28 Mart 2016 Pazartesi

Rasulüllah (s.a.v.); * Çok adildi, * Nefsine hâkimdi, * Cömertti, şefkatliydi, * İnsan severdi, Dosttu, * Edep ve hayâ abidesiydi, * Sert değildi, yumuşak idi, * Güler yüzlü, tatlı sözlüydü,

* Rasulüllah (s.a.v.);
* Çok adildi,
* Nefsine hâkimdi,
* Cömertti, şefkatliydi,
* İnsan severdi, Dosttu,
* Edep ve hayâ abidesiydi,
* Sert değildi, yumuşak idi,
* Güler yüzlü, tatlı sözlüydü,
* Çok mütevazı idi, vakurdu,
* Sözünde mutlaka dururdu,
* Boş ve lüzumsuz konuşmazdı,
* Karşısındakini candan dinlerdi,
* Çocukları çok sever ve okşardı,

* Beyaz giymeyi tavsiye ederlerdi,
* Fazilet sahiplerine saygı gösterirdi,
* Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı,
* İlim, hikmet çağlayanı, sabır timsaliydi,
* Dünya malına asla rağbet göstermezdi,
* Dinlemesini, söylemekten fazla severdi,
* Hayatı iman ve cihad olarak görmüştür,
* Zulüm ve sömürünün amansız düşmanıydı,
* Eli çok açıktı, cömertliği deryadan farksızdı,
* Sofradan daima doymadan, yarı aç kalkardı,
* Atılgandı, tehlikeden korkmazdı, heybetliydi,
* İnsanların faydası için, kendi rahatını terk ederdi,
* Daima Hakk’ın ve haklının yılmaz savunucusuydu,
* Namazı noksansız kıldıranların en hafif kıldıranıydı,
* Kimseye fena söylemez, kimsenin sözünü kesmezdi,
* Herkesin isteğini mümkün olan ölçüde, yerine getirirdi,
* Temizliğe son derece ehemmiyet verir ve riayet ederdi,
* Kahkaha ile gülmez, fakat daima mütebessim bulunurdu,
* Çalışmaya, ilim ve irfana, icat ve keşiflere teşvik etmiştir,
* Sosyal adaleti ve kardeşlik hukukunu en güzel o uygulardı,
* Modern medeniyetin öncüsü ve insanlığın manevi mimarıdır,
* Uyurken mübarek sağ elini, mübarek yanağının altına koyardı,
* Özel işlerini kendisi yapardı. Döşeği içi hurma lifi dolu deridendi,
* Güleceği zaman mübarek elini, mübarek ağzının üzerine koyardı,
* Akrabasını ve komşusunu hatırdan çıkarmaz, onlara ikramda bulunurdu,
* Gelmiş ve gelecek insanların en cesur ve en kahramanı, en kuvvetlisiydi,
* İlk defa insan haklarını tam manasıyla o açıklamış ve bunu tatbik etmiştir,
* İnsanlara madde ve mevkisine göre değil, takva ve ahlâkına göre değer verirdi,
* Hanımlarına karşı insanların en yumuşağı ve ikramlısıydı, 0nlara karşı daima tebessümlüydü,
* Ekseri yediği arpa ekmeği ve hurmaydı, Allah’ın huzuruna kavuştuğu vakit, evinde az bir arpadan başka yiyecek maddesi bulunmamıştı,
* Ne yer, ne içerse hizmetçisine de aynısını verirdi, vefat ederken son anlarında dahi “Elinizin altındakilere (hizmetçi ve işçilere) iyi davranmamızı, onların haklarını gözetmemizi ve namaza dikkat etmemizi” tavsiye buyurmuştu.
* Cahil bir toplumu, dünyanın en insani, en müreffeh devleti haline getirmiştir.

491. Hakk'ın sevgili kuluna hitabı:
"Senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadaşın benim!"
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'lün
(c. III, 1145)
• Bana bak, bana dikkat et ki, senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadaşın benim! Dükkandan, evden, bütün
seni sevenlerden ayrıldığın zaman seni, ben karşıladım; yapayalnız kaldığın vakit, seninle ben düşer kalkarım!
• Mezarda, benim selamımı duyarsın! Haberin olsun; zaten hiç bir vakit benden ayrı düşmedin, gözüme görünmez
olmadın ki!
• Senin içinde, gölge varlığın ötesinde akıl gibi, düşünce gibi daima seninle beraberim; zevk aldığın, neşelendiğin,
sıkıntılara düştüğün, bunaldığın zamanlarda da senin içindeyim; senden ayrı değilim!
• Ask mahmurluğu, armağan olarak sana mezarda manevî şaraplar sunar, güzel getirir; seni karanlıkta bırakmaz,
mum uyandırır! Pis kokulan gidermek için buhur yakar, kebap verir. meze hazırlar! Kendi gözünle bak ki, hata etmeyesin!
Şunu anla ki, gören de, görünen de hep O'dur!
• Hangi tarafa bakarsan bak, hep beni görürsün! Hatta ister kendine bak, ister birbirleri ile savaşanların çıkardığı
gürültülere, ister yeryüzünde karınca gibi kaynaşan insan kalabalığına bak; hep beni görürsün!
• Ben, görünüşte insanım fakat, sakın ha sakın benim bu bedenime, bu gölge varlığıma bakarak yanılma! Çünkü bu
gölge varlığın ötesinde bulunan ruh, çok güzeldir, çok latiftir! Beden gibi çürüyecek, gelip geçecek değildir; sonsuzdur! Aşk
ise serttir, pek kıskançtır!

492. Mademki Hz. Yusuf'a aşık değilsin, git, Züleyha'nın gamını çek!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. II, 1023)
• Şarap içeceksen, bari bizim dilberimizin elinden al, iç; güzel yüzlü, güzelliği ile alemleri yakıp yandıran sevgilimizin
elinden iç!..
• Mecnun gibi sevgiye engel olan akıl perdesini yırtmak istiyorsan, cesur aşkı bul da, onun elinden kadehsiz verilen
mekansızlık şarabını al, iç!..
• Eğer içinde bir sıkıntı varsa, gönlün daralmış ise, betin benzin solmuşsa, onun gül bahçesine git, orada otur;
mahmur isen, onun seçkin mana şarabını iç!
• Bayezid-i Bistamî, Maruf-ı Kerhî hazretleri gibi Hakk dostları elde etmek istiyorsan, günahlarla dolu olan şu dünyada
üzüm şarabı içme de, o yüce aleme ötelere git de, orada mana şarabı iç!..
• Yürü; bir işin varsa, git, işinin başına geç! Mademki Hz. Yusufa aşık değilsin. git, Züleyha'nın gamını ye!..

493. Sevgilim; bana can da, gönül de sana kurban etmek için verildi!
Mefa'îlün, Meffl'îlün, Fe'ulün
(c. II, 1042)
• Eğer sen benden incinirsen, ben, kendi canımdan incinirim, bıkarım, usanırım!
• Ey her şeyi güzel olan sevgili; bana can da, gönül de sana kurban etmek için verildi!
• Sen, gönlünün incindiğini söylemiyorsun; ama ben, o incinişi canımın içinden duyuyorum!
• Benim baharım geçer gider, gönlümdeki gül bahçesi de dikenlerle dolarsa, ben, bunu nasıl olur da bilmem?
* Senin yolunda toprak olmayan beden, yılancı sepeti olsun; senin yolunda toprak olmayan can da, yılan kesilsin!

494. Bu yasemenlik Allah'ın bağındandır!
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ülün 
(c. II, 1049)
• Bir kere değil, yüz kere söyledim; "Hiddete, öfkeye kapılma, kimse ile kavgaya girişme!" dedim.
• Vefa ve sevgi çengine mızrab vurursan, usülüne göre vur!
• Sen, pek iyi bilirsin ki, sert mızrab vurunca tel gevşer!
• Uyuma da, sen bize şarap sun! Biz mest olduk, harap bir halde uykuya daldık, fakat fitne uyumamış, uyanık! Bu,
hoş bir hal değildir!
• Ben, kurnaz adam değilim; durmadan söylüyorum, sana öğüt veriyorum!
• Sevgilinin mahmur gözleri ise, benim bu öğütlerime gülüp duruyor!
• Onun güzel gözleri benimle alay ederek diyor ki: "Ne güzel söylüyorsun; haydi, bir daha söyle!..
• Örtülü, kapalı öğütlerini dinlemez, içime sindirmez isem, senden daha beter olurum!
• Sus; kıştan korkma! Bu yasemenlik Allah'ın bağındandır, Allah'ın bahçesindendir!

495. Sen, ezeldeki asıla bak; halen ulaştığın, içinde bulunduğun fer'e bakma!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
 (c. II, 1044)
• Sen, sakîye bak; onun verdiği şarapla mest olmuş kişiye bakma; Hz. Yusufun yüzüne bak; onun güzelliğini gör!
Yoksa, bu güzelliğe hayran olarak Mısırlı kadınların kestikleri ellere
• Ey beden oltasına düşmüş can balığı! Sen, avcıya bak; oltaya bakma!..
• Başlangıçta. ezelde hep bir asıldık; sen, o asla bak? Şimdi ulaştığın ve hala içinde bulunduğun fer'e bakma!..
• Ezeldeki uçsuz bucaksız gül bahçesini hayal et de, ona bak! Şimdi ayağını; yaralayan şu dikene bakma!..
• Elinden kaçan kargaya bakma; sana mutluluk gölgesi düşüren devlet kuşuna bak!..
• Selvi gibi, başak gibi başını kaldır, yücelere, ötelere bak; menekşe gibi aşağılara, şu kirli dünyaya bakma!..
• Mademki ab-ı hayat Allah'ın lutfu ile senin derenden, ırmağından akmaya başladı, artık küpe, testiye kırılsa bile
bakma!..
• Sana varlığı bağışlayanın, mestliği verenin çevresinde dolaş! Yok olan, sende bulunmayan şeyler için ağlama,
inleme; sende bulunan, var olan şeye de sevinme, onlara bakma!
• Kötü duygulardan, nefsanî isteklerden kurtulmuşlara bak; onlar yücelere, ötelere koşmadalar! Günahlarla
kirlenenlere, dibe çöken tortulara bakma!..
• Kutsal suretlerle dolu olan dünyaya bak; yolunu bağlayan, fanî olan şekle, surete bakma!..
• Tuzağından kurtulan baykuşa bakma; aşk tuzağındaki kuşlara bak!..
• Pusuya yatmış, senden daha iyi söz söyleyen biri var; o, şimdi susmakta ama, sen onun susmasına bakma!..

496. Allah'ım benim adımı "Şarap îçenlerin Kölesi" koy;
ben, başka ad istemiyorum!
Mefa'îlün, Mefa-flün, Fe'ülün
(c. 11, 1045)
* Ey sakî! Her zamanki sunduğun kadehle değil, başka bir kadehle bana şarap sun da, canıma bir başka rahatlık, bir
başka huzur ver!
• Bugün beni gör; yoksa, canın hakkı için olsun, başka günleri beklemeye sabrım yok!
• Bana bir zerrecik olsun merhametin varsa, acıyorsan, görüşmemizi bir başka zamana bırakma!..
• Beni kurtar; kurtar, kurtar ki, ben çok fena halde başka türlü bir tuzağa düştüm!
• Beni düşüncenin, endişenin eline bırakma! Çünkü düşünce de, insanın kanını bir başka türlü içerden emer durur!
• Saki! 0 ham şarabı sunmaz isen, yüzlerce ham düşünce, yüzlerce ham hayal bana zahmet verir!
• Borcum varsa da, bu eski hırkayı rehin olarak al ve borç olarak bir başka kadeh ver!
• Allahım! Benim adımı; "Şarap îçenlerin Kölesi" koy; ben, başka ad istemiyorum!

497. Güzelliğinin gücü ile aklın elini ayağını bağladın da, akıl hiç bir iş yapamaz oldu!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün 
(c. II, 1048)
• Ey sırlar sahibi, efendiler efendisi! Ey nurlar güneşinin güneşi olan aziz varlık!
• Ay yüzlüler senin güzelliğinin aşkı ile oyuna dalmışlar da, gökyüzü gibi dönüp duruyorlar.
• Güzelliğinin gücü ile aklın elini, ayağını bağladın da akıl hiç bir şey yapamaz oldu.
• Aşkının ateşinden ab-ı hayat fışkırmada. Ey dost onun suyu mu güzeldir, ateşi mi?
• 0 ateşten gül bahçeleri bitmiştir. 0 gül bahçeleri yüzünden de dünyalar dolusu güzeller feryad etmekteler.
• Onların feryadı, her an ter ü taze olan, solmak nedir bilmeyen Hakk'ın bahçelerinin gülleri içindir. Dünya bahçelerinin
pek az ömürlü olan gülleri için değildir.
• Biz onun aşkına layık olmadığımız için, aşkı bizden utanırsa da hiç kimse onun aşkını gizleyemez.
• Onun ayrılığı ateşle dolu bir mağara gibidir. Acaba bu mağaradan başımı çıkaracağım bir gün gelecek mi?
• Onun inkarından gönül gözleri perdelenmededir. 0 sevgilinin işinde sakın inkara kalkışma!
• Garaz ve hased perdesi olmasaydı, kardeşleri Yusufun yüzünü bir kurt gibi görmezlerdi.
• Hasetler, garazlar insandan, insanın canından doğar. Bu yüzden sen insan şeklini bırak da melek ol!
• Garaz tohumlan nefsin gıdasıdır. İnsan içine o tohumları ekerse çaresiz biterler.
• Öküz, elbette bülbül gibi ötemez. Uyanık olan akıl da mest olmanın, kendinden geçmenin zevkini bilemez.
• Ne kurttan Yusuf(a.s.)'ın güzel yüzündeki lütuflar doğar, ne de tavus kuşu yılan yumurtası yumurtlar.
• "Yann, öbür gün" diye diye şu yan kesici nefis, ömürleri aşırır durur.
• Zavallı insan, senin bütün ömrün ancak bugünkü yaşadığın ömürdür, başka gün değil! Geçip giden dünü, gelecek
olan yarını düşünme! Bugününü iyi kullan, dînî ve insanî vazifelerini bugün yap, yarına bırakma, aklını başına al da hileci
nefsin vadesine inanma!
• Benlikten, varlıktan kemerini çöz, bunlardan kendini kurtar da, hizmet kemerini kuşan, sana yabancı olan nefîsten
uzaklaş!
• Namaz kılarken yüzünü Bulgar güzeline çevirirsen bu namaz kabul edilmez.
• Misk istiyorsan tatar ceylanının otladığı ovaya gel!
• Göklerdeki, yerlerdeki eserlerde görülen değişmeyi, halden hale girmeyi görmüyor musun? Sen de ibadetle, insanî
vazife ile kendini yenile! Bugünün dünkü gününden daha iyi olsun!
• Gam yiyenden de bir fayda görmeyecek hale geldikten, toprak olup gittikten sonra, senin güzel, paha biçilmez
cevherini kim bilecek?
• Kendi nefsinin eşeğine hizmetçi olursan, ermişlerin halkasında elbette sana yer vermezler, seni aşağılarda bırakırlar.

498. Bu evde hasta iki aşık var: Hastalardan birisi benim,
birisi de benim hasta gönlüm.
Mefa'îlün, Mefa'îlün.Fe'ulün
(c. II, 1038)
• Ey güzellerin ayı! Bir kere daha doğ, bir kere daha gözlerimizi nurlandır! Çünkü senin gibi güzel başka bir sevgili
olamaz.
• Dünyada benim, senin güzel yüzünü seyretmekten başka bir işim olmasın!
• Yüzünün güneşi doğunca, onun ışığı içinde titreyerek, o coşan her zerre senin eşsiz güzelliğini anlatır durur.
•Bu evde hasta iki aşık var: Hastalardan birisi benim, birisi de hasta gönlüm. » Allah'ım, sen acıdın, her ikisine de
sağlık verdin. Fakat bu sağlık başka türlü lir sağlığa benziyor.

499. Toprak mest olmuş, yerlere serilmiştir. Ayak altında çiğnenmektedir.
Mef'ulü, Mefa'îlün, Fa'ulün
(c. II, 1055)
• Kardeşim incir satan bir kişiye, incir satmaktan daha iyi bir iş yoktur.
• Biz mest olarak yaşıyoruz. Mest olarak ölürüz. Mahşerde de mest olarak koşa koşa gideriz.
• Ölsek de toprak olsak da kullarını besleyen, bütün yarattıklarına lutuflarda, ihsanlarda bulunan mana sakîsi bizimle
beraberdir. 
• Ayak altında çiğnenen toprağı hor görme! Onun yarattığı toprak güzelleşsin, hoş olsun! Çünkü o da aşıktır. Toprağın
toprağı da can şarabı ile yoğrulmuştur.
• 0 toprak çiçekler yetiştirir, güller bitirir. Biz burada da mestiz, orada da mestiz diye söylenir.
• İnsan mest olunca daha da güzelleşir, fakat toprak insandan da daha fazla mest olmuş, yerlere serilmiştir. Ayak
altında çiğnenmektedir.
• İşte sen de mest olunca toprak kesilirsin, yerlere döşenirsin. Hayat gemisinin kaptanı artık demir alır, ötelere
yolculuk başlar.
* Böyle mest olup yerlere döşenmek, ayak altında çiğnenmek nasıl olur da güzel olmaz? Aklının iki gözünü aç da bak,
hakîkati gör!


500. Kötü huy nasıl güzelleşir?
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. II, 1073)
• Benim kötü huyum var, sen beni mazur tut, hoş gör! Sevgilim senin güzel yüzün olmadıkça, benim bu kötü huyum
nasıl güzelleşir?
• Sen olmayınca, ben kış mevsimi gibi soğuk bir hal alıyorum. Halk benden hoşlanmıyor, benim yüzümden azaba
giriyor, fakat seninle beraber olunca hoş bir hal alıyorum. Güllük gülistanlık kesiliyorum, huyum bahar huyuna dönüyor.
• Sensiz olunca aklım başımda değil, melülüm, yaşayıştan usanmış, bezmiş bir hale geliyorum. Ne söylesem ters
düşüyor, kötü oluyor. 0 zaman ben akıldan utanıyorum, akıl da senin yüzünün nurundan utanıyor.
• Bozulmuş, kokmuş bir suyun kullanılır bir hale gelmesi için ne yapmalı? Onun tekrar ırmağa karışması lazımdır. Kötü
huyumun düzelmesi, güzelleşmesi çaresi nedir; tekrar sevgilinin yüzünü görmektir.
• Can suyunu bu beden girdabında hapsedilmiş görüyorum da, hakîkat denizine yol açayım diye toprağı kazıyorum.
• Senin ümitsiz zavallılara gizli olarak sunduğun bir şarabın mevcut olduğunu sezdikleri için ümitsizlerin hasretle
feryadı göklere yükseliyor.
• 0 isterse seni kucaklasın, bağrına bassın, isterse seni istemesin, bir kenara çekilsin. Ey gönül! Sen mümkün oldukça
gözünü sevgiliden ayırma!
501. Gam ve neşe
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün,
(c. II, 1078)

•Ne mutlu sana, bu dünyada gönlüne ötelerden haberler geliyor. Ne mutlu sana ki içinde manevî zevkler, tatlı
duygular duyuyorsun.
•Gam neşenin gölgesidir. Gam neşeyi kovalar. Onun arkasından koşar durur. Aklını başına al da kahkahalarla gülmeyi,
fazla neşeli olmayı bırak! çünkü neşe ile gam birbirinden hiç aynlmazlar.
"Fazla güldüğünüz zaman gözyaşlarının dökülmesinin sebebi, gam ile neşenin daima beraber olduklarını anlatmak
içindir. Peygamber kahkaha atmazdı, ama daima tebessüm ederdi.
Bir İranlı şair:
"Bu dünyada bizim neşemiz nedir? Neye benzer? Kasap dükkanında kuzunun oynamasına!"
•Gam neşenin arkasında koştuğu gibi, gece de gündüzün peşinde koşar. Gündüzü görünce bil ki karanlık geceden
kurtulmaya imkan yoktur.
• Sen gamın peşinde koştukça, neşe de senin peşinde koşar, fakat sen neşenin arkasında koşarsan yol kavşağında
gam önüne çıkar, yolunu keser.
• İnsanda anlayış da kalmasın vehim de! Güzel de yok olsun, çirkin de! Kuru da kalmasın yaş da! İşte bu yüzden bizi
çekip sömüren "zaman timsahını" d üşün, ona göre davran!

502. Hayalinin sevdasına kapıldık da hayale döndük.
Sevgilim ya seninle buluşursak ne hale geliriz?
Fa'ulün, Fa'ilatün, Fa'ulün, Fa'ilatün
(c. 11, 1034)
• Sevgilim yapma, sevgilim etme! Ey pek kurnaz ay yüzlüm gitme! Ne olur bir kerecik olsun görünce insanın içi açılan
uğurlu yüzünü örtme! 
• Sen Allah'ın bir deryasısın. Bütün halk, bütün yarattıkların balıklar gibi o deryanın içindeler. Onları kendinden
mahrum edersen, onları karaya atarsan hepsi birden ölür giderler.
• Senin aşkından deli olmuş gönüle; "Yarın görüşürüz!" diye vaadde bulunma! Senin yarın deyişinden ötürü çıkan
feryadlar gökleri aştı.
• Senin elinde olunca kendimizden geçeriz de başımızı ayağımızdan ayırdedemeyiz. Senin mestin olunca da, baş da
düşer, sarık da!
• Senin lutufların, ihsanların peşindir, şikayet edilemez, ama ağyarın, sevgimizi çekemeyenlerin gönüllerini hoş etmek
için şikayet etmiş gibi görünürüz.
• Aşk bana; "Ey hoca ne istiyorsun?" diye sordu. Ona; "Mahmurun başı meyhanenin kapısından başka nereyi ister?"
dedim.
• Ey aşk benim bütün ayıplarımı, kusurlarımı gördüğün halde yine beni satın aldın. Bu ne kusurlu, ayıplı meta, bu ne
kusur görmeyen lütuf sahibi bir alıcı?
• Padişahların hepsi de altın bağışlarlar. Halbuki sen öyle bir padişahlar padişahısın ki, "can" bağışlarsın. Senelerce
önce ölmüş, çürümüş ölü bile senin yüzünden dirilir, mezardan baş çıkarır.
• Sevgilinin aşkı gönlümde ne elem bırakır, ne de keder! Kıskansa da can yolumu kesse, ben candan bile bıkarım.
• Sevgilinin bulutundan yağmur yağınca kumlarda bile yaseminler biter. Güneşi parlayınca her yer güllük gülistanlık
kesilir.
• Sevgilim biz senin hayalinin sevdasına kapıldık da hayale döndük. Ya seninle buluşursak ne hale geliriz, kim bilir ne
oluruz?
• Hepimiz de meyhanede şişeleri kırdık, ayaklarımız paralandı, tabanlarımız kesildi, bütün arkadaşlar mest, hepimiz
mestiz. Sen düz yoldan başka bir yola sapma!

503. Arif kişi dünya nimetlerine doymuştur da,
gökyüzü nimetine gönül vermiştir.
Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. II, 1035)
• Ey altın sevdasına kapılan! Ey dünya nimetlerine aşık olarak ağlayıp inleyen zavallı! Ölüm gelmeyecek, kapıyı
çalmayacak mı sanıyorsun?
• Düşün ki sen sayı ile verilen nefeslerini bitirmek üzeresin. Eşin ise bir başka koca düşüncesinde...
• Aklını başına al da ecel gelip kapıyı çalmadan önce, Hakk'ın emirlerine uy! Dînî ve insanî vazifelerini yerine getir!
• Adam olmaktan maksat, bakış ve görüş sahibi olmaktır. Ey anlayışa, görüşe, bakışa durmadan yağıp duran ilahî
rahmet!
• Ey nuru güneşe de, aya da bol bol vuran eşsiz varlık! Sen bizim gözümüze, görüşümüze güneşte de, ayda da
bulunmayan başka bir nur ver!
• Arif kişinin hatırı dünya nimetlerine doymuştur da başka bir nimete, gökyüzü nimetine gönül vermiştir. 0 başka bir
şeye aşık olmuştur.
*Arif kişi şunu anlamıştır ki, sen olmadıktan sonra, dünyanın suyunu içse, onun susuzluğu gitmez.
*Sen dünyaya aşık olmuşsun, onun nimetlerine kapılmışsın. Bu yüzden de bütün gece uyumaktasın, ağlayıp
inliyorsun. Hiç olmazsa seher vakti uyan da Allah'ı zikret!
• Geceleyin de, seher vakti de uyuyup kalmayanlar, günün birinde ansızın o hakîkat hazinesine kavuşmuşlardır.
• Hz. Musa bütün geceleri nur aradı da sonunda ağacın tepesinde hiç görülmemiş acayip bir nur gördü.
• Hz. Yakup canla, gönülle gecenin karanlık saçlarını yurt edindi de sonunda oğlunun yanağını, saçını öptü.
• Fakat maksat Hakk idi. Oğul bahane idi. Hiç bir peygamberin canı bir insana aşık olmaz.
• 0 Hz. Halil'in soyundandır. Batıla meyletmez. Fanî olan, batmaya mahkum olan şey onun gözüne diken kesilir.
• Ey can putu halini alan sevgili, güzel varlık! Sen bir resimden, bir kerpiçten ibaretsin. Senin Hakk'ı inkar etmen
taştan yontulmuş puta tapanların yolundan başka nedir?
• Ey güzel gözleri nergisi çirkin bulan dilber! Bir an için olsun bana kulak ver, sana bir şey söyleyeceğim.
• Ey gözü; "Bana neden oldu, keşke olmasaydı!" gibi düşüncelere, kaygılara kapılmış kişi! Ey dost! Sen şu ana bak,
geleceği bırak! Senin dostun sana peşin verilendir.
• Ben dudaklarımı kapadım. Sana söyleceğimi göz yolu ile söylüyorum. Sarhoşluğu fanî olan, gelip giden herşey, başa
yüktür, yük!
• Hayır, hayır! Söyleyemeyeceğim. 0 görüş kuşudur, acayip bir kuştur. 0 hayırlara konmaz.

504. Hakk'ın sevdiği kuluna hitabı: "Ben senin yanındayım, beni uzakta sanma!"
Mef'ulü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. II, 1053)
• Senin yanındayım, beni uzak görme! Benim yanımdasın, benden ayrılma!
• Mimardan, yani kendini yaratandan uzak düşen kişinin işi yolunda, uygun olur mu?
• Benim gözümle neşelenen göz parlar, keskinleşir, öteleri, gaybı görür. Duyduğu manevî zevkden ötürü mahmurlaşır.
• İçinde benim rüzgarımın estiği, sevgimin dolaştığı gönülde, manevî güller açar, nurlarla dolu gül bahçesi olur.
• Bensiz sana bir parmak bal verseler, o bir parmak baldır ama yüzlerce arısı vardır.
• Bensiz seni bir işe, bir yere amir tayin etseler, binlerce memurdan beter hale gelirsin. Bir emir kulu olursun.
• Halk, insanlar karınca gibidirler. Biz ise Süleyman'ız. Sus, sırlı ol, gizlen.

505. Seninle beraber bulunmayınca, ben cenneti bile istemem.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. II, 1062)
• Senin yüzünü görmedikten sonra, yüzlerce dünya güzeli görmüşüm ne önemi var? Senin sözün olmadıktan, senden
bahsedilmedikten sonra yaşayışın sırrının sırrını duysam ne işime yarar?
*Seni ne Hz. Adem rüyasında gördü, ne de onun neslinden gelenler, onun «sovu sopu! Ben senin güzelliğini kimlere
sorayım? Bütün insanlara teker teker sorsam bile bir anlatan çıkmaz.
• Ey güzelliklerden bile gizli olan aziz varlık! Seninle beraber bulunmadıktan sonra, ben cennette sonsuza kadar
hürilerle dost olmuşum. Devlet bana yar olmuş, ben bunlardan hiç bir şey anlamam. Ben senden başka hiç bir şey
istemem.
Yunus Emre Hz.leri de
"Cennet cennet dedikleri
Bir kaç köşkle bir kaç hüri
İsteyene ver onları,
Bana seni gerek seni!" diye niyazda bulunmadı mı?
• Ben her an senin şekerler gibi tatlı öfkeni görmedikten, ballar gibi hoş nazını çekmedikten sonra, ben mana
padişahlarına bile nazlanmışım, onlar bile nazımı çekiyorlar, bunun ne faydası var?
• Ayrılık bulutu senin ay gibi parlak olan yüzünü örttükten sonra o bulut yağmur yerine gökten başıma inciler,
mücevherler yağdırsa, bunda benim ne karım olur?
• Sarhoşlara mum da, sevgili de senin nurlu yüzündür. Senin yüzünü görmedikten sonra her taraf yüz binlerce şarap
küpü ile dolmuş olsa ne çıkar?
• Sen yok iken Hızır senin yüzünü görürse, bana yazıklar olsun! Fakat yüzünü görmezse o her an ab-ı hayat içse ne
faydası var?
• Çirkin binlerce kocadan arta kalan büyücü kadın gibi olan şu dünya, sana taht bağışlamış, baht bağışlamış, bütün
alemin hazinelerini sana vermiş,"ne çıkar? Bunların hepsi yok olup gitmeyecekler mi?
• Ezelde sıddıkların, gerçek velilerin canları senin yoluna dökülmüş, saçılmış, senin yüzünü görmedikten sonra
ayrılığınla iki dünyada da en mazlum olan biri varsa, o da benim. Öyle farz et ki, zalim senin mazlumundan feryad ediyor.
Varsın etsin ne çıkar?

• Ey Tebrizli Şems! Ben senin köpeklerinden bahsetmesem de, dünyadaki arslanları methetsem ayıp olmaz mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder