3 Haziran 2016 Cuma

Bilal Habesi Hz

Bilal,bir gün,bir yerde,o zayıf tenine tam yüz sopa,yüz kayış yedi.
Bilal’ı hadsiz hesapsız dövmedeydiler.
Vücudundan kanlar akıyor,fakat hiç aldırmıyor,
sadece “Ahad(Bir),Ahad (Bir)” diyordu.
Sana gelince:
Ayağına bir diken batıverse can derdine düşersin.
Ne kimseye sevgin kalır, ne kimseye nefretin!
Onlar böyleydiler işte, sen de böylesin.
Ne vakte dek böyle şaşırıp kalacaksın sen?
Dilinden puta tapanlar bile kurtulmuş da sahabe incinmede.
Beyhude (Boş yere) yere amel defterini kapkara bir hale getiriyorsun.
Feridüddin Attar Hz


Ahmed Eflaki Ariflerin Menkıbeleri

Horasan ülkesinin padişahıve Celaleddin Harizmşah'ın amcası olan Alaaddin Muhammed
Harizmşah, ulu ve heybetli bir adamdı. O ülkelerin
büyükleri ve sultanları tamamiyle onun kulları ve uyruğu idiler.
Onun, dünya iklimlerinin hiç birinde güzellik, tenasüh ve
ahlak itibariyle benzeri olmayan nazlı bir kızı vardı. Padişah,
kendi mevkiine yaraşır biri yoktu ki, yetişkin ve yıldızı parlak
olan bu kızı ona versin de bu kaygudan kurtulsun. Bir
gece padişah vezirine danışarak: "Bizim kraliçe'nin bir dengi
bulunmayınca ne yapmalı ve ne tedbir almalı?" dedi. Vezir
bilgin ve bilgisine göre hareket eden bir adamdı; dedi ki:
"İslam padişahlarının dengi ulu bilginlerdir; çünkü padişahlar
halka, bilginler de padişahlara hakimdirler. " Padişah: "O
halde öyle akıllı, olgun, ve bilgisine göre hareket eden bir
bilgin nerededir?" diye sordu. Vezir de: "O bilgin senin baş­
kentin Belh sehrinde ulu Ebu Bekr-i Sıddık'ın çocuklarından
olan Celaleddin Hüseyin Hatibi hazretleridir. Horasan başlangıçtan beri onun atalarının
cihadının bereketi ile İslam ülkesi
olmuş ve onlar tarafından alınmıştır. O her fende dünyadaki
bilginler ve ulular arasında parmakla gösterilen ve daha otuz
yaşında bulunan taze bir gençtir. Çok riyazet çekmiş, mücahedeler yapmış
ve takva topunu yüce meclis meleklerinden
kapmıştır," diye cevap verdi.


(2) Celaleddin Hüseyin hazretleri daima
bekarlığından dolayı hüzünlenir, "lnsanların en fenası bekarlardır"
sözünün manasını düşünür, kendi kendine: "Her dakika
dinin bütün hükümlerini ve Peygamberin sünnetlerini yerine
getirmeye çalıştım. Bu işte hiç tembellik ve ihmal göstermemişim.
Allah'ın ihsan ettiği fazilet sayesinde büyük günahlardan
sakınmış ve onun merhametine sığınmışım. Nikah sünnetine
rağbet etmeyişimden başka peygambere tabi olma yolundan
bir adım olsun ayrılmamışım," derdi.
Bunun üzerine hemen o gece peygamberlerin sultanı ve
alemlerin rabbi olan Allah'nın sevgilisi Muhammed sav Emin'i
rüyada gördü. Peygamber ona: "Horasan padişahının kızı ile
evlen," dedi. Allah'nın takdiriyle aynı gece hem padişah
hem vezir ve hem de dünya kraliçesi, Peygamber hazretlerini
(Allah'ın selamı onun üzerine olsun) rüyalarında gördüler.
Peygamber: "Dünya kraliçesini Hüseyin Hatibi'ye nikahladım,
bundan sonra kraliçe onundur," dedi. Ne güzel damat ve ne
de güzel gelin!
Şiir:
"Mübarek olsun dünyada toyumuz düğünümüz,
Toyu ve düğünü boyumuza göre biçti Allahmız"
Vezir, sabahleyin erkenden büyük bir neşeyle kalktı,
rüyasını arz etmek için padişahın huzuruna geldi. Padişah ve
dünya kraliçesi de her şeyi iyi ve doğru gören vezirin gözünün gördüğü
rüyayı görmüşlerdi. Hepsi Hakk'ın bu yüceliği
ve iradesi karşısında şaşakalmışlardı. Vezir, padişahın müsaadesiyle
rüyalarını kendisine anlatmak için Celaleddin Hatibi'yi
ziyarete geldi. Vezir daha ağzını açmadan Celaleddin
Hatibi onların gördükleri rüyayı ona bir bir anlattı. Vezirin
samimiyeti bir iken bin oldu. O günlerde tantanalı bir düğün
ve tören yaparak hakkı, layık olana verdiler.