12 Nisan 2016 Salı





Allah`ım! Muhammed âilesine geçinecek kadar rızık ihsan buyur.
Hz Muhammed 

Sallallahu Aleyhi Vesellem
buhari 2028
Aziz ve Celil olan Allah,her yarının rızkını gönderir.
Seni,bir şeyi yarına saklamandan menetmemiş miydim?
Hz Muhammed sav







Hz.Peygamber (s.a) Mekke'yi fethettiği zaman, Kâbe'yi ziyaret edip iki rekat namaz kıldı. Sonra Kâbe'ye geldi. Kapının iki eşiğine yapışarak şöyle dedi: 'Ey Mekkeliler! Ne diyorsunuz? Ne yapacağımı düşünüyorsunuz?' Hepsi bir ağızdan dediler ki: 'Bize kardeşsin, amca oğlusun, rahim ve kerim bir kimsesin, deriz'. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Ben de Yusuf'un dediği gibi derim: 'Bugün size ayıplama yok! Allah sizi bağışlasın! O merhamet edenlerin en merhametlisidir'. (Yusuf/92)
Hz.Musa (a.s) şöyle münacâtta bulundu:
-Yarab! Senin nezdinde hangi kulun daha şereflidir?
-O kulum ki kudreti olduğu halde affeder.
Hz Muhammed 
Sallallahu Aleyhi Vesellem








Napolyon BONAPART-Avrupa’nın dillere destan komutanı olarak bilinen bu komutan, Mısır yoluyla Hindistan’a varmak, tarihi Baharat Yolu’nu ele geçirmek arzusundadır.
Bu arzusunu hayata geçirmek için sefere çıkan Napolyon Türklerin elindeki Filistin’de bulunan Akka Kalesi’ni kuşattı. Çünkü bu kaleyi arzusunun gerçekleşmesinin önünde engel görüyordu. Aklısıra bu kaleyi alıp engeli aşacaktı.
Akka Kalesi’ni Cezzar Ahmet Paşa savunuyordu.Bu Paşa’mız seksen yaşlarında bir kahramandı.
Napolyon Bonapart, saldırıya geçmeden önce Akka Kalesi Komutanı Cezzar Ahmet Paşa’ya bir mektup gönderir. Mektupta şu ifadeler yer almıştır:
“Senin gibi yaşlı bir ihtiyarla uğraşmak bana bir şey kazandırmaz. Önümde durma, kaleyi teslim et.”
Cezzar Ahmed Paşa’nın cevabı çok serttir:
“- Allah’ın bize bu yaşta şahadeti lütfetmesi, rütbelerin en büyüğüdür. Gücünüz yeterse gelir, alırsınız.”
Bu sert cevabı alan Napolyon, hiç zaman geçirmeden Akka Kalesi’ne hücum etti. Kuşatma 46 gün sürdü. Bütün gayretler nafile. İşin ciddiyetini anlayan Napolyon danışmanlarını toplayıp durum muhakemesi (değerlendirmesini) yapar ve bir subayıyla Cezzar Ahmed Paşa’ya ikinci mektubunu gönderir:
“- Saygı değer Ahmed Paşa! Kaleyi kahramanca savundun. Tebrik ederim. Bu kahramanlığın sebebiyle senin ve askerlerinin canına dokunmayacağım. Dilediğin yere gidebileceksin. Kaleyi teslim et.”
Akka Kalesi’ni savunan Paşa’nın Napolyon’a ikinci mektubu birinci mektubundan daha serttir. Mektubunda der ki:
“- Devlet bu kaleyi düşmana teslim edelim, diye bizi vezir yapmadı. Osmanlının emanete hıyanet etmediğini bilmez misiniz?…
Bu cevabı alan Napolyon’un hayalleri yıkılır. Büyük hayal kırıklığı ile kendisini toparlamak için saldırıya birkaç gün daha devam ederse de, netice alamayınca kuşatmaya son verir.




Ümmetimin hepsi Cennet`e girecektir. Ancak imtinâ edenler girmeyeceklerdir, buyurmuştur. Ashâb-ı Kirâm: - Yâ Resûlallah, kimler imtinâ edecekler? Diye sordular. Resûl-i Ekrem de: - Her kim bana itâat ederse Cennet`e girecektir. Her kim de bana âsî olursa, o da (davetimi kabûlden ve emirlerime itâatten) imtinâ` etmiş olur (ve Cennet`e giremez) buyurdu.
buhari 2171
Ayın nuru,her iyiye,kötüye vursa bile hiç kirlenir mi?
Işığı,yoldaki pisliklere vursa bile ayın nuru daima temizdir.
Mevlânâ Hz




Habibetü Habibullah Ebubekir kızı Âişe. Allah’ın Sevgilisi’nin Sevgilisi.

Habibetü Habibullah
Hz.Âişe “Ben peygamber eşiyim” demiyor.
Resulullah’tan aldığı sevgiye dayanarak
şöyle tanıtıyor kendini:
“Ebubekir kızı Âişe.
Allah’ın Sevgilisi’nin Sevgilisi.”



Zekâtın kelime anlamı "artma, çoğalma, arıtma ve berekettir".
Zekât,belirli yerlere sarfedilmek üzere dince zengin sayılan kişilerin mallarından belli bir payın alınması işlemini ifade eder.
Kur'ân-ı Kerîm'de zekât kelimesi iki yerde (el-Kehf 18/81; Meryem 19/13) sözlük anlamında; sekizi Mekke döneminde nâzil olan sûrelerde olmak üzere otuz âyette ise terimsel anlamda kullanılmıştır. Bu âyetlerin yirmi yedisinde namazla birlikte zikredilmiştir. Bundan anlaşıldığına göre, İslâm'ın ilk dönemlerinden itibaren müslümanlar zekât fikrine alıştırılmış, daha sonra da, zengin olanların bu imkânını belli oranda fakirlerin ve toplumun ihtiyacı için harcaması gerektiği, bunun namaz ibadeti kadar önemli olduğu hususu vurgulanmıştır.
Kur'ân-ı Kerîm'de ve Hz. Peygamber'in sünnetinde zekât daima namazla birlikte zikredilmiştir. Bu husus namazla zekât arasındaki kuvvetli bağlılığa, kişinin Müslümanlığının ancak bu ikisini eda etmekle olgunluk derecesine ereceğine bir delildir. Namaz bedenî, zekât ise malî bir ibadettir. İkisine hâkim olan ruh Allah'a yaklaşmak ve onun rızâsını kazanmaktır.
Kur'an zekât vermeyi, müminlerin, muhsinlerin, iyi ve müttaki kulların vasıflarından saymıştır. O halde müminler, muhsinler, müttakiler zümresinde yerini almak isteyen bir zengin, zekâtını verecek namazını da kılacaktır. Zira Cenâb-ı Allah kurtuluşa erecek müminlerin bir özelliğinin de zekâtlarını vermeleri veya zengin olup da zekât verebilmek için çalışmaları olduğunu haber vermektedir (el-Mü'minûn 23/1-4). Yine bir hadiste, her insanın sadaka vermesi bir ödev olarak telakki edilmiş ve bu uğurda çalışması teşvik edilmiştir (Buhârî, "Zekât", 30).
Kur'ân-ı Kerîm'de zekâtın mâna ve öneminden bahseden birçok âyet vardır:
"Hidâyet ve müjde namaz kılan, zekât veren müminler içindir" (Lokmân 31/3-4).
"Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyi olmak demek değildir. Asıl iyi olan, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve kölelere sevdiği maldan harcayan, namaz kılan ve zekât verenler... dir" (el-Bakara 2/177).
Kur'ân-ı Kerîm müşrikleri kötülerken onların vasıflarından birinin zekât vermemek olduğunu zikreder:
"Yazıklar olsun o müşriklere ki, onlar zekât vermezler ve âhireti de inkâr ederler" (Fussilet 41/6-7). Burada hem onların toplumdaki ihtiyaç sahibi kimseler için harcama yapmadığı, bencil davrandığı ifade edilmiş hem de zekâtın ve âhirete imanın müminlerin iki temel özelliği olduğu vurgulanmıştır.
Zekât vermeyen bir zengin Allah'ın geniş rahmetine, Allah ve Resulü'nün dostluğuna da hak kazanamaz. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurur:"Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Ben onu, sakınan, zekât veren ve âyetlerime iman edenlere has olmak üzere tesbit edeceğim" (el-A`râf 7/156)."Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun elçisi ve boyun bükerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir" (el-Mâide 5/55).





Haçlılar Şehirdeki tüm Müslümanları ve Yahudileri kılıçtan geçirdiler

Haçlılar,dünya tarihinde eşine az rastlanır
bir vahşet gerçekleştirdiler.
Şehirdeki tüm Müslümanları ve Yahudileri
kılıçtan geçirdiler
Haçlılardan biri,Raymund of Aguiles,bu vahşeti 'övünerek' şöyle anlatıyordu:
Görülmeye değer harika sahneler gerçekleşti
Adamlarımızın bazıları -ki bunlar en merhametlileriydi- düşmanların kafalarını kesiyorlardı.Diğerleri onları oklarla vurup düşürdüler
bazıları onları canlı canlı ateşe atarak daha uzun sürede öldürüp işkence yaptılar.Şehrin sokakları,kesilmiş kafalar,eller ve ayaklarla doluydu
Yolda bunlara takılıp düşmeden yürümek zor hale gelmişti.Ama bütün bunlar,Süleyman Tapınağinda yapılanların yanında hafif kalıyordu.
Orada ne mi oldu? Eğer size gerçekleri söylersem,buna inanmakta zorlanabilirsiniz.En azından şunu söyleyeyim ki,Süleyman Tapınağında akan kanların yüksekliği,adamlarımızın dizlerinin boyunu aşıyordu
Haçlı ordusu Kudüs'te iki gün içinde 40 bin Müslümanı anlatılan yöntemlerle vahşice öldürdü.Filistin'in,Hz.Ömer'den bu yana süren barış 
ve huzuru,korkunç bir katliamla sona ermiş oldu.



Sadaka,Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölüme engel olur 
Hz Muhammed
Sallallahu Aleyhi Vesellem
Her gülümseme için ALLAH'a teşekkür etmiyoruz,
fakat her gözyaşı için ALLAH'a şikayet ediyoruz.



Hz.Habib b Zeyd'in parça parça kesilmesini emretti. Cellatlannı çağırdı. Hz. Habib'in mübarek vücudundan kanlar akarken dili Kelime-i Şehadet'i haykınyordu.

Müseylime mektubu okuduktan sonra hiddetlendi.Yüzü kıpkırmızı kesildi.Yalancı gözlerinden kin ve nefret akıyordu.Bütün intikamını Hz.Habib bin Zeyd'den almak istiyordu.
Askerlerine Habib bin Zeyd'in en kısa zamanda elleri ve ayakları bağlanarak yanına getirilmesini istedi. Bütün kavmini bir araya topladı. Hz. Resulullahın kahraman elçisi Habib bin Zeyd de getirildi. Vücudunda ve yüzünde işkence işaretleri vardı. Hz. Habib zincirlerle bağlı idi. Fakat onda endişe ve tereddüdün izi bile yoktu. Habib'i (r.a.) topluluğun ortasına getirdiler. Müseylime tek tek ondan hesap sormaya çalıştı. “Sen Muhammed'in peygamber olduğuna inanıyor musun?" dedi. Bir yandan en ağır işkenceler yapılıyor, diğer yandan da onu imanından vazgeçirmek için çalışıyorlardı." Fakat o, Resulullah'a inandığını haykırdı. Müseylime bu defa daha da ileri giderek, "Benim peygamber olduğuma inanıyor musun?" dedi. Hz. Habib bin Zeyd (r.a.) bu suali kesin bir dille geri çevirdi. Onun tehditlerine hiç ehemmiyet vermedi.Hz.Habib'in parça parça kesilmesini emretti. Cellatlannı çağırdı. Hz. Habib'in mübarek vücudundan kanlar akarken dili Kelime-i Şehadet'i haykınyordu. Ruhunu Cenab-1 Hakk'a teslim ederken dudaklarında Resulullah'm mübarek ismini terennüm ediyordu." Bu haber annesi Nesibe'ye ulaşınca, kahraman anne şöyle demişti: "Oğlumu böyle bir gün için yetiştirdim. Allah katında şehitler zümresine dâhil olduğuna inanıyorum." Daha sonra Hz. Ebu Bekir, Müseylime'nin fıtnesini ortadan kaldırmak için bir ordu teşkil etti. Hz. Habib'in annesi Nesibe de (r.a.) bu ordu içinde savaştı. Hz. Habib'in katili Müsleylime'nin Müslümanların kılıçlarıyla öldürüldüğünü bizzat gözleriyle gördü.
Allah onlardan razı olsun!

Halid b Velid ra ile Sa'd b Ebî Vakkas ra arasında bir tartışma oldu. Bir kişi Hz Sa'd'ın yanında Hz.Halid'in aleyhinde konuştu.

Halid b Velid r.a ile Sad b Ebî Vakkas r.a arasında bir tartışma oldu.
Bir kişi Hz Sad'ın yanında Hz.Halid'in aleyhinde konuştu.
Hz.Sad ona sert bir çıkış yaparak sus dedi:
'Bizim aramızdaki kırgınlık dinimize tesir edecek dereceye varmamıştır!'
deyip kötü konuşmayı dinlemedi.
Şehidlik mertebesine nail olayım diye nice defa düşman saflarına hücum ettim.
Halid b Velid r.a
Halid b Velid r.a,vefat ettiğinde bedeninde 800 yara izi saydılar.


Hz.Ali şöyle der:
Hayır,malının ve evladının çoğalması değildir.
Hayr,ilminin çoğalması,hilminin artması,
ibadetinle halka karşı böbürlenmemen,
iyilik yaptığın zaman Allah'a hamdetmen,
kötülük yaptığın zaman Allah'tan af dilemendir.
Hasan Basrî şöyle demiştir: İlmi arayınız! Fakat onu vakar ve hilimle süslendiriniz!
İmam Gazali Hz İhya



Ashâb 'yücelik nedir?' diye sorunca
Hz.Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
Senden alâkayı kesene karşı ilgiyi devam ettirmelisin.
Seni mahrum edene vermelisin.
Sana karşı cehâlet ile hareket edene halimlik göstermelisin.
Hz Muhammed
Sallallahu Aleyhi Vesellem

En halîminiz,intikam alma imkânı olduğu halde affeden kimsedir.
Hz Muhammed
Sallallahu Aleyhi Vesellem
Adamın biri Hz.Ömer'e şöyle haykırdı:'Yemin olsun,sen adaletle hükmetmiyor ve çok mal vermiyorsun!'
Buna karşılık Hz.Ömer yüzünde öfkenin alâmetleri görülecek derecede kızdı. Bu esnada bir kişi kendisine şöyle hitap etti: "Ey müminlerin emiri! Sen Allah Teâlâ'nın ' Affet! iyiliği emret ve câhillerden yüz çevir' (A'raf/119) buyurduğunu işitmedin mi? İşte bu kişi de câhillerdendir. (Bu bakımdan sen de onu affet!)" Bu söz karşısında Hz.Ömer 'doğru söyledin' dedi.
İmam Gazali Hz İhya

Bir kimse öfkelendiği zaman muhakkak cehenneme yaklaşır.
Hz Muhammed
Sallallahu Aleyhi Vesellem
Bir kişi Hz.Peygamber'e 'Hangi şey daha şiddetlidir?'
diye sorunca cevap olarak şöyle buyurmuştur:
'Allah'ın gazabı!' Kişi 'Beni Allah'ın gazabından uzaklaştıran nedir?' deyince,
Hz.Peygamber 'Öfkelenme!'buyurdu.