20 Ekim 2016 Perşembe

Hiçbiriniz,kendisi için arzu ettiğini müslüman kardeşi için de arzu etmedikce kâmilen îmân etmiş olmaz.
Hz Muhammed sav
Buhari 13
Resûllullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en cömerdi idi.En cömert olduğu zamanda ramazanda idi.
Buhari 6
Bir kimsenin Hakkı sevmesinin işareti,kendisine şu üç meziyetin verilmiş olmasıdır:Derya gibi cömertlik,güneş gibi şefkat,yer gibi alçakgönüllülük.
Bayezid Bestami Hazretleri

Yâ Rab, şu muazzam Ramazan hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise;
Yâ Râb, şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se.
Mâdâm ki verdin bize bir rûh-i nevin...
Yâ Râb, daha bir nefha-i te’yîd insin!
8 Eylül 1910


Necip Fazıl KISAKÜREK

Ramazan
Bu kaçıncı Ramazan, daha kaç tane kaldı?
Renk uçuk, nakış silik, ocak sönük... Ne kaldı?

Bu ay

Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı;
"Bilinmez"i bilirler, bilseler ağlamayı... -


Arif Nihat Asya

Ramazan Akşamı
İftâr topu aksedince İhsaniye'den
Seslendi ezanlarım, Süleymaniye'den
Altında ve üstünde yanıp bin kandil
Nur indi civara Nûruosmaniye'den

Hasan Akay

Ramazan da İstanbul

kokusunu buldu yine
gül yavrusu İstanbul...

gökler yıkamış arıtmış
rüzgar uğramış kurutmuş
serip ütülemiş güneş
İstanbul'u bu Ramazan

sanki yeniden yaratmış Rahman
İstanbul'u bu Ramazan

Dilaver Cebeci

Kadir Gecesi



Bu gece her tarafta kandil kandil feyiz var,
Yerde Cibril-i emin gökte nurdan deniz var.

Şefaat ümidiyle şu mescide doluşan
Her müminin peygamberden bir iz var.

Beka yurduna gelin olmak için nineler,
Yakmışlar kınaları yanlarında çeyiz var.


Aşkın kadri yükselip ta Sidre'ye çıkarken,
Küfür ehli kindedir, şeytanlarda gayız var.

Işıklar can veriyor konduğu her maddeye,
Eşyâda melekûta kapı açan remiz var.

Akıl Furkan'a teslîm bu gece fecre kadar
Gafletin derin uykuda, dalalet yok, temyiz var.

Bu gece her tarafta kandil kandil feyiz var,
Yerde Cibril-i emin, gökte nurdan deniz var.

Çehreler ma’kes-i neşât oldu Sîneler inşirâh ile doldu Bir nidâ Şark u Garb’a savruldu: Ramazân-ı mübârek etti hulûl Açdı Hak tövbekâra bâb-ı kabûl.

 Nûr-ı rahmet yağar semâlardan Mağfiret serpilir fezâlardan Şen gönüller şu hoş sadâlardan: Bârekallâh erişti mâh-ı sıyâm Ehl-i dîne budur sirâc-ı selâm.

 Sende mi’râc-ı rahmet-i Rahmân Sende indi o muhterem Kur’ân.. Ne sa’âdetler ehl-i îmâna Ki, kavuşduk bu şehr-i zîşâna Edelim şükr ü hamd Yezdân’a Müstenîriz fürûğ-ı rahmetden Feyz bulduk dür-i diyânetden.

Bizi ey Hâlik-ı zemîn ü zamân Eyle her sâl böylece şâdân Mağfiret kıl bi-hürmet-i Ramazân Kalbimizden gelen budur her bâr: Ve kınâ Rabbenâ azâbe’n-nâr
Hakiki fakir, kendini geçindiremeyen ve kendisine sadaka vermek için (halkca) zarureti bilinemeyen,kendisi de kalkıp halktan (sadaka) istemeyen afif,nezih kimsedir. 
Hz Muhammed sav 
Buhari 736
Anne,
Cennet kapılarının orta kapısıdır.
Dilersen bu kapıyı zayi et
veya onu koru.
Hz.Muhammed(sav)



Bir müslüman,
anne babasına niyet ederek sadaka verirse,o sadakanın sevabı hem anne-babasına
hem kendisine olur.
Hz Muhammed sav


Hurma devşirildiği sırada Resulullâh sallallâhu aleyhi ve sellem-e (sadaka) hurma getirilirdi.(Bir kere) Hasan, Hüseyin radiyallâhu anhümâ bu hurmalarla oynarken çocuklardan biri, (Hasan İbn-i Ali) ansızın (bu sadaka hurmasından) bir hurma alıp ağzına koydu. Resulullâh sallallâhu aleyhi ve sellem çocuğa (şöyle bir) baktı. (Zeki) çocuk hemen hurmayı ağzından çıkardı. Sonra Resulullâh:Sen Muhammed-in ehl-i beytinin sadaka malı yemediklerini bilmez misin? buyurdu.Buhari 739
Sadaka,
Rabbin öfkesini söndürür ve
kötü ölüme engel olur.
Hz Muhammed sav
Sadakasını geri alan,
kustuğunu yiyen gibidir.
Hz Muhammed sav
Buhari 740


Allah Teala,
kâfire "Pis murdar" demiştir.
Bu pislik,bu murdarlık,
onun dışında değildir.
Pislik onun huyundadır,dinindedir.
Mevlânâ Hz.


Akılsız,ahırdaki otu tatlı görür. Akıllı,ahırdaki hayvanın nihayet kasap elinde telef olacağını görür.
Mevlânâ Hz.
Hz.İsa'ya "Alemde her şeyden daha sarp,daha güç nedir?" diye sordu. İsa dedi ki:"Ey can, en sarp, en güç şey, Allah gazabıdır. Çünkü o gazaptan cehennem bile su gibi titrer!" Adam "Peki,bu Allah gazabından nasıl aman bulmalı?" deyince İsa şöyle cevap verdi:'Kızdığın zaman kızgınlığına uymamak gerek!'
Mevlânâ Hz.
İstiklal ve vatan mücahedesinde 
Cenab-ı Hakkın avn ve inayeti bizimledir 17/3/1336/1920 
Mustafa Kemal
Yavaş iş Rahmandandır.Acele edişinse melun Şeytandan. Önüne bir lokma atsan köpek bile köpekliğiyle önce koklar,biz aklımızla koklarız.
Hele bir bak,demek ki biz de her şeyi inceleyen aklımızla kokluyoruz.Allah bile bu yerlerle gökleri yavaşlıkla ve tam altı günde yarattı.Yoksa " Kün" der demez yerler de olurdu, göklerde; Allah, buna kâdirdi.
Mevlânâ Hz.
Mecnun namaz kılan birinin
önünden geçer.
ADAM:"Ey Mecnun beni görmüyor musun da namaz kılarken önümden geçiyorsun?" MECNUN: "Be adam ben Leyla'yı düşünürken seni görmedim,Sen Mevla'yı düşünürken beni nasıl gördün ?
Mustafa kemal hocalarla
Dilenci,Hz.Aişe (r.anhâ)'ya duâ ettiği zaman o da
dilenciye aynı duâ ile mukabelede bulunur,sonra sadaka verirdi.Hz.Aişe (r.anhâ)'ya;"Hem mal veriyorsun,hem de dua ediyorsun,nasıl oluyor?" diye sorulduğunda şöyle cevâp vermiştir: "Şayet ona dua etmeyecek olursam onun dua etmekten dolayı benim üzerimde olan hakkı,benim sadaka vermekten dolayı onun üzerinde olan hakkımdan daha çok olur.Bana yaptığı duanın aynısını ona yapıyorum ki duasının karşılığını verip sadakam hâlis olsun."
Veda Hutbesinde Efendimizi (a.s) dinleyen Sahabe Sayısı 100 Bin civarındaydı O zamanın kabristanı olan Baki Mezarlığında 10 Bin sahabe mezarı bulunmaktadır. Kalan 90 Bin Sahabenin ise dünyanın çeşitli ülkelerinde (Irak,Suriye,Türkiye,v.s) mezarları bulunması onların, Hakka Çağırma emrine olan hassasiyetlerinin ve İnsanlığa olan merhametlerinin bir tezahürüdür. 
(Allah hepsinden razı olsun)
Müslümanları doğru yola yönelten kişi,kesik burunlu bir zenci de olsa,ona itaat ediniz.
Hz.Muhammed (s.a.v)
Hiç bir mücrim-suçlu hakkında işkence cezası tatbik etme.
Hz Ebu Bekir r.a,633
Sizin üzerinize Müslüman olmayan milletler adeta bir yiyeceğe üşüşen vahşi hayvanlar gibi üşüşecekler. Orada bulunanlardan birisi şöyle dedi: -Bu durum bizim azlığımızdan mı olacak? Allah Rasulu (sav); -Hayır! Bilakis siz çok olacaksınız.Fakat sizin çokluğunuz selin üzerindeki çer çöp gibi olacaktır.Allah,düşmanınızın kalbinden sizin korkunuzu sökecek de sizin kalbinize vehn bırakacak. Orada bulunanlardan birisi: -Vehn nedir ey Allah Rasulu? -Vehn dünyayı sevmek ve ölümden hoşlanmamaktır.
Yavrucuğum mümkün olduğu kadar,gücün yettiği kadar hiçbir zaman,hiçbir sabah,hiçbir akşam,hiçbir mümine karşı kalbinde kin,öfke ve nefret olmasın.Yavrucuğum bu benim sünnetimdir, kim benim bu sünnetimi ihya ederse cennete benimle birlikte girecektir. 
Allah Resulu, Hazreti Enes'e demiştir
Hz.Sevde(r.anha) Efendimizin ikinci hanımıdır.Kocasından önce Müslüman olmuştu.Yapılan işkencelerden Habeşistan'a
hicret etmişti.Mekke'ye döndüklerinde eşi vefat etmişti.Hz.Sevde 5 çocuğu ile dul kalmıştı.Geçim sıkıntısı çekiyordu. Bakıma muhtaç çocukları vardı.Hz.Sevde Efendimizle nikahlandığında elli yaşındaydı. Peygamberimize Hz.Hatice'nin üzüntüsünü hafifleten,ev işlerine bakan,altı çocuğa analık eden fedakar bir annemizdi.Hicri 54.yılda
yüz yaşını aşkın iken vefat etti.
Ümmetim beş şeyi unutarak beş şeyi sevecektir:
1-Dünyayı sevecek,ahireti unutacaklardır
2-Malı sevecekler,ahiret günü hesaplaşmasını unutacaklardır
3-Mahlukatı sevecekler,yaratıcıyı unutacaklardır
4-Günahları sevecekler,tevbeyi unutacaklardır
5-Köşkleri sevecekler,mezarları unutacaklardır
Hz Muhammed (s.a.v)

Dünyanın birinci Büyücülüğü şöyledir;

Kendini sana devamlı kalacak şekilde gösterir. Halbuki O haraket eder ve devamlı senden kaçar. Fakat Tedrici ve gayet yavaş hareket eder. Dünya kendisine baktığın zaman hareketsiz görünen ve fakat daima yürüyen bir gölgeye benzer.


Bilirsin ki, ömrün devamli gidiyor ve tedrici olarak her an biraz daha azaliyor.İşte o dünyadır, senden kaçiyor, sana veda ediyor (senden ayrılıyor), sen ise bunu anlamiyorsun.
Dünyanın büyülerinden biri de, dışını süsleyip, bela mihnetleri örtmesi, dışına, yüzüne bakan cahilleri aldatmasıdır. Çirkin yüzünü örten, ipekli ve süslü elbiseler giyen ihtiyar bir kadına benzer.

Uzaktan onu görenler ona aşık olurlar. Ama yüzünden örtüyü kaldırınca pişman olur, üzülürler. Onun rezilliğini görürler.
Ehli Salibin son amelei sefilesi,Islamiyetin nuri irfan ve istiklaline ve Hilafetin uhuweti mukaddesesine merbut olan müslüman kardeşlerimizin vicdanında aynı hissi mukavemeti uyandıracağından emin olarak Cenabı Hakkın mücahedatı mukaddesemizde cümlemize tevfikatı ilahiyesini terfik etmesini ve ruhaniyeti Peygamberiyeye istinad eden teşkilatımıza muin olmasına niyaz eyleriz Mart/1336/1920 Mustafa Kemal 
 
Mademki insanın yaratılmasındaki maksat, ALLAH'a ibadet etmesidir, şu halde ibadete yanaşmayan kişinin ibadet yeri cehennemdir.
Mevlânâ Hz.
Birisi,"Bu yedi günlük yolda hiç su yoktur.Bütün yol ayakları yakıp kavuran kumluk" dese,
öbürü de "Yalan,yürü de bak,her gece bir akan kaynak görürsün" dese,
İhtiyat korkudan kurtulmak ve doğruya ulaşmak için yanına su alıp yola düşmendir.
Mevlânâ Hz.

Bilgisiz adamın canı bu duadan uzaktır.Çünkü "Ya Rabbi" demesine izin yoktur.Zarara,ziyana uğrayınca Allah'a sızlanmasın diye hem ağzı,hem gönlü kilitlidir. Firavuna onca mal mülk verdi,o nihayetinde ululuk davasına girişti.Hakk'a sızlanmasın diye ömrü boyunca bir baş ağrısı dahi görmedi.Bütün dünya mülkünü verdi, lâkin; dert, elem, keder vermedi. Dert; bütün dünya malından yeğdir. Dertsiz dua soğuktur. Dertli dua ve niyaz ise; gönülden, aşktan gelir.
Mevlânâ Hz
İsmet Paşa,İstiklâl mahkemesinin işe el koyar koymaz yapmaya başladığı tevkifler sırasında,evvelce feshedilen Terakkiperver Fırkaya mansupturlar diye Kâzım Karabekir,Ali Fuat Cebesoy,Cafer Tayyar,Refet Paşaları da palas pandıras yakalatıp tevkif ettirişi karşısında bu kıymetli silâh ve mücadele arkadaşlarının böyle menfur bir suikast işiyle alâkadar olmayacakları ve esasen ortada böyle bir kanaati verecek hiçbir delil bulunmayışını göz önüne alarak pür telâş izmire koşmuş ve İstiklâl Mahkemesinin bu hatasını tashih ederek nahak yere tevkif ettirdikleri paşaları serbest bırakmasını istemişti. Esasen hepsi mebus olan bu paşaları teşrii masuniyetleri Meclisçe refedilmeden tevkif etmeye kanun da müsait değildi. Fakat hiç kimsenin emrinde olmamak ve hiçbir makama karşı mesuliyeti bulunmamak gibi müstesna bir mevkii ve selâhiyeti olan İstiklâl Mahkemesi, kuvvetine dayanarak İsmet Paşanın arzusunu yerine getirmemekle kalmamış, hattâ onu da tevkife kalkışmıştır.
Ey Allah'ın elçisi,ahırımızda beslediğimiz merkepten dolayı Allah'la bir hesabımız var mı? Merkepten dolayı hesaba
çekilir miyiz? Hz.Peygamber(sav) şöyle cevap verdiler:
Şu okuyacağım ayet sizin sorduğunuz bütün soruların cevabını verir: "Kim bir zerre miktarı iyilik yaparsa mutlaka karşılığını görecektir. Ve kim de bir zerre miktarı kötülük yaparsa karşılığını görecektir." (Zilzal, 7-8) Peygamberimiz savunmasız ve masum olanlar konusunda bizi uyarmıştır. Zararsız ve savunmasız hayvanları öldürmeyi yasaklamıştır. Gereksiz yere ot koparmayı, çalı kesmeyi, ağaç kesmeyi yasaklamıştır. Yetim ve öksüz çocuk ile hakkı gasp edilmiş, savunmasız ve mağdur edilmiş kadından dolayı sizinle mücadele ederim buyurmuştur.
Kedi,temiz yeri kirletir.Sonra dönüp baktığında o yer gözlerine çirkin gelir ve görünmesin diye üzerini toprakla örter. Ey gafil insan! Akıldan yoksun kedi bile böyle yaparken; senin gibi akıl sahibi biri,nasıl olur da yaptığı çirkinliklerden, ettiği kötülüklerden utanmaz!
Sâdi ŞİRAZi

Dilinde her daim Allah Allah zikri olan bir adam varmış.Bu adam bir gün Allah Allah demeyi terk etmiş.Bir gece rüyasında Hızır Aleyhisselamı görmüş. Sormuş adama Hızır: "Niye 'Allah Allah' demeyi terk ettin?" Adam cevap vermiş; "Yıllarca 'Allah Allah' dememe rağmen bir gün olsun Rabbim, bana 'buyur ey kulum' demedi ki." Hızır, acıyarak bakmış adamın yüzüne ve demiş ki: "Be adam, Allah'ın sana 'Allah Allah' diye söyletmesi zaten 'Buyur ey kulum' demesiydi."
Hz.Ömer,Kudüs'e giderken deveye hizmetçisi ile nöbetleşe biniyordu.şehre girerken deveye binme sırası hizmetçisine geldiği için devenin önünde yürüyordu,kuvveti,adaleti,askerleri üç kıtayı titreten İslam halifesini görmeye gelenleri hayrette bırakmıştı.
Batı Avrupa'da zor günler yaşayan Yahudiler için Osmanlı topraklarının bir sığınak olduğu bilinmektedir. 15.yüzyılın son çeyreğinde İspanyadan çıkarılan Yahudilerin mühim bir kısmının İstanbul,Edirne ve Selanik gibi büyük şehirlere yerleştirilmeleriyle Osmanlı Devleti'ndeki Yahudi nüfusu bir hayli artmıştır.
Kulum! Sen bir şey istersin,ben bir şey isterim,eğer sen Benim istediğime rıza gösterirsen Ben de senin istediğine kâfi gelirim ama eğer sen Benim muradıma rıza göstermezsen, Ben seni istediğin şeyler(i elde etme gayretleri içerisin)de yorarım ama sonra yine ancak Benim istediğim meydana gelir (Imâm Gazâli, el-lhyâ, 6/433)
Hz. Esmâ, zaman zaman Peygamberimizin sohbetinde bulunan ve ondan feyiz alan sayılı sahabi kadınlardan biriydi. Bir defasında üzerinde ince bir elbiseyle Peygamberimizin huzuruna girmişti. Peygamberimiz eniştesi olduğu için böyle giyinmekte bir mahzurun olmayacağını düşünmüştü. Fakat Resulullah (a.s.m.) onu o hâlde görünce yüzünü çevirdi, sonra da şu ikazda bulundu: "Ey Esmâ, bir kadın âdet görmeye başladığı zaman [mübarek eline ve yüzüne işaret ederek] şu ve şu uzvu dışında başka yerini göstermesi caiz değildir." Hz. Esmâ bu ikazdan sonra artık Resulullah'ın tavsiyesine uygun giyindi. Hayatının sonuna kadar tesettürün en güzel şekline riayet etti.