Bir kişi diğer kimseyi senâ etmişti Bunun üzerine Resûlullah tekrarlayarak: - Tuhaf şey? Sen (böyle övmekle) arkadaşının boynunu vurdun! Sen arkadaşının boynunu vurdun, buyurdu. Sonra da: - Sizden her kim (din) kardeşini her halde methetmek mevkiinde bulunursa: - Filân kişiyi (görünüşe göre iyi) sanırım. Onun muhâsibi Allah`dır. Ben, Allah`a karşı kimseyi (siretiyle) tezkiye edemem. Onu şöyle şöyle kimse zan ederim, desin, bunu da (hakîkaten) o kimseyi bu sûrette zannediyorsa, öyle söylesin! buyurdu.buhari 1152
5 Kasım 2016 Cumartesi
Resûlullah ile berâber sefere çıkmıştım Bu sefer, Hicâb âyeti inzâl
buyurulduktan sonra idi. Ben mahmil içinde yükledilir ve (konak yerinde)
mahmil içinde indirildim. Bu sûretle gittik. Nihâyet Resûlullah
salla`llahu aleyhi ve sellem bu gazâsından fâriğ olup da dönerek
Medîne`ye yaklaştığımızda (bir konak yerine indi. Gecenin bir kısmını
orada geçirdi. Sonra) göç edilmesini bildirdi. Hareket emri verildiği
zaman ben kalkıp (kazâ-yi hâcet ederek dönüp râhileme geldim. Bir de
göğsümü yokladım. Yemen`in göz boncuğundan (dizilmiş) kılâdemin
koptuğunu anladım. Artık dönüp gerdanlığımı aradam. Fakat onu aramak
beni yoldan alıkoymuştu. (Ben öyle zannetmiştim ki, heyet-i seferiye bir
ay meksetseler benim devemi, ben mahmilimde bulunmadıkça sevketmezler.)
Halbuki yolda bana hizmet edenler gelip mahfemi yüklemişler, ve
mahfemi râkib olduğum deve üzerinde götürmüşlerdi. Onlar beni mahfe
içinde sanıyorlarmış. O zaman kadınlar hafif idi. Ağır vücutlu
değillerdi. Az yemek yerlerdi. Bu cihetle hizmetçiler mahfeyi yüklemek
üzere kaldırdıklarında mahfenin derece-i sıkletinin farkına varmıyarak
yüklemişler. Husûsiyle ben küçük yaşta bir kadındım. Bu cihetle deveyi
sürüp yürümüşler. Asker gittikten sonra ben kılâdemi buldum. Ve ordugâha
geldimse de orada kimse yoktu. Orada evvelce bulunduğum menzile geldim.
Öyle zannetmiştim ki, şimdi mahmilde beni bulamazlar da dönüp bana
gelirler. Ben bu düşünce ile oturduğum sırada idim ki, gözlerime uyku
galebe ederek uyumuşum. Safvân İbn-i Muattal (ki, arkadan gelerek
askerin metrûkâtını toplamağa ve menzile götürüp ashâbına vermeğe me`mûr
idi). Askerin arkasından sabaha yakın bulunduğum yere gelmiş ve bir
insan karaltısının uyuduğunu görerek yanıma yaklaşmış (ve tanımış). Bu
zât beni kable`l-hicâb görmüştü. Safvân devesini çöktürdüğü sırada
(hayret ederek:) "Biz her halde Allah`ınız ve muhakkak O`na dönüp
varacağız" demiş, ben de bu sesle uyanmışım. (Uyanınca hemen ferâceme
büründüm). Safvân devesinin ön ayağına, (beni binsin diye ayağını)
bastı. Ben de deveye bindim. Safvân, râkib olduğum râhileyi yederek önde
yürüdü. Nihâyet kafile konak yerine indikten sonra öğle sıcağında
askere yetiştik. Bu sırada (hakkımda iftirâ ederek) helâk olan helâk
olmuştur. İftirâya ibtidâ` tesaddî eden Selûl kadının oğlu Abdullah
İbn-i Übey olmuş. Medîne`ye gelince ben bir ay hastalandım. Meğer bu
sırada halk arasında Ashâb-ı İfk`in bühtanları dolaşıyormuş. (Bunlardan
tamâmiyle bî-haberdim). Yalnız hastalığımda beni işkillendiren bir cihet
vardı: Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem`den, başka hastalığım
zamânında görmüş olduğum lûtf-ü şefkati bu hastalığımda görmüyordum.
Ancak yanıma giriyor, selâm veriyordu. Ve (adımı anmadan) hastanız
nasıl? diyor (, bununla iktifâ ediyor) du. Benim (Ehl-i İfk`in
söyledikleri) hiç bir şeyden haberim yoktu. Nihâyet nekahet devrine
girmiştim. buhari 1151
Büyük günahların en büyüğünü size bildireyim mi? buyurdu. Ashâb: - Evet bildir, yâ Resûlallah! dediler. Resûlullah: - Allah`a şirktir, anaya babaya ezâdır, buyurdu. (Sonra) dayanmakta iken doğrulup oturdu.
- İyi dinleyin, bir de, yalan yere şehâdettir, buyurdu. Resûlullah bu sözü durmayıp tekrâr ediyordu.
(O derece tekrarladı ki) hattâ biz (Resûl-i Ekrem`e acıyarak:) keşke sussa, diyorduk. buhari 1148
- İyi dinleyin, bir de, yalan yere şehâdettir, buyurdu. Resûlullah bu sözü durmayıp tekrâr ediyordu.
(O derece tekrarladı ki) hattâ biz (Resûl-i Ekrem`e acıyarak:) keşke sussa, diyorduk. buhari 1148
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)