28 Mart 2016 Pazartesi

Belâ gökten yağmur gibi yağsa Başını altına tutmaktır adı aşk Bu dünya sanki ateşten bir denizdir Ona kendini atmaktır adı aşk. Eşrefoğlu Rûmî

Belâ gökten yağmur gibi yağsa
Başını altına tutmaktır adı aşk
Bu dünya sanki ateşten bir denizdir
Ona kendini atmaktır adı aşk.
Eşrefoğlu Rûmî

601.Aşk ve akıl!
Mufte'iliin, Fa'ilatü, Müfte'ilün,
(c. III, 1276)
• Dün sevgili kendinden geçmiş, mest bir yoldan geldi. Ey tevbe edenler! Dün sevgiliyi bu halde görünce, sizin tevbelerinizi sel aldı götürdü.
• Dün aşk, elinde bir demir tokmakla geldi. Aklın kafasını ezdi ise ne oldu? Aşkın yüceliğinden başımız göklere erdi.
• Dün yeni bir devlet belirdi de, dünya tuzağını yırttı. Şükürler olsun ki güzel aşk kuşu kafesinden kurtuldu.
• Yedi kat göğe sığmayan, meleklerden bile gizlenen aziz varlık, dün bu kirli toprakta, yeryüzünde kendini gösterdi.
• Elsiz, ayaksız olan aşk, dün arslanların bile boyunlarını koparan aklı tuttu da boynunu bağladı.
• Gökyüzünün şişesi, güneşin alevli ışıkları ile canlandı da, gölgesi olmayan birisinin gölgesini gördü. Dün dayanamadı
kırıldı.
• Aşıklar gibi güneşin peşinde koşup duran ay, uzun bir ayrılıktan sonra dün sevgiliyi görünce gizleniverdi.

602. Herkesin gönlüne gelen aşk, nasıl bir ateştir?
Müfte'ilün, Fa'ilatil, Müfte'ilün, Fa'ilat
 (c. III, 1273)
• Bizim Süleyman ile aramız pek hoş, devler, periler varsın olmasın! Güzelliğin haddi aştı. Edan, cilven olmasa ne olur?
• Ey ömrümün hasılı, ey benim varım, yoğum! Senin sevgin gönlümün sağlığıdır. Altın gibi değerli olan canım bana
yeter. Altın mühürüm varsın olmasın, ne çıkar.
• Herkesin gönlüne gelen aşk nasıl bir ateştir? Ona kul köle olmak ne kadar da güzeldir, ne kadar da hoştur. Mülküm,
saltanatım yokmuş, olmasın ne çıkar?
• Sen istersen elini birdenbire işten çek, sözden vazgeç! Dudağını istersen kuru bırak, varsın ıslaklığı hiç olmasın, ben
sana minnet etmek istemiyorum.
• Benim canım aşkın canının yüzünden baştan başa aşk madeni kesildi. Aşk yolunda yürüyenlere yol arkadaşı olan
erkek de, dişi de olmasa ne çıkar?
• Gölgen önümde, arkamda canıma yardımcıdır. Fidanın gölgesi yeter. Meyvesi yokmuş, olmayıversin!

603. Dün gece ben yedinci kat gökten aşıkların feryadlarını duydum.
Müfte'ilün, Fa'ilatü, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. III, 1270)
• Bugünkü sarhoşluğun dünküne benzemiyor. Bana inanmıyorsan şarap kasesini al, iç!
• Ben şarap içmedim. Sanki şaraba battım, gark oldum. Aklımı sel aldı gitti. Akıl bana; "Elveda, Allaha ısmarladık!"
dedi. Ben bir daha kendime gelemedim, akıllanamadım.
• Akıl da, fikir de delirdi. Dünyalara sığmaz oldu. Dünyadan da dışarı çıktı. Üzerinde yaşadığı dünyayı da bıraktı, gitti.
Tencere kaynadı, baştan çıktı, coşkunluk haddi aştı.
• Şu divane sarhoş gönül, delilik bağını koparıp fırladı. Ey gönül, sarhoşların dolaşıp durma; yürü, sus hiçbir şey de
söyleme! Çünkü bu hal anlatılamaz.
• Dama çıkan gece bekçisi, seher vakti merdivenden bana şöyle seslendi:
"Dün gece, ben yedinci kat gökten aşıkların feryadlarını, coşkunluklarını duydum."
• Gözünü aç da her tarafta, altı yönde de parıl parıl parlayan nuru gör! Ey gözü, kulağı keskin kişi! Gökyüzüne kulak
ver! Ötelerden gelen coşkunluk seslerini duy!
• Canın selamlarını duy da, artık sözden kurtul! "0l !" kelamının manasına bak da şekillere kapılıp kalmaktan kendini
kurtar!

604. Kim aşıkların gözlerinde gözbebeği olursa, o bakış, onu insanın özüne çeker.
Fe'ilatiin, Fe'ilatiin, Fe'ilatün, Fe'ilün
(c. III, 1252)
• Eyer örtüsünü ayın köle gibi taşıdığı o güzel sevgiliyi, belki bizim himmetimiz bahçeye doğru çeker getirir.
• Canda o güç kuvvet yoktur. Onda o cüret olamaz. Ama belki de bu işi sevgilinin yardımı sayesinde yapabilir.
Ermiş kişiler, varlarını yoklarını "yokluk" diyarına çekerler de "varlık" da lütfeder, onları kendine doğru çeker.
• Nice canlar Yakub (a.s.) gibi daima zehirler tadarlar da sonunda can Yusufu onları tutar, şeker diyarına; tatlılıklar,
hoşluklar yurduna çeker götürür.
• Kim aşıkların gözlerinde gözbebeği olursa, o bakış onu alır, insanın özüne doğru çeker götürür.

605. Sen kendi güzelliğine aşıksın, fakat kendinden de gizlisin.
Müfte'ilün, Fa'ilatü, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. III, 1271)
• Yine hekim hastasının kapısından içeri girdi. Elini kendisinden ayrılmış aşığının başına koydu.
• Yine o sevgili bir defa daha o garibin yanına geldi de, onun ciğeri bol bol deva şerbeti içti.
• 0 şerbeti dostun elinden kapıp içince varlığından geçti. Bakan da, bakılan da, vahdet sakisi de hepsi bir oldu.
• Onun tatlı şerbetinde acılık yoktur. Olsa bile ben razıyım. Bal yiyenin arının iğnesine katlanması gerek.
• Bu ayrılık gecesi neden uzundur? Sana söyleyeyim: 0 güneş örtünmekle kendi örtülü yüzüne sıkıntı oldu da ondan.
• Her güzelin kendi yüzünden, gözünden, kendi güzelliğinden gafleti, haberi olmayışı bir rahmettir. Yoksa ortada
görünüp duran yüzünü himmeti örtü altında gizlerdi.
• Sen kendi güzelliğine aşıksın, fakat kendinden de gizlisin. Şu çıplak bedenine buluşma elbisesi giyiver.
• Ey sakî, bu şiiri tamamlamamı istiyorsan, mahmur dudağıma bir söyletici şarap sun!

606. Biz şekeri, şekerin özünü, şeker kamışlığından değil,
kendi şeker alemimizden yiyip dururuz.
Müfte'iliin, Fa'ilatii, Müfte'ilün, Fa'ilat.
(c. III, 1272)
• Yine padişahımızın kapısına geldik. Yine can kolunu, can kanadını bir hoşça açtık.
• Yine mutluluk geldi, eteğimizi çekti. Biz yine çadırımızı gökyüzüne kurduk.
• Devin de, perinin de yüzü gözü sayemizde yüceldi, şereflendi. Can hüdhüdü döndü, Süleyman'a kavuştu.
• Sarhoşlarımızın sakîsi bizim şeker yurdumuz oldu. Can Yusufu dağınık saçlannı açtı, salıverdi.
• Dün sevgili bana dedi ki: "Dünya ile aran nasıl?" "Gülen bahtını gören kişi dünyada nasıl olursa, biz de öyleyiz."
dedim.
• Mısır'ın bile göremediği o şekeri, şükürler olsun ki ben dişimin dibinde buldum.
• Biz altınsız, ihtişamsız ölü bir kişiyiz. Ordusuz, ihtişamsız büyük bir varlığız. Şekeri, şekerin özünü, şeker
kamışlığından değil, kendi şeker alemimizden yiyip duruyoruz.
• Sen eşi bulunmaz nadir bir altınsın. Kimse cesaret edip de sana müşteri alamaz. Sen ancak o kuyumcunun işine
yararsın. 0 kuyumcunun güzel eserisin. Senin bu dünya pazarında ne işin var? Yürü; aslına, madenine git!

607. 0 benim suyumdur, o benim ekmeğimdir.
Müfte'ilün, Fa', Müfte'ilün, Fa' 
(c. 111, 1280)
• 0 benim canımdır, onu yanımdan almayın. 0 benimdir, onu benden almayın.
• 0 benim suyumdur, o benim ekmeğimdir, Onun ümit bağı eşsizdir.
• Onun gül bahçeleri, onun cennetleri, onun akar suları, onun elmalarının kırmızılığı, onun söğüt ağaçlarının yeşilliği
nerede vardır?
• 0 ayrı değildir, bitişiktir. 0 mutedildir. 0 gönlün ışığıdır, onu bağrınıza basınız.
• Kavgasından, sevdasından ötürü o burada. Ona baş çekenin, ondan yüz çevirenin başını kesiniz.
• Kırmızı şaraptan zevk almayanın önüne köpeğin yemek çanağını koyunuz.
• Avamdan, bilgisiz kişilerden birisi onu bilgili ve aydın kişi yapsın. Ham adam gelirse onu pişkinleştirirsin.
• İşte o hidayet şahı, o şah tarafından, sevinç tarafının müjdesini verdi.
• Ab-ı hayattan zekat verdi. Ansınlar diye şeker kamışından bir dal uzattı.

 608. 0, zamanın Nuh(a.s.)'dır. Ebedî aşk da onun gemisidir.
Fe'ilatü, Fa'ilatiin, Fe'ilatü, Fa'ilatün
(c. III, 1250)
• Tatlı gülüşü ile canı bile alsa değer. Büyülü bakışları ile imanı bile alıp götürse bir şey söylemez.
• Dev ve peri orduları onun fermanına boyun eğerler. Bu üstünlükle, bu güçle Hz. Süleyman'ın saltanatını bile ele
geçirse yerindedir.
• Onda Kenan İli'nin Yusufuna yaraşan öyle bir şeref, öyle bir üstünlük var ki, yüzbinlerce mahzun gönülleri onunla
canlıdır, neşelidir.
*Hz.İsa vasıflı dudağı, nefesi ile ölüyü diriltir. Eğer can kanatlarını açıp ;uçarsa zuhal yıldızına ulaşır.
O ,zamanın Nuh(a.s.)'dır. Ebedî aşk onun gemisidir. Tufan bütün cihanı kaplasa bile o aşıkları kurtarır.

 609. Bu aşk yolunda İsmail gibi kurban ol!
Mefa'îlün, Mefa'îliin, Fe'uliin
(c. III, 1237)
* Ey doğru yolda yürüyen dost, benden bir öğüt duy; "Dervişin işi gönül kanı ile başa çıkar, gönül kanı ile elde edilir."
*Bunu iyi bil ve inan ki, Allah gönlü yaralı dervişin duasını duyar, ve kabul eder,
*Ne olduğu bir türlü bilinemeyen o padişahı gönlünde bulunca, zenginleştin, azdan çoktan kurtuldun demektir.
*Bu aşk yolunda İsmail gibi kurban ol, sen koyun değilsen bir ermişe, bir bağlan! Ona gönül ver!
* Sen Tebrizli Şems'in havasında yetiştiğin için boş yere şu hamları düşünme, kendi hallerine bırak!

 610. Kendini başkası sanma, kendini bırakıp da gitme!
Fe'ilatii, Fa'iiatün, Fe'ilatii, Fa'ilatiin
 (c. III, 1254)
• Ey dost! Ben, senim. Sen de bensin. Kendini bırakıp da kendinden gitme! kendini başkası sanarak kapına geleni kapıdan kovma!
• Gölge gibi senden hiç ayrılmayan biri varsa o da benim. Dostum, kendi hançerini kendi gölgene çekme!
• Ey mana ağacı! Her yana binlerce gölgen serilmiş. Gölgelerini okşa. Aslından onları ayırma!
• İlahî nurunda gölgelerin hepsini gizle! Onları yok et, parlak güneşe benzeyen yüzünü aç, göster!
• Gönül ülkesi, senin iki gönüllülüğün yüzünden perişan olmuş, çık, tahtına kendi minberinden ayak çekme!
• "Akıl tacdır." Hz. Ali temsil yolu ile böyle buyurmuştur. Sen de kendi için ile, kendi özün ile taca bir başka güzellik ver, yeni bir parlaklık bağışla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder