4 Ağustos 2016 Perşembe

Cübeyr İbni Mut’ım ra Tur Suresi’nden Etkilenip müslüman oldu

Tur Suresi’nden Etkilenen; Cübeyr İbni Mut’ım radıyallahu anh
Hazreti Ömer radıyallahu anh gibi Kur’ân-ı Kerîm’in engin, derin mânâsının tesirinde kalarak İslâm’la şereflenen yiğitlerden!..
O, uzun süre Allah Rasûlü’nden uzak kaldı. İslâm’ın nurundan kendini mahrum bıraktı. Hicretten önce Dârü’n-nedve’de Efendimizi öldürmeye karar veren heyette bulundu. Bedir Gazvesi’nde müşriklerin arasında yer aldı. Fakat Hudeybiye antlaşmasından sonra Cübeyr ibni Mut’ım’de çok büyük değişiklikler oldu. Gönlü İslâm’a ısındı ve müslümanlara düşmanlıktan vazgeçti. Yaptıklarından pişman olup İslâm’ın nuruna koştu. (628 yılında) İslâmiyet’i kabul etti ve çok samimi bir müslüman oldu.
O, Hazreti Ömer radıyallahu anh gibi Kur’an-ı Kerim’in engin, derin mânâsının tesirinde kalarak İslâm’la şereflendi. Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in mübarek fem-i seâdetlerinden Tûr Sûresi’ni dinledi. Bu sûrenin âyetlerini dinlerken kalbi ürperdi ve hissiyâtını; “Sanki kalbim çatlayacak sandım” diyerek ifâde etti. (Ahmed, IV, 83, 85)
Cübeyr ibni Mut’ım radıyallahu anh İslâm’la şereflenişini kendisi şöyle anlatır:
“-Bir görüşme yapmak üzere Medine’ye gitmiştim. Sabah namazı vakti Mescide vardım. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda Tûr Sûresi’ni okuyordu. Bir kenarda oturdum ve sonuna kadar dinledim. Bu suredeki ilâhî, derin mânâlar gönlümü adeta yıkadı. “Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. Ona engel olacak hiçbir şey yoktur.” (Tur: 7-8) âyeti beni korkutup ürpertti. Kendi kendime düşünmeye başladım. O güne kadar yaptığım düşmanlıklar, kin ve nefretler bir anda içimden silindi. Kalbime bir huzur hali geldi. Gönül dünyam ışıyıverdi.Namazdan sonra hemen Rasulullah’ın huzurunda diz çöküp kelime-i şehadet getirdim.”
Alvarlı Mehmet Efe Hz bir taraftan imâmlık yaparken diğer taraftan gönlüne girdiği herkesi Rus zâlimlerine karşı silahlandırdı.1917'de Rusya'da bolşevik ihtilâlinin vukû bulmasından sonra Ruslar, Osmanlı topraklarından çekilirken silahlarını Ermenilere vererek onları mâsum ve savunmasız Türkler üzerine kışkırttılar. Ermenilerin hedefi, Doğu Anadolu'yu da içine alan büyük Ermenistan devletini kurmaktı. Bunun için Türk ve Müslüman olan halkın bölgeyi terketmesini istiyorlardı. Bu gâyeleri tahakkuk ettirmek üzere görülmemiş bir kıyım ve imhâ hareketine başladılar. Beşikteki bebeklere ve yatalak hastalara varıncaya kadar öldürdüler. Bâzılarını câmi, ev ve ahırlara toplayarak sonra ateşe verdiler. Bu mezâlim, doğudan batıya doğru büyük bir göç dalgasının başlamasına sebep oldu.
Ermenilerin bu insanlık dışı fiillerine karşı, Alvarlı Mehmet Efe Hz, Yavi ve komşu köylerden topladığı altmış kişilik bir müfrezeyle harekete geçti. Önce Oyuklu köyü yakınında Rusların karargâh deposu olan ve Ermenilerin elinde bulunan bir silah deposunu bastı. Bu silah ve malzemeleri Haydari Boğazı'ndaki Zergide köyünde bulunan Türk ordusuna ulaştırdı. 12 Mart 1918'de Türk ordusu ile birlikte Erzurum'a girdi.Ancak aynı gün babası Hâce Hüseyin Efendi şehîd düştü.
Dünyâyı hiç sevmezdi. Dünyâ malıyla hiç ilgilenmedi. Doksan senelik hayâtında taş taş üstüne koymadı. Bir evi yoktu. Cenâb-ı Hakka hamdederek; "Elhamdülillah,tapuda kaydım dünyâlık şeyim yok.Babam bu dünyâya bir çivi çakmamıştı.Benim de bir çivim yok." derdi.