21 Nisan 2016 Perşembe



Allah için ye! Allah için iç ve Allah için giy! Bu şeylerin birine gurur veya böbürlenme veya riya veya şöhret girerse o günah ve israftır. Evindeki işi, Hz. Peygamber'in evinde hizmet ettiği gibi yap! Hz. Peygamber evine su taşır, devesinin yemini verir, devesini bağlar, evini temizler, koyunlarını sağar, ayakkabısını diker, elbisesini yamar, hizmetçisiyle yemek yer, hizmetçisi yorulduğu zaman onun elinden el değirmenini alarak un öğütürdü. Pazardan nevalesini satın alıp getirirdi. Pazardan aldığı nevalesini eline alarak getirmekten veya elbisenin eteğine koyarak taşımaktan sıkılmazdı. Ehline döner, zengin ve fakirle, büyük ve küçükle el sıkışırdı. Kendisiyle karşılaşan küçük veya büyük, siyah veya kırmızı, hür veya köle olan her müslümana önce selâm verirdi. Evde kullanmak için ayrı, dışarda kullanmak için ayrı bir elbisesi yoktu. Çağırıldığı zaman, icabet etmekten -velev ki çağıran saçı sakalı karışmış tozlu topraklı bir kimse olsa da- çekinmezdi. Hurmanın en çirkini olsa bile getirilen yemeği hakir saymazdı. Sabah yemeğini akşama, akşam yemeğini de sabaha bırakmazdı. Nafakası kolaydı. Ahlâkı yumuşak, tabiatı kerîm, muaşereti güzel, yüzünden tebessüm eksik olmazdı. Yüzünü ekşitmeksizin mahzundu. Şiddet göstermeksizin sert idi. Zillete düşmeksizin mütevazi idi. İsraf olmaksızın cömertti. Her akraba ve müslümana merhametliydi. Kalbi inceydi. Daima düşünür yere bakardı. Hiçbir zaman yemekten sonra geğirmezdi.
Ebu Said Hudrî r.a


Ebu Hüreyre'yi r.a pazardan gelirken gördüm.
Medine valisinin nâibi olduğu halde sırtına bir odun bağı almıştı.
'Ey Ebu Mâlik'in oğlu! Emîre yolu genişlet,yol ver!' diyordu.
Tâbiînden Sadık b. Ebu Mâlik (r.a)

Enes ra der ki: 'Medine'nin kölelerinden herhangi biri Hz Peygamber'in elinden tutar.
O köle Hz Peygamber'in elini bırakıp gitmedikçe Hz Peygamber elini onun elinden çekmezdi'
Bir kişi bedeninde çiçek hastalığı olduğu halde Hz Peygamber'in huzuruna girdi. O anda Hz. Peygamber'in yanında yemek yiyen bir grup ashab vardı. Hz. Peygamber onu tam yanına oturttu (ve yedirdi).
Abdullah b. Ömer ra yemeğinden, cüzzamlı, alacalı veya herhangi bir hastayı uzaklaştırmazdı. Onları mutlaka sofrasında oturturdu.

 





Ebu Zer el-Gıfârî ra şöyle demiştir:'Hz Peygamber'in yanında bir kişiyle tartıştık.Ona 'Ey siyah kadının oğlu' dedim.Bunun üzerine Hz Peygamber (s.a) şöyle dedi:

Ebu Zer el-Gıfârî ra şöyle demiştir:'Hz Peygamber'in yanında bir kişiyle tartıştık.Ona 'Ey siyah kadının oğlu' dedim.Bunun üzerine Hz Peygamber (s.a) şöyle dedi:
Ey Ebu Zer! Beyaz kadının oğlu,siyah kadının oğlundan üstün değildir!
Bunun üzerine ben yere uzandım ve kişiye dedim ki: 'Benim yanağıma bas!'
Bir kişi,Ebu Zer-i Gifârî'nin r.a yanına girdi.Gözünü Ebu Zer'in evine gezdirdi ve dedi ki: 'Ey Ebu Zer! Senin evinde bir meta görmüyorum ve bir ev eşyası da gözüme çarpmıyor!' Ebu Zer 'Bizim bir evimiz vardır. Güzel eşyalarımızı oraya gönderiyoruz' dedi. Adam 'Sen burada durduğun müddetçe sana mutlaka bir meta lâzımdır' dedi. Ebu Zer 'Bu evin sahibi bizi burada bırakmaz' dedi.
Hazret-i Ebu Zer-i Gıfari’nin, (Kılıcı enseme dayasanız,Resulullahtan duyduğum bir sözü, başım kesilinceye kadar tebliğe vakit bulacağımı bilsem, o sözü muhakkak size yetiştiririm) sözleri, hadis ilmine verilen önemi göstermektedir.


Hadis-i şeriflerin yazılması

Sual: Bir genç, (Kütüb-i sitte ve daha bir çok hadis kitapları, hadisleri toplamışlar. Halbuki, Peygamber, (Benim hadislerimi yazmayın. Kim benden bir hadis yazmışsa, onu imha etsin) diye bildiriyor. Peki, âlimleriniz ne diye peygamberin bu sözüne uymamışlar da ciltlerle hadis kitapları yazmışlar?) diyor. Bunlara nasıl cevap vermeli?
CEVAPBöyle sözler, hadislere inanmayan, (Peygamber postacı idi, Kur’anı getirmekle vazifesi bitti) diyen din düşmanlarının iddiasıdır. O kadar hadis âlimi geldi, fıkıh âlimi, tefsir âlimi geldi, hiç biri bunu bilmiyor muydu? İslam âlimleri din düşmanı mı idi de, Resulullahın sözlerine uymadılar? Böyle bir soruyu samimi bir Müslüman soramaz.

Bunlar, işlerine gelince hadisi delil gösterirler, gelmeyince de hepsi uydurma derler. Bunların en bariz hile ve taktiği, olmuş bir olayı bozarak, Bektaşi gibi bir kısmını alıp diğer kısmını almayarak yarım anlatırlar. Olmamış bir şeyi, iftira ve yanlış olduğu hemen bilineceği için pek anlatmazlar. Ama olmuş olayı değiştirerek, yarısını alıp yarısını gizleyerek anlatıp, müslümanların şüpheye düşmesine çalışırlar. Hainler bu taktikleriyle çok insanı da kandırmışlardır. Bunları iyi tanıyıp tuzaklarına düşmemeli.

Şu husus da iyi bilinmeli ki, Peygamber efendimiz bütün hadis-i şeriflerini en son günde, hepsini bir anda söylemedi. 23 sene boyunca söyledi. Çeşitli olaylara göre, şahıslara göre, şartlara göre söyledi. Rahmet olması için, aynı hususta farklı söylediği de olurdu. Bu yüzden hadis-i şeriflerin ne zaman ve niçin söylendikleri de önemlidir. Din 23 sene boyunca yaşanarak bildirildi. Bazı emir ve yasaklar zamanla farz veya haram oldu. Bir şey haram olmadan önceki durumları anlatan hadisleri yazıp, bak Resulullah böyle buyurdu demek dini içten yıkmaya çalışmaktır. Veya farz olmadan önceki durumları anlatıp, bak böyle yapılırdı, demek ki sonradan mezhepler bunu haram etmiş demek hainliktir. Ayrıca, farklı hadis-i şerifleri görünce, birbirine tenakuz zannetmemeli, onları bize bildiren ehl-i sünnet âlimlerine suizan etmemeli. Hadis âlimleri bunları hâşâ bilmiyor muydu?

İslam âlimlerinin kitaplarının bozuk olduğunu söyleyenin, aklından ve dininden şüphe olunur. Çünkü bu kimse, Resulullahı ve Eshab-ı kiramdan hiçbirini görmediğine göre ilmini nereden öğrendi? Bir şeyler öğrendi ise, İslam âlimlerinin kitaplarından öğrenmiştir. O âlimlerin kitaplarına bozuk derse, kendisi doğru yolu nereden bulmuştur?

İlk zamanlarda, ölenlerin çoğu müşrik olduğu için, kabir ziyareti yasak edilmişti. Daha sonra, müminler de ölünce, (Daha önce kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi ziyaret edin) buyuruldu. Tesettür emri sonradan geldi, içki sonradan yasak edildi. Bunun gibi, daha önce Kur’an-ı kerim yeni inerken, âyetlerle hadislerin karışmaması için, hadis-i şeriflerin yazılması yasaklanmışsa da, daha sonra yazılması emredildi. Bunu istismar ediyorlar.

Diyanet İşlerinin, (Sahih-i Buhari muhtasarı tecrid sarih)tercümesinin önsözünde özetle deniyor ki:

İlmi talep etmek her Müslümana farz olduğu gibi, ilmi neşretmek de böyledir. Hadis-i şerifte de, hikmetin, müminin kaybolmuş malı olduğu, nerede bulursa, derhal alması gerektiği bildirilmiştir. Ayrıca,
(Burada olanlarınız, burada olmayanlara tebliğ etsinler! Belki de, kendilerinden daha anlayışlı birine tebliğ etmiş olabilirler. Sözlerimi işitip belledikten sonra, başkalarına aynen aktaranın Allahü teâlâ yüzünü ağartsın) [Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Darimi, İ. Ahmed] hadis-i şeriflerine uyan âlimler, dini yaymaya çok gayret göstermişlerdir.

Kur’an ilk nazil olurken, âyetlerle karışmasın diye, (Kur’andan başka benden bir şey yazan onu imha etsin)buyurulmuştu. Daha sonra Kur’anı ezberleyenler çok olduğu için, hadis-i şeriflerin de yazılması emredildi.

Abdullah bin Amr bin As, her hadisi yazar, Resulullah efendimiz buna mani olmazdı. Hatta bazıları, (Sen her şeyi yazıyorsun. Ama Resulullah da insandır. Öfkeli iken de söz söyler) dediler. Durumu Resulullaha arz edince, mübarek parmağını ağzına götürüp, (Yaz! Allah’a yemin ederim ki, bu ağızdan hak sözden başkası çıkmaz)buyurdu. (Ebu Davud, Hakim)

Şu âyet-i kerime de aynı mealdedir:
(O, kendisine vahyedilenden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

Bir sahabi, hadis-i şerifleri ezberleyemediğini arz edince, Resulullah efendimiz, yazarak muhafaza etmesini isteyip, (Sağ elinden yardım iste) buyurdu. (Tirmizi)

Rafi bin Hadic hazretleri, (Sözlerinizi yazalım mı ya Resulallah?) diye sorunca, ona da (Evet yazın) buyurdu. (Rame hürmüzi)

Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Hadislerimi senedi ile birlikte yazın. Eğer o hadis doğru ise ecirde ravi ile ortak olursunuz. Eğer yanlış ise, onun vebali isnat edilen ravinin üzerine olur.) [Hakim, Ebu Nuaym]

(Benden hadis yazana, o hadis devam ettikçe, sevap yazılmaya devam edilir.) [Hakim]

(Benden hadis bildirin. Ama bana yalan isnat eden Cehenneme hazırlansın.) [Müslim]

(Affolmak niyetiyle, 40 hadis yazana, Allahü teâlâ şehit mertebesi verir.) [İbni Cevzi]

(Geriye kırk hadis bırakarak ölen, Cennette arkadaşımdır.)[Deylemi]

(Hadisimi dinleyip hıfz eden ve ona tutunan, mahşerde Kur’anla haşrolur. Hadisime önem vermeyen de, Kur’anı hor görmüş olur. Kur’anı hor gören de, dünya ve ahirette hüsrana uğrar.)[Ebu Nuaym, Hatib]

(İlmi talep etmeye koşun. Sadık bir kimseden işitilecek bir hadis-i şerif, dünya ve dünya hazinelerinin hepsinden daha hayırlıdır.) [İ. Râfi’î]

(Kendine fayda veren iki hadis bile öğrenip, onları başkasına da öğreten ve onlardan faydalanan, altmış yıllık ibadetten daha fazla sevap alır.) [Deylemi]

(Allah’ım, hadislerimi ve sünnetimi başkalarına nakleden ve onları insanlara öğreten halifelerime rahmet eyle.) [Taberani]

(Bir sünneti ayakta tutmak veya bir bid’ati yok etmek için ümmetime bir hadis nakleden Cennettedir.) [Ebu Nuaym]

(Size ilim öğrenmek için bazı insanlar geldiği zaman “Resulullahın tavsiye ettiği ilmi öğrenmeye hoş geldiniz” deyin ve sorularını cevaplandırıp, problemlerini çözün.) [İbni Mace]

(Benden duyduklarınızı tebliğ edin. Beni İsrail’den bildirdiklerimi de anlatın. Yalnız bana, bilerek yalan isnat eden kimse Cehennemdeki yerine hazırlansın.) [Tirmizi]

(Benim hadisimi duyup da ezberleyene Allah rahmet etsin.)[Taberani]

(Burada olanlar, olmayanlara sözlerimi tebliği etsin, duyursun.)[Buhari]

(İlmi yazı ile bağlayınız!) [Hakim]
Hakkı bir çocuktan veya insanların en cahilinden dinlesen bile kabul etmelisin!

Fudayl b. Iyaz ra



    Size ehli Cenneti bildireyim Her zayıf olan ve halk tarafından zayıf görülen mütevâzı her mümin Cennet`liktir.
    Size Cehennem halkını da bildireyim. Onlar da katı yürekli, kibirli ve hîlekâr, ululuk taslayan kimselerdir.
    Hz Muhammed 

    Sallallahu Aleyhi Vesellem
    buhari 1752
    Kim büyüklük taslar ve yürüyüşünde gururlanırsa,
    Allah Teâlâ kendisine buğzettiği halde
    Allah'ın huzuruna varır.
    Hz Muhammed sav



    Üç haslet helâk edicidir:
    cimrilik,
    hevâ heves,
    kibir kendini beğenme.
    Hz Muhammed
    Sallallahu Aleyhi Vesellem
    Cimrilerin azabsız Cennet'e giremeyeceklerine Cenab-ı Allah yemin etmiştir.