14 Nisan 2016 Perşembe

Peygamberimiz (sav) Tâif halkını İslâmiyete davet için Taife gitmişti.
Tâifte hiç kimse îmân etmedi.Peygamber efendimiz,
Zeyd bin Harise (ra) ile dönerlerken yolda Tâifliler taşa tuttular.
Her tarafı kan revân içinde kaldı.Hazreti Zeyd,Peygamberimizi atılan taşlardan korumak için, O’nun önüne, arkasına, sağına soluna geçerek siper oluyordu. Kendisi de bu sûretle bir çok yerinden yaralandı. 

Hz.Âişe annemiz âlim sahabilerin müracaat kaynağı haline geldi.
Bu hususta Ebû Musa el-Eş'arî (r.a) şöyle diyor:
"Bizler,Peygamber'in ashâbı bir hadisi anlayamadığımızda,müşkül bir mesele ile karşılaştığımızda gider
Hz.Âişe'ye sorardık.O da bize doyurucu bilgi verirdi."
O yedi fıkıh âlimi içinde yer aldı. Bunlar, Hz. Ömer, Hz. Ali, İbni Mesûd, İbni Abbas, Zeyd ibni Sâbit ve Hz. Âişe (r.anhûm) idi. Fıkıh ve ictihadda görüşü keskindi. Ferâiz ilmini iyi bilirdi. Talebesi Mesrûk: "Allah'a yemin ederim ki, sahabenin ileri gelenlerinden bir çoğu ferâize ait konuda gelir Hz. Âişe'ye sorarlardı." diye itirafta bulunuyor.



İlk olan şey,lûtuftur-keremdir.
O lûtuftan,o ihsandan sonradır ki kıvılcım gibi bir şeydir,sıçrar.
Önü Allah vergisidir amma sen pamuk korsun,o kıvılcımı geliştirir,çoğaltırsın;
bundan sonrası da gene Allah lûtfudur,Allah ihsanıdır.
Mevlana Hz

Kim himmetinin en büyüğü dünya olduğu halde sabahlarsa,
Allah Teâlâ onun kalbine dört şey sokar:
1.Bir üzüntü ki ebediyyen ondan ayrılamaz.
2.Bir meşguliyet ki ebediyyen ondan kurtulamaz.
3.Bir fakirlik ki ebediyyen onun zenginliğine varamaz.
4.Bir amel ki ebediyyen onun sonuna varamaz.
Hz Muhammed

Sallallahu Aleyhi Vesellem