Başını altına tutmaktır adı aşk
Bu dünya sanki ateşten bir denizdir
Ona kendini atmaktır adı aşk.
Eşrefoğlu Rûmî
601.Aşk ve akıl!
Mufte'iliin, Fa'ilatü, Müfte'ilün,
(c. III, 1276)
• Dün sevgili kendinden geçmiş, mest bir yoldan geldi. Ey tevbe edenler! Dün sevgiliyi bu halde görünce, sizin tevbelerinizi sel aldı götürdü.
• Dün aşk, elinde bir demir tokmakla geldi. Aklın kafasını ezdi ise ne oldu? Aşkın yüceliğinden başımız göklere erdi.
• Dün yeni bir devlet belirdi de, dünya tuzağını yırttı. Şükürler olsun ki güzel aşk kuşu kafesinden kurtuldu.
• Yedi kat göğe sığmayan, meleklerden bile gizlenen aziz varlık, dün bu kirli toprakta, yeryüzünde kendini gösterdi.
• Elsiz, ayaksız olan aşk, dün arslanların bile boyunlarını koparan aklı tuttu da boynunu bağladı.
• Gökyüzünün şişesi, güneşin alevli ışıkları ile canlandı da, gölgesi olmayan birisinin gölgesini gördü. Dün dayanamadı
kırıldı.
• Aşıklar gibi güneşin peşinde koşup duran ay, uzun bir ayrılıktan sonra dün sevgiliyi görünce gizleniverdi.
602. Herkesin gönlüne gelen aşk, nasıl bir ateştir?
Müfte'ilün, Fa'ilatil, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. III, 1273)
• Bizim Süleyman ile aramız pek hoş, devler, periler varsın olmasın! Güzelliğin haddi aştı. Edan, cilven olmasa ne olur?
• Ey ömrümün hasılı, ey benim varım, yoğum! Senin sevgin gönlümün sağlığıdır. Altın gibi değerli olan canım bana
yeter. Altın mühürüm varsın olmasın, ne çıkar.
• Herkesin gönlüne gelen aşk nasıl bir ateştir? Ona kul köle olmak ne kadar da güzeldir, ne kadar da hoştur. Mülküm,
saltanatım yokmuş, olmasın ne çıkar?
• Sen istersen elini birdenbire işten çek, sözden vazgeç! Dudağını istersen kuru bırak, varsın ıslaklığı hiç olmasın, ben
sana minnet etmek istemiyorum.
• Benim canım aşkın canının yüzünden baştan başa aşk madeni kesildi. Aşk yolunda yürüyenlere yol arkadaşı olan
erkek de, dişi de olmasa ne çıkar?
• Gölgen önümde, arkamda canıma yardımcıdır. Fidanın gölgesi yeter. Meyvesi yokmuş, olmayıversin!
603. Dün gece ben yedinci kat gökten aşıkların feryadlarını duydum.
Müfte'ilün, Fa'ilatü, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. III, 1270)
• Bugünkü sarhoşluğun dünküne benzemiyor. Bana inanmıyorsan şarap kasesini al, iç!
• Ben şarap içmedim. Sanki şaraba battım, gark oldum. Aklımı sel aldı gitti. Akıl bana; "Elveda, Allaha ısmarladık!"
dedi. Ben bir daha kendime gelemedim, akıllanamadım.
• Akıl da, fikir de delirdi. Dünyalara sığmaz oldu. Dünyadan da dışarı çıktı. Üzerinde yaşadığı dünyayı da bıraktı, gitti.
Tencere kaynadı, baştan çıktı, coşkunluk haddi aştı.
• Şu divane sarhoş gönül, delilik bağını koparıp fırladı. Ey gönül, sarhoşların dolaşıp durma; yürü, sus hiçbir şey de
söyleme! Çünkü bu hal anlatılamaz.
• Dama çıkan gece bekçisi, seher vakti merdivenden bana şöyle seslendi:
"Dün gece, ben yedinci kat gökten aşıkların feryadlarını, coşkunluklarını duydum."
• Gözünü aç da her tarafta, altı yönde de parıl parıl parlayan nuru gör! Ey gözü, kulağı keskin kişi! Gökyüzüne kulak
ver! Ötelerden gelen coşkunluk seslerini duy!
• Canın selamlarını duy da, artık sözden kurtul! "0l !" kelamının manasına bak da şekillere kapılıp kalmaktan kendini
kurtar!
604. Kim aşıkların gözlerinde gözbebeği olursa, o bakış, onu insanın özüne çeker.
Fe'ilatiin, Fe'ilatiin, Fe'ilatün, Fe'ilün
(c. III, 1252)
• Eyer örtüsünü ayın köle gibi taşıdığı o güzel sevgiliyi, belki bizim himmetimiz bahçeye doğru çeker getirir.
• Canda o güç kuvvet yoktur. Onda o cüret olamaz. Ama belki de bu işi sevgilinin yardımı sayesinde yapabilir.
• Ermiş kişiler, varlarını yoklarını "yokluk" diyarına çekerler de "varlık" da lütfeder, onları kendine doğru çeker.
• Nice canlar Yakub (a.s.) gibi daima zehirler tadarlar da sonunda can Yusufu onları tutar, şeker diyarına; tatlılıklar,
hoşluklar yurduna çeker götürür.
• Kim aşıkların gözlerinde gözbebeği olursa, o bakış onu alır, insanın özüne doğru çeker götürür.
605. Sen kendi güzelliğine aşıksın, fakat kendinden de gizlisin.
Müfte'ilün, Fa'ilatü, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. III, 1271)
• Yine hekim hastasının kapısından içeri girdi. Elini kendisinden ayrılmış aşığının başına koydu.
• Yine o sevgili bir defa daha o garibin yanına geldi de, onun ciğeri bol bol deva şerbeti içti.
• 0 şerbeti dostun elinden kapıp içince varlığından geçti. Bakan da, bakılan da, vahdet sakisi de hepsi bir oldu.
• Onun tatlı şerbetinde acılık yoktur. Olsa bile ben razıyım. Bal yiyenin arının iğnesine katlanması gerek.
• Bu ayrılık gecesi neden uzundur? Sana söyleyeyim: 0 güneş örtünmekle kendi örtülü yüzüne sıkıntı oldu da ondan.
• Her güzelin kendi yüzünden, gözünden, kendi güzelliğinden gafleti, haberi olmayışı bir rahmettir. Yoksa ortada
görünüp duran yüzünü himmeti örtü altında gizlerdi.
• Sen kendi güzelliğine aşıksın, fakat kendinden de gizlisin. Şu çıplak bedenine buluşma elbisesi giyiver.
• Ey sakî, bu şiiri tamamlamamı istiyorsan, mahmur dudağıma bir söyletici şarap sun!
606. Biz şekeri, şekerin özünü, şeker kamışlığından değil,
kendi şeker alemimizden yiyip dururuz.
Müfte'iliin, Fa'ilatii, Müfte'ilün, Fa'ilat.
(c. III, 1272)
• Yine padişahımızın kapısına geldik. Yine can kolunu, can kanadını bir hoşça açtık.
• Yine mutluluk geldi, eteğimizi çekti. Biz yine çadırımızı gökyüzüne kurduk.
• Devin de, perinin de yüzü gözü sayemizde yüceldi, şereflendi. Can hüdhüdü döndü, Süleyman'a kavuştu.
• Sarhoşlarımızın sakîsi bizim şeker yurdumuz oldu. Can Yusufu dağınık saçlannı açtı, salıverdi.
• Dün sevgili bana dedi ki: "Dünya ile aran nasıl?" "Gülen bahtını gören kişi dünyada nasıl olursa, biz de öyleyiz."
dedim.
• Mısır'ın bile göremediği o şekeri, şükürler olsun ki ben dişimin dibinde buldum.
• Biz altınsız, ihtişamsız ölü bir kişiyiz. Ordusuz, ihtişamsız büyük bir varlığız. Şekeri, şekerin özünü, şeker
kamışlığından değil, kendi şeker alemimizden yiyip duruyoruz.
• Sen eşi bulunmaz nadir bir altınsın. Kimse cesaret edip de sana müşteri alamaz. Sen ancak o kuyumcunun işine
yararsın. 0 kuyumcunun güzel eserisin. Senin bu dünya pazarında ne işin var? Yürü; aslına, madenine git!
607. 0 benim suyumdur, o benim ekmeğimdir.
Müfte'ilün, Fa', Müfte'ilün, Fa'
(c. 111, 1280)
• 0 benim canımdır, onu yanımdan almayın. 0 benimdir, onu benden almayın.
• 0 benim suyumdur, o benim ekmeğimdir, Onun ümit bağı eşsizdir.
• Onun gül bahçeleri, onun cennetleri, onun akar suları, onun elmalarının kırmızılığı, onun söğüt ağaçlarının yeşilliği
nerede vardır?
• 0 ayrı değildir, bitişiktir. 0 mutedildir. 0 gönlün ışığıdır, onu bağrınıza basınız.
• Kavgasından, sevdasından ötürü o burada. Ona baş çekenin, ondan yüz çevirenin başını kesiniz.
• Kırmızı şaraptan zevk almayanın önüne köpeğin yemek çanağını koyunuz.
• Avamdan, bilgisiz kişilerden birisi onu bilgili ve aydın kişi yapsın. Ham adam gelirse onu pişkinleştirirsin.
• İşte o hidayet şahı, o şah tarafından, sevinç tarafının müjdesini verdi.
• Ab-ı hayattan zekat verdi. Ansınlar diye şeker kamışından bir dal uzattı.
608. 0, zamanın Nuh(a.s.)'dır. Ebedî aşk da onun gemisidir.
Fe'ilatü, Fa'ilatiin, Fe'ilatü, Fa'ilatün
(c. III, 1250)
• Tatlı gülüşü ile canı bile alsa değer. Büyülü bakışları ile imanı bile alıp götürse bir şey söylemez.
• Dev ve peri orduları onun fermanına boyun eğerler. Bu üstünlükle, bu güçle Hz. Süleyman'ın saltanatını bile ele
geçirse yerindedir.
• Onda Kenan İli'nin Yusufuna yaraşan öyle bir şeref, öyle bir üstünlük var ki, yüzbinlerce mahzun gönülleri onunla
canlıdır, neşelidir.
*Hz.İsa vasıflı dudağı, nefesi ile ölüyü diriltir. Eğer can kanatlarını açıp ;uçarsa zuhal yıldızına ulaşır.
O ,zamanın Nuh(a.s.)'dır. Ebedî aşk onun gemisidir. Tufan bütün cihanı kaplasa bile o aşıkları kurtarır.
609. Bu aşk yolunda İsmail gibi kurban ol!
Mefa'îlün, Mefa'îliin, Fe'uliin
(c. III, 1237)
* Ey doğru yolda yürüyen dost, benden bir öğüt duy; "Dervişin işi gönül kanı ile başa çıkar, gönül kanı ile elde edilir."
*Bunu iyi bil ve inan ki, Allah gönlü yaralı dervişin duasını duyar, ve kabul eder,
*Ne olduğu bir türlü bilinemeyen o padişahı gönlünde bulunca, zenginleştin, azdan çoktan kurtuldun demektir.
*Bu aşk yolunda İsmail gibi kurban ol, sen koyun değilsen bir ermişe, bir bağlan! Ona gönül ver!
* Sen Tebrizli Şems'in havasında yetiştiğin için boş yere şu hamları düşünme, kendi hallerine bırak!
610. Kendini başkası sanma, kendini bırakıp da gitme!
Fe'ilatii, Fa'iiatün, Fe'ilatii, Fa'ilatiin
(c. III, 1254)
• Ey dost! Ben, senim. Sen de bensin. Kendini bırakıp da kendinden gitme! kendini başkası sanarak kapına geleni kapıdan kovma!
• Gölge gibi senden hiç ayrılmayan biri varsa o da benim. Dostum, kendi hançerini kendi gölgene çekme!
• Ey mana ağacı! Her yana binlerce gölgen serilmiş. Gölgelerini okşa. Aslından onları ayırma!
• İlahî nurunda gölgelerin hepsini gizle! Onları yok et, parlak güneşe benzeyen yüzünü aç, göster!
• Gönül ülkesi, senin iki gönüllülüğün yüzünden perişan olmuş, çık, tahtına kendi minberinden ayak çekme!
• "Akıl tacdır." Hz. Ali temsil yolu ile böyle buyurmuştur. Sen de kendi için ile, kendi özün ile taca bir başka güzellik ver, yeni bir parlaklık bağışla!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder