11 Nisan 2016 Pazartesi






Allah Rasûlü, hayatı boyunca hep tatlı dilli,güler yüzlü olmuş;onu gören bir daha görmek,
dinleyen tekrar dinlemek istemiştir.O’ nun konuşması kimseye bıkkınlık vermezdi.
Hiçbir konuda kimseyle münakaşa etmez, kimseye lânet etmez, beddua etmezdi. Kaba ve sert konuşmayı asla sevmezdi.
Allah Rasûlü kimseye kızmaz ve bağırıp çağırmazdı. Hiç bir şey O’ nu öfkelendirmez, sinirlendirmezdi.
Konuşunca tane tane konuşur, bazı sözlerinin de anlaşılması için üç defa tekrar ederdi. İhtiyaç yoksa lüzumsuz yere konuşmazdı. Az sözle çok şey ifade ederdi.
Konuşmaya Allah’ ın adını anarak başlar ve gene Allah’ ın adını anarak bitirirdi.
Konuşurken birilerinin yüzüne konuşmaz, kimsenin hatasını yüzüne vurmazdı. Başkalarının ardından konuşup gıybetini etmezdi. Yanında gıybet edilecek olursa mani olur, gıybeti edileni müdafa ederdi.
Allah’ ın elçisi kendiliğinden konuşmazdı. Cenab-ı Allah O’ nun için şöyle buyurur:
- “Battığı zaman yıldıza and olsun ki, arkadaşınız Muhammed, sapmadı ve bâtıla inanmadı; O arzusuna göre de konuşmaz. O’ nun bildirdikleri vahyedilenden başkası değildir.”   (Necm: 1-4)
Allah Rasûlü, asla yapmadığını söylememiştir. Her söylediğini de yapmıştır. Söz verdiği zaman mutlaka sözünde durmuştur.
Allah Rasûlü, sözü ağzında gevelemezdi, lügat parçalamazdı. Tatlı ve yumuşak konuşur. Kimseye sen şöyle yapıyorsun demez, “Bazılarınız şöyle yapıyor” der, umuma konuşurdu.
Allah Rasûlü’ nün susması, konuşmasından daha çok sürerdi. Anlamsız söz söylemezdi. Ne fazla ne de eksik konuşurdu.
O’ nu gören: “Bu yüz yalan söylemez” demekten kendini alamazdı.
Bizans imparatoru Ebu Süfyan’ a:
- Muhammed’ in hiç sözünde durmadığı oldu mu? diye sormuş, Ebu Süfyan:
- “Hayır! O, verdiği her sözü tuttu” cevabını vermiştir.
Peygamber (as) “Emin=güvenilir” lakabını peygamberlikten önce almıştır.
Ebu Celil bile O’ nun için: “O, vallahi hiç yalan söylemedi” demek zorunda kalmıştır.
Miraç olayında Hz. Ebu Bekir (ra) a:
- Muhammed gök yüzüne çıktığını söylüyor ne diyorsun? denilince:
- “O ne diyorsa doğrudur.”cevabını vermiştir.









Mekke’nin fethi sonrasında huzuruna gelen bir adamcağız,
Allah Rasûlü’nün maddî ve mânevî heybetinden dehşete kapılıp titremeye başlamıştı.
Onun bu hâlini gören Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem,
yumuşak ve tatlı bir lisanla şöyle buyurdu:

Sâkin ol,sıkılma! Ben bir hükümdar değilim.
Ben Kureyş kabîlesinden,kurutulmuş et yiyen bir kadının yetimiyim!

Kız kardeşim Esma,Resûlullahın yanına geldi.Üstünde ince elbise vardı.
Resûlullah (sav) baldızına bakmadı.Mübârek yüzünü çevirdi ve
“Yâ Esma! Bir kadın,namaz kılacak yaşa geldiği zaman,onun yüzünden ve iki ellerinden
başka yerlerini erkeklere göstermemesi lâzımdır” buyurdu.
Hz Aişe ra



Fâsık bir kimse övüldüğü zaman Allah Teâlâ öfkelenir.
Hz Muhammed
Sallallahu Aleyhi Vesellem
Hasan Basrî şöyle demiştir:
Kim uzun yaşaması için zâlime dua ederse,o kimse Allah'a,
yaratmış olduğu arzda isyan etmeyi sevmiş olur!

Hz.Ömer,bir kişiyi öven birini dinledi ve
'Sen onunla yolculuğa çıktın mı?' diye sordu.Öven 'Hayır!' dedi.
Hz Ömer 'Sen onunla alışveriş ettin mi?' dedi.Öven 'Hayır!' dedi.
Hz Ömer 'Sen onun komşusu musun? Sabah ve akşamını biliyor musun?' dedi.Öven 'Hayır!' dedi.
Hz Ömer 'Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki sen o adamı tanımıyorsun' dedi.

Mal ve mertebe(rütbe) sevgisi,
kalpte münafıklık yeşertir.
Hz Muhammed
Sallallahu Aleyhi Vesellem
Çünkü mal ve mertebe sevgisi, insanları emirlere,onları gözetmeye,
onlara karşı riyakarlık ve dalkavukluk yapmaya muhtaç eder!


Süleyman b Abdulmelik oturuyordu.Zeherî de yanındaydı.
Bu esnada bir kişi geldi.Süleyman ona
'Kulağıma geldiğine göre sen benim aleyhimde şöyle demişsin' dedi.
Kişi 'Ben ne aleyhinde konuştum,ne de birşey söyledim' dedi.
Süleyman 'Ama bana bu haberi söyleyen kimse sâdık ve doğru bir kimsedir' dedi.
Zeherî 'Koğucu, doğru ve sadık olamaz!' dedi.
Süleyman 'Doğru söyledin!' dedi ve adama 'Haydi selâmetle git' dedi.