22 Eylül 2016 Perşembe

Mirâc gecesi Cennet`de baktım ehli Cennet`in çoğunun fakirler olduğunu gördüm.
Cehennem`e de baktım. Cehennem`dekilerin çoğunun da kadınlar olduğunu  gördüm.
Hz Muhammed sav
buhari 1340
Sizden biriniz öldüğünde sabah akşam âhiretteki yeri kendisine gösterilir eğer o ölü ehl-i Cennet`ten ise kendisine ehl-i Cennet`in makamlarından gösterilir.Eğer ehl-i nârdan ise cehennemlikler(in yerin) den gösterilir.
buhari 1339






“Allah Teâlâ mü’minlerden canlarını ve mallarını cennet mukâbilinde satın aldı. Ve nefisleri bedelinde cennet verdi. Al­lah rızâsı için o mü’minler düşmanla mukâtele ederler, katlederler ve kendileri katlonularak şehid olurlar ve bu mukatele bedelinde mü’minlere verilen cennet Tevrât ve İncil ve Kur’ân’da Allah Teâlâ üzerine sâbit bir va’d-i ilâhi oldu ki vuku’u kat’idir. Ve Allah Teâlâ’dan ziyâde ahdini kim ifâ edebilir? Böyle kârlı mu­bâyaa üzerine terettüp eden netice izhâr-ı şâ­dumânîdir. İşte şu ticaret büyük kurtuluştur.» (Tevbe sûresi, 111)

Diğer mânâ:

«Şüphesiz ki Allah, Hak yolunda (muhârebe ederek düşmanları) öldürmekte ve öldürülmekte olan mü’minlerin canlarını ve mallarını (Kendilerine cennet vermek mukabilinde) satın almıştır. Onun Tevrat’da, İncil’de ve Kur’ân’da (zikrolunan bu) va’di kendi üzerinde Hak (ve kat’i) bir va’ddir. Allah’tan ziyâde ahdine vefâ eden kimdir? O halde (Ey mü’minler) yapmış olduğunuz bu alış verişten dolayı sevininiz. Bu en büyük saadettir.»

Bu âyetin sebeb-i nüzûlü:

Ensâr-ı kirâmdan yetmiş kişi Leyle-i Akâbe’de Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e bey’at ettiklerinde Abdullah bin Revâha -radıyallahu anh-:

– «Ya Rasûlallah Rabbın ve nefsin için dilediğin şartı kıl» dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de:

– «Rabbim için ibâdet edip şirk etmemenizi ve nefsim için de kendi nefsinizden ve malınızdan men ettiğiniz şeyi benden de men etmenizi şart kılarım» buyurunca: Ensâr-ı kirâm da:

– «Biz bunu işler isek bizim için ne var?» demeleri üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de:

– Cennet var» buyurdu.

Ensâr-ı kirâm da -radıyallahu anhüm-:

– Bey’ımiz ticâret etti bunu ikale etmeyiz yani fesh etmeyiz ve noksan da etmeyiz, dediler.

`

Ca’fer-i Sâdık -kuddise sirruh- der ki:

«Ey Âdem oğlu kendi kadr ve kıymetini Allah’ın bildirdiği şekilde bil ki, Allah senin fiatının cennetten aşağı bir şey olmasına râzı değildir!

Dikkat etmek lâzımdır ki, satın alan Allah, satın alınan kul, fiat da cennettir.

Bilmek gerekir ki, cennet talebinde nefsini fedâ edene cennet vardır. Bu cihâda cihâd-ı asgar denilir.

Kalbini ve ruhunu Allah’ı taleb kılmakla fedâ eden ise cennetin sahibine kavuşur, buna nâil olmak için çalışmak ise cihâd-ı ekberdir.

Kalbi tasfiye yolu ve ahlâkı kötüden iyiye tebdil etmek zâhirî düşmanlarla savaşmaktan daha zordur. Çünkü nefis düşmanını öldürmek zâhirî düşmanı öldürmekten zordur.»

`

Fahreddîn Râzi Tefsir-i Kebîr’inde nakleder ki:

Şeytan Allah Teâlâ ile bu âyet-i celile için muhâsame eder ve der ki:

– Şerîatde müşteri, bâyiden ayıblı bir mal satın alırsa onu iâde etmesi lâzımdır. Sen onların nefislerini ve mallarını satın aldın, onların nefisleri de malları da hep ayıblı şeylerdir. Onları o halleriyle bana bırak.

Allah Teâlâ cevâp verir:

– Sen benim şerîatimi bilmezsin, adlimi anlamaz, fazlımı takdir edemezsin?

Şeytan böylece kapaklanır, rüsvây olarak, mahcub olarak tardolunur.
Uhud gazâsı gününden daha şiddetli olan bir gün erişti mi? diye sormuş Resûlullah -Yâ Âişe! Kavmin (Kureyş) den gelen birçok zorluklarla karşılaştım.Fakat onlardan Akabe günü karşılaştığım müşkül vaziyet hepsinden zorlu idi:ben (Kureyş`ten gördüğüm ezâ üzerine Tâif`e gidip) hayâtımın sıyânetini Abdi Külâl`ın oğlu İbni Abd-i Yâlîl`e teklîf ettiğim zaman dileğime cevap vermemişti.Ben de kederli ve mütehayyir bir halde (Mekke`ye) dönmüştüm.Bu hayretim "Karn-i Seâlib" mevkiine kadar devâm etti.Burada başımı kaldırıp (semâya) baktığımda bir bulut beni gölgelendirmekte olduğunu gördüm.Buluta (dikkatle) baktığımda bunun içinde Cibrîl bulunduğunu gördüm.Şimdi Cibrîl bana:-(Yâ Muhammed!) Allah, kavminin senin hakındaki dediklerini muhakkak işitti.Seni sıyâneti esirgediklerine de vâkıf oldu.Allah sana şu dağlar Meleğini gönderdi (emrine müheyyâdır),kavmin hakkında ne dilersen ona emredebilirsin!, dedi.Bunun üzerine de dağlar (emrine müsahhar olan) Melek seslenip selâm verdi.Sonra:-Yâ Muhammed! dedi, Cibrîl`in söylediği bir hakîkattır: sen ne dilersen emrine hazırım;eğer (Ebû Kubays ile Kayakan denilen) şu iki yalçın dağın Mekkeliler üzerine (çökerek) birbirine kavuşmasını (ve müşrikleri tamâmiyle ezmesini) istersen (onu da emret!) dedi.Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de:-(Hayır, ben onu istemem) ben isterim ki, Allah bu müşriklerin sulbünden yalnız Allah`a ibâdet eden ve Allah`a hiç bir şeyi şerik kılmayan (müvahhid) bir nesil meydana çıkarsın dedi.buhari 1333