10 Nisan 2016 Pazar

Hz.Hanzala Uhud’a yetişmek için çok acele edip,yetişememek korkusu kendini kapladığından,acele ile gusletmeyi unutmuştu.Bundan sonra Hanzala’nın adı Gasîl-ül-Melâike=Melekler tarafından yıkanmış kimse diye anıldı.
Uhud savaşına bir günlük evli olmasına rağmen Peygamber efendimizin emrine uyan Hz. Hanzala da katılmıştı. Savaş sona erince Müslümanlar Medine’ye dönmeye başladılar. Harbe iştirak edenlerin yakınları acaba bizden geriye dönen olacak mı heyecanı içerisinde yollara sıralanmışlardı. Bunların arasında henüz bir günlük evli olup, gece yarısı sevgili Peygamberimizin emrine uyarak harbe giden ve şehitlik şerbeti içen Hz. Hanzala’nın hanımı da vardı. Herkes büyük bir heyecanla harpten dönenlere yakınlarını soruyor, fakat hiç kimse kimseye cevap vermiyordu. Ancak sorulan soruları sevgili Peygamberimiz “aleyhisselam” cevaplıyordu.
En son olarak soru sorma sırası, Hanzala’nın hanımına gelmişti. Resulullah Efendimize yaklaşarak sordu:
-Ey Allah’ın Resulü! Hanzala nerede?
Sevgili Peygamberimiz cevabında buyurdu ki:
– Hanzala şehit oldu.
Bunu üzerine Hanzala’nın hanımı yere bakarak, sessizce;
-Ya Resulallah, şu anda söyleyeceğim bir aile sırrıdır. Sizler de biliyorsunuz ki, kocamla daha henüz ilk evlendiğimiz geceydi. Hanzala, sizin mübarek emrinize uyarak boy abdestini dahi alamadan hemen harbe katıldı. Bu sebeple, emir veriniz de kocamı bulsunlar ve yıkasınlar, dedi.
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Sen Hanzala için merak etme! Ben Hanzala’yı meleklerin yıkadığını gördüm.)





İçki, dinimiz ve sağlığımız

Sual: Şarabın, alkollü içkilerin, sağlığa faydalı olduğu, dozunda içki içmenin günah olmadığı söyleniyor. İçkinin dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Kur'an-ı kerimde, hadis-i şeriflerde hamr kelimesi geçer. Hamr = alkollü içkidir. İçkinin, çeşitli hastalıklara yol açtığı, aklı azalttığı, karaciğeri bozduğu, beyni ve sinirleri harap ettiği, ilmi olarak defalarca tespit edilmiştir. Bir kimse, müslüman olmasa bile, sağlığa olan zararından dolayı içkiden uzak durmalıdır! Müslüman ise, sağlığa hiç zararı olmasa da, tek damla içmemelidir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Ey iman edenler, içki, kumar, putlar, fal okları şeytanın necis işleridir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık hepiniz vazgeçin!)[Maide 90,91]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İçkinin haram olduğuna dair kesin hüküm indi.) [Müslim]

(İhtimar [alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır.) [Ebu Davud]

(Çoğu sarhoş eden içkinin, azını da içmek haramdır.) 
[Nesai]

(İçkide ilaç özelliği yoktur. Hastalık yapar.) [Müslim]

(İçki, bütün kötülüklerin başıdır.) 
[Taberani]

(İçki kötülük doğurur.) [Beyheki, Ruzeyn]

(İçki her kötülüğün anahtarıdır.)
 [İbni Mace]

(Allah’a ve ahirete inanan içki içmesin, içki içilen sofraya da oturmasın!) [Taberani]

(İçkiden sakının! Ağaç dal budak saldığı gibi, içki de, kötülük saçar.) 
[İbni Mace]

(İçki, günahların en büyüğüdür, her kötülüğün ve her günahın anasıdır.) [Taberani]

(İçki içenin haya perdesi yırtılır, şeytan ona yoldaş olur, her kötülüğe sevk eder ve her iyilikten alıkoyar.) 
[Taberani]

(Alkoliğin, kabrinden kalkarken, iki gözü arasında, 
"Bu Allah’ın rahmetinden mahrumdur" yazısı görülür.) [Deylemi]

(Rahmet melekleri, sarhoştan uzak durur.) 
[Bezzar]

(İçki içenin, kıyamette yüzü kara, dili sarkıktır, pis kokusundan herkes kaçar.) [Zevacir]

(Bir zaman gelir ki, içkinin adı değiştirilip helal sayılır.) 
[İ. Ahmed]

(İçki, zinadan kötüdür.) [R.Nasıhin]

(Allahü teâlâ, içki içene, içirene, alıp satana, yapana, saklayana, taşıyana, kendisine götürülene ve parasını yiyene lanet etti.)
[İbni Mace]

(Emanete hıyanet edilir, zekat ceza gibi istenmeyerek verilir, aşağı kimseler, başa geçer, zalimlere şerrinden korkulduğu için iyilik edilir, içkiler içilir, çalgılar çalınır ve sonra gelenler
[türediler] öncekileri kötülerse, çeşitli felaketlere maruz kalırlar.)[Tirmizi]

(Bir kral, bir adamı tutup “içki, katillik, zina ve domuz eti yemekten birini seç, yoksa seni öldüreceğim” der. Adam içkiyi seçer. Onu içince hepsini de yapar.)
 [Taberani, Hakim]

(Kötülüklerin hepsi kilitli bir yerdedir. Bu yerin anahtarı içkidir. İçki içen, o kapıyı açıp içine düşer.) 
[Abdürrezzak]

(Bütün kötülükler bir yere toplanmıştır. Bu yerin kilidi zina, anahtarı içkidir. Bütün iyilikler de bir yerde toplanmıştır. Bu yerin kilidi namaz, anahtarı abdesttir.) 
[İslam Ahlakı]

(Eski zamanlarda bir abid, insanlardan ayrı bir yerde ibadet ederken, bunu gören bir kadın, ona gönlünü kaptırır, hizmetçisini gönderir. Hizmetçi, abide gelip; bir şahitlik için sizi çağırıyorlar der. Abid de gider. Birkaç kapı geçerek güzel kadının yanına varır. Kadın, “Ya bu çocuğu öldür, ya benimle zina et veya şu şaraptan iç. Birini yapmazsan bütün gücümle bağırır, seni rezil ederim” der. Abid, bunlardan birini yapmak zorunda kalınca, şaraba razı olur. Şarabı içince sarhoş olur, daha sonra kadınla zina eder, çocuğu da öldürür. Vallahi iman ile şarap bir arada olamaz. Biri diğerini uzaklaştırır.)
 [İbni Hibban]

(Cenab-ı Hak, zurna, gırnata, ud, def gibi bütün çalgı aletlerini, cahiliyet döneminde
 tapınılan putları kaldırmamı emredip, kendisinden korkup da içkiyi bırakan mümine Cennet nimetlerini ihsan edeceğini de bildirdi.) [İ. Ahmed]

(Şaraba değişik isimler konup içilir, çalgı ve şarkıcı kadınlar çoğalırsa Allahü teâlâ onları yere geçirir.)
 [İbni Mace, İbni Hibban]

(Çalgılar çoğalır ve içkiler içilirse, yere batmak, başka kılığa çevrilmek gibi belalar gelir.)
 [Tirmizi]

(İçki içilir, kötü kadınlar çoğalırsa, erkek erkekle, kadın kadınla yetindiği zaman, çeşitli belalar gelir.)
 [Beyheki]

(Şarap içenin namazı kırk gün kabul olmaz.)
 [Tirmizi, Hakim, Nesai]
(Namazı kabul olmaz) demek, namazı boşa gider demek değildir. Namaz borcundan kurtulur, namaz kılmakla kavuşacağı büyük sevaptan mahrum kalır demektir. Namaz kılanın, günahları bırakması kolaylaşır. İçki içen de namaza devam etmelidir.

(Kişi, mümin olduğu halde zina ve hırsızlık edemez, içki içemez.
Bunları yapan İslam halkasını boynundan çıkarmış olur. Tevbe ederse, Allahü teâlâ tevbesini kabul eder.) [Nesai]

(Zina eden ve şarap içenin imanı, gömleğin sırttan çıktığı gibi çıkar.)
 [Hakim]

(İçki ile iman, bir arada bulunmaz, biri, diğerini uzaklaştırır.)[Beyheki]

(İçki içenin kalbinden iman nuru çıkar.) 
[Taberani]

(Alkolik olan Cennete giremez.) [Hakim]

Her içki içene kâfir denmez. Çünkü Ehl-i sünnet itikadında büyük günah işleyene kâfir denmez. [Vehhabiler, büyük günah işleyene, mesela içki içene, namaz kılmayana, açık gezene kâfir derler. Vehhabiliğin bu yüzden de İslamiyet’le yani ehl-i sünnetle, alakası yoktur.] İslam âlimleri, (Cennete giremez) hadis-i şerifini, (Günahının cezasını çekmeden Cennete giremez) şeklinde açıklamışlardır.

Hep büyük günah işleyen, namaz kılamaz, haramlara önem veremez, Allah korusun imanını kaybedebilir. Bunun için içki içenin ve diğer büyük günahları işleyenin bir gün iman nuru sönebilir. Atalarımız, (Su testisi su yolunda kırılır) demişlerdir. Her su testisi, su yolunda kırılmadığı gibi, her içki içen de imansız ölür denemez. Fakat devamlı işlenen günahlar, insanı küfre sürükler. İçki içenler, namaza önem verip kılmaya devam ederse, içkiyi bırakmaları kolay olur. Kur’an-ı kerimde mealen, (Namaz, her kötülükten alıkoyar) buyuruluyor. (Ankebut 45)

Cennetteki şarap
Sual:
 İçkici biri, (Okuduğum meallere göre, Nahl sûresinde, içki tavsiye ediliyor. Bir de, İnsan sûresinde, Cennette temiz şarap içileceği yazılıdır. O âyette, (Şaraben tahura) deniyormuş. Şarap haram olsa, temiz denmez, Cennette olmaz. Ben bu âyetlere uyarak içiyorum) diyor. İçki, şarap haram değil mi?
CEVAPO kimse, alay etmek için söylüyordur. Alay değilse, meal okumakla öyle anlamışsa, meal okumanın zararı burada da açıkça görülüyor. Bildirilen âyet, içki haram edilmeden önce Mekke'de inmiştir. Daha sonra içki haram edilmiştir. O âyetin meali:
(Hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerden de seker [içki, sirke, şıra] ve güzel bir rızık edinirsiniz. İşte bunda da, aklını kullanacak bir kavim için bir âyet [ibret] vardır.) [Nahl 67]

Tefsirlerde bildirildiğine göre, bu âyette bildirilen "seker"in zamanla yasak edileceğine işaret vardır. Ondan önceki âyetin meali şöyledir:
(Süt veren hayvanlarda size bir ibret vardır. Size, onların karnındaki işkembe pisliği ile kan arasından kandan meydana gelen ve kolayca içilebilen [içinde şeker, yağ ve mineral maddeler vesaire bulunan] tertemiz bir süt içiriyoruz.) [Nahl 66]

Bu âyetteki, işkembe pisliği ve kandan halis süt meydana gelmesi dikkat çekicidir. Bu bakımdan seker, güzel bir nimet değildir. Bir de seker kelimesine, şıra, sirke gibi mânâlar da verilmiştir. (Beydavî Şehzade haşiyesi)

Eğer seker nimetse, şıra, sirke ve pekmez için söylenmiştir. İbni Abbas hazretlerinin rivayetine göre, seker, Habeş dilinde sirke demektir.(İtkan-İmam-ı Süyûtî)

Nahl sûresindeki güzel rızık için, (Yaş ve kuru hurma, yaş ve kuru üzüm, sirke, pekmez ve çeşitli tatlılar) denmiştir. (Celaleyn)

Hurma, üzüm gibi gıdalardan hem faydalı, hem zararlı rızıklar yapılabilir. İçki haram edilmeden önce inen bir âyet meali şöyledir:
(Sana içki ve kumarı soranlara de ki: “Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için faydalar vardır. Günahları ise faydalarından daha büyüktür.”) [Bekara 219]

Cennet ehli için, (Orada tertemiz şarap içerler) buyuruluyor. (İnsan 21)
Cennet ehline verilecek olan, (Şeraben tahura) diye buyurulan temiz şaraptan maksat, temiz bir içecektir. Türkçesi şurup, meşrubattır. Türkçede şarap alkollü içkidir. Kur'an-ı kerimde, hamr denilen alkollü içkilerin haram olduğu bildiriliyor. Bir âyet-i kerime meali:
(Ey inananlar, hamr [alkollü içki], kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.) [Maide 90]

Meallere bakarak âyetlere mâna vermek yanlış olur. Peygamber efendimiz nasıl bildirmiş ve yetkili İslâm âlimleri nasıl açıklamışsa, sadece onu nakletmeli, kendi anlayışını yazmaktan kaçınmalı. Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(İçkinin haram olduğuna dair kesin hüküm indi.) [Müslim]

(İhtimar [alkol teşekkül] etmiş her içki haramdır.) [Ebu Davud]

(Çoğu sarhoş eden içkinin, azını da içmek haramdır.) [Nesaî]

(Rabbim izzeti üzerine yemin etti ki, bir kul dünyada hamr[alkollü içkileri] içerse ona Kıyamette muhakkak Cennet şarabını haram kılar. Bir kul da hamrı [içkiyi] terk ederse Allah da ona muhakkak Cennet şarabından içirir.) [Ebu Nuaym]

Kim haksız yere bir sözü,
bir müslümanı lekelemek için yayarsa,
Allah onu kıyamet gününde ateşle lekelendirir.
Hz Muhammed sav
Allah nezdinde en sevimsiz olanlarınız,söz gezdirenleriniz,kardeşlerin arasını ayıranlarınız,
mâsum kimselerin hatalarını araştıranlarınızdır.
Hz.Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
-Sizin en şerlilerinizi size haber vereyim mi?
-Evet!
-Onlar ki koğuculuk yaparlar,dostların arasını bozarlar,
tertemiz insanlarda ayıplar arar,yakıştırmalar yaparlar.
Ebu Derdâ ra Hz.Peygamberin (s.a) şöyle söylediğini rivayet eder:'Bir kimse başkalarının bilmediği bir sözü onun aleyhinde yayar,onu o söz ile lekelemek isterse,aynı söz ile kıyamet gününde o iftiracıyı ateşte eritmek Allah'a haktır'
Kabir azabının üçte birisi nemmamlık ve koğuculuktan ileri gelir.



Allah(cc),müslümanın kanını,malını ve hakkında
kötü zanda bulunmayı haram kılmıştır.
Hz Muhammed
Sallallahu Aleyhi Vesellem
Sadakaların en faziletlisi müslümanların arasını düzeltmektir.
Hz Muhammed sav

Tesettürsüz kadın,günahı alenen işlemiş oluyor,günahını başkalarına açıklamış oluyor.
Hadis-i şerifte bildirildiği gibi, açık işlenen günahların affı zor olur.


Açık gezmek farklı bir günahtır

Sual: Bazıları, "Tesettür imanın veya İslam’ın şartı değildir. Tesettür üzerinde bu kadar fazla durmamalı" diyorlar. Açık gezmek, diğer haramlardan farklı değil midir?
CEVAPBöyle söylemek çok yanlıştır. Farzlara uymaya, haramlardan sakınmaya teklif denir. Tekliflere yani emirlerin yapılmasına ve yasaklardan sakınmak gerektiğine inanmak, imanın şartıdır. Tekliflerin çoğuna inanıp da, yalnız birine inanmayan, buna uymak istemeyen, Muhammed aleyhisselama inanmamış olur. Kâfir olur. Müslüman olmak için, tekliflerin hepsine inanmak, hepsini beğenmek gerekir. Bir müslüman, tekliflere inandığı halde, bunlara uymazsa, mesela, kötü arkadaşa ve nefsine uyarak, içki içerse, tesettüre riayet etmezse, imanı gitmez, kâfir olmaz. Günahkâr müslümandır.

Tekliflerin [Allah’ın emirlerinin] hepsine inanıp amel ettiği halde, sadece birine uymak istemezse, yani beğenmez, vazife olduğuna önem vermez ise, hafif görürse, imanı gider, kâfir olur.

Mesela, (Açık geziyorsam ne çıkar? Sen kalbe bak. Kalbim temizdir) demek, tekliflerin bir kısmını beğenip bir kısmını beğenmemektir. Her müslümanın bu inceliğe dikkat etmesi, tekliflere uymayanların, imanlarının gitmemesi için uyanık olmaları gerekir. Teklife uymamak başka, uymak istememek, beğenmemek başkadır. Bu ikisini karıştırmamalıdır!

Açık gezmek, diğer günahlardan üç yönden farklıdır:
Birincisi: 
Ara sıra değil, devamlı işlenen bir günahtır. Hadis-i şerifte,(Küçük günaha devam edilirse, büyük olur) ve (İnsan, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Günaha devam ederse, o leke büyür ve kalbinin tamamını kaplar)buyuruldu. (Haraiti)

Demek ki, devamlı günah işleyenlerin kalbleri kararır. Kalbi kararan ne olur? Peygamber efendimiz, (Günaha devam edenlerin zamanla kalbi mühürlenir. O, artık sevap işleyemez olur) buyuruyor. (Bezzar)

Tesettürsüz kadın, oruç tutsa, oruç borcundan, zekat verse zekat borcundan kurtulur, fakat orucunun ve zekatının sevabı azalır. Yani, işlediği günahlar, kazandığı sevapları alır götürür. Elinde sevabı kalmadığı için, sevap alamaz, sevabı olmaz deniyor. Yoksa sahih ve ihlaslı olan her ibadetin sevabı olur.

Sonra dinimizde, sevap kazanmaktan önce, günahtan kaçınmak esastır. Bir hadis-i şerifte, (Çok az bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların [nâfile] ibadetleri toplamından daha iyidir)buyuruluyor. Her günah, Allahü teâlâya isyan olduğundan, büyüktür; fakat bazısı, bazısına göre küçük görünür. Bir küçük günahı yapmamak bütün cihanın nafile ibadetlerinden daha sevabdır, çünkü nafile ibadet yapmak farz değildir. Günahlardan kaçınmaksa farzdır.(Rıyad-un-nasıhin)

Zengin kadına hacca gitmek farzdır. Yanında mahremi yoksa gitmek haram olur.

İkincisi:
 Gizli işlenen günahı açıklamak da ikinci bir günahtır. Açık gezen kadın, bu günahı pervasızca işlediği için, başkalarına kötü örnek olmaktadır. Hadis-i şerifte, (Her mümin affedilir, ancak günahını başkalarına açıklayan hariç) buyuruldu. (Buhari)

Tesettürsüz kadın, günahı alenen işlemiş oluyor, günahını başkalarına açıklamış oluyor. Hadis-i şerifte bildirildiği gibi, açık işlenen günahların affı zor olur.

Her ne kadar açık-saçık gezene kâfir dememek gerekir ise de, açık gezen kadının zamanla kalbi kararır, açık gezdiği için, içi sızlamazsa, imanı da zayıflayıp bir gün tamamen sönebilir.

Üçüncüsü:
 En önemlisi budur. Açık saçık gezmek, iffetsizliğe yol açan bir günahtır. Bir kadın içki içse, kumar oynasa, hırsızlık etse, kocası, bunlardan vazgeçirmeye, tedavi etmeye çalışır. Fakat açık gezen kadın, iffetsizliğinde ileri giderse, kocası tedavisine çalışmadan hemen bırakır. Öldüren bile çıkar.
Peygamber efendimiz, erkeğin avret yerinin diz ile göbek arası, kadının ise, yüz ve iki elinden başka bütün bedeninin avret olduğunu bildirmiştir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Avret yerini açmak büyük günahtır.) [Hakim]

(Avret yerini açana, başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) [Beyheki]

Kur'an-ı kerimde ise mealen buyuruldu ki:
(Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan]sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [Saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri]göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]

Ahzab suresinde de, Allah’tan korkan kadınların, yabancı erkeklerle konuşmak durumunda kalınca, kötü niyetli erkeklerin tahrikine sebep olmamaları için, yumuşak konuşmamaları emrediliyor. Sesten tahrik olan erkek, açık kadına bakınca tahrik olmaz mı?

Artık dileyen Allahü teâlânın emrine uyar, dileyen de nefsine ve şeytana uyar.
Dinde kolaylık ve pantolon giymek

Sual: (Allah size güçlük yüklememiştir) âyet-i kerimesine göre, kolaylık olacağı için, kadınların pantolon giymesinin caiz olacağı anlaşılmıyor mu?
CEVAPSizin ve bizim gibilerin bir âyet-i kerimeye mana vermeleri caiz değildir. Kadının pantolon giymemesinin güçlükle ne ilgisi vardır? Benzemek niyeti olmasa da, erkeğin boynuna kolye, koluna bilezik ve kulağına küpe takması kadınlara benzemek olur ve caiz değildir. Kadının da, benzemek niyeti olmadan da, pantolon giymesi caiz olmaz.
(Dinde kolaylık vardır) diyerek bilerek veya bilmeyerek dinde yenilik yapmaya çalışanlar çıkıyor. Dinimizde ifrat ve tefritin yani aşırılığın yeri yoktur. Dinimiz orta yolda olmayı emreder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İşlerin hayırlısı vasat olanıdır.) [Beyheki]
[Vasat, ifrat ve tefritten uzak orta yol demektir. İfrat, normalden fazla, tefrit, normalden az demektir. Mesela çok uyumak ifrat, çok az uyumak tefrittir.]
İfrata kaçarak gücünün yetmediği şekilde ibadet etmeye çalışmak, mesela geceleri hiç uyumadan namaz kılmak, gündüzleri hep oruç tutmak, hanımından uzak kalmak, et, süt, tatlı gibi şeyleri hiç yememek, iyi müslüman olmak demek değildir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kolay bir din ile gönderildim. Dinimizde ruhbanlık yoktur. Et yiyin, hanımlarınızla mübaşeret edin! [Nafile] oruç da tutun! Tutmadığınız günler de olsun! [Nafile] namaz da kılın! Uyuyun da. Ben bunlarla emrolundum.) [Taberani]

(Din kolaylıktır. Dinde aşırı gideni din mağlup eder.) [Nesai]
Şu halde yiyip içmeden, uyumadan ibadet etmek zordur.
Günümüzde ifrata kaçanlar azdır veya hiç yoktur. Fakat tefrite gidenler çoktur. (Dinde kolaylık var) veya (Kolayını yapıyorum) diyerek dini bozmaya çalışanlar çoktur.

Birkaç misal: Ayaklara mest giyiliyor, üstüne meshediliyor diyerek tırnaklara oje sürüp, üstüne meshetmek caiz olmaz. Yahut bugünkü naylon çoraplara meshetmek caiz olmaz. Çoraba meshetmek kolaylık ise de, dinin emri değişmiş olur, ibadet sahih olmaz.
Su bulunmadığı zaman teyemmüm etmek farzdır. Fakat dinde reformcuların dediği gibi, sular kesilince hemen teyemmüm edin demek, dinde kolaylık değil, dini değiştirmektir. Ramazan yaza gelince tutmayıp, kışa tehir etmek de dini değiştirmek olur.
(Dinde kolaylık var) diyerek namazları vaktinde kılmayıp, hepsini gece yatarken kılmak da dini değiştirmek olur. (Dinde zorluk yoktur, kolaylık vardır) demek, (Dinimizin verdiği ruhsatlardan faydalanın) demektir. Yoksa, (Herkes hoşuna giden şeyleri yapsın, hoşlanmadığı şeyleri yapmasın, ibadetleri keyfine göre değiştirsin, erkek kadın elbisesi giysin, kadın erkek elbisesi giysin) demek değildir. Dinde ufak bir değişiklik yapmaya hiç kimsenin yetkisi yoktur.
Kur’an-ı kerimde de mealen, (Dinlerini oyuncak ve eğlence edinen kimseleri bırak) buyurulmaktadır. (Enam 70)

Sual:
 Bayanların bayan pantolonu giymesi haram mıdır?
CEVAPPeygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet olsun!) [Hakim]

(Erkeğe benzemeye çalışan kadın, kadına benzemeye çalışan erkek bizden değildir.)
 [İ.Ahmed]

(Kadın gibi davranan erkeğe, erkek gibi davranan kadına lanet olsun!)
 [Buhari]

(Erkeklere benzeyen kadınlara ve kadınlara benzeyen erkeklere Allah lanet etsin!)
 [Taberani]

Benzemek niyeti olmasa da, erkeğin boynuna kolye, koluna bilezik ve kulağına küpe takması kadınlara benzemek olur ve caiz değildir. Kadının da, benzemek niyeti olmadan da, pantolon giymesi caiz olmaz. Pantolon erkek kıyafetidir.
Seadet-i Ebediyye kitabında diyor ki:
(Tergib-üs-salât’daki hadis-i şerifte, (Örtülü olan çıplaklara ve erkek gibi giyinen kadınlara ve kadın gibi giyinen, süslenen erkeklere lanet olsun) buyuruluyor. Hele dar pantolon, erkeklere de caiz değildir. Çünkü, kaba yerleri dışardan belli olmaktadır. Bundan başka, kadınların pantolon giymeleri eskiden de, şimdi de İslam âdeti değildir. Dinsizlerden, İslam tesettürünü bilmeyenlerden gelmektedir. Haramlar yayılsa, yerleşseler de, İslam âdeti olamazlar. Kâfirlere benzeyenin, onlardan olacağı, hadis-i şerifte bildirilmiştir. Pantolon, manto altına giyilebilir ise de, mantonun pantolon yokmuş gibi dizleri örtmesi lazımdır.)
Hadis-i şerifte örtülü olan çıplak ifadesi geçiyor. Tayt giyenler örtülü müdür? İçindeki çamaşır belli oluyor. Kaba yerleri dışardan belli olmaktadır. Pantolon da öyledir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Avret yerlerini açanlara ve başkasının avret yerine bakanlara, Allah lanet etsin!) [Beyheki]

Sual: “Tesettür konusunda önce ne kadarını yapabiliyorsan ondan başla. Sonra da daha iyisini zamanla yaparsın. İşe en mükemmelinden başlamak gerekmez. Kadınlar pantolon giyemez diye bir hüküm yoktur. Kadınlar, arka kabalarını teşhir edecek derecede dar pantolon giymemeli, beden hatlarını belli edecek şekilde görüntü vermemeli. Böylece pantolon erkek giyimi olmaktan çıkar, kadın giyimi haline gelir. Beğendiğin başörtüyü de tak. Bunları ileride istediğin gibi geliştirebilirsin. Çünkü Allah resulü, (Kolaylaştırın güçleştirmeyin)buyuruyor” deniyor.
Bu hususta açıklama yapar mısınız?
CEVAPPantolon erkek kıyafetidir. Bol giyinmekle pantolon kadın kıyafeti haline gelmez. Erkeğin kadına, kadının da erkeğe, her ne şekilde olursa olsun benzemeye çalışması caiz değildir. Mesela erkeklerin kolye, bilezik, küpe takmaları kadınlara benzemek olur. Pantolon giyinmek, erkek gibi tıraş olmak da erkeğe benzemek olur. Üç hadis-i şerif meali:
(Kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet olsun!) [Hakim]
(Kadın gibi davranan erkeğe, erkek gibi davranan kadına lanet olsun!) [Buhari]
(Kendini erkeğe benzeten kadın Cennete girmez.) [Taberani]
Peygamber efendimiz, erkek kılığına girip mızrak kuşanmış bir kadını görünce, (Erkeğe benzemeye çalışan kadına, kadına benzemeye çalışan erkeğe lanet olsun) buyurdu. El ve ayaklarını kınalayıp kadınlara benzemeye çalışan birini sürgüne gönderdi. (Taberani, Ebu Davud)
Dinimiz bu konunun önemini bildirirken, zamanla daha iyisini yaparsın demek yanlıştır. Bize düşen, dinin emrini olduğu gibi bildirmektir. O ne kadar uyabilirse uyar. Tam uyar, yarım uyar veya hiç uymaz. Namaza yeni başlayan birine, (Beş vaktin hepsini kılmana gerek yok, şimdilik günde bir vakit kılsan da olur, zamanla daha iyisini yaparsın) denir mi? Güya bu ümmete, dinin sahibinden daha çok merhamet göstermek, rahmani mi, yoksa şeytani mi?
S. Ebediyye’de, (Pantolon, manto altına giyilebilir ise de, mantonun pantolon yokmuş gibi dizleri örtmesi lazımdır) demesi, pantolon giymeye izin vermek demek değildir. Pantolon giymeyi gerektiren şartlar varsa, hiç değilse böyle giyilebilir demektir. Böyle giyilince, pantolon erkek kıyafeti olmaktan çıkmaz, ancak görünmediği için giyilmesi caiz olur. Altın yüzüğü gümüşle kaplatınca, altın görülmediği için kullanılmasının caiz olması gibidir. Adamın, (Erkek kıyafeti kadın kıyafeti halini alır) demesi çok yanlıştır. Erkek tedavi niyetiyle bilezik, kolye kullanırsa, bunlar kadın ziyneti olmaktan çıkmaz, fakat tedavi maksadı olduğu için caiz olur. Kolaylaştırın, güçleştirmeyin demek, kolayınıza geleni yapın, dini istediğiniz gibi değiştirin demek değildir. Dinimizin tanıdığı ruhsatlardan faydalanın, aşırı gitmeyin, fitneye sebep olmayın demektir. Yoksa, (Herkes hoşuna giden şeyleri yapsın, hoşlanmadığı şeyleri yapmasın, ibadetleri keyfine göre değiştirsin) demek değildir. Kolaylığın ölçüsü ne? Birine kolay gelen bir başkasına zor gelebilir. O zaman her insana göre dini değiştirmek lazım. O zaman dine ne lüzum vardı. Dini emir ve yasaklar niye bildirildi. Hâşâ dinin kuralları lüzumsuz yere mi bildirildi? Kolayıma böyle geliyor diye, dinde ufak bir değişiklik yapmak dini değiştirmek olur.
İlmihalde, (Şalvar, çok geniş olduğu için, âdet olan yerlerde, kadınlar için de, iyi bir örtü ise de, âdet olmayan yerlerde fitneye sebep olursa, kullanmak caiz olmaz) deniyor. Demek ki hem dinin emrine uyacağız, hem de fitne çıkarmaktan kaçacağız.

Kız çocuğu ve pantolon
Sual:
 Yedi yaşından küçük kızların, evde pantolon giymeleri caiz midir?
CEVAPEvet.

Evde eşofman giymek
Sual:
 Kadınlar evde pantolon giyebilir mi?
CEVAPPantolon erkek kıyafetidir. Evde de giyilmez, üstünde etek olursa eşofman giyebilir.


Tesettür farzdır

Sual: Dinimiz, kadının nasıl kapanacağını açıkça bildirdiğine göre bunun tartışması niçin yapılıyor? Tesettürü inkâr eden dinden çıkmaz mı?
CEVAPKadınların tesettürü kesin olarak açıklanmıştır. Tesettürle ilgili âyet-i kerimeleri Peygamber efendimiz açıklamış, âlimler de bizlere bildirmiştir. Bu husustaki tartışmalar kasıtlıdır.
Kur'an-ı kerimde genel olarak her şey, kısa olarak bildirilmiştir. Bunları Peygamber efendimiz açıklamış, o günden beri uygulanmıştır.

Kur'an-ı kerimde mealen, (Sakın ana-babana öf deme) buyuruluyor. (İsra 23)
Bir kimse, ana-babasına öf demese, fakat sopa ile dövse, sonra da (Ben öf demediğim için, Kur'anın emrine uydum) dese, bu kimse Kur'ana uymuş mu oluyor? Âyet-i kerimenin manası, (Ana-babanızı üzmeyin hatta onlara öf bile demeyin) demektir. (Beydavi)
Bunun için Kur'an-ı kerimdeki bir âyetin hükmünü öğrenmek için Kur'an tercümesine bakmak çok yanlış olur. Herkes Kur'an-ı kerimden hüküm çıkarabilseydi, hadis-i şerifler lüzumsuz olurdu.

Hırsızlık suçtur. Bir hakim, kanunları esas almadan, sırf Anayasaya göre bir hırsıza ceza veremez. Çünkü hırsızlığın cezası açıkça Anayasada bildirilmemiştir. Birçok hükümler kanunlarla açıklanmıştır.

Bunun gibi, dinimizin bir hükmünü öğrenmek için herkes Kur'an-ı kerime bakıp anlayamaz. Kur'an-ı kerim, hadis-i şeriflerle açıklanmıştır. Hadis-i şerifleri de anlamak büyük ilim işidir. Bunları da İslam âlimleri açıklamıştır. Onun için hiç kimseye Kur'an tercümesi okumasını tavsiye etmiyoruz. Bir okuyucu "Kur'an tercümesi, okuyarak dinsiz oldum" diye acı bir itirafta bulunmuştu.

Tıp kitabı okuyarak, ilaç yapmak ve hastaya teşhis koymak yanlıştır. Kur'an tercümesinden hüküm çıkarmak bundan daha büyük yanlıştır. Çünkü yanlış ilaç kullanan ölebilir. Fakat yanlış hüküm çıkaran imanını kaybedip, sonsuz azaba düşebilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kur'anı kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa bile, muhakkak hata etmiştir.) [Nesai]

(Kur'anı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.)[Mekt.Rabbani]

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan]sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [Saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri]göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]

Bu âyet-i kerimeden kadınların başörtüsünü sadece yakasına örteceği, baş ve vücudunun diğer yerlerini örtmenin gerekmediği anlaşılabilir. Gözünü neden sakınacak, ırzını nasıl koruyacak, ziynetten maksat nedir? Kına, sürme boya mıdır, altın, gümüş gibi ziynetler midir? Bu hususlar açık değildir, hadis-i şerifle bildirilmiştir. Bir âyet-i kerime meali de şöyle:
(Ey Nebi, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına [dışarı çıkarken] cilbablarını [dış kıyafetlerini] giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp, eza görmemelerine daha uygundur.) [Ahzab 59]

Bu tercümeye bakıp "Kadın, tanınıp eza edilmemesi için dış elbise giyer. Tanınıp eza edilmezse, çıplak gezebilir" diyenler çıkmıştır. Bu âyetleri Resul aleyhisselamın nasıl açıkladığına bakmalıdır.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kadının [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir.)[Mecmaul-enhür, El-mugni]

Bu hadis-i şerifte kadının tesettürü açıkça bildiriliyor. Kur'an-ı kerimin17 yerinde Resulullaha (De ki, bana tâbi olun) buyuruluyor. Allahü teâlânın Resulüne tâbi olup Onun bildirdiği şekilde tesettüre riayet etmelidir!

Hazret-i Esma, ince elbise ile gelince, Resulullah efendimiz baldızına bakmadı. Mübarek yüzünü çevirip (Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve elleri hariç, vücudunu erkeklere gösteremez) buyurdu. (Ebu Davud)

Hazret-i Âişe validemiz buyurdu ki:
(İlk muhacir kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti inince, hemen futalarını yırtıp başlarını örttüler) buyurdu. (Buhari, Nesai)

Kadın avrettir, tesettürü farzdır. Âyet-i kerimeyi kendi görüşüne göre tefsir edip bu farzı inkâr etmek küfürdür.

Bir kadın açık gezse kâfir olmaz. Fakat kapanmanın lüzumsuz olduğunu söylerse kâfir olur. Günah ile küfür farklıdır.

Sual: "Teferruat" diyerek saçları açmak uygun mu? Sokağa çıkarken peruk takabilir miyim?
CEVAP“Teferruat” diyerek saçları açmak haramdır. Hele kapanmaya önem vermeyenin imanı gider. Sokağa çıkarken peruk takmak zaruretsiz caiz değildir. Erkekler arasında başını açmak zarureti olduğu zaman, kadının peruk kullanması caiz ve lazım olur. Zaruret, başka çare bulamamak demektir. Sadece zaruret halinde peruk takabilirsiniz.

Sual: Namaz, oruç, zekât ve hac ne zaman farz oldu? Tesettür ne zaman emredildi?
CEVAPBeş vakit namaz, miladi 621 yılında ve hicretten bir yıl önce mirac gecesinde farz oldu. Mirac’dan önce, yalnız sabah ve ikindi namazı vardı.
Hicret, 622 de oldu.
Ramazan orucu, 624’te farz oldu.
Zekât da 624’te Ramazan ayında farz oldu.
Hac ise 631’de farz oldu.
625 ve 627 yılında kadınlara örtünme emri geldi.

Kadınların Peygamber efendimize gelerek sual sormaları, oturup dinlemeleri hicab âyeti gelmeden önce idi. Hicab âyeti gelince, kadın erkek artık bir arada oturulmadı. Kadınlar soracaklarını, ezvac-ı tahirattan sorup öğrendiler. Resulullah efendimiz ise 632’de vefat etti. Demek ki Peygamber efendimiz, tesettür âyetinden 5 yıl sonra vefat etti. Ondan önce tesettür yoktu. Önceki hayatını anlatıp, “Resulullah kadınlarla oturup konuşurdu, kadınlar açık gezerdi” demek yanlış olur.

Sual: 
Usul ve füru nedir? Farzlar ve haramlar için, füruat denir mi?
CEVAP
Hanefi mezhebinin âlimleri, itikatta İmam-ı Mâtüridi’ye tabi olmuşlardır; çünkü İmam-ı Mâtüridi, usul ve füruda, İmam-ı a’zamın mezhebindedir. Usul, itikat demektir. Füru, ahkâm-ı islamiyye demektir. (Milel ve Nihal)

Açıkça bildirilen farzlara ve haramlara inanmak, mesela içkinin, kumarın, domuz etinin haram olduğuna, beş vakit namazın, orucun, zekâtın, tesettürün farz olduğuna inanmak da usuldendir, füruat değildir. Bunların farz veya haram olduklarını inkâr etmek, küfür olur.

İmam-ı Şafii hazretleri, (Usul bilgileri; kitap, sünnet ve icma-i ümmettir. Bunlara inanmak şarttır) buyurdu. (Mizan-ül-kübra)
Müslüman, Allah’a ve Resulüne inanır

Sual: Kur’anda sadece kadınların göğüslerini örtmeleri gerektiği bildiriliyormuş, başka yerlerini açmalarında sakınca yokmuş. Böyle bir âyet mi vardır?
CEVAPBir konu için sadece bir âyete bakılmaz. O konu ile ilgili diğer âyetlere de bakmak gerekir. Çünkü âyetler birbirini açıklar. Âyetlere de bakmak yetişmez. Resulullah efendimiz bu âyetleri nasıl açıklamış, nasıl uygulamış ona bakılır. Önce âyetlere bakalım:
(Mümin kadınlara söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan]sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [ziynet takılan yerlerini] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]

Gözünü neden sakınacak, ırzını nasıl koruyacak, ziynetten maksat nedir? Kına, sürme, boya mıdır, altın, gümüş gibi ziynetler midir? Bu hususlar açık değil, bunlar hadis-i şerifle açıklandı. Aşağıda bildirilecektir. Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:
(Ey nebi, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına [dışarı çıkarken] cilbablarını [dış giysilerini] giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp, eza görmemelerine daha uygundur.) [Ahzab 59]
Nur suresindeki âyette, başlarını yakalarına kadar örtmeleri bildiriliyordu. Bu âyette ise, dış elbiselerini giymeleri bildiriliyor. Yani bütün vücudu örtmeleri bildiriliyor. Genç kızla ihtiyar da aynı şekilde mi giyinmesi gerekir?

Bu konudaki âyet-i kerime meali de şöyledir:
(Evlenme arzusu kalmayan ihtiyar kadınların ziynetlerini [ziynet yerlerini, baş, kulak, boyun, kol ve ayaklarını] göstermemek şartı ile, dışa giydikleri [manto gibi] elbiselerini çıkarmalarında bir vebal yoktur. Ama sakınmaları daha iyi olur.) [Nur 60]
Demek ki yaşlı olmayan kadınların dış elbise ile çıkmaları farz oluyor.

Şimdi bu âyetleri, Resulullah efendimiz nasıl açıklamıştır. Onlara bakalım:
(Kadının
 [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir.)[Mecmaul-enhür, El-mugni]
Bu hadis-i şerifte kadının tesettürü açıkça bildiriliyor. Sadece göğsünü değil, bütün vücudunu örtmesi gerekir. Resulullah efendimiz, baldızını, ince elbise ile görünce, (Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve elleri hariç, vücudunu erkeklere gösteremez)buyurdu. (Ebu Davud)

Hazret-i Âişe validemiz de buyurdu ki:
(İlk hicret eden kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti inince, hemen peştamallarını yırtıp başlarını örttüler) buyurdu. (Buhari, Nesai)

Bu hadis-i şerifte, kadınların başlarının da kapanması gerektiği açıkça bildiriliyor. Kadınların çarşaf giymediklerini bu hadis-i şerif de gösteriyor. Nur suresinin 31. âyet-i kerimesinde, (Kadınlar, himarlarını [baş örtülerini] yakalarının üzerine örtsünler)buyuruluyor. Eğer kadınlar, çarşaf giyselerdi, himar yani baş örtüsünü yakanın üzerine örtmekten bahsedilmezdi. Çarşafın asr-ı saadette olmadığını bu âyet ile yukarıdaki hadis-i şerif bildirmektedir.

Kadınlara her türlü süs caizdir. Ancak yabancılara gösteremezler. Örtülü olarak takınabilirler. Ancak şıngırdatıp da halhal sesini duyurmak caiz olmaz. Bir âyet meali şöyledir:
(Gizledikleri [örtülü] ziynetleri bilinsin diye, ayaklarını [yere, birbirine] vurmasınlar.) [Nur 31]

Dikkat edilirse, ayaktaki örtülü ziynet tabiri geçiyor. Yani ziynetlerin gizlenmesi gerekiyor.

Koldaki bilezikleri ve eldeki yüzükleri de göstermemek gerekir. Kolye, kına, sürme gibi diğer ziynetlerini de göstermemek gerekir. Âyetin başında buna da işaret edilmektedir.

Dinimizde iki çeşit kadın kıyafeti vardır. Hür ve cariye [köle] kıyafeti. Cariyeler başlarını örtmezlerdi, örtmek zorunda da değillerdi. Kapanma mecburiyeti hür kadınlara idi. Tesettür âyeti gelmeden önce hür kadınlar da başları açık gezerdi. Münafıklar, cariyelere sarkıntılık ederdi. Bu arada açık olan hür kadınlara da sataşırlardı. Olay duyulunca, (Biz bunu cariye sandık) derlerdi. Allahü teâlâ, (Hür kadınlar cariyeler gibi giyinmesinler, vücutlarını tamamen örtsünler, böylece cariye olmadıkları da meydana çıksın ve münafık erkekler tarafından da sarkıntıya maruz kalmasınlar)buyurdu. Ahzab suresinin 59. âyetini müfessirler böyle açıklıyorlar.

Kadınların yabancı erkeklerle zaruret olunca ciddi konuşmaları da emredilmiştir. Bir âyet meali:
(Ey Nebi hanımları, siz diğer kadınlar gibi değilsiniz. Allah'tan sakının, edalı, yumuşak konuşmayın, kalbi bozuk olan, ümide kapılır; hep ciddi konuşun.) [Ahzab 32]
Âyette, Peygamber hanımlarının yani annelerimizin yumuşak konuşmaları caiz olmayınca, başka kadınların yumuşak konuşmaları nasıl caiz olabilir. Annelerimize kötü gözle bakan çıkabileceğine göre, diğer kadınlara kötü gözle bakan çıkmaz mı? Demek ki hür kadınların, vücutlarının tamamını kapatmaları ve konuşmak zarureti olunca da ciddi konuşmaları emredilmektedir. Âyet-i kerimede, günah işleyen sokak kadınları gibi cilveli konuşmamaları, gayet ciddi konuşmaları da bildiriliyor. Sokak kadınları kötüleniyor.

Resulullaha inanmak
Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir. Birini bile beğenmeyen Müslüman olamaz. (Yalnız Kur’an) diyenlerin, Kur’ana da, Allah’a da, Resulüne de inanmadıkları pek açıktır. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, kendisi ile Resulünün yolunu birbirinden ayırmak isteyenlerin kâfir olduğunu bildirmektedir. Defalarca, (Habibime iman edin, Ona itaat edin, Ona itaat bana itaattir, O kendiliğinden konuşmaz, getirdiklerini alın, yasak ettiklerinden kaçının. Sizi sevmemi istiyorsanız, Ona uyun. Onda sizin için güzel örnekler vardır, Onu hepinize Peygamber, âlemlere rahmet olarak gönderdim) buyuruyor.
Müslüman, din düşmanlarının sözlerine değil, Allah’a ve Resulüne inanır.

Kadınların vücut hatlarının [kaba avret yerlerinin şekli ve rengi] belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. İslam dini, kapanmayı emretmiş, fakat belli bir örtü şekli bildirmemiştir. (Dürer-ül-mültekıte)
Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın mübarek hanımları, çarşafla örtünmemiştir. Hiçbir kitapta çarşaf giydikleri bildirilmemiştir. Milhafe, ferace, fistan, entari giydikleri birçok kitapta bildirilmiştir. İmam-ı Rabbani hazretleri de, böyle değişik elbise giydiklerini 313. mektubunda bildiriyor. 

Kötü söz gibi su-i zan da haramdır!
Başkasının kötülüklerini dil ile zikretmek haram olduğu gibi,
müslüman hakkında içinden su-i zanda bulunmak da haramdır.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Ey iman edenler! Zandan çok sakının.Zira zannın bir kısmı günahtır.(Hucurât/12)
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.(Hucurât/6)

İmam Gazali Hz İhya

Ağzını koklayıp içkinin kokusunu duyduğun bir insan için ceza tatbik etmek caiz değildir;
zira bu adamın ağzını içki ile çalkalayıp içkiyi dökmesi ve içmemesi veya cebren içmeye zorlanması mümkün ve muhtemeldir denilebilir.
Bütün bunlar şüphesiz ki muhtemel delillerdir.Kalben onları tasdik etmek ve o
delillerden ötürü müslüman hakkında kötü zanda bulunmak caiz değildir.
İmam Gazali Hz İhya