diyordu. Sonra elini kaldırdı. Tâ rûhu alınıncaya kadar: Allah`ım beni Refîk-i A`lâ câmiasında kıl, duâsına devâm etti. Ve bu duâ ile Hatemü`l-Enbiyâ`nın (mu`cizeler ihzâr eden mübârek) eli düştü. Ümmü`l-mü`minîn Âişe ra
buhari 1668
Alî Vallahi bu işi biz Resûlullah`a sorar o da bizi bundan menederse Resûlullahın vefâtından sonra halk (bununla istidlâl ederek) hılâfeti bize vermezler. Bu cihetle ben Resûlullah`a sormam (ve hilâfet istemem) diye yemîn etti. (Resûlullah`ın vefâtı üzerine Abbâs) Alî`ye: Elini uzat, bîat edeyim. (Beni görerek) halk da bîat edecektir, dediyse de Alî bu teklîfi de kabûl etmedi. Abdullâh b. Abbâs ra
buhari 1667
Nebî sav vefât etmezden önce bana arkasını dayamış bir vaziyette iken kendisine kulak verdim,
'Allah`ım günahlarımı bağışla bana merhamet et ve beni Refîk-ı A`lâ`ya eriştir,' diye duâ ettiğini işittim.
Ümmü`l-müminîn Âişe r.a
buhari 1665