Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim bu dallardan birine tutunuyorsa, bu dal onu Cennete götürür. Cimrilik te Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyaya sarkmıştır. Kim de bu dallardan birine yapışırsa, o dal da onu Cehenneme çeker.
Hz Muhammed sav
Dünyalık elde etmek için ahiret amelini yapan kimsenin,ahirette nasibi yoktur.
Hz Muhammed sav
I. Ahmed, Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî’ye bir hediye gönderir. O da bunu kabul etmeyerek iâde eder. Padişah bu sefer aynı hediyeyi Abdülmecîd-i Sivâsî’ye gönderir, o da kabul eder. Bunun üzerine Padişah, “Bu hediyeyi Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî’ye gönderdiğim halde kabul buyurmadı.” dediğinde, Abdülmecîd-i Sivasî, “Hüdâyî Efendi bir ankâdır ki, lâşeye tenezzül etmez.” cevabını verir. Birkaç gün sonra Hüdâyî Efendi ile karşılaşan Padişah, “Hediyyeyi Abdülmecîd Efendi kabul buyurdu.” deyince, Hüdâyî Efendi de, “Padişâhım, Şeyh Abdülmecîd bir deryâdır ki, deryâya bir katre çirkef mâsivâ düşmekle mülevves olmaz.” der.
İçki kötülüklerin anasıdır.
Kim içki içerse Allah onun
kırk gün namazını kabul etmez.
Hz Muhammed sav
29 Aralık 2017 Cuma
28 Aralık 2017 Perşembe
Zenginlerin davet edilip fakirlerin çağırılmadığı yemek ne kötü bir yemektir.
Sadakayı hemen verin.Zira bela,sadakayı geçemez.
Emirlere,hükümdara,hâkime verilen hediye hıyanettir.
Helak edici üç şey:
Kişinin kendini beğenmesi,
aşırı cimrilik,kendisine uyulan çirkin arzu ve heves.
Hz Muhammed sav
Kişiye kötülük olarak müslüman kardeşini hakir görmesi yeter.
Hz Muhammed sav
Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulüm de etmez. Onu tehlikeye de atmaz. Kim kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun hacetini görür. Kim, müslümandan bir sıkıntıyı defederse, Allah da bu sebeble kıyamet gününün sıkıntılarından onu kurtarır. Kim de, müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamette onun ayıbını örter.
Hz Muhammed sav
Sağdaki melek, soldaki melek üzerine amirdir. Bir sevap işlendiği zaman arkadaşına "Onu yaz" der. Günah işlendiği zaman ise ona "Bırak, yedi saat yazma. Olur da tevbe eder." der
Hz Muhammed sav
Kadın hamileliğinde,doğum yapıncaya ve çocuğu memeden keseceği güne kadar,Allah yolunda sayılır.Ölürse ona şehid ecri vardır.
Hz Muhammed sav
Allah için birbirlerini sevenler,hiçbir gölgenin olmadığı kıyamette,arşın gölgesinde olacaktır.
Hz Muhammed sav
Müslüman,o kadar yumuşaktır ki,onu yumuşaklığından dolayı ahmak zannedersin.
Hz Muhammed sav
İnsanlara karışıp da ezalarına sabreden mümin,insanlara karışmayıp da ezalara sabretmeyen müminden daha faziletlidir.
Hz Muhammed sav
Müslüman,Müslümanın kardeşidir.
Bulduğu yerde onu korur.
Hz Muhammed sav
Âciz,kötü arzularına tabi olup Allah'a güvenen kişidir.
Hz Muhammed sav
Ümmetimin fesadı zamanında,
Benim sünnetimi ayakta tutan kimseye
şehid sevabı vardır.
Hz Muhammed sav
Fitne uykudadır.
Allah,onu uyandırana lanet etsin.
Hz Muhammed sav
İlim müslümanın dostu,
akıl delili,
amel öncüsü,
hilim veziri,
sabır ordusunun emiri,
rıfk babasıdır.
Hz Muhammed sav
İlim dindir,
Namaz dindir.
Kıyamette,
ilim ve namazdan
suale çekileceksiniz.
Hz Muhammed sav
İlim,hazinelerdir.
Anahtarları sormaktır.
Hz Muhammed sav
Sorudan 4 kişi sevap alır:
Soran,
Öğreten,
Dinleyen,
Onları seven.
Hz Muhammed sav
İlim,Müslümanın yitiğidir.Onu bulduğu yerde alır.
Hz Muhammed sav
Âlimler,Peygamberlerin vârisleridir.
Hz Muhammed sav
Söz vermek borçtur.
Söz verip yapmayanın vay haline.
Söz verip yapmayanın vay haline.
Söz verip yapmayanın vay haline.
Hz Muhammed sav
Şehid,
ailesinden yetmiş kişiye
şefaat eder.
Hz Muhammed sav
Adil ve mütevazi devlet başkanı,Allah'ın yeryüzünde gölgesidir.
Hz Muhammed sav
Sadakayı hemen verin.Zira bela,sadakayı geçemez.
Emirlere,hükümdara,hâkime verilen hediye hıyanettir.
Hazreti Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Helak edici üç şey:
Kişinin kendini beğenmesi,
aşırı cimrilik,kendisine uyulan çirkin arzu ve heves.
Hz Muhammed sav
Kişiye kötülük olarak müslüman kardeşini hakir görmesi yeter.
Hz Muhammed sav
Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulüm de etmez. Onu tehlikeye de atmaz. Kim kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun hacetini görür. Kim, müslümandan bir sıkıntıyı defederse, Allah da bu sebeble kıyamet gününün sıkıntılarından onu kurtarır. Kim de, müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamette onun ayıbını örter.
Hz Muhammed sav
Sağdaki melek, soldaki melek üzerine amirdir. Bir sevap işlendiği zaman arkadaşına "Onu yaz" der. Günah işlendiği zaman ise ona "Bırak, yedi saat yazma. Olur da tevbe eder." der
Hz Muhammed sav
Kadın hamileliğinde,doğum yapıncaya ve çocuğu memeden keseceği güne kadar,Allah yolunda sayılır.Ölürse ona şehid ecri vardır.
Hz Muhammed sav
Allah için birbirlerini sevenler,hiçbir gölgenin olmadığı kıyamette,arşın gölgesinde olacaktır.
Hz Muhammed sav
Müslüman,o kadar yumuşaktır ki,onu yumuşaklığından dolayı ahmak zannedersin.
Hz Muhammed sav
İnsanlara karışıp da ezalarına sabreden mümin,insanlara karışmayıp da ezalara sabretmeyen müminden daha faziletlidir.
Hz Muhammed sav
Müslüman,Müslümanın kardeşidir.
Bulduğu yerde onu korur.
Hz Muhammed sav
Âciz,kötü arzularına tabi olup Allah'a güvenen kişidir.
Hz Muhammed sav
Kafiri,
kıyamet gününde ter öyle sıkar ve bunaltır ki,
"Ya Rabbi,Cehenneme at da beni kurtar" der.
Hz Muhammed sav
Benim sünnetimi ayakta tutan kimseye
şehid sevabı vardır.
Hz Muhammed sav
Fitne uykudadır.
Allah,onu uyandırana lanet etsin.
Hz Muhammed sav
İlim müslümanın dostu,
akıl delili,
amel öncüsü,
hilim veziri,
sabır ordusunun emiri,
rıfk babasıdır.
Hz Muhammed sav
İlim dindir,
Namaz dindir.
Kıyamette,
ilim ve namazdan
suale çekileceksiniz.
Hz Muhammed sav
İlim,hazinelerdir.
Anahtarları sormaktır.
Hz Muhammed sav
Sorudan 4 kişi sevap alır:
Soran,
Öğreten,
Dinleyen,
Onları seven.
Hz Muhammed sav
İlim,Müslümanın yitiğidir.Onu bulduğu yerde alır.
Hz Muhammed sav
Âlimler,Peygamberlerin vârisleridir.
Hz Muhammed sav
Söz vermek borçtur.
Söz verip yapmayanın vay haline.
Söz verip yapmayanın vay haline.
Söz verip yapmayanın vay haline.
Hz Muhammed sav
Şehid,
ailesinden yetmiş kişiye
şefaat eder.
Hz Muhammed sav
Adil ve mütevazi devlet başkanı,Allah'ın yeryüzünde gölgesidir.
Hz Muhammed sav
16 Aralık 2017 Cumartesi
Allah ve Resulunun sizi sevmesini istiyorsanız, size bir emanet bırakılırsa onu teslim edin. Konuştuğunuzda doğru konuşun, komşularınıza ikram ve ihsanda bulunun.
Hz Muhammed sav
Tedbir gibi akıl yoktur.
Hz Muhammed sav
Dikkat edin,bir erkek,bir kadınla asla yalnız kalmasın.Yoksa üçüncüleri şeytan olur.
Hz Muhammed sav
Cennet saadetini isteyen cemaate devam etsin.
Hz Muhammed sav
Kıyamet gününde Cennete ilk davet edilecek olanlar, çok hamd edenlerdir ki, onlar genişlikte de darlıkta da Allah'a hamd ederler.
Hz Muhammed sav
Sarhoşluk veren her şey haramdır. Her uyuşturucu haramdır. Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır.
Hz Muhammed sav
Sakın ilerde tevbe ederim deme.Sakın,Allah'ın hilmine güvenme!
Hz Muhammed sav
Küçük günahlardan sakınınız. Küçük görünen günahlar helak ederler.
Hz Muhammed sav
Hz Muhammed sav
Tedbir gibi akıl yoktur.
Hz Muhammed sav
Dikkat edin,bir erkek,bir kadınla asla yalnız kalmasın.Yoksa üçüncüleri şeytan olur.
Hz Muhammed sav
Cennet saadetini isteyen cemaate devam etsin.
Hz Muhammed sav
Kıyamet gününde Cennete ilk davet edilecek olanlar, çok hamd edenlerdir ki, onlar genişlikte de darlıkta da Allah'a hamd ederler.
Hz Muhammed sav
Sarhoşluk veren her şey haramdır. Her uyuşturucu haramdır. Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır.
Hz Muhammed sav
Sakın ilerde tevbe ederim deme.Sakın,Allah'ın hilmine güvenme!
Hz Muhammed sav
Küçük günahlardan sakınınız. Küçük görünen günahlar helak ederler.
Hz Muhammed sav
14 Kasım 2017 Salı
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, Ebû Râfi'in öldürülmesi için Ensar'dan birkaç kişiyi görevlendirdi ve bunların başına da Abdullah bin Atik'i komutan yaptı.
Ebû Rafi, Yahudilerin ileri gelenlerinden ve zenginlerinden olup Hazreti Peygamber'e karşı İslâm düşmanlarına yardım eder, her zaman ve her fırsatta fesat çıkarak peygambere eziyette bulunurdu Ebû Rafi, kendisine özel olarak yaptırmış olduğu bir kalede otururdu.
Onu öldürmek görevini üzerine alan Abdullah bin Atik, güneş battıktan ve herkes sürüleriyle birlikte evlerine döndükten sonra, arkadaşları ile Ebû Rafi'in kalesine yaklaştılar. Abdullah arkadaşlarina dedi ki, siz burada bekleyin. Ben kale kapısına gideyim. Belki bekçiyi kandırarak içeri girme fırsatını bulurum. Böylece arkadaşlarından ayrıldı ve kale kapısına kadar yaklaştı. Kapıcı da kapıyı kapamak üzereydi. Abdullah'ın karartısını fark edince, ona seslendi: - Ey Allah'ın kulu, kapıyı kapayacağım; girmek istiyorsan gir.Ben bu çağrıyı büyük bir fırsat bilerek hemen içeriye girdim. Kapının iç tarafında tenha bir yerde gizlendim. Çevrede hiç kimse kalmadığından kapıcı kapıyı kapayıp kilitledi. Kapının anahtarlarını kapının bir çivisine astı. Ben önce kapıyı o anahtarlarla açtım ve açık bıraktım. Sonra yine saklandım. Ebû Rafi sarayının en üst katında dost ve yakınları ile sohbet eder ve eğlenirdi. Daha sonra arkadaşlarının hepsi kendi yerlerine çekilirlerdi. Ebû Rafi ise, haremlikte çoluk-çocuğu ile kalırdı. Ben yavaş yavaş yukarıya çıktım. Her kapıdan içeri girdikçe o kapıyı içerden sürmelerdim ki, şayet Ebû Rafi'in adamları beni duyarlarsa yetişip Ebû Rafi'i kur taramasınlar. Sonunda Ebû Rafi'in yatmakta olduğu odaya girdim. Fakat aileleriyle yatmakta olan Ebû Rafi'in kim olduğunu ve odanın hangi köşesinde bulunduğunu karanlıktan kestiremiyordum. Yerini belirlemek için: Ey Ebû Rafi!.. diye seslendim. Adam uykudan uyanarak : — Kim o? dedi. Ben sesin geldiği yere koşup kılıç darbelerimi indirmeye başladım. Fakat telaşlı olduğumdan bir netice alamadım. Ebû Rafi, çığlık kopardı. Ben de odadan çıkarak sofada biraz bekledim. Tekrar içeriye girdim ve:— Ebû Rafi, bu çığlık nedir? dedim. Ebû Rafi:
— Anası geberesice! dedi, az önce odada bulunan biri kılıçla bana vurdu. Hemen ona bir darbe indirerek ağır şekilde yaraladım ama öldüremedim. Sonra kılıcımın sivri ucunu karnına sapladım ve sırtından çıktı. Bu defa kesin olarak onu öldürdüğümü anladım. Hemen geri dönerek sürgülü kapıları açmak suretiyle dışarıya çıktım. Kalenin merdivenlerinden aşağıya inerken son basamağa vardığımda merdiveni bitmiş sanarak ayağımı yere attım ve düştüm. Bacağım kırıldı. Basımdaki sarıkla ayağımı bağlayarak yürüdüm ve kale kapısında oturdum. Kendi kendime dedim ki, Ebû Rafi'in ölümü kesinlikle meydana çıkmadıkça ben buradan ayrılmayacağım. Böylece bekledim. Nihayet horozların öttüğü seher vaktinde, Arabların adeti üzere bir ölüm habercisi kalenin yüksek bir yerine çıkarak: - Hicaz tüccarı Ebû Rafi öldürüldü, diye ilân etti. Ben hemen arkadaşlarımın yanına gittim ve onlara:
— Şimdi acele edelim. Allah Tealâ Ebû Rafiî öldürdü, dedim.
Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanma vardım ve olayı anlattım. Hazreti Peygamber bacağımın kırıldığını öğrenince bana ;«Ayağını uzat.» buyurdu. Ben de uzattım. Hazreti Peygamber bacağımı sıvadı. Sanki, o bacak hiç kırılmamış gibi oluverdi.
Ebû Rafi, Yahudilerin ileri gelenlerinden ve zenginlerinden olup Hazreti Peygamber'e karşı İslâm düşmanlarına yardım eder, her zaman ve her fırsatta fesat çıkarak peygambere eziyette bulunurdu Ebû Rafi, kendisine özel olarak yaptırmış olduğu bir kalede otururdu.
Onu öldürmek görevini üzerine alan Abdullah bin Atik, güneş battıktan ve herkes sürüleriyle birlikte evlerine döndükten sonra, arkadaşları ile Ebû Rafi'in kalesine yaklaştılar. Abdullah arkadaşlarina dedi ki, siz burada bekleyin. Ben kale kapısına gideyim. Belki bekçiyi kandırarak içeri girme fırsatını bulurum. Böylece arkadaşlarından ayrıldı ve kale kapısına kadar yaklaştı. Kapıcı da kapıyı kapamak üzereydi. Abdullah'ın karartısını fark edince, ona seslendi: - Ey Allah'ın kulu, kapıyı kapayacağım; girmek istiyorsan gir.Ben bu çağrıyı büyük bir fırsat bilerek hemen içeriye girdim. Kapının iç tarafında tenha bir yerde gizlendim. Çevrede hiç kimse kalmadığından kapıcı kapıyı kapayıp kilitledi. Kapının anahtarlarını kapının bir çivisine astı. Ben önce kapıyı o anahtarlarla açtım ve açık bıraktım. Sonra yine saklandım. Ebû Rafi sarayının en üst katında dost ve yakınları ile sohbet eder ve eğlenirdi. Daha sonra arkadaşlarının hepsi kendi yerlerine çekilirlerdi. Ebû Rafi ise, haremlikte çoluk-çocuğu ile kalırdı. Ben yavaş yavaş yukarıya çıktım. Her kapıdan içeri girdikçe o kapıyı içerden sürmelerdim ki, şayet Ebû Rafi'in adamları beni duyarlarsa yetişip Ebû Rafi'i kur taramasınlar. Sonunda Ebû Rafi'in yatmakta olduğu odaya girdim. Fakat aileleriyle yatmakta olan Ebû Rafi'in kim olduğunu ve odanın hangi köşesinde bulunduğunu karanlıktan kestiremiyordum. Yerini belirlemek için: Ey Ebû Rafi!.. diye seslendim. Adam uykudan uyanarak : — Kim o? dedi. Ben sesin geldiği yere koşup kılıç darbelerimi indirmeye başladım. Fakat telaşlı olduğumdan bir netice alamadım. Ebû Rafi, çığlık kopardı. Ben de odadan çıkarak sofada biraz bekledim. Tekrar içeriye girdim ve:— Ebû Rafi, bu çığlık nedir? dedim. Ebû Rafi:
— Anası geberesice! dedi, az önce odada bulunan biri kılıçla bana vurdu. Hemen ona bir darbe indirerek ağır şekilde yaraladım ama öldüremedim. Sonra kılıcımın sivri ucunu karnına sapladım ve sırtından çıktı. Bu defa kesin olarak onu öldürdüğümü anladım. Hemen geri dönerek sürgülü kapıları açmak suretiyle dışarıya çıktım. Kalenin merdivenlerinden aşağıya inerken son basamağa vardığımda merdiveni bitmiş sanarak ayağımı yere attım ve düştüm. Bacağım kırıldı. Basımdaki sarıkla ayağımı bağlayarak yürüdüm ve kale kapısında oturdum. Kendi kendime dedim ki, Ebû Rafi'in ölümü kesinlikle meydana çıkmadıkça ben buradan ayrılmayacağım. Böylece bekledim. Nihayet horozların öttüğü seher vaktinde, Arabların adeti üzere bir ölüm habercisi kalenin yüksek bir yerine çıkarak: - Hicaz tüccarı Ebû Rafi öldürüldü, diye ilân etti. Ben hemen arkadaşlarımın yanına gittim ve onlara:
— Şimdi acele edelim. Allah Tealâ Ebû Rafiî öldürdü, dedim.
Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanma vardım ve olayı anlattım. Hazreti Peygamber bacağımın kırıldığını öğrenince bana ;«Ayağını uzat.» buyurdu. Ben de uzattım. Hazreti Peygamber bacağımı sıvadı. Sanki, o bacak hiç kırılmamış gibi oluverdi.
Safiyye [r. anhâ] şöyle anlatır:
Hendek kazıldığı sırada,Hassan b. Sabit r.a kadın ve çocuklarla birlikte kaledeydi. Oraya bir yahudi erkeği sabah karanlığında geldi ve kalenin etrafında dolaşmaya ve kalenin içindeki kadınları gözetlemeye ve araştırmaya başladı.
(Safiyye onun, kalenin içindeki kadın ve çocukları koruyacak erkek bulunup bulunmadığını öğrenmek için gelen bir yahudi casusu olduğunu anladı.)
Hasan b. Sabit'e:
— Hassan! Şu yahudi, gördüğün gibi kalenin etrafında dolaşıyor.
Kaleden in ve onu öldür, dedim. O da şöyle cevap verdi:
— Abdulmuttalib'in kızı! Allah sana mağfiret etsin!
Vallahi, sen biliyorsun ki ben bu işin ehli değilim.
Daha sonra ben Yahudiye doğru gittim,kılıcı başına vurdum ve kafasını kestim.
Hasan b. Sabit'e:
-Yahudini başını diğerlerinin üzerine at,dedim.
Hasan b. Sabit:
-Vallahi söylediğini yapacak güç bende yok,dedi.
Ben de Yahudinin kellesini tutup arkadaşlarına fırlattım.
Yahudiler arkadaşlarının başını görünce, birbirlerine şöyle dediler:
—Muhammed'in kadın ve çocukları koruyucusuz bırakmadığını kesin olarak öğrendik.
Geldikleri yoldan geri döndüler...
Hendek kazıldığı sırada,Hassan b. Sabit r.a kadın ve çocuklarla birlikte kaledeydi. Oraya bir yahudi erkeği sabah karanlığında geldi ve kalenin etrafında dolaşmaya ve kalenin içindeki kadınları gözetlemeye ve araştırmaya başladı.
(Safiyye onun, kalenin içindeki kadın ve çocukları koruyacak erkek bulunup bulunmadığını öğrenmek için gelen bir yahudi casusu olduğunu anladı.)
Hasan b. Sabit'e:
— Hassan! Şu yahudi, gördüğün gibi kalenin etrafında dolaşıyor.
Kaleden in ve onu öldür, dedim. O da şöyle cevap verdi:
— Abdulmuttalib'in kızı! Allah sana mağfiret etsin!
Vallahi, sen biliyorsun ki ben bu işin ehli değilim.
Daha sonra ben Yahudiye doğru gittim,kılıcı başına vurdum ve kafasını kestim.
Hasan b. Sabit'e:
-Yahudini başını diğerlerinin üzerine at,dedim.
Hasan b. Sabit:
-Vallahi söylediğini yapacak güç bende yok,dedi.
Ben de Yahudinin kellesini tutup arkadaşlarına fırlattım.
Yahudiler arkadaşlarının başını görünce, birbirlerine şöyle dediler:
—Muhammed'in kadın ve çocukları koruyucusuz bırakmadığını kesin olarak öğrendik.
Geldikleri yoldan geri döndüler...
13 Kasım 2017 Pazartesi
Resulullah [s.a.v.] Uhud günü beni, Sa’d bin Rebî’i r.a aramaya gönderdi."Onu bul, selamımı ilet. Resulullah [s.a.v.] nasıl olduğunu, soruyor, de." buyurdu. Ben de ölüler arasında onu aradım. Son anlarında yetiştim. 70 yerinde, kılıç, mızrak ve ok yarası gördüm. "Ey Sa’d Resulullah Efendimiz [s.a.v.] sana selamı var, durumun hakkında haber istiyor" dedim. Sa’d. [r.a.] bana
"Resulullah’a selam ederim, kendilerine,Cennetin kokusunu almaya başladığımı bildiriver" dedi.
Zeyd bin Sabit r.a
"Resulullah’a selam ederim, kendilerine,Cennetin kokusunu almaya başladığımı bildiriver" dedi.
Zeyd bin Sabit r.a
Ebû Hureyre (radıyallahu anh) yanında bulunanlara:"Hiç namaz kılmadığı halde cennete giren kimseyi bana söyleyin." demişti. Halk bilemeyince kendisine: "Sen söyle, kimmiş o?" dediler. O da: "Usayrım diye anılan
Amr b. Sâbit b. Vakş." karşılığını vermişti.
'Usayrım, kavminin İslâm'a girmesine
hep engel oluyordu.
Uhud Savaşının yaşandığı gün,Müslüman oldu. Sonra kılıcını aldı, yürüdü. Savaş alanına girip savaştı. Aldığı yaralarla hareket edemez
hâle geldi. Sonra şehid oldu.'
Amr b. Sâbit b. Vakş." karşılığını vermişti.
'Usayrım, kavminin İslâm'a girmesine
hep engel oluyordu.
Uhud Savaşının yaşandığı gün,Müslüman oldu. Sonra kılıcını aldı, yürüdü. Savaş alanına girip savaştı. Aldığı yaralarla hareket edemez
hâle geldi. Sonra şehid oldu.'
12 Kasım 2017 Pazar
7 Kasım 2017 Salı
6 Kasım 2017 Pazartesi
Ruh,bedenden ayrıdır.Çünkü daima kendini bilir.Zaman zaman bazı organlarını unutursun.Fakat bedeninin bütününü idrak edersin.Eğer ruh,bedenin cüzlerinden olsaydı unutulurdu.Halbuki hiç kendini unutmazsın.Bundan anlıyoruz ki ruh bedenden ayrıdır.
İbrahim Hakkı Hazretleri
Müslümanın ölümü,
kendisi için dünyanın
bütün zevk ve lezzetlerinden üstün ve tatlıdır.
İbrahim Hakkı Hazretleri
İbrahim Hakkı Hazretleri
Müslümanın ölümü,
kendisi için dünyanın
bütün zevk ve lezzetlerinden üstün ve tatlıdır.
İbrahim Hakkı Hazretleri
Kazım Karabekir Paşa tarafından Batı cephesine Büyük taarruz öncesi gönderilen yardım o denli büyüktür ki neredeyse Büyük Taarruz öncesi Batı ordusunun cephanesinin çoğunluğu Doğu cephesinden gönderilmiştir.
Gönderilen cephane listesi :
-117 mükemmel top ( 15 Sahra, 68 dağ,34 ağır ) kamasız bir hayli top ve 11 kamasız japon topu ( bunları Batum'dan Trabzon'a iki yıl önce beraberimizde getirmiştim)
-12974 mükemmel tüfek,1247 muaddel mavzer mekanizması,
14453 süngü ve kılıç.
-244 mükemmel makinalı tüfek, 236 piyade kalkanı.
-172.676 top mermisi, ayrıca 70 bin tapa ve kartuğ.
-32 milyon 844 bin 920 piyade mermisi.
-132 bin 605 bomba ( 112 bin 705 el bombası, 14 bin 600 bomba topu mermisi, 5 bin tel örgüsü tahrip bombası, 300 tayyare bombası.
-26 bin 595 dumansız barut.
İstiklal Harbimizin Esasları Sayfa 290
Gönderilen cephane listesi :
-117 mükemmel top ( 15 Sahra, 68 dağ,34 ağır ) kamasız bir hayli top ve 11 kamasız japon topu ( bunları Batum'dan Trabzon'a iki yıl önce beraberimizde getirmiştim)
-12974 mükemmel tüfek,1247 muaddel mavzer mekanizması,
14453 süngü ve kılıç.
-244 mükemmel makinalı tüfek, 236 piyade kalkanı.
-172.676 top mermisi, ayrıca 70 bin tapa ve kartuğ.
-32 milyon 844 bin 920 piyade mermisi.
-132 bin 605 bomba ( 112 bin 705 el bombası, 14 bin 600 bomba topu mermisi, 5 bin tel örgüsü tahrip bombası, 300 tayyare bombası.
-26 bin 595 dumansız barut.
İstiklal Harbimizin Esasları Sayfa 290
4 Kasım 2017 Cumartesi
2 Kasım 2017 Perşembe
Mücahitler,Tebük Seferinde şiddetli susuzlukla karsilastilar.Allah elçisi özellikle Hz.Ebû Bekir'in yagmur duasi yapmasini istemesi üzerine, ellerini kaldirip yagmur için dua etti. Daha ellerini indirmeden yagmur yagmaya basladı. (Ibn Ishak, Ibn Hisâm, Sîre, IV, 165; Taberî, Tefsîr, XI, 55; Tarih, III, 144).
31 Ekim 2017 Salı
30 Ekim 2017 Pazartesi
29 Ekim 2017 Pazar
Resulullah (s.a.v.), birini zekat memuru yapmıştı.
Bu kimse, vazifesini yapıp Medine'ye geldiği zaman:
“Şu zekat malı ve bu da bana hediye verilmiştir” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) minberin üzerinde ayağa kalkıp Allah'a hamd etti ve
O'na övgüde bulundu. Sonra da:
“Benim gönderdiğim bir memura ne oluyor ki: Bu sizin zekat malınız ve bu da bana hediye verildi' diyor! Babasının yada anasının evinde otursaydı ona hediye verilir miydi,yoksa verilmez miydi! Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz hıyanet edip zekat malından hakkından başka bir şeyi ele geçirirse kıyamet gününde onu
boynunda taşıyarak getirecektir.
Bu kimse, vazifesini yapıp Medine'ye geldiği zaman:
“Şu zekat malı ve bu da bana hediye verilmiştir” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) minberin üzerinde ayağa kalkıp Allah'a hamd etti ve
O'na övgüde bulundu. Sonra da:
“Benim gönderdiğim bir memura ne oluyor ki: Bu sizin zekat malınız ve bu da bana hediye verildi' diyor! Babasının yada anasının evinde otursaydı ona hediye verilir miydi,yoksa verilmez miydi! Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz hıyanet edip zekat malından hakkından başka bir şeyi ele geçirirse kıyamet gününde onu
boynunda taşıyarak getirecektir.
28 Ekim 2017 Cumartesi
27 Ekim 2017 Cuma
Mehmet Akif Ersoy, bütün ömrü boyunca verdiği söze bağlı olarak yaşar. Arkadaşları, Onun bir defa olsun yalan söylediğine, verdiği sözden caydığına şahit olmazlar.
Baytar Mektebinde iken bir arkadaşıyla anlaşırlar. Kim önce ölürse, çocuklarına sağ kalan baksın. Arkadaşı vefat etmiş. Mehmet Akif’te verdiği söze bağlı kalarak anlaşma hükmü gereği yedi olan kendi nüfusuna arkadaşının dört çocuğunu da dâhil etmiştir.
Hâlbuki o zamanlar, Akif Beyin beş parası yok
fakat beş çocuğu vardır.
Baytar Mektebinde iken bir arkadaşıyla anlaşırlar. Kim önce ölürse, çocuklarına sağ kalan baksın. Arkadaşı vefat etmiş. Mehmet Akif’te verdiği söze bağlı kalarak anlaşma hükmü gereği yedi olan kendi nüfusuna arkadaşının dört çocuğunu da dâhil etmiştir.
Hâlbuki o zamanlar, Akif Beyin beş parası yok
fakat beş çocuğu vardır.
17 Ekim 2017 Salı
16 Ekim 2017 Pazartesi
Bedir Harbinde esirlere yapılacak muamele hususunda Hz Ebu Bekir r.a fidye alalım,
Hz Ömer r.a ise katledelim demiş,bu iki görüşte Hz Peygamberin huzurunda taraftar bulmuştu.Neticede Hz Peygamber s.a.v
Hz Ebu Bekirin görüşünü tercih etmişti.
Ayeti Kerime nazil olarak,ikinci görüşü faziletli kılmakla beraber,Hz Ebu Bekirin görüşü olan fidyeyi takrir etti.Böylece iki görüş arasındaki muhalefet te vahiy ile tasdik edilmiş oldu.
Hz Ömer r.a ise katledelim demiş,bu iki görüşte Hz Peygamberin huzurunda taraftar bulmuştu.Neticede Hz Peygamber s.a.v
Hz Ebu Bekirin görüşünü tercih etmişti.
Ayeti Kerime nazil olarak,ikinci görüşü faziletli kılmakla beraber,Hz Ebu Bekirin görüşü olan fidyeyi takrir etti.Böylece iki görüş arasındaki muhalefet te vahiy ile tasdik edilmiş oldu.
12 Ekim 2017 Perşembe
11 Ekim 2017 Çarşamba
10 Ekim 2017 Salı
9 Ekim 2017 Pazartesi
8 Ekim 2017 Pazar
7 Ekim 2017 Cumartesi
6 Ekim 2017 Cuma
Deveni bağla,
sonra tevekkül et.
Hz Muhammed sav
Her şeyi hazırla. Her sebebe tevessül et. Sonra kendine
mağrûr olma! Allah’a dua et! Bir mâniaya tesâdüf etmesin işin.
إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِي
Allah daima mütevekkil kulları sever.
Tevekküle bazıları itirâz eder: – İslâmın adem-i terakkīsi
ondandır, diyorlar. Tevekkül, kazâ, kader… tenbel tenbel oturmuşlar. Bunlardan ne hayır umulur?..
Tevekkülün hakīkatini anlamayanlar, câhilâne i’tirâz ederler. İşte bu âyetten anlaşılır hatâları:
– Meşveret et. Anla, dinle, tahkīk et. İcrâya kalkış. Sonra
da tevekkül et!
Baştan tevekkül değil. Esbâbı hazırladıktan sonra tevekkül et! Kendine mağrûr olma! Aczini bil! Allah’a karşı tevekkülle iktifâ eyle!..
Kullara karşı tevekkül meskenettir. Sana bana karşı
aczini i’tirâf ile meded umarsan… bu tevekkül, zillettir. Bütün esbâbı hazırla. Bütün işlerini tasarla. İcrâya kalkış. O vakit tevekkül et.
A’rabînin biri geldi Mescid-i Sa’âdet’e:– Yâ Resûlallah,
dedi, mütevekkil olarak devemi bırakayım mı?
– Hayır, dedi Cenâb-ı Peygamber, peşin bağla. Hem
iyice bağla ki söküp kaçmasın, bununla da hemen (selâmet
buldum) deme! Vazîfeni yap, sonra Allah’a mütevekkil ol,
sen elinden geleni yap! Başına bir yular koy, muhkem bir
tarafa bağla. Sonra bir zâlim gelip deveyi aşırmasın diye
Allah’a tevekkül et!
رأى عمر بن الخطاب رضى الله تعالى عنه ناسا من اهل اليمن،
فقال ما انتم يااهل اليمن.
قالوا نحن متوكلون على الله تعالى،
فقال كذبتم بل انتم متأكلون،
الا اخبركم بالمتوكل:
رجل القى حبة فى الارض وتوكل على الله تعالى
Ömer b Hattab radıyallâhu anhu hazretleri ehl-i Yemen’den bir cemâat gördü de onlara: Ey ehl-i Yemen siz nesiniz? dedi. Onlar dediler ki: “Biz mütevekkil alellâhız.(Allaha tevekkül ediyoruz)” Hazret-i Ömer buyurdu ki: “Yalan söylediniz. Siz mütevekkil değil müteekkilsiniz(yiyici), yiyip kemirir ekele gürûhundansınız. Bak ben size mütevekkili haber vereyim: Mütevekkil ol kimsedir ki yere tohum saçar da Allah’a tevekkül eder, lûtf u meded-i Mevlâ’ya itimâd eyler.”
sonra tevekkül et.
Hz Muhammed sav
Her şeyi hazırla. Her sebebe tevessül et. Sonra kendine
mağrûr olma! Allah’a dua et! Bir mâniaya tesâdüf etmesin işin.
إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِي
Allah daima mütevekkil kulları sever.
Tevekküle bazıları itirâz eder: – İslâmın adem-i terakkīsi
ondandır, diyorlar. Tevekkül, kazâ, kader… tenbel tenbel oturmuşlar. Bunlardan ne hayır umulur?..
Tevekkülün hakīkatini anlamayanlar, câhilâne i’tirâz ederler. İşte bu âyetten anlaşılır hatâları:
– Meşveret et. Anla, dinle, tahkīk et. İcrâya kalkış. Sonra
da tevekkül et!
Baştan tevekkül değil. Esbâbı hazırladıktan sonra tevekkül et! Kendine mağrûr olma! Aczini bil! Allah’a karşı tevekkülle iktifâ eyle!..
Kullara karşı tevekkül meskenettir. Sana bana karşı
aczini i’tirâf ile meded umarsan… bu tevekkül, zillettir. Bütün esbâbı hazırla. Bütün işlerini tasarla. İcrâya kalkış. O vakit tevekkül et.
A’rabînin biri geldi Mescid-i Sa’âdet’e:– Yâ Resûlallah,
dedi, mütevekkil olarak devemi bırakayım mı?
– Hayır, dedi Cenâb-ı Peygamber, peşin bağla. Hem
iyice bağla ki söküp kaçmasın, bununla da hemen (selâmet
buldum) deme! Vazîfeni yap, sonra Allah’a mütevekkil ol,
sen elinden geleni yap! Başına bir yular koy, muhkem bir
tarafa bağla. Sonra bir zâlim gelip deveyi aşırmasın diye
Allah’a tevekkül et!
رأى عمر بن الخطاب رضى الله تعالى عنه ناسا من اهل اليمن،
فقال ما انتم يااهل اليمن.
قالوا نحن متوكلون على الله تعالى،
فقال كذبتم بل انتم متأكلون،
الا اخبركم بالمتوكل:
رجل القى حبة فى الارض وتوكل على الله تعالى
Ömer b Hattab radıyallâhu anhu hazretleri ehl-i Yemen’den bir cemâat gördü de onlara: Ey ehl-i Yemen siz nesiniz? dedi. Onlar dediler ki: “Biz mütevekkil alellâhız.(Allaha tevekkül ediyoruz)” Hazret-i Ömer buyurdu ki: “Yalan söylediniz. Siz mütevekkil değil müteekkilsiniz(yiyici), yiyip kemirir ekele gürûhundansınız. Bak ben size mütevekkili haber vereyim: Mütevekkil ol kimsedir ki yere tohum saçar da Allah’a tevekkül eder, lûtf u meded-i Mevlâ’ya itimâd eyler.”
5 Ekim 2017 Perşembe
3 Eylül 2017 Pazar
Yalancı şahide Cehennem vâcip olur.
Hz Muhammed sav
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanındaydık bize:
‘Size büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi?’ dedi ve bunu üç kez tekrarladı.
Sonra:
‘Allah’a ortak koşmak, anne ve babaya kötülük etmek’ dedi ve yan tarafına yaslanmış iken doğruldu ve şöyle dedi:
−‘Yalan yere şahitlik yapmak...’ buyurdu ve bunu o kadar tekrarladı ki “Keşke sussa!” dedik.”
Buhari, Müslim, Riyazu’s-Salihin 1552
Hz Muhammed sav
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanındaydık bize:
‘Size büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi?’ dedi ve bunu üç kez tekrarladı.
Sonra:
‘Allah’a ortak koşmak, anne ve babaya kötülük etmek’ dedi ve yan tarafına yaslanmış iken doğruldu ve şöyle dedi:
−‘Yalan yere şahitlik yapmak...’ buyurdu ve bunu o kadar tekrarladı ki “Keşke sussa!” dedik.”
Buhari, Müslim, Riyazu’s-Salihin 1552
2 Eylül 2017 Cumartesi
30 Ağustos 2017 Çarşamba
Gazve-i Tebük’te susuz kaldık. Hattâ bazıları devesini keser, susuzluktan içini sıkar, içerdi. Ebubekiri’s-Sıddık r.a, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma dua etmek için rica etti. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm elini kaldırdı, daha elini indirmeden bulut toplandı, yağmur öyle geldi ki kaplarımızı doldurduk. Sonra su çekildi, ordumuza mahsus olarak hududumuzu tecavüz etmedi.
29 Ağustos 2017 Salı
27 Ağustos 2017 Pazar
25 Ağustos 2017 Cuma
24 Ağustos 2017 Perşembe
21 Ağustos 2017 Pazartesi
Sultan Vahdeddin,Mustafa Kemal'i Anadoluya gönderirken ona Fermanı Humayun ve yüzbinlerce altın vermiştir.
Kadir Mısıroğlu L.Z.H sayfa 189
Kadir Mısıroğlu L.Z.H sayfa 189
Ingilizler daha 1922´de Kurtulus Savasi hakkinda kendilerine pay cikarmaya calismis. Önemli bir makalede Ingilizler Mustafa Kemal´in Istanbul´dan ayrildigi vakit niyetini bildiklerini ve milliyetcilerin silah depolari ele gecirmelerine izin verdiklerini iddia etmisler.
19 Ağustos 2017 Cumartesi
18 Ağustos 2017 Cuma
Hatim-i Tâî'nin oğlu Adiy demiştir ki: "Resulullah'a geldim, boynumda altından bir haç vardı, -ki Adiy o zaman henüz müslüman olmamıştı ve Hristiyandı- Resulullah (asv) Berâetün (Tevbe) Sûresi'ni okuyordu, bana "Ya Adiy şu boynundaki veseni at." buyurdu. Ben de çıkardım attım. "Allah'tan başka hahamlarını ve rahiplerini de rab edindiler." anlamına olan âyetine geldi, ben: "Ya Resulallah, onlara ibadet etmezlerdi." dedim. Resulullah buyurdu ki:
"Allah'ın helal kıldığına haram derler, siz de haram tanımaz mıydınız? Allah'ın haram kıldığına helâl derler, sizde helâl saymaz mıydınız?"Ben de "Evet" dedim. "İşte bu onlara ibadettir." buyurdu.
17 Ağustos 2017 Perşembe
16 Ağustos 2017 Çarşamba
15 Ağustos 2017 Salı
Hz. Ömer hutbe verirken, evliliklerin kolaylaştırılması maksadıyla:
“Mehirleri yüksek tutmayınız” der. Müslümanlar arasından bir kadın ayağa
kalkarak şöyle karşılık verir: “Allah geniş tutarken sen mi
daraltacaksın? Allah, ‘Onlardan birisine yüklerle mehir bile vermiş
olsanız, ondan hiçbir şey geri almayınız’ (Nisâ: 20) diye buyuruyor.
Bunun üzerine Hz. Ömer: “Ömer hata etti ve kadın isabet etti” demiştir.
14 Ağustos 2017 Pazartesi
13 Ağustos 2017 Pazar
Avrupa,müslümanlarla ilişki kuruncaya
kadar evlerin içinde özel banyoları bilmiyordu.Engizisyon mahkemelerinin işkencesinden kurtulmak için hristiyanlığa girmiş görünen müslümanların evlerini iki yolla öğreniyorlardı.Gece işittikleri mırıldanmalardan Kur'an okunmakta olduğunu anlıyorlardı.Diğeri ise evin içerisinde banyo olduğunu keşfetmekti.
kadar evlerin içinde özel banyoları bilmiyordu.Engizisyon mahkemelerinin işkencesinden kurtulmak için hristiyanlığa girmiş görünen müslümanların evlerini iki yolla öğreniyorlardı.Gece işittikleri mırıldanmalardan Kur'an okunmakta olduğunu anlıyorlardı.Diğeri ise evin içerisinde banyo olduğunu keşfetmekti.
Bilim alanındaki en büyük başarılar Antikçağ’da Grekler’ce, Ortaçağ’da ise müslümanlarca ortaya konmuş, bu çağda telif edilmiş olan bilimsel eserlerin
en özgün olanları Arapça ile yazılmıştır. Arapça, (VIII.) yüzyılın ikinci yarısından (XI.) yüzyılın sonuna kadar iyi tahsil görmek isteyen herkesin bilmek zorunda olduğu bilim diliydi.
Bu yüzyıllarda yaşamış Câbir b. Hayyân, Ya‘kūb b. İshak el-Kindî, Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî, Fergānî, Ebû Bekir er-Râzî, İbn Sînâ, Bîrûnî, Ebü’l-Hasan İbn Yûnus, İbnü’l-Heysem, Ömer Hayyâm gibi müslüman bilim adamlarının Batı’da eşdeğerleri bulunmamaktaydı.
Müslüman ilim adamları bilimdeki deneysel metodun da öncüsü olmuşlardır.
Öteden beri Roger Bacon’a nisbet edilen deneysel metodu kurma şerefinin aslında müslüman bilginlere ait olduğu, teori ve deneyin metodolojik bütünlüğü konusunda Bacon ve Leonardo da Vinci gibi bilim adamlarının müslümanlardan ciddi biçimde etkilendiği Batılı araştırmacılarca ortaya konmuştur
Arapça’dan Avrupa dillerine girmiş arsenal (dârü’s-sınâa: tersane), admiral (emîrü’r-rahl: amiral), arsenik (ez-zırnîk: arsenik), alembic (el-inbîk: inbik), alcohol (el-kuhl: antimon, sürme), maroquin (Morocco’dan, maroken, sahtiyan) gibi pek çok teknik kelime de Avrupa’nın İslâm bilimi ve teknolojisini benimsediğini kanıtlamaktadır
1200'lerde islam bilginleri'nin çalışmalarından etkilenmiş ibn-i heyzem, el razi, ibn_i sina ve ibn_i rüşd'ün yapıtlarını inceleyip yorumlamıştır,bu bilimadamlarının görüşlerini yaymaya çalıştığı gerekçesiyle hapse atılmış ve yaşamının son 17 yılını geçirdiği hapishanede ölmüştür.(Roger Bacon)
en özgün olanları Arapça ile yazılmıştır. Arapça, (VIII.) yüzyılın ikinci yarısından (XI.) yüzyılın sonuna kadar iyi tahsil görmek isteyen herkesin bilmek zorunda olduğu bilim diliydi.
Bu yüzyıllarda yaşamış Câbir b. Hayyân, Ya‘kūb b. İshak el-Kindî, Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî, Fergānî, Ebû Bekir er-Râzî, İbn Sînâ, Bîrûnî, Ebü’l-Hasan İbn Yûnus, İbnü’l-Heysem, Ömer Hayyâm gibi müslüman bilim adamlarının Batı’da eşdeğerleri bulunmamaktaydı.
Müslüman ilim adamları bilimdeki deneysel metodun da öncüsü olmuşlardır.
Öteden beri Roger Bacon’a nisbet edilen deneysel metodu kurma şerefinin aslında müslüman bilginlere ait olduğu, teori ve deneyin metodolojik bütünlüğü konusunda Bacon ve Leonardo da Vinci gibi bilim adamlarının müslümanlardan ciddi biçimde etkilendiği Batılı araştırmacılarca ortaya konmuştur
Arapça’dan Avrupa dillerine girmiş arsenal (dârü’s-sınâa: tersane), admiral (emîrü’r-rahl: amiral), arsenik (ez-zırnîk: arsenik), alembic (el-inbîk: inbik), alcohol (el-kuhl: antimon, sürme), maroquin (Morocco’dan, maroken, sahtiyan) gibi pek çok teknik kelime de Avrupa’nın İslâm bilimi ve teknolojisini benimsediğini kanıtlamaktadır
1200'lerde islam bilginleri'nin çalışmalarından etkilenmiş ibn-i heyzem, el razi, ibn_i sina ve ibn_i rüşd'ün yapıtlarını inceleyip yorumlamıştır,bu bilimadamlarının görüşlerini yaymaya çalıştığı gerekçesiyle hapse atılmış ve yaşamının son 17 yılını geçirdiği hapishanede ölmüştür.(Roger Bacon)
Avrupa'nın bilgi edinmesi kaçınılmazdı.
O sırada bilgi yalnızca müslümanlarda ve
onların medreselerindeydi.
Avrupa öğrenim görmek üzere kendi çocuklarını Endülüs,Kuzey Afrika,Sicilya ve diğer ilim merkezlerindeki medreselere göndermeye başladı,bu öğrenciler tıbbı,geometriyi,aritmetiği,
astronomiyi,kimyayı,fiziği müslüman öğretmenlerden öğrendiler.
O sırada bilgi yalnızca müslümanlarda ve
onların medreselerindeydi.
Avrupa öğrenim görmek üzere kendi çocuklarını Endülüs,Kuzey Afrika,Sicilya ve diğer ilim merkezlerindeki medreselere göndermeye başladı,bu öğrenciler tıbbı,geometriyi,aritmetiği,
astronomiyi,kimyayı,fiziği müslüman öğretmenlerden öğrendiler.
12 Ağustos 2017 Cumartesi
11 Ağustos 2017 Cuma
Ya âlim ol,
ya öğrenci ol,
ya dinleyici ol
veya bunları seven ol.
Beşinci olma helak olursun.
Hz Muhammed sav
Semnun: "Bir âlim için, aranıp bulunmadığı ve soruldukta: "Emirin yanındadır." denmesi ne çirkin bir seydir. Zirâ ben hocalarımdan söyle isittim: "Dünyalığı seven âlimi gördüğünüz zaman, onu dininiz adına ithâm edin." Bunu bizzât, kendim denedim. Daima arzularına muhâlefet ve kendilerine karşı geldiğim hâlde yanlarına girip çıktıktan sonra, kendimde onlara karşı bir temâyül hissettim." demişti, Ubâde b. es-Sâmit (r.a.) "Alimlerin, âmirleri sevmesi nifâk, zenginleri sevmesi ise riyâdır." dedi. Ebü Zer (r.a.): "Zâlim bir kavmin karaltısını çoğaltan (yâni zâlimler arasına karışan) kimse onlardandır." buyurdu. İbn Mesud(r.a.): "Bâzı kimseler, sultanlar huzüruna dinli olarak girer, dInsiz olarak çıkarlar." demişti, "Niye böyle oluyor?" diyenlere; "Çünkü o, sultanı memnün eder, Allah'ı gazâblandırır." seklinde cevap verdi. Ömer b. Abdülaztz bir kişiyi âmil tâyin etti. Sonra kendisine: "Bu adam, Haccâc devrinde de âmil idi." dediklerinde hemen adamı azletti. "Adam Ömer b. Abdülaziz'e: "Haccâc'ın emrinde çok az vazife gördüm." deyince, Ömer b. Abdülazız: "kötülük bakımından, onunla yarım gün sohbette bulunman da senin için kâfidir." dedi. Fudayl: "Kişi sultana ne kadar yakın olursa, Allah'tan o kadar uzaklaşır." demiştir. Said b. Müseyyeb, zeytinyağı alır, satan ve "Bu sâyede sultanlara muhtaç olmam." derdi. Muhammed b. Seleme de: "Pislik üzerinde sinek, melikler kapısındaki âlimlerden daha güzeldir." dedi.
ya öğrenci ol,
ya dinleyici ol
veya bunları seven ol.
Beşinci olma helak olursun.
Hz Muhammed sav
Semnun: "Bir âlim için, aranıp bulunmadığı ve soruldukta: "Emirin yanındadır." denmesi ne çirkin bir seydir. Zirâ ben hocalarımdan söyle isittim: "Dünyalığı seven âlimi gördüğünüz zaman, onu dininiz adına ithâm edin." Bunu bizzât, kendim denedim. Daima arzularına muhâlefet ve kendilerine karşı geldiğim hâlde yanlarına girip çıktıktan sonra, kendimde onlara karşı bir temâyül hissettim." demişti, Ubâde b. es-Sâmit (r.a.) "Alimlerin, âmirleri sevmesi nifâk, zenginleri sevmesi ise riyâdır." dedi. Ebü Zer (r.a.): "Zâlim bir kavmin karaltısını çoğaltan (yâni zâlimler arasına karışan) kimse onlardandır." buyurdu. İbn Mesud(r.a.): "Bâzı kimseler, sultanlar huzüruna dinli olarak girer, dInsiz olarak çıkarlar." demişti, "Niye böyle oluyor?" diyenlere; "Çünkü o, sultanı memnün eder, Allah'ı gazâblandırır." seklinde cevap verdi. Ömer b. Abdülaztz bir kişiyi âmil tâyin etti. Sonra kendisine: "Bu adam, Haccâc devrinde de âmil idi." dediklerinde hemen adamı azletti. "Adam Ömer b. Abdülaziz'e: "Haccâc'ın emrinde çok az vazife gördüm." deyince, Ömer b. Abdülazız: "kötülük bakımından, onunla yarım gün sohbette bulunman da senin için kâfidir." dedi. Fudayl: "Kişi sultana ne kadar yakın olursa, Allah'tan o kadar uzaklaşır." demiştir. Said b. Müseyyeb, zeytinyağı alır, satan ve "Bu sâyede sultanlara muhtaç olmam." derdi. Muhammed b. Seleme de: "Pislik üzerinde sinek, melikler kapısındaki âlimlerden daha güzeldir." dedi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)