22 Ekim 2016 Cumartesi

Siz yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz. 
Hz Muhammed sav Sahabe-i Kiram'a
Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem ehl-i Kalibi (ki Bedir-de maktül olan rüesâ-yi Kureyş-in harb meydanında serilen lâşeleridir) müşâhede buyurduğunda, bunlara: -Nasıl,Rabbinizin vadettiği azab ü cezayı hak buldunuz mu? diye hitâb etmişti. Ömer İbn-i Hattâb: -Yâ Resülallâh! Bu (duygusuz) cifelere mi hitâb ediyorsunuz? Resül-i Ekrem: - Siz bunlardan fazla işitir değilsiniz. Fakat bunlar cevap veremezler, buyurdu.Buhari 673
Hz Ömer r.a: -Ya Resulallah,kabirde aklımız başımıza iade olunacak mı? 
-Evet,bugünkü şekliyle akıl ve şuurunuz iade olunacaktır.
Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem hutbe iradına başlamış ve kişinin kabirde görüp geçireceği sorgu ve sualleri anlatmıştı. Resül-i Ekrem,kabir ahvâlini böyle tafsilâtiyle anlatınca müslümanlar dehşetli bir sürette feryâd edip ağladılar.Buhari 675
israil Boykot 

-Yâ Resulallâh! Annem ansızın
vefât etti.Anneciğim söylenebilseydi, tasadduk (edilmesini vasıyyet) ederdi. Şimdi ben onun namına sadaka versem annem sevap
kazanır mı? Resul-i Ekrem:
Evet,kazanır,buyurdu.
Buhari 682
#PenaltıOlursaMusleraKullansın
Yâ Rab! Kabir azabından,Cehennem azabından,hayat ibtilasından,ölüm şiddetlerinden, mesih deccalın fitnesinden sana sığınırım!
Hz Muhammed sav
Sizden biriniz vefât ettiğinde sabah-akşam ona kendi makamı gösterilir: O kimse ehl-i Cennet ten ise, ehl-i Cennet makâmâtından bir makam; ehl-i nardan ise, Cehennem gösterilir. Ona:Burası senin (müstakbel ve ebedi) durağındır. Kıyamet günü Allah seni buraya gönderecektir, denilir.
Hz Muhammed sav
Hz Aişe'nin odası 2 kısımdı: Birisinde kabir vardı,diğerinde Hz Aişe bulunurdu.Arada sırada Hz Aişe kabir tarafına geçerdi. Hz Ömer'in defnedilmesinden sonra,üzerine örtü alıp ona bürünerek girerdi.
Ey Muâz! Yemenlileri Allahtan başka ibâdete lâyık bir ilah olmadığını ve benim de Allahın Peygamberi olduğumu bilmeye ve tanımaya davet et! Eğer bu iki şehâdeti kabül ederlerse bu defa onlara her gece ve gündüz üzerlerine beş vakit namaz farz kılındığını öğret. Eğer namazın vücübunu (namaz kılarak) itiraf ederlerse,bu defa da onlara bildir ki, Allah, kendilerine mallarında zekât farz kılmıştır. Bu zekât, zenginlerinden alınır ve onların fakirlerine verilir.Buhari 686
Kendin için arzu ettiğin şeyi, insanlar için de arzu edersin. Kendin için istemediğin şeyi, Insanlar için de istemezsin. Hz Muhammed sav Taberani
Vallâhi kim namazla zekâtı tefrik ederse, bu gürüh ile harb ederim.Çünkü zekât mali bir haktır (namaz bedeni bir vazife olduğu gibi).Allâh'a yemin ederim ki, bunlar,Resülullâh sallallâhu aleyhi ve sellem'e verdikleri bir oğlağı benden esirgerlerse bundan dolayı muhakkak onların boynunu vururum, buyurdu. 
Hz Ebu Bekir r.a,Buhari 689
Hz.Ebü Bekir'in zekât vermeyenlerle savaşa karar vermesinin delili, Hz. Peygamberin şu uygulamasıdır.Allah Resulu, Eşca' kabilesinden birisinin zekâtını alması için bir memur göndermiş, vermeyince, ikinci defa göndermiş, üçüncüde yine vermezse boynunu vurmasını söylemiştir.
Allah kendisine mal verir de o malın zekâtını vermezse, kıyamet gününde zekâtı verilmeyen mal, sahibi için bir yılan süretine konulur.Bu azgın yılan kıyamet gününde mal sahibinin boynuna gerdanlık yapılır. Sonra yılan (ağzı ile) sahibinin çenesini iki tarafından yakarlar. Sonra: ben senin (dünyâda çok sevdiğin) malınım, ben senin hazinenim! der. (yine Ebü Hüreyre demiştir ki:) Bundan sonra Resül-i Ekrem, şu mealdeki ayet-i kerimeyi okudu: (Sevgili habibim! Allah hazine-i kereminden kendilerine ihsan buyurulan servetle düşkünlere muavenetten(yardım) kaçan bahiller(cimri) zannetmesinler ki, bu hareketleri kendileri için hayırdır.Belki en büyük bir şerdir,(bir vebaldır).Yarın mahşerde bunların bu servetleri boyunlarına lâle gibi takılarak teşhir edilirler).
Buhari 691
Şeyh Şibli bir dükkandan bir torba buğday
satın almış,bunu sırtına yükletip ta köyüne kadar taşımıştı.Nihayet evine geldi,çuvalı açıp bakınca ne görse iyi! Tahılın içinde şaşkın şaşkın her yana koşan bir karınca.. Acıdı ona, geceleyin uyku tutmadı gözleri ve; “Bu zavallı karıncayı yurdundan ayırışım iyi olmadı!”
diyerek onu tekrar eski yerine götürdü.


Haccac:«Cellad! Öldür onu» dedi.Saîd(r.a) kıbleye yöneldi ve şöyle dedi:
«Doğrusu ben yüzümü,gökleri ve yeri yaratana,doğruya yönelerek çevirdim,ben müşriklerden değilim».
Haccac:«Yüzünü kıbleden çevirin» dedi.
 Saîd:«Nereye dönerseniz.Allah'ın yönü orasıdır» dedi.
 Haccac:«Onu yüzüstü yere yatırın» dedi.
 Saîd:«Sizi yerden yarattık,oraya döndüreceğiz,sizi tekrar oradan çıkaracağız».
Haccac:«Allah'ın düşmanını boğazlayınız.Kur'an ayetlerini on­dan daha iyi misal getiren hiç kimseyi görmedim».
Saîd ellerini kaldırdı ve şöyle dedi:
«Allah'ım! Haccac'ı benden sonra hiç kimseye musallat etme».
Saîd İbn Cübeyr'in ölümünün üzerinden daha onbeş gün geçmeden Haccac hummaya (sıtmaya) tutuldu ve hastalığı gittikçe arttı.
Arasıra bayılıp ayılıyordu.
 Kısa bir baygınlıktan sonra sıçrayarak ve şunları haykırarak uyandı:
«İşte bu, Saîd İbn Cübeyr, boğazımı tutuyor.
İşte bu, Saîd İbn Cübeyr, Beni niçin öldürdün? diyor?
 Benim Saîd İbn Cübeyr'le ne alıp veremediğim var?
 Saîd İbn Cübeyr'i benim karşıma çıkarmayın...»
Haccac ölüp üzeri toprakla örtülünce birisi onu rüyasında gördü ve ona şöyle dedi:
«Haccac! Öldürdüğün kimselerden dolayı Allah sana ne yaptı».
Haccac şu cevabı verdi:
«Allah beni, her kişi karşılığında birer defa öldürdü.
 Ama Saîd İbn Cübeyr karşılığında yetmiş defa öldürdü»

#PenaltıOlursaMusleraKullansın
Hz Amr b. As'ın komutasında Kudüs'ü kuşatan Müslümanlar-burayı kan dökmeden teslim almışlardır-uzayan kuşatmanın şehir halkının ve askerlerin kurtuluş ümidini kesmesinden sonra, Halk,barış anlaşmasının bizzat Halife Hazreti Ömer tarafından imzalanmasını şart koşmuştu. Hz.Amr b.As'ın durumu Hazreti Ömer'e iletmesi üzerine,Hazreti Ömer bunu kabul etmiştir.Daha sonra elçiler gelip barış istediklerini açıklamışlar ve Hazreti Ömer de onlara meşhur ahidnamesini okumuştur.
Hazreti Ömer(ra) Halife.Bir gece.Makamında.Ashabtan biri ziyaretine gelir.Selam verir.Oturur.Ömer işiyle meşgul.Sahabe bekler.Ömer çalışır.
İş biter. Ömer mumu söndürür. Bir başka mumu yakar. O anda selamını alır. Konuşmaya başlar.
Sahabe sorar:...
- Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın ve ondan sonra benimle konuşmaya başladın?
Hazreti Ömer (r.a.):
- Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde sorumlu olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle meşgul olmaya başladım. Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder:
-Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer'i bizim başımızdan eksik etme!
Şeriatın üç yönü vardır: İlim,amel,ihlas. Tasavvuf ihlasın gerçekleşmesine yardım eden yaşama ve düşünme tarzıdır. 
İmam Rabbani Hz

Allah Teâlâ (c.c.) buyuruyor:
ÇEy iman edenler, sizler, inkâr edenler ve yer yüzünde sefere çıkan veya gaza eden kardeşleri için: “Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi de, öldürülmezlerdi de!” diyenler gibi olmayın. Allah bunu (bu kanaati) onların kalblerine bir özenti hasret (yarası) olarak koydu. Halbuki dirilten de Allah’dır, öldüren de. (Canı veren de alan da Allah’dır.) Ve Allah bütün yaptıklarınızı görücüdürÈ (Âl-i İmrân sûresi, 156) buyurmaktadır.
İbâdetde esas olan ağyârın mülâhazasını, gönülden çıkararak ihlâsa sarılmakdır. Yani ibâdeti ancak ve ancak Allah için yapmak. Bu da her şeyin Hâlıkını müşâhede ile olur.
Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- Muaz bin Cebel’e tavsiyesinde buyurmuşdur ki:
ÇSana bir söz söyleyeceğim. Eğer onu hıfzedip mû­cibiyle amel edersen sana faide verir, eğer zâyi edersen Allah indinde hüccetin kalmaz:
Ğ Ya Muaz! Muhakkak ki Allah Tebâreke ve Teâlâ semâvat ve arzı halketmeden evvel yedi meleği yarattı. Yedi semâdan her birine bir meleği kapıcı koydu. Hafaza melekleri sabahtan akşama kadar kulun amelini alıp yükseltirler. Nice ameller vardır ki güneş ışığı gibi parlar. Hafaza melekleri o ameli temizleyip çoğaltarak dünyâdan semâya yükseltirler. Birinci kat semâya varıldığında oradaki vazifeli melek:
Ç- Durun, bu ameli götürüb sahibinin yüzüne çarpın. Biz buradan geçen bir amelin sahibinde gıybet olup olmadığını tesbit etmekle mükellefiz. İnsanların gıybetini yapan, bir kimsenin Çamelini ben buradan öteye geçirmem. Çünkü o nâsı gıybet ediyorÈ der.
ÇSonra hafaza melekleri kulun amellerinden sâlih bir ameli getirirler. Onu ikinci semâya yükseltirler. Buradaki vazifeli melek der ki:
Ç- Durun, bu ameli götürüb sahibinin yüzüne çarpın. Biz fahr meleğiyiz. O bu ameli ile dünyânın çer çöp kadar kıymetsiz menfaatini arzu etmişdir. Rabbim bana böyle bir kulun amelini buradan öteye geçirmemeyi emir buyurdu. Çünkü bu kul meclislerde insanlara karşı böbürlenmekde, onlara üstünlük taslamaktadır.È
ÇHafaza melekleri kulun namaz, zekât, oruç, hac, umre, güzel ahlâk, zikrullah gibi amellerini alıp götürürler. Her kat semâdaki vazifeli melek kibir, ucub, hasedle yapılan amelleri sâhibinin yüzüne çarparlar. O amellerin ilâhî huzûra çıkartılmasına izin vermezler.
Nihayet bazı amalleri bütün hicabları aşarak Allah’a arz ederler. Melekler amelin ancak Allah için yapılıp yapılmadığına şâhidlik etmek için huzûrda dururlar.
Allah Teâlâ buyurur: ÇSiz, kulumun amelini zabt etmekle mükellef meleklersiniz. Ben de kulumun kalbine vâkıfım.
O, bu ameli işlerken beni değil, Benden başkasını murâd etmişdir. Lânetim onun üzerine dökülecekdir.È Melekler derler ki: ÇLânetin onun üzerine olsun ey Rabbimiz. Ona biz de lânet ederiz.È Bunun üzerine yedi kat semâlar ve semâdakiler ona lânet ederler.È
Muaz bin Cebel -radıyallahu anh- diyor ki:
Ç- Yâ Rasûlallah! Pekiyi ben nasıl kurtulacağım ve ihlâsa ereceğim?È dedim. Rasûl-i Ekrem (s.a.) buyurdu ki:
Ç- Bana iktidâ et, yakîne ermeğe çalış, amelinde kusur olsa bile lisanına sahip ol, yani gıybetten sakın, hamele-i Kur’an’dan olan kardeşlerini gıybet etme. Kendini onlardan üstün görme, âhiret amelinin içine dünyâ ameli katma, insanların arasını açıp darmadağın etme, kıyamet gününde ateşin köpekleri de seni darmadağın ederler. Amelinle insanlara gösterişde bulunma, riyâdan sakın.È
Türkiyenin İngilterenin düşmanları tarafına geçmesi endişesiyle,
İngiltere,Türkiyede hakiki İngiliz dostu olacak simalarla anlaşmak istiyor

27/12/1335/1919
İngiliz Rawlinson
İngilizler mühim para sarfederek Kürt istiklali için ihtilal hazırlıyorlarsa da hiçbir şey yapamıyorlar.Buna mani olan şahsınızdır.Eğer Şarka gelmeseydiniz Kürtlük meselesi muhakkak patlayacaktı. 
4.aşiret alayı kumandanı Haydar bey 
Kazım Karabekir Paşaya
Müslümanların Zimmî'lere ve aralarında sulh ve barış bulunan yabancılara karşı insaniyet adına iyilikte,nazikçe muamelede bulunmaları caizdir.
Allah,ancak sizinle din uğrunda savaşanları,sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasak eder;kim onları dost edinirse,işte onlar zalimdir.
MUMTEHİNE-9



 Ma’lûmdur ki, fi’iller hudûsa, isimler istimrâra delâlet eder. Şu hâlde kendilerinden ahyânen zulüm sâdır olan kimselere bile ednâ meyil ile dahi meyil etmekden nehy vâki’ olmuş oluyor. İmdi bazı ahvâlde nâdiren kendilerinden zulüm sâdır olan eşhâsa ednâ meyil ile olsun meyilden nehyolunur ve o makūle eşhâsa cüz’î bir meyledenler şiddetle tehdîd edilirse artık zâlimlere yani zulm ile me’lûf u ma’rûf olan zalemeye rükûn edenler ve sonra onlara meyl-i küllî ile meyledenler ve daha sonra zalemenin bi’z-zât kendileri ne olacakdır; düşünmeli! Bu âyet-i celîle zulümden nehyde ve ondan dolayı tehdîdde tasavvur olunabilen inzârât ü ihtârâtın en belîğidir.






 
Müflis,ahirette günahlarına karşı sevapları dağıtılıp elinde sevap kalmayan kimsedir. 
Hz Muhammed sav
Resul-i Ekrem sav,Ashab'ın fukarasına zekat hurması taksim ederken Hz.Ali'nin oğlu Hasan radıyallahu anhümâ, hurmalardan birini alıp ağzına atmıştı. Bunu gören Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem: -"At onu!. At onu!. Bize zekat malı helal olmadığını bilmiyor musun?" buyurdu.
Miraç gecesi Cehennemi bana gösterdiler,etleri parça parça edilip,ağızlarına konduğu bir takım insanlar gördüm.Kendilerine bu kokmuş etleri yiyin diyorlardı.Bunların kimler olduğunu sordum.Cehennem meleklerinin reisi Mâlik, bunlar gıybet edenlerdir,dedi. 
Hz Muhammed sav
Haseki Sultan Vakfı Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan tarafından 1551-1552 tarihinde kurulmuş ve çok geçmeden Filistin'de fakirlere yardım eden en mühim kuruluş olmuştur. Kudüs'ün kronik su problemi Kanuni Sultan Süleyman'ın dikkatini çekmiş ve su tesisatlarının(kanallar,sarnıçlar,çeşmeler ve hamamların) inşa,tamir ve bakımına büyük paralar ayrılmıştır. Kanuni'nin çok uzak mesafelerden getirttiği sular Kudüs halkı için çok büyük bir nimet olmuştur. 
Muhammed(sav) in işi, (doğruluğu,mucizeleri) onu görenlere çok açıktı.Allah-u Teala Hazretlerine yemin ederim ki,hiç kimse gayba iman (görmeden inanmak) tan daha üstün bir imana sahip olamaz.
Abdullah ibn-i Mesud(ra)

Yedi şey gelip çatmadan
iyi şeyler yapmaya bakın:
İnsana görevlerini unutturan fakirlik,
azdıran zenginlik,halsiz bırakan hastalık,bunaklaştıran ihtiyarlık,
ansızın yakalayan ölüm,gelmesi beklenen şeylerin en fenâsı deccâl,belâsı daha büyük
ve daha acı olan Kıyamet.
Hz Muhammed sav


Müşriklerin kendisini öldürme planları yüzünden Mekke'yi terk etmek zorunda kaldığında bile emanetin sahipleri Müslüman olmamasına rağmen üzerindeki emanetleri sahiplerine vermek üzere Hz.Ali Efendimize teslim etmişti. Efendimiz,Sahabesiyle beraber en şiddetli saldırılara,işkencelere maruz kaldığında sabretti,direndi ama müşrikler gibi ahlak dışı şiddete,işkenceye hiçbir zaman başvurmadı. En sevdiği amcası,koruyucusu Hz.Hamza(as) şehid edildiğinde ve savaşta dişi kırıldığında,yaralandığında bile bunları yapan kişilere, esirlere kötü davranmadı. Hz.Hamza'yı(as) öldüren Vahşi Müslüman olarak gelip ona teslim olduğunda,'öldürülürüm' diye korkmadı,'emin' olan Efendimiz'in adaletten sapmayacağını bildi.
Ona geç ihsan etmem, onun faydasınadır, onu horlamak için değil, ihtiyacı onu gafletten ayılttı, bana çevirdi; saçından tuttu,çeke çeke benim tarafıma getirdi. Dileğini verirsem yine döner, o oyuncağa kapılır gaflete gark olur gider. 
Mevlânâ Hz
Hazreti Ömer Irak'a İslam ordusunu gönderdi,kısa zamanda Allahü teala'nın yardımıyla zafer kazandılar.Sağ salim döndüler.Hazreti Ömer'in huzuruna vardıklarında halife İslam ordusuna hiç bakmadı.Ne yaptınız? diye sual bile sormadı.Halifenin bu muamelesi Eshab-ı kiram'a çok ağır geldi.Hazreti Ömer'in oğlu Abdullah'ı mescidde görüp halifenin onlara karşı alakasızlığından şikayet ettiler.Hazreti Abdullah: "Babamın huzuruna bu elbiselerinizle mi çıktınız?" dedi. Meğer İslam ordusu,İran'ın süslü elbiselerinden giymişlerdi.Eshabı kiram,Hazreti Abdullah'ın işaretiyle gidip elbiselerini değiştirdiler. Böylece Hazreti Ömer'in huzuruna vardılar.Bu sefer Hazreti Ömer bunları iyi karşılayıp her birinin ayrı ayrı halini,hatırını sordu.Eshab-ı güzinden birisi cesaret edip,kalktı:"Ya Emirel-mü'minin ilk görüşmemizde bize hiç iltifat etmediniz.İkinci görüşmemizde çok iyi karşıladınız.Bunun sebebi nedir?" diye sordu.Hazreti Ömer:"Sizi, elbiselerinizi değiştirmiş görünce kendi kendime:"Eshab-ı güzin benim hayatımda elbiselerini değiştirdiler.Birkaç gün sonra Allah korusun kalplerini değiştirirler.Dünyayı sevmeleri artar.Yarın kıyamet gününde Resulullah'a(aleyhisseliım ) kavuşunca,Ya Ömer! Senin halifeliğin zamanında benim Eshabım elbiselerini değiştirdiler sonra kalpleri değişti.Niçin mani olmadın? diye hitab eder,azarlar diye korktum." Onun için İran'ın süslü elbiselerini giydiğiniz zaman her biriniz gözüme bir bela dikeni gibi göründünüz.Fakat elhamdülillah elbiselerinizi değiştirince,endişe ettiğim tehlike ortadan kalktı.Size iyi muamelede bulundum." buyurdular.
İmamı Azam r.a Efendimizin bir kişiden alacağı vardı ve ondan alacağını tahsile gitmişti,fakat onun ağacının gölgesinde durmayıp, güneşte duruyordu,kendisine bunun sebebi sorulduğunda, buyurdu ki: Hazreti Ali(r.a) dan rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte "Fayda getiren her ödünç faizdir." buyurulmuştur.Yani:Ben bu kişiden alacaklı olduğum için,onun hiç bir şeyinden istifade edemem.




Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem,Ribâyı/fâizi yiyene, yedirene, kâtibine, şâhidine lânet etti.

İmam-ı A’zam Nu’mân bin Sâbit gibi. Geldiler, haber verdiler: – Efendim! dediler, Bağdad’dan halîfe-i müslimîn yirmi deve yükü size hediye göndermiş. Nefîs kumaşlar, nâdîde hil’atler, hiç görülmemiş türlü türlü şeyler... Geliyor efendim kervan getiriyor!.. Böyle demeleri üzerine İmâm-ı A’zam efendimiz: – Elhamdülillâh!.. dedi. – Hâh, dediler, sevindi. Bak neler geliyor, işitdi de memnûn oluyor... Aradan beş, altı gün geçdi, kendisine: – Te’essüf edecek bir şey var, dediler. – Ne imiş? – Develeri yolda zabt etmişler. – Elhamdülillâh, dedi... Şaşdılar şimdi. Evvelce gelmekde olduğunu tebşîr ettiler, “elhamdülillâh” dedi; şimdi zâyi’ olduğunu söyliyorlar, yine “elhamdülillâh”. – Acaba hikmeti nedir? diye birisi su’âl etdi. Zâhiren tenâkuz var. Gelmesinden memnûn olursa zıyâ’ından mahzûn olmalı idi. Hâlbuki iki sûretde de bir sevinclik alâmeti müşâhede edildi. Buyurdular ki: – Hani gelip bana tebşîr etdiniz: “Sana nefîs kumaşlar, hil’âtler, mallar geliyor” dediniz. O zaman kalbimi yokladım. Bakdım ki hiç bir sevinc duymadım. O haber gelmeden evvel gönlüm nasılsa geldikden sonra da yine öyle. Bunun için “Elhamdülillâh ya Rabb” dedim. Sonra eklediniz: “Zâyi’ oldu” dediniz. O vakit de gönlümü yokladım hiç bir keder duymadım... İki hamdim de bir şey üzerine. Tenâkuz yok. Böyle olursa bütün dünya senin olsun. Hâlbuki onlar böyle mi? Allah’a bile küsüyor: – Niçin ona verirsin, bana vermiyorsun?.. diyor. Kendi kusûrunu bilmiyor. Kendi çalışmıyor. Öyle kalıyor. İlmi yok irfânı yok. Kazanmaya erbâb olamıyor. Sonra olanlara hased ediyor.
Ashabım! Her biriniz tek bir hurmanın yarısı ile,kendisini Cehennem ateşinden korusun. 
Hz Muhammed sav 
Buhari 696
Hz.Ömer,vâlilere “Sizi insanlara tahakküm etmek,saltanat sürmek,zorbalık yapmak için tayin etmedim.Siz hidâyete götüren rehber olacaksınız.Müslümanlar size uyacaktır.Binaenaleyh müslümanların hukukunu gözetiniz.Müslümanları dövmeyiniz ki,zillete düçâr olmasınlar.Onları haksız yere methetmeyiniz ki,şımarmasınlar. Kapılarınızı yüzlerine kapatmayınız ki,kuvvetliler zayıfları ezmesinler. Kendinizi müslümanlardan üstün görmeyiniz ki,zulme düçâr olmasınlar” diye nasîhat ederdi.
İsrail rüyasını gerçekleştirmek için bütün Arapları imha etmeye ve bu kutsal gaye için bütün vasıtaları kullanmaya hazır bir ırkdır.Ben Gurion

Resulullâh sallallâhu aleyhi ve sellem bize sadaka ile emrettiği sıralarda (sadaka vermeye kudreti olmayan) herhangi birimiz, çarşıya gider ve sırtında (ücretle) yük çekerek iki avuç (hurma) kazanırdı. (Ve bu kazancından sadaka verirdi) 
Buhari 698
İki kız çocuğu olan bir kadın geldi.O sırada yanımda
bir hurmadan başka bir şey bulunmuyordu.O bir hurmayı ona verdim.Kadın hurmayı iki çocuğu arasında taksim etti. Ve kendisi ondan bir şey yemedi. Sonra kalkıp çıktı, (gitti).Müteâkıben yanıma Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem girdi. Bu vakıayı kendilerine bildirdim. Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Kadın, erkek her hangi bir mümin şu kız çocukları yüzünden bir sıkıntı çekerse (hayır bilsin! Çünkü) kız çocukları, kendisi için Cehennem ateşinden koruyan birer perde olurlar.
Buhari 699
Kişinin hal-i hayatında
bir sadaka vermesi,
ölürken yüz sadaka vermesinden hayırlıdır.
Hz Muhammed sav


İngilizler bidayet-i mütarekede, mütareke ahkâmına riayet etmemişler ve bizi pek çok sıkıntıya, sefalete maruz bırakmışlardır. Mütareke ahkâmına itaatle Elviye-i Selâse'den ordumuz çekilirken, Gümrü, Kars, Ahıska, Ardahan, Nahçivan, Batum mevakiinde ordumuz için mübayaa ve tedarik ettiğimiz külliyetli erzak, melbusat, eşya ve bilhassa malzeme-i sıhhiye ve edviyeyi nakle imkân bırakmamışlar ve müsadere etmişlerdir. Bu husus ordumuzu ve dolayısıyla memleketimizi büyük bir ihtiyaç içinde bırakmıştır. Ordunun erzakını bırakarak dahilden yeniden mübayaada bulunması milleti büyük sefalete maruz bırakmış, birçok ahali açlıktan ölmüş, tohumluklarını da yiyeceklerine sarfa mecbur bırakarak bu sene için dahi memleketimiz halkını büyük mahrumiyetlere maruz bırakmıştır. Kazım Karabekir Paşa
Bugünkü kilise ellerinde bulunan Incile -tahrif edilmiş hali ile bile- aykırı yaşıyor. Kilise"nin yolu ve icraatları ile Hazret-i İsa'nın yolu ve icraatları arasında hiçbir alâka yoktur. Kilise, tarih boyunca para ve iktidar için her türlü şerri (katliam, sahtekarlık, gayr-i meşru her türlü yolla insanların canlarını ve mallarını gasbetme) mübah görmüştür. Kilisenin doymak bilmez bir para hırsı vardır. Bütün zenginliğine rağmen bütün masraflarını devlete yüklemiştir. Bu doymak bilmez hırs ve bağnazlık sebebiyle başta Amerika kıtasının yerlileri olmak üzere bütün dünyada çok büyük bir katliam ve soykırımın müsebbibi olmuşlardır. Papazlar konumlarına göre 10.000 Euro'dan başlayan maaşlarla lüks araba ve konutlarda yaşamaktadır. Vatikan her türlü entrikanın, şerrin icra edildiği karanlık bir yerdir. Bugün de bu durum değişik kılıflar altında devam etmektedir. 
 
K.15 K Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine
C. 22/6/1335 ve bila No. zata mahsus şifreye Son işaratımızdan da anlaşılacağı vechile esasatta tamamen mutabakat mevcuttur. Bizzat Erzurum'da müşerref olmamızı ben de çok ehemmiyet ve iştiyakla arzu ediyorum. Fakat daha bidayetten beri deniz tarikini İngilizlere karşı tehlikeli ad ettirecek emareler var idi. Kara tarikinde de benzinsizlik müessir oluyor. Şimdi elde edilen bir miktar benzin ile Sivas'a ve oradan belki Erzincan'a kadar gitmek mümkün olacaktır. Herhalde Erzurum'dan dört otomobile kifayet edecek kadar benzinin Erzurum'dan Erzincan'a götürülmesi icab etmektedir. Bu takdirde fevkalede bir hal zuhur etmezse Sivas'tan hemen Erzurum'a hareket edeceğim. 25/6/1335'te Amasya'dan otomobil ile Sivas'a azimet olunacaktır efendim. 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal
Sivas'ta 3. Ordu Müfettişliğine
350 kilo benzinin 25/6 tarihinde Erzurum'dan Erzincan'a yola çıkarıldığını arz eylerim. Kâzım Karabekir 

 
"Siz Türkiye'nin mülki tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben islâmiyet'i ve İslami temsilciliklerini, ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüd ediyorum." Aynı Hayim Naum, Türk murahhaslar heyetine müşavir sıfatıyla sokulmanın da yolunu bulmuş, yani Mustafa Kemal ve ismet'i kendine dost bulmuş. Onun için üçü birleşmiş ve artık arada santralin intizamla işlemesine hiçbir mani' kalmamıştır. Hayim Naum o sırada Ankara'ya kadar da uzanarak planın muvaffakıyeti için gereken en mühim ve merkezi şahıs nezdinde -yani Mustafa Kemal yanında-emin bulunduğu tesirinin derecesini ölçmek istemiştir. Öyle ki bu tesir, mahud mevzuda Hayim Naum'dan daha heveskâr ve gayretli bir İslâmiyet düşmanına tesadüf etmekle muradına ermiş ve artık Türk'ü içinden vurmanın plânını gerçekleştirmek için her unsur tamamlanmıştır. (Emirdağ - 2 - 32) 
 
Abdullah bin Ömer(r.a) 
Babası şehadetinden önce kendisine veliahd olarak oğlunu göstermesini isteyenlere;"Bir evden bir şehid yeter" buyurdu. Seçilmemek şartıyla şura üyeliğinde bulundu.Hazreti Osman'ın şehadetinden sonra, Hazreti Ömer'in oğlu olduğu, ilmi hususiyetteki yüksek mertebesini ve muharebelerdeki kahramanlığı ileri sürülerek halife olması istendi. Kabul etmedi. Hazreti Ali'ye biat etti. Fakat, iç hadiselere karışmadı. "Cihad, İslam ülkesinde, müslümanlar arasında olmaz. Cihad, kafirlere ve gayr-i müslim memleketine karşıdır." buyururdu. Sıffin muharebesinden sonra da hilafeti söz konusu olup, kendisine teklif edildi. Yine kabul etmedi.

Kavm-i Arab ilâyı kelimetullâh için Arabistan çöllerinden çıkıyorlar. Müddet-i kalîle zarfında dünyanın en büyük devletleri olan Kayâsire ve Ekâsireyi mağlup ediyorlar. On bu kadar sene zarfında o kavm-i necîb bilâd-ı Rûm ve Fürs’ü zabt ediyorlar. Evvel ve âhir mevcûd olan devletlerin hiç birinin nâil olamadığı fütûhâta yarım asır zarfında nâil oluyorlar, bir asırdan az bir müddet zarfında âlemde husûle getirdikleri inkılâbı en kavî hükûmetler, en mütemeddin devletler birkaç asırda bile hâsıl edemiyorlar, kable’l-İslâm Rum ve Fürs’e fevkâlâde tazîm ederler ve onlardan pek ziyâde korkarlar ve memleketlerinin azametine hayrân olurlar iken
ne oluyor ki bir fırka-i kalîle yalnız ok,kılıç,arpa,darı,adî bir kisve,deve,at ile iki devlet-i muazzamaya birden meydân okuyorlar,hücûma cüret ediyorlar,onları hiçe sayıyorlar..Ne oluyor ki akvâm-ı Fürs’ü takîb için ellerinde birer kargı, altlarında birer at olduğu halde koca bir nehri yüzerek geçiyorlar..Hâlbuki o beldede mühimmât, daha ziyâde bulunuyor..
Ne oluyor ki dâima memleketlerinin hâricinde harb ettikleri halde yine hasma göz açtırmıyorlar. Ne oluyor ki paraları, kaleleleri olmadığı halde paraları, kaleleleri çok olan hasma galebe ediyorlar.. Ne oluyor ki şehâdeti hayâta tercîh ediyorlar.. Bu hâl kable’l-İslâm neye hâsıl olmuyor idi? Bu Arablar yine o Arablar’dan değil mi? Evet Rûm ve Fürs’den korkan bâdiye-nişîn Arablar ba’de’l-İslâm tamamıyla başka bir âleme girdiler.
Kulun Kıyamet gününde
ilk hesaba çekileceği şey Namazdır.
Hz.Muhammed (sav)
İşlenen hata kalpde bir iz bırakır,tevbe ve istiğfar edilince,o leke kaybolur,kalp cilalanır.Hataya devam edilirse,o siyah nokta büyüyerek bütün kalbi kaplar.
Hz.Muhammed (sav)

Osmanlılar,vakur,terbiyeli,edebli bir millettir.Terbiye ve nezaket kaidelerini hiç ihmal etmezler.Hangi sosyal tabakaya mensup olurlarsa olsunlar, hareketlerinde açıkça vakar görünür. Huzur ve sükuna çok düşkündürler.Kimseyi rahatsız etmezler, kendilerini rahatsız edeni de hoş görmezler. Az heyecanlı, az meraklıdırlar. Sokakta bir şey için toplanmak,birbirini kovalamak,taşkınlıkta bulunmak gibi hareketler, Osmanlı şehirlerinde görülmez. (d'Ohsson)