En hayırlınız,
Allah Teala için
yemek yedirendir.
Hz Muhammed sav
Gülistân’da okuduğumuz hikâyelerdendir ki,mülûk-ı Acem’den biri Zât-ı Risâlet-meâb Efendimizin hizmetine bir
tabîb-i hâzık izâm etmişdi. Tabîb nezd-i saâdete geldi. İzâz
ve ikrâm edildi. Kendine yer tahsîs olundu. Fakat birkaç
sene diyâr-ı Arab’da kaldığı halde hiçbir kimse ne berây-ı
muâyene onun yanına gitdi ne de ondan bir muâlece istedi. Tabîb birgün huzûr-ı sa’âdete gidip: Beni ashâba
mu’âlece için gönderdiler, hâlbuki bu kadar müddet içinde
hiçbir ferd bana dönüp bakmadı ki bana emr olunan hidmeti yerine getireyim dedi. Bu sözle de kendisi bîgâne olduğundan nâşî hiçbir kimsenin mürâca’at etmemiş olduğunu bildirmek istedi. Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz buyurdu ki mürâca’at vukū’ bulmaması bu
senin atf etmek istediğin sebebden dolayı değildir. Belki bu
tâ’ifenin bir hasleti vardır: İştihâları gâlib olmadıkça birşey
yemezler ve henüz iştihâları bâkī iken ellerini ta’âmdan çekerler. İşte adem-i mürâca’atın sebebi budur. Tabîb bu cevâbı alınca sıhhat-i bedenin sebebi de budur dedi.
اجعل غزاك كل يوم مرةً
واحذر طعامًا قبل هضم طعام
واحفظ منيك ما استطعت فانه
ماء الحيات يصب فى الارحام
Gıdânı hergün bir kere et.
Bir yemek hazm olunmadan
üzerine yemek yemeden hazer et.
Elinden geldiği kadar
menini hıfz et,
zirâ meni erhâma sabb olunur mâ-i hayâtdır.