2 Haziran 2016 Perşembe

Rebabname Sultan Veled

555 Ateşle suyun bir kapta birleştiğini hiç gördün mü?
Ateş de o, su da odur. Ne kadar garip değil mi? Cenab-ı Hakk’ın ilginç sanatının
sonu olur mu?
Şarap, içindeki ateşle diridir. Asıl istenen dost dirisi o takımdır. Aşk şarabı
taliplerin mürekkebidir, aşk sırrı saliklerin hemdemidir. Bâde (şarap) ölç,
bâd (rüzgar) ölçme! (Yani hevânın rüzgarına kapılma!) Biri neşe, biri kederdir.
560 Şarap, içindeki gamı kederi siler süpürür; ruhun neşesini artırır. Dünyadaki
bâdeyi hevâ bil!
Bağdan bostandan hoş koku getirdiği gibi, fena koku da getirir. Ahmakların
içindeki şarabın hal ve şanı budur ki:
Ondan kötülük, tatsızlık, dert ve gam doğar. Akıllının şarabından faydalar
meydana gelir. Akıllı, şaraptan lezzetli meyveler, türlü türlü güller, nesrinler
verir.
565 Öyle ki onları güz mevsimi soldurup bozamaz, onun meyveleri de, çiçekleri
de kalıcıdır. Fakat cahilin içindeki şarap böyle değildir. Ondan meydana
gelen her şey kendi gibi pistir, kirlidir. Nasıl ki, Cenab-ı Mevlana Efendimiz
Mesnevi’sinde buyurmuştur, dikkatle dinle! Bâde herkeste aynı tesiri göstermez.
Edebsizi daha ziyade edebsiz eder.
Badeyi içen akıllıysa, daha akıllı; kötü huyluysa daha kötü huylu olur.
570 Fakat insanların çoğu fena ve ayarsız olduğundan şarabı çoğunluk için haram
kılmışlardır. Çünkü hüküm, galibe göredir. Çünkü fena insanlar daha
çoktur, böylelikle yol kesicilerin ellerinden silahlarını almış oluyorlar
Bu beyitleri kendi beyitlerime uyarladım ki şarabın yasaklanmış ve kötü olduğu
bilinsin!
Şeriatte şarab, kayıtsız şartsız haramdır. Gerek seçkin, gerek halk herkese...
“Bazıları hakkında helaldir” diyenlere kulak verme! Onların tuttukları yol,
azgınlık ve şaşkınlıktır.
Aşıkların şarabı aşktır; üzüm şarabı fasıkların gıdasıdır. Aşk, manevi meyve- 575
lerin özüdür; bade, yolundan sapmış bir nimetin (üzümün) öz suyudur. Aşk,
ruhun şarabı (neşesi)’dır. Üzüm şarabı cisme, cismanilere aittir.
Aşk şarabı ile mest olanlar, Allah’tan başka her şeyden kaçarlar. Hakk’ı talep
yolunda durup dinlenmezler, dertlerini Hak’tan başkasına açmazlar.
Âlemde ondan gayrı mevcut görmezler. Ruhları elsiz ve ayaksız olduğu hal- 580
de daimi secdededir. O Kabe’ye gider fakat orası onun yeri değildir. İltica
edecekleri kıble ancak Cenab-ı Hak’tır. Yokluk cihanında seyrederler. Bir can
verirlerse binini alırlar. Bir taneden bir harman kaldırırlar, bir taneden yüz
batman kazanırlar. Onları sakın bu mahluklardan sanma, onlardan mesela
küfür bile baş gösterse onu en kutlu iman bil.
Çünkü onlar daima canıgönülden Hak talipleridir Hakk’ın elinde çevgene 585
tâbi topa benzerler.
(SAYFA 27) Onların her hal ve hareketlerini Hak’tan bil, kendilerinden değil. Böyle
hal ve hareketlere iyilik kötülük sığar mı?
Aşk-ı İlahi, bir seldir. Onu (âşıkı), suyun saman çöpünü götürdüğü gibi farkında
olmadan götürür. Saman çöpünün gidişini kendinden bilme! Sudan
bil. Çünkü o çöp gittiği yoldan, varacağı menzilden haberdar değildir.
Bu gidişte Hak’tan başkasını görme! Eğeri ve eğer takımlarını yürüten attır.
Hak yolunda, fani olanın canı Hak’tan bekaya erer ve canı Hakk’a kavuşur. 590
31
Sultan Veled
545 Kendini bir testi su farzet! Fakat ırmağa testisiz gel, karış ki, kendini buldu-
ğunu açıkça göresin, can arışını (çözgü) gönül argacından (atkı) anlayasın.
Bu ve benzeri yüzlerce özellik, senin özelliklerindir, senin saf denizinden bir
damladır. Bundan sonra kendi özelliklerini dinle, kendi saf suyundan iç ve
içir!
Nasihatlerimi canıgönülden dinle ki rengi, kokusu olmayan bir makama eresin,
550 Bizim öğütlerimiz ayaklardaki bağları çözer. Ne mutlu ona ki bizim öğüdü-
müzü dinleye ve sözlerimize kulak vere. O kimse, ateş hararetine muhtaç olmaksızın
kaynar, onun ateşi canının içinde gizlidir. İnsan ile cinin cisimlerindeki
ruhun gizli olduğu gibi, şarap ateşsiz kaynayarak saf lâl gibi parlamıyor
mu?
Eğer şarabın içinde ateş saklı olmasaydı, köpük içinde kaynayabilir miydi?
(SAYFA 26)
555 Ateşle suyun bir kapta birleştiğini hiç gördün mü?
Ateş de o, su da odur. Ne kadar garip değil mi? Cenab-ı Hakk’ın ilginç sanatının
sonu olur mu?
Şarap, içindeki ateşle diridir. Asıl istenen dost dirisi o takımdır. Aşk şarabı
taliplerin mürekkebidir, aşk sırrı saliklerin hemdemidir. Bâde (şarap) ölç,
bâd (rüzgar) ölçme! (Yani hevânın rüzgarına kapılma!) Biri neşe, biri kederdir.
560 Şarap, içindeki gamı kederi siler süpürür; ruhun neşesini artırır. Dünyadaki
bâdeyi hevâ bil!
Bağdan bostandan hoş koku getirdiği gibi, fena koku da getirir. Ahmakların
içindeki şarabın hal ve şanı budur ki:
Ondan kötülük, tatsızlık, dert ve gam doğar. Akıllının şarabından faydalar
meydana gelir. Akıllı, şaraptan lezzetli meyveler, türlü türlü güller, nesrinler
verir.
565 Öyle ki onları güz mevsimi soldurup bozamaz, onun meyveleri de, çiçekleri
de kalıcıdır. Fakat cahilin içindeki şarap böyle değildir. Ondan meydana
gelen her şey kendi gibi pistir, kirlidir. Nasıl ki, Cenab-ı Mevlana Efendimiz
Mesnevi’sinde buyurmuştur, dikkatle dinle! Bâde herkeste aynı tesiri göstermez.
Edebsizi daha ziyade edebsiz eder.
Badeyi içen akıllıysa, daha akıllı; kötü huyluysa daha kötü huylu olur.
570 Fakat insanların çoğu fena ve ayarsız olduğundan şarabı çoğunluk için haram
kılmışlardır. Çünkü hüküm, galibe göredir. Çünkü fena insanlar daha
çoktur, böylelikle yol kesicilerin ellerinden silahlarını almış oluyorlar
Bu beyitleri kendi beyitlerime uyarladım ki şarabın yasaklanmış ve kötü olduğu
bilinsin!
Şeriatte şarab, kayıtsız şartsız haramdır. Gerek seçkin, gerek halk herkese...
“Bazıları hakkında helaldir” diyenlere kulak verme! Onların tuttukları yol,
azgınlık ve şaşkınlıktır.
Aşıkların şarabı aşktır; üzüm şarabı fasıkların gıdasıdır. Aşk, manevi meyve- 575
lerin özüdür; bade, yolundan sapmış bir nimetin (üzümün) öz suyudur. Aşk,
ruhun şarabı (neşesi)’dır. Üzüm şarabı cisme, cismanilere aittir.
Aşk şarabı ile mest olanlar, Allah’tan başka her şeyden kaçarlar. Hakk’ı talep
yolunda durup dinlenmezler, dertlerini Hak’tan başkasına açmazlar.
Âlemde ondan gayrı mevcut görmezler. Ruhları elsiz ve ayaksız olduğu hal- 580
de daimi secdededir. O Kabe’ye gider fakat orası onun yeri değildir. İltica
edecekleri kıble ancak Cenab-ı Hak’tır. Yokluk cihanında seyrederler. Bir can
verirlerse binini alırlar. Bir taneden bir harman kaldırırlar, bir taneden yüz
batman kazanırlar. Onları sakın bu mahluklardan sanma, onlardan mesela
küfür bile baş gösterse onu en kutlu iman bil.
Çünkü onlar daima canıgönülden Hak talipleridir Hakk’ın elinde çevgene 585
tâbi topa benzerler.
(SAYFA 27) Onların her hal ve hareketlerini Hak’tan bil, kendilerinden değil. Böyle
hal ve hareketlere iyilik kötülük sığar mı?
Aşk-ı İlahi, bir seldir. Onu (âşıkı), suyun saman çöpünü götürdüğü gibi farkında
olmadan götürür. Saman çöpünün gidişini kendinden bilme! Sudan
bil. Çünkü o çöp gittiği yoldan, varacağı menzilden haberdar değildir.
Bu gidişte Hak’tan başkasını görme! Eğeri ve eğer takımlarını yürüten attır.
Hak yolunda, fani olanın canı Hak’tan bekaya erer ve canı Hakk’a kavuşur. 590
32
Rebabnâme
MAKALE 11
Bu makalede şu beyan olunacaktır:
Bu dünya bazı insanlara göre yol göstericidir, bazılarına göre de yol kesicidir.
O kimse ki bütün yaratılmışları Hak’tan bilir ve Hak’tan görür, ona her nefeste
yaratma sanatının seyrinden yakınlık, kavuşma ve kesin bilgi kazandı-
rılır. Âlemi temaşa onun hakkında nimettir, rehberdir. Nasıl ki Bayezit Hazretleri
buyurmuştur:
“Mâ raeytu şey’en illâ ve raeytullâhe fîhi” (Hiçbir şey görmedim ki, onda
Allah’ın sanatını seyretmeyeyim.)
O bir kimse ki sanatı Hak’tan bilmez, ona göre dünya uzaklık, habersizlik
ve perdedir.
Eseri bu şekilde gördükçe sanatkardan uzaklaşır.
Mesela, biri damdan bir taş atsa, akıllı olan kimse taşı atanı görmek için
yukarı bakar. Fakat köpek başını yere eğerek taşı atanı düşünmeksizin, hiddetle,
düşünmeden, birden bire atılan taşı kırmaya, dişleriyle ezmeye uğra-
şır.
Bu dünya ona Hakk’ı gösterir, Hakk’ı daima açıkça görür ve şahit olur. Bah-
çelerde, asmalarda, ağaçlarda, cinde, peride, insan nefsinde, özetle her şeyde.
Âlim olan bu cihandan Hakk’ı görür. Her nefeste sanattan sanatçıya ula-
şır.
Kainatın bütün zerreleri ona rehberlik eder, ona her duvarda bir kapı açılır.
595 O, Sani-i Huda’yı seyretmek sebebiyle uyanır, ırmak gibi vuslat bağında akmaya
başlar. Damdan yere güzel bir elma düşse, aklı olan yüzünü damdan
tarafa çevirir, elmayı atan kimdir diye, yoksa, gözü yerdeki elmaya takılıp
kalmaz.
Elma yerine taş düşse, hal gene böyledir. Fakat akıllıyla ahmak bu hususta
farklıdır. Köpek taşın geldiği yeri düşünmez, ancak o taşı ağzına alıp çiğnemek
iç güdüsüyle koşar.
600 Başını yere eğer, taştan tarafa seğirtir, her defasında koşarak onu dişleriyle
kemirir. Köpek gözlerini yalnız taşa diker ve ona saldırır. Fakat âlim ve akıllı
olan o değersiz taşa bakar mı? O taşı atanı arar, taşın atılışını ondan bilir ve
hikmetini ondan sorar.
(SAYFA 28) Düşmanlığını ona yöneltir. Çünkü bunu yapan odur, başkası değil.
605 Elma rahatı, taş mihneti temsil eder ki her ikisi de aralıksız mahlukata isabet
etmektedir. Saf ve temiz ruhlu insan bunların hepsini Allah’tan bilir, şundan
bundan bilmez. Hiç bir kimse suçu alete bağlayamaz; kastı, vurandan bilir
ve onu değerlendirir. İntikam alacaksa vurandan alır, alete düşmanlık etmek
aklından bile geçmez.
Dam gaybı, elma dünyayı temsil ediyor. Dünya yokluktan varlığa şunun için
gelmiştir ki:
Düşünebilenlerin canı Allah’a kavuşmaktan uzak kalmasın, görünmeyen- 610
den (Hak’tan) haberdar olsunlar. Cenab-ı Hak âlemi yoktan var etti, yerde
gökte yüz binlerce eser vücuda getirdi. Yerde gökte vücuda getirdiği gönül
alan ve gönlü ferahlatan eserlerin sınırı ve bitimi yoktur. Bunlar şu hikmetten
dolayı ortaya çıkarılmışlardır ki halk sanattan sanatçıya ulaşabilsin, candan
geçerek canana ersin. Bu cisimler âleminde bulundukça canıgönülden
ona kulluk eylesinler.
Onun eşi benzeri olmayan yaratışını aczle seyretsinler de yüzlerini yere sü- 615
rerek ulular ulusu sanatkarın kulluğuna koşsunlar.
Evrenlerin yaratıcısı yalnız onu bilsinler, daima ve ancak onun namını zikretsinler.
Emirlerini kulaklarının derin köşelerinde saklasınlar, korkuları, ümitleri
yalnız ondan olsun. Cihana akıl gözüyle baksınlar da akıldan, nakilden
geçerek o huzura yönelsinler. Âleme göz attıkları zaman derhal Huda’dan
haberdar olsunlar.
Dünya onlara sevgilinin yüzünü getirsin ve kavuşma olsun, bütün gece, bü- 620
tün gündüz onda hayran olsunlar. Amma onlar ki cehennem köpekleridir,
onların gözü, kuşlar gibi daima dünya tuzağının tanelerindedir. Bundan dolayı
başları yerde, ayakları bağda olarak Huda’dan mahcupturlar. Uyanıklık
bunlar için uyku olmuştur, açık kapılar onlara kapalı görünmüştür.
Açıkça davet onlar için ebediyetten kovuluş olmuş, bunca merhemler varken
yürekleri yaralı kalmıştır.
Balıklar sudan hayat bulur, karada yaşayanlar için su, bazen ölüm ve ızdıra- 625
bı getirir. Allah adamlarının ebediliğine sebep olan buluşma, dünya adamları
için rezillik olur. Birisi için hayat sebebi olan şey, bir diğeri için ölüm sebebi
olur. Vasıllar için elden çıkan mal, dünya adamları için hicaptır. Mal kamillere
zarar vermez, geçim vasıtası olur.
Dünya, görmeyi bilenlere nasıl perde olabilir ki? Onların yüz açık kapısı var- 630
dır. Bir mal ki onu Hak için kazanmış bulunuyorsun, böyle mal hakkında
Nebi-i Zişan Efendimiz “Ni’me’l-mâlu’s-sâlih li’r-raculi’s–sâlih”13 buyurmuştur.
Dünya isteklilerinin sıkıntısını arttıran mal, vasıllar için, dinlenmeye sebep
olur. Harareti artan hastanın, yiyip içmekten hastalığı fazlalaşır. Fakat yemek
içmek sağlıklı vücuda sahip olanların kuvvetini artırır. (SAYFA 29)
Zehir kamiller için şekerdir, şeker yetersizler için zehirdir. Hak yolunu tut- 635
muş, bilgisizlik ve karanlık perdesini yırtmış aşık isterse dünyanın pisliği içine
dalsa bile, bulaşmaz, tertemiz çıkar. Pis şeylerden derya kirlenir mi?
Sen ki vücutta havuz kadarsın, pislikten sakın ve süratle kaç! O malı su yoluna
sarf et. Emellerine uygun gayrete hazır ol!
13 “Salih bir adam için salih bir mal ne güzeldir.”
33
Sultan Veled
MAKALE 11
Bu makalede şu beyan olunacaktır:
Bu dünya bazı insanlara göre yol göstericidir, bazılarına göre de yol kesicidir.
O kimse ki bütün yaratılmışları Hak’tan bilir ve Hak’tan görür, ona her nefeste
yaratma sanatının seyrinden yakınlık, kavuşma ve kesin bilgi kazandı-
rılır. Âlemi temaşa onun hakkında nimettir, rehberdir. Nasıl ki Bayezit Hazretleri
buyurmuştur:
“Mâ raeytu şey’en illâ ve raeytullâhe fîhi” (Hiçbir şey görmedim ki, onda
Allah’ın sanatını seyretmeyeyim.)
O bir kimse ki sanatı Hak’tan bilmez, ona göre dünya uzaklık, habersizlik
ve perdedir.
Eseri bu şekilde gördükçe sanatkardan uzaklaşır.
Mesela, biri damdan bir taş atsa, akıllı olan kimse taşı atanı görmek için
yukarı bakar. Fakat köpek başını yere eğerek taşı atanı düşünmeksizin, hiddetle,
düşünmeden, birden bire atılan taşı kırmaya, dişleriyle ezmeye uğra-
şır.
Bu dünya ona Hakk’ı gösterir, Hakk’ı daima açıkça görür ve şahit olur. Bah-
çelerde, asmalarda, ağaçlarda, cinde, peride, insan nefsinde, özetle her şeyde.
Âlim olan bu cihandan Hakk’ı görür. Her nefeste sanattan sanatçıya ula-
şır.
Kainatın bütün zerreleri ona rehberlik eder, ona her duvarda bir kapı açılır.
595 O, Sani-i Huda’yı seyretmek sebebiyle uyanır, ırmak gibi vuslat bağında akmaya
başlar. Damdan yere güzel bir elma düşse, aklı olan yüzünü damdan
tarafa çevirir, elmayı atan kimdir diye, yoksa, gözü yerdeki elmaya takılıp
kalmaz.
Elma yerine taş düşse, hal gene böyledir. Fakat akıllıyla ahmak bu hususta
farklıdır. Köpek taşın geldiği yeri düşünmez, ancak o taşı ağzına alıp çiğnemek
iç güdüsüyle koşar.
600 Başını yere eğer, taştan tarafa seğirtir, her defasında koşarak onu dişleriyle
kemirir. Köpek gözlerini yalnız taşa diker ve ona saldırır. Fakat âlim ve akıllı
olan o değersiz taşa bakar mı? O taşı atanı arar, taşın atılışını ondan bilir ve
hikmetini ondan sorar.
(SAYFA 28) Düşmanlığını ona yöneltir. Çünkü bunu yapan odur, başkası değil.
605 Elma rahatı, taş mihneti temsil eder ki her ikisi de aralıksız mahlukata isabet
etmektedir. Saf ve temiz ruhlu insan bunların hepsini Allah’tan bilir, şundan
bundan bilmez. Hiç bir kimse suçu alete bağlayamaz; kastı, vurandan bilir
ve onu değerlendirir. İntikam alacaksa vurandan alır, alete düşmanlık etmek
aklından bile geçmez.
Dam gaybı, elma dünyayı temsil ediyor. Dünya yokluktan varlığa şunun için
gelmiştir ki:
Düşünebilenlerin canı Allah’a kavuşmaktan uzak kalmasın, görünmeyen- 610
den (Hak’tan) haberdar olsunlar. Cenab-ı Hak âlemi yoktan var etti, yerde
gökte yüz binlerce eser vücuda getirdi. Yerde gökte vücuda getirdiği gönül
alan ve gönlü ferahlatan eserlerin sınırı ve bitimi yoktur. Bunlar şu hikmetten
dolayı ortaya çıkarılmışlardır ki halk sanattan sanatçıya ulaşabilsin, candan
geçerek canana ersin. Bu cisimler âleminde bulundukça canıgönülden
ona kulluk eylesinler.
Onun eşi benzeri olmayan yaratışını aczle seyretsinler de yüzlerini yere sü- 615
rerek ulular ulusu sanatkarın kulluğuna koşsunlar.
Evrenlerin yaratıcısı yalnız onu bilsinler, daima ve ancak onun namını zikretsinler.
Emirlerini kulaklarının derin köşelerinde saklasınlar, korkuları, ümitleri
yalnız ondan olsun. Cihana akıl gözüyle baksınlar da akıldan, nakilden
geçerek o huzura yönelsinler. Âleme göz attıkları zaman derhal Huda’dan
haberdar olsunlar.
Dünya onlara sevgilinin yüzünü getirsin ve kavuşma olsun, bütün gece, bü- 620
tün gündüz onda hayran olsunlar. Amma onlar ki cehennem köpekleridir,
onların gözü, kuşlar gibi daima dünya tuzağının tanelerindedir. Bundan dolayı
başları yerde, ayakları bağda olarak Huda’dan mahcupturlar. Uyanıklık
bunlar için uyku olmuştur, açık kapılar onlara kapalı görünmüştür.
Açıkça davet onlar için ebediyetten kovuluş olmuş, bunca merhemler varken
yürekleri yaralı kalmıştır.
Balıklar sudan hayat bulur, karada yaşayanlar için su, bazen ölüm ve ızdıra- 625
bı getirir. Allah adamlarının ebediliğine sebep olan buluşma, dünya adamları
için rezillik olur. Birisi için hayat sebebi olan şey, bir diğeri için ölüm sebebi
olur. Vasıllar için elden çıkan mal, dünya adamları için hicaptır. Mal kamillere
zarar vermez, geçim vasıtası olur.
Dünya, görmeyi bilenlere nasıl perde olabilir ki? Onların yüz açık kapısı var- 630
dır. Bir mal ki onu Hak için kazanmış bulunuyorsun, böyle mal hakkında
Nebi-i Zişan Efendimiz “Ni’me’l-mâlu’s-sâlih li’r-raculi’s–sâlih”13 buyurmuştur.
Dünya isteklilerinin sıkıntısını arttıran mal, vasıllar için, dinlenmeye sebep
olur. Harareti artan hastanın, yiyip içmekten hastalığı fazlalaşır. Fakat yemek
içmek sağlıklı vücuda sahip olanların kuvvetini artırır. (SAYFA 29)
Zehir kamiller için şekerdir, şeker yetersizler için zehirdir. Hak yolunu tut- 635
muş, bilgisizlik ve karanlık perdesini yırtmış aşık isterse dünyanın pisliği içine
dalsa bile, bulaşmaz, tertemiz çıkar. Pis şeylerden derya kirlenir mi?
Sen ki vücutta havuz kadarsın, pislikten sakın ve süratle kaç! O malı su yoluna
sarf et. Emellerine uygun gayrete hazır ol!
13 “Salih bir adam için salih bir mal ne güzeldir.”
34
Rebabnâme
MAKALE 12
Bu makale şunu beyan edecektir:
Bu âlem, her şeyi Allah’tan bilenler için hidayet ve vuslat vesilesi, Hak’tan
bilmeyenler için dalalet ve ayrılık sebebidir. Nil suyu gibi Kıbtilerin ağzında
kan, Sebtilerin ağzında su olmuştu. Kuran-ı Kerim’de bazı kavimler hakkında
(yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ)14 buyrulur.
640 Dünyanın ziyneti, halk için ayrılığı getiren şeyler, seçkinler için yakınlık ve
kavuşma sebebidir. Bu cihan, gafiller üzerine çekilmiş bir perdedir. Fakat
akıllılar için böyle değil. Akıllılar, dünya vasıtasıyla her an o güzel yüze ererler.
Bu sözü can kulağıyla dinle!
Tâ ki uyanıklığın artsın da yeni yeni ve perdesiz vuslata kavuş! Hak Teala
Kitab-ı Mecid’inde buyurmadı mı ki: “Nil suyu Kıbtilere kan, Sebtilere su
olur.”
645 Bu fayda suya mahsus değil, ekmekte de, ette de vardır. Cisimlerde, bitkilerde,
hayatta, ölümde de vardır. Malzemede, ev eşyasında, erkekte, kadında
vardır. Belki bütün varlıklarda vardır. Gözün varsa aç da gör! Kuran-ı Kerim
delalet ediyor ki:
Birine zahmet, eziyet ve elem olan, diğeri için şifadır.
650 Dünya, birini yoldan çıkarır, diğerini visale erdirir. Engin yüksek, hayır şer,
elhasıl her şey herkese başka başka tesir eder. Bir dost ile bir düşman bakarsın
biri dünyadan faydalanmış deniz gibi dalgalanıyor, öteki bir testi su gibi
kalmış.
Biri boncuk gibi kıymetsiz ve biri mücevhere layık inci, biri zehir gibi acı,
öteki şeker gibi tatlı. Biri Şah-ı Resul gibi Nebi-i Zişan, diğeri Ebu Cehil gibi
baştan başa azgınlık.
655 Biri Mevlana gibi evliyaların sevgilisi, diğeri din düşmanı eşkıyalarla omuzdaş,
biri gönlün sahibi ve yâr, diğeri yılandan da beter yabancı.
(SAYFA 30) Sen Hakk’a âşık ol, cahiller gibi korkak olma, bu meydanda cesaretle
at sür! Hayasız, cüretkar ayyaşların huzurunda tilki gibi yaltaklanma! Arslan
gibi ileri atıl! Huda aşkında zevk ve sefana bak, ömrünü boşa geçirme, haydi!
Kendine gel!
660 Mert gibi mertler sırasına gir, tâ ki güneş gibi felek atına süvari olasın! Yârin
aşkında yabancıyı terk et, tâ ki canan tarafında olan güzel diyarı göresin. O,
canlara can katan sevinç diyarını ki, kapısının önünde cennet gibi kevserler
akar.
O diyarda ne duvar var, ne tavan. Orada her istediğini, derhal bulursun.
14 Bakara suresi 2/26 Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez.
İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak
bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir.
Onunla ancak fasıkları saptırır.
Böyle daha nice yüz bin lütuflar görürsün.
Hâkir bir diken de olsan gül olursun.
Onların himmeti seni diriltir, bu topraktan vücuda ihtiyacın kalmaz. Uyuz 665
kimselerle sohbet edersen, sen de uyuz olursun.
Kafirlerin sohbeti seni de dinsiz eder. Eğer gıdanı özden (içten) alırsan öz
olursun. Haydi, öyleyse iyilere katıl da sen de iyi ol! Hayırdan, şerden;
kârdan, zarardan hangisini istersen, onu bulursun! Ekmeğe talipsen ekmeksin,
cana talip isen cansın!
35
Sultan Veled
MAKALE 12
Bu makale şunu beyan edecektir:
Bu âlem, her şeyi Allah’tan bilenler için hidayet ve vuslat vesilesi, Hak’tan
bilmeyenler için dalalet ve ayrılık sebebidir. Nil suyu gibi Kıbtilerin ağzında
kan, Sebtilerin ağzında su olmuştu. Kuran-ı Kerim’de bazı kavimler hakkında
(yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ)14 buyrulur.
640 Dünyanın ziyneti, halk için ayrılığı getiren şeyler, seçkinler için yakınlık ve
kavuşma sebebidir. Bu cihan, gafiller üzerine çekilmiş bir perdedir. Fakat
akıllılar için böyle değil. Akıllılar, dünya vasıtasıyla her an o güzel yüze ererler.
Bu sözü can kulağıyla dinle!
Tâ ki uyanıklığın artsın da yeni yeni ve perdesiz vuslata kavuş! Hak Teala
Kitab-ı Mecid’inde buyurmadı mı ki: “Nil suyu Kıbtilere kan, Sebtilere su
olur.”
645 Bu fayda suya mahsus değil, ekmekte de, ette de vardır. Cisimlerde, bitkilerde,
hayatta, ölümde de vardır. Malzemede, ev eşyasında, erkekte, kadında
vardır. Belki bütün varlıklarda vardır. Gözün varsa aç da gör! Kuran-ı Kerim
delalet ediyor ki:
Birine zahmet, eziyet ve elem olan, diğeri için şifadır.
650 Dünya, birini yoldan çıkarır, diğerini visale erdirir. Engin yüksek, hayır şer,
elhasıl her şey herkese başka başka tesir eder. Bir dost ile bir düşman bakarsın
biri dünyadan faydalanmış deniz gibi dalgalanıyor, öteki bir testi su gibi
kalmış.
Biri boncuk gibi kıymetsiz ve biri mücevhere layık inci, biri zehir gibi acı,
öteki şeker gibi tatlı. Biri Şah-ı Resul gibi Nebi-i Zişan, diğeri Ebu Cehil gibi
baştan başa azgınlık.
655 Biri Mevlana gibi evliyaların sevgilisi, diğeri din düşmanı eşkıyalarla omuzdaş,
biri gönlün sahibi ve yâr, diğeri yılandan da beter yabancı.
(SAYFA 30) Sen Hakk’a âşık ol, cahiller gibi korkak olma, bu meydanda cesaretle
at sür! Hayasız, cüretkar ayyaşların huzurunda tilki gibi yaltaklanma! Arslan
gibi ileri atıl! Huda aşkında zevk ve sefana bak, ömrünü boşa geçirme, haydi!
Kendine gel!
660 Mert gibi mertler sırasına gir, tâ ki güneş gibi felek atına süvari olasın! Yârin
aşkında yabancıyı terk et, tâ ki canan tarafında olan güzel diyarı göresin. O,
canlara can katan sevinç diyarını ki, kapısının önünde cennet gibi kevserler
akar.
O diyarda ne duvar var, ne tavan. Orada her istediğini, derhal bulursun.
14 Bakara suresi 2/26 Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez.
İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak
bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir.
Onunla ancak fasıkları saptırır.
Böyle daha nice yüz bin lütuflar görürsün.
Hâkir bir diken de olsan gül olursun.
Onların himmeti seni diriltir, bu topraktan vücuda ihtiyacın kalmaz. Uyuz 665
kimselerle sohbet edersen, sen de uyuz olursun.
Kafirlerin sohbeti seni de dinsiz eder. Eğer gıdanı özden (içten) alırsan öz
olursun. Haydi, öyleyse iyilere katıl da sen de iyi ol! Hayırdan, şerden;
kârdan, zarardan hangisini istersen, onu bulursun! Ekmeğe talipsen ekmeksin,
cana talip isen cansın!
36
Rebabnâme
MAKALE 13
Bu makalede şu beyan olunacaktır:
Her neyi dost tutarsan taklitsiz, gayretsiz sen onun aynısın ve o cinstensin!
Çünkü cins, cinsi tarafına gitmeye çalışır. Bunun için Nebi-i Zişan Efendimiz
buyurmuşlardır ki: (Men ehabbe kavmen fehuve minhüm)
670 Dosdoğru sözlü efendimiz yöneltilen bir suale cevaben: “Bir kavmi seven
kimse onlardandır.” buyurmuştur. Sen her kimi candan seviyorsan, her hususta
onun aynısın. Eğer o, eşkıya ise sen de eşkıyasın, muttaki ise sen de
muttakisin! İdrakin varsa bundan anla ki, Hak Teala’ya aşık olan, nihayet
ebedi hayata sahip olur. O daha başka bir şey olur ki, söylesem mahvolursun
(havsalan almaz), onu gizlemek isterim.
675 Öyle kimseleri bu halktan hariç tut, huzurlarında can ver ki seni diriltsinler.
Ondan iyi kötü her ne görürsen yüz çevirme, elini tut, teslim ol! Hedef onu
bil! Ona doğru kaç. Altınını, gümüşünü tamamıyla dök saç! Yolunda feda
et onun sözünü, fiilini inkar etme, onu bırakıp da başkasının yanına gitme!
Çünkü o ne derse haktır. Fena şeyler onun yanına gelince iyi olur.
680 Bu yüksek makam ondan başkasında yoktur, iyiliklerin kaynağı ancak odur.
Velilerden başkası ihtiyaç miktarından fazla yerse haram olur. Eğer kalbi aydın
ise fazla yemekten kararır, canı nurlu ise nâri olur.
(SAYFA 31) Ona öğüt ver de çok yemekten sakınsın! Sonunda pişman olarak elini
ısırmasın. Ona de ki: Yemeği bırak, açlığı tercih et, rükuya, secdelere (itaate)
devam et!
685 Tâ ki riyâzat çeşmesinden türlü nimetler yiyesin, rızıksızlıktan bin çeşit rı-
zıklanasın.
Tâ ki gönlün nurlansın da güneş gibi parlasın. Zorda kalmadıkça bir şey
yeme! Kötü gıdadan isteme, Hak’tan iste! Ey oğul, kibri bırak, puta tapma,
Allaha tap!
MAKALE 14
Bu makale evvela şu hadis-i şerifi tefsir edecektir: “El-cu’u taâmullâhi yuhyî
bihî ebdâne’s-sıddîkîn” (Açlık, Allah’ın sıddıklarına ziyafetidir.) Onların vü-
cudlarını açlıkla diriltir. İkinci olarak, şu hadis-i şerif hakkında beyanda bulunulacaktır:
“Hutveten ve kad vasal”15 (Bu hadisi kitablarda bulamadım
onun için manasını izah edemedim.)16
Üçüncü olarak da şunu anlatacaktır ki: Evliyaya ne gelirse ona yardımcı
olur. Evliyadan başkasına perde olur, engel oluşturur. Nasıl ki bir muma
veya hafif bir ateşe rüzgar dokunsa derhal söner, fakat tutuşmuş bir ormana
isabet eden rüzgar, onu söndüremediği gibi daha şiddetle alevlenmesine
yardım eder. Yiyip içme de böyledir. Sıhhati bunda olanlara gıda ve kuvvet
olur, hasta olanları rahatsız eder.
Resul-ı Ekrem Efendimiz buyurmuşlar ki: “Cenab-ı Hak sadıklar için açlık
kaynağından yemek hazırlamıştır.
Onların canları, tenleri o yemekle gıdalanır. Fakat bu, evliya-yı kirama
mahsustur.
Öyleyse ey mürit, nimeti açlıkta ara! Tâ ki bu (uzun ve çetin) yolu kat edebi- 690
lesin. O taam (açlık taamı) sana her aşamada kuvvet verir. Sonunda kainatın
üstüne ayak basarsın. Ey salik! Huda’nın aşkiyle din padişahı olursun. Oraya
ayak basmakla, dünya ve ahiret muradına kavuşursun! “Hutvetâni kad
vasal”17 nakitin olur, çünkü Hak ile sıkıntısız anlaşmaların olur. İki adımın
biri dünya, biri ahirettir, ikisi de senin için saadet getirir.
Hak sarhoşu ol, şarap sarhoşu olma, çünkü o, içkilerin en hayırlısı, bu, ise en 695
şerlisidir. Bade, Hak’tan gelen can şarabıdır. Cesede gıda veren şarap değildir.
Dünya ehline haram olan her hangi bir şeyi, evliya-yı kiram yerse helal
bil!
Vasıllar için hiçbir şeyi haram bilme! Onlar hamlıktan kurtulmuş, tamam
pişmişlerdir. Kamillerin yediği, helalden başka bir şey olmaz. Çünkü onlarda
celal nuru dolaşır.
Yiyecek onlara ilim ve irfan olur. Vücutlarına giren her şey aşk olur. Ayakla- 700
rı doğru yolda metin adımlarla yürür.
Aşık olan mert, hiç bir şeyden eksilmez. (Onları mertebesinden düşürecek
bir günah yoktur.) Rüzgar, az ateşi söndürür, fakat çok ateşi söndüremez,
daha ziyade kışkırtır. Çıra rüzgara karşı koyamaz. Fakat tutuşmuş bir orman
bilakis rüzgardan kuvvetlenir.
(SAYFA 32) Yangın ormanı sardıktan sonra kasırga da olsa söndüremez bilakis
daha ziyade alevlenmesine hizmet eder.
Böyle büyük yangınlara rüzgar da yardımcı olur. Çeşmelerin ırmağa yardı- 705
15 Bir adım attı ve ulaştı.
16 Mütercim buraya bu notu düşmüş.
17 İki adım attı ve ulaştı
37
Sultan Veled
MAKALE 13
Bu makalede şu beyan olunacaktır:
Her neyi dost tutarsan taklitsiz, gayretsiz sen onun aynısın ve o cinstensin!
Çünkü cins, cinsi tarafına gitmeye çalışır. Bunun için Nebi-i Zişan Efendimiz
buyurmuşlardır ki: (Men ehabbe kavmen fehuve minhüm)
670 Dosdoğru sözlü efendimiz yöneltilen bir suale cevaben: “Bir kavmi seven
kimse onlardandır.” buyurmuştur. Sen her kimi candan seviyorsan, her hususta
onun aynısın. Eğer o, eşkıya ise sen de eşkıyasın, muttaki ise sen de
muttakisin! İdrakin varsa bundan anla ki, Hak Teala’ya aşık olan, nihayet
ebedi hayata sahip olur. O daha başka bir şey olur ki, söylesem mahvolursun
(havsalan almaz), onu gizlemek isterim.
675 Öyle kimseleri bu halktan hariç tut, huzurlarında can ver ki seni diriltsinler.
Ondan iyi kötü her ne görürsen yüz çevirme, elini tut, teslim ol! Hedef onu
bil! Ona doğru kaç. Altınını, gümüşünü tamamıyla dök saç! Yolunda feda
et onun sözünü, fiilini inkar etme, onu bırakıp da başkasının yanına gitme!
Çünkü o ne derse haktır. Fena şeyler onun yanına gelince iyi olur.
680 Bu yüksek makam ondan başkasında yoktur, iyiliklerin kaynağı ancak odur.
Velilerden başkası ihtiyaç miktarından fazla yerse haram olur. Eğer kalbi aydın
ise fazla yemekten kararır, canı nurlu ise nâri olur.
(SAYFA 31) Ona öğüt ver de çok yemekten sakınsın! Sonunda pişman olarak elini
ısırmasın. Ona de ki: Yemeği bırak, açlığı tercih et, rükuya, secdelere (itaate)
devam et!
685 Tâ ki riyâzat çeşmesinden türlü nimetler yiyesin, rızıksızlıktan bin çeşit rı-
zıklanasın.
Tâ ki gönlün nurlansın da güneş gibi parlasın. Zorda kalmadıkça bir şey
yeme! Kötü gıdadan isteme, Hak’tan iste! Ey oğul, kibri bırak, puta tapma,
Allaha tap!
MAKALE 14
Bu makale evvela şu hadis-i şerifi tefsir edecektir: “El-cu’u taâmullâhi yuhyî
bihî ebdâne’s-sıddîkîn” (Açlık, Allah’ın sıddıklarına ziyafetidir.) Onların vü-
cudlarını açlıkla diriltir. İkinci olarak, şu hadis-i şerif hakkında beyanda bulunulacaktır:
“Hutveten ve kad vasal”15 (Bu hadisi kitablarda bulamadım
onun için manasını izah edemedim.)16
Üçüncü olarak da şunu anlatacaktır ki: Evliyaya ne gelirse ona yardımcı
olur. Evliyadan başkasına perde olur, engel oluşturur. Nasıl ki bir muma
veya hafif bir ateşe rüzgar dokunsa derhal söner, fakat tutuşmuş bir ormana
isabet eden rüzgar, onu söndüremediği gibi daha şiddetle alevlenmesine
yardım eder. Yiyip içme de böyledir. Sıhhati bunda olanlara gıda ve kuvvet
olur, hasta olanları rahatsız eder.
Resul-ı Ekrem Efendimiz buyurmuşlar ki: “Cenab-ı Hak sadıklar için açlık
kaynağından yemek hazırlamıştır.
Onların canları, tenleri o yemekle gıdalanır. Fakat bu, evliya-yı kirama
mahsustur.
Öyleyse ey mürit, nimeti açlıkta ara! Tâ ki bu (uzun ve çetin) yolu kat edebi- 690
lesin. O taam (açlık taamı) sana her aşamada kuvvet verir. Sonunda kainatın
üstüne ayak basarsın. Ey salik! Huda’nın aşkiyle din padişahı olursun. Oraya
ayak basmakla, dünya ve ahiret muradına kavuşursun! “Hutvetâni kad
vasal”17 nakitin olur, çünkü Hak ile sıkıntısız anlaşmaların olur. İki adımın
biri dünya, biri ahirettir, ikisi de senin için saadet getirir.
Hak sarhoşu ol, şarap sarhoşu olma, çünkü o, içkilerin en hayırlısı, bu, ise en 695
şerlisidir. Bade, Hak’tan gelen can şarabıdır. Cesede gıda veren şarap değildir.
Dünya ehline haram olan her hangi bir şeyi, evliya-yı kiram yerse helal
bil!
Vasıllar için hiçbir şeyi haram bilme! Onlar hamlıktan kurtulmuş, tamam
pişmişlerdir. Kamillerin yediği, helalden başka bir şey olmaz. Çünkü onlarda
celal nuru dolaşır.
Yiyecek onlara ilim ve irfan olur. Vücutlarına giren her şey aşk olur. Ayakla- 700
rı doğru yolda metin adımlarla yürür.
Aşık olan mert, hiç bir şeyden eksilmez. (Onları mertebesinden düşürecek
bir günah yoktur.) Rüzgar, az ateşi söndürür, fakat çok ateşi söndüremez,
daha ziyade kışkırtır. Çıra rüzgara karşı koyamaz. Fakat tutuşmuş bir orman
bilakis rüzgardan kuvvetlenir.
(SAYFA 32) Yangın ormanı sardıktan sonra kasırga da olsa söndüremez bilakis
daha ziyade alevlenmesine hizmet eder.
Böyle büyük yangınlara rüzgar da yardımcı olur. Çeşmelerin ırmağa yardı- 705
15 Bir adım attı ve ulaştı.
16 Mütercim buraya bu notu düşmüş.
17 İki adım attı ve ulaştı
38
Rebabnâme
mı gibi. Zehir, gönül adamları yanında şeker olur. Milletin altınları iksir yanında
bakır olur. Ruhu ölmüş olan ondan (gönül erlerinden), ebedi hayata
erişir, akılsızlar derhal uslanır. Anadan doğma köre göz verir, kederlileri o
şarap ile neşelendirir.
Nasipsizlere nasip, dertlilere deva bahşeder.
710 Akla gelmeyen anlayışlar, hayale sığmadık lütuflar ihsan eder. Sen gönül ehlini
gene toprak ehli (cismani) bil ki sana ehlidillerden bir koku gelsin. Gö-
nül ehline hayırdan şerden bir zarar gelmez, denize dalsa etini ıslatmaz. Belki
denize at sürse toz kaldırır. Onun ruhu küfürden, imandan bu mertebelerden
daha yüksektir.
Ondan ne isterse hemen bulur.
715 Derya, leşten pis olur mu? Hiç leş yiyen Anka gördün mü? Anka, ezkaza leş
yese bile onun halini bilenler yanında dereceden düşer mi? O gene Kaf Dağı
üzerindeki Anka’dır. Saf derya bir hayırsızlık yüzünden bulanır mı?
Nasıl ki Mevlana Efendimiz, o büyük mükemmel ilim sahibi zat buyurmuş-
lardır: “Eğer veli zehir yerse bal olur fakat bir talip yerse budalalık eder.
720 Bir kamil toprak gönderse altın olur. Bir nakıs altın tutsa kül olur. Bir illetlinin
tuttuğu her şey de illetli olur fakat bir kamilin küfrü bir millet (bir din)
olur. Kamilin yanına gelen cehalet, ilim olur; nâkıstaki bilgi, cehalet sayılır.
Sende Nemrutluk var, sakın ateşe girme (yanarsın). Girmek istersen evvelâ
İbrahim ol!” Onları burada düzenledim ki halka bu mana açılsın.
725 Yağlı, tatlı yemekler hastayı öldürür. Çünkü yediği gibi hastalığı artar. Fakat
sıhhati, neşesi yerinde olan kimsenin böyle yemeklerden kuvveti artar,
hastalığı bertaraf olur. Birine zehir olan, diğerine şeker olur. Birine nur olan,
ötekine nâr olur. Birine, susuzlara tatlı su gibi lezzetli gelen şey, başka birine
asilere edilen azab kadar acı gelir. Dikenle gül bir sudan gıda alarak meydana
geliyor. Fakat ne birbirinin aynıdır, ne de aralarında benzerlik vardır.
730 Aynı sudan dikenin dikenliği artar, goncadan gül ortaya çıkar. Her ikisi de
aynı gıda ile beslendikleri halde ne olacaklarsa o olurlar. Artık say. Yaş, kuru,
iç, dış, yiyecek ve içecek ve bütün nimetler böyledir. Birinde küfür olan diğerinde
din oluyor. Eğer aklın varsa bu sırrı anla! Tâ ki bu anlayış seni şekilden
(zahiri benlikten) kurtarsın.
Allah adamı ne yapsa haktır. Onun küfrü de Allah’ın dinine dahildir. (SAYFA 33)
735 Onun kararıyla eğrilikler doğruluk elde eder, onun icadiyle küfürler iman
olur. Hisler bakıra benzer:
Onun aşkıyla altına dönüşür. Onun gözünde kıymetli bir kimya vardır ki,
baktığı kabuklar iç olur.
Onun kudretine ağır gelecek (gücünün yetmeyeceği) bir şey yok. Onun halinin
ayrıntısı açıklamaya sığmaz. Ey peder! Her ne dedimse ve her ne dersem
o cevher hazinesinden bir miktar bile olmaz.
Bunlar iki yüz (sayısız) harmandan bir arpa tanesi bile değildir.Yazık ki, o 740
din adamı da din gibi garip kaldı. Aşıkların dini Hakk’ın visali, kalpleri de
onun cemalidir. Onların dini bütün dinlerin sırrıdır. Onun yanında diğer
dinler ayna gibidirler. Onların küfrü halkın (avamın) dininden iyidir, o ipekli
taze elbise, bu eski püskü hırkadır. Onların küfrünü bilseydin ki nerede ve
nasıldır, anlardın ki onun yanında her din kıymetsizdir.
Büyüklerin ziyanı ve iflası, küçüklerin kârından, zenginliklerinden iyidir. 745
Padişahın iflası halinde çoluk çocuğuna yetecek kadar malı mülkü bulunur.
Onların sayısı ister yirmi olsun, ister otuz, ister kırk, ister daha fazla olsun,
sıkıntı çekmeksizin yaşarlar. O evden değersiz bir parçayı veya bir malzemeyi
mezada çıkarsan, yüz tacire ve belki daha fazlasına sermaye olacak kadar
bedel tutar.
Bu artık herkesçe kabul edilmiştir.
Böyle aşkın da küfrünü doğru bil! Çünkü bütün dinler ona baş eğerler. O, 750
milyonerden de zengindir, belki bütün âlem ondan ibarettir. Âlem halkı
onun deryasından bir damla (katre), onun güneşinin nuru yanında bir zerredir.
39
Sultan Veled
mı gibi. Zehir, gönül adamları yanında şeker olur. Milletin altınları iksir yanında
bakır olur. Ruhu ölmüş olan ondan (gönül erlerinden), ebedi hayata
erişir, akılsızlar derhal uslanır. Anadan doğma köre göz verir, kederlileri o
şarap ile neşelendirir.
Nasipsizlere nasip, dertlilere deva bahşeder.
710 Akla gelmeyen anlayışlar, hayale sığmadık lütuflar ihsan eder. Sen gönül ehlini
gene toprak ehli (cismani) bil ki sana ehlidillerden bir koku gelsin. Gö-
nül ehline hayırdan şerden bir zarar gelmez, denize dalsa etini ıslatmaz. Belki
denize at sürse toz kaldırır. Onun ruhu küfürden, imandan bu mertebelerden
daha yüksektir.
Ondan ne isterse hemen bulur.
715 Derya, leşten pis olur mu? Hiç leş yiyen Anka gördün mü? Anka, ezkaza leş
yese bile onun halini bilenler yanında dereceden düşer mi? O gene Kaf Dağı
üzerindeki Anka’dır. Saf derya bir hayırsızlık yüzünden bulanır mı?
Nasıl ki Mevlana Efendimiz, o büyük mükemmel ilim sahibi zat buyurmuş-
lardır: “Eğer veli zehir yerse bal olur fakat bir talip yerse budalalık eder.
720 Bir kamil toprak gönderse altın olur. Bir nakıs altın tutsa kül olur. Bir illetlinin
tuttuğu her şey de illetli olur fakat bir kamilin küfrü bir millet (bir din)
olur. Kamilin yanına gelen cehalet, ilim olur; nâkıstaki bilgi, cehalet sayılır.
Sende Nemrutluk var, sakın ateşe girme (yanarsın). Girmek istersen evvelâ
İbrahim ol!” Onları burada düzenledim ki halka bu mana açılsın.
725 Yağlı, tatlı yemekler hastayı öldürür. Çünkü yediği gibi hastalığı artar. Fakat
sıhhati, neşesi yerinde olan kimsenin böyle yemeklerden kuvveti artar,
hastalığı bertaraf olur. Birine zehir olan, diğerine şeker olur. Birine nur olan,
ötekine nâr olur. Birine, susuzlara tatlı su gibi lezzetli gelen şey, başka birine
asilere edilen azab kadar acı gelir. Dikenle gül bir sudan gıda alarak meydana
geliyor. Fakat ne birbirinin aynıdır, ne de aralarında benzerlik vardır.
730 Aynı sudan dikenin dikenliği artar, goncadan gül ortaya çıkar. Her ikisi de
aynı gıda ile beslendikleri halde ne olacaklarsa o olurlar. Artık say. Yaş, kuru,
iç, dış, yiyecek ve içecek ve bütün nimetler böyledir. Birinde küfür olan diğerinde
din oluyor. Eğer aklın varsa bu sırrı anla! Tâ ki bu anlayış seni şekilden
(zahiri benlikten) kurtarsın.
Allah adamı ne yapsa haktır. Onun küfrü de Allah’ın dinine dahildir. (SAYFA 33)
735 Onun kararıyla eğrilikler doğruluk elde eder, onun icadiyle küfürler iman
olur. Hisler bakıra benzer:
Onun aşkıyla altına dönüşür. Onun gözünde kıymetli bir kimya vardır ki,
baktığı kabuklar iç olur.
Onun kudretine ağır gelecek (gücünün yetmeyeceği) bir şey yok. Onun halinin
ayrıntısı açıklamaya sığmaz. Ey peder! Her ne dedimse ve her ne dersem
o cevher hazinesinden bir miktar bile olmaz.
Bunlar iki yüz (sayısız) harmandan bir arpa tanesi bile değildir.Yazık ki, o 740
din adamı da din gibi garip kaldı. Aşıkların dini Hakk’ın visali, kalpleri de
onun cemalidir. Onların dini bütün dinlerin sırrıdır. Onun yanında diğer
dinler ayna gibidirler. Onların küfrü halkın (avamın) dininden iyidir, o ipekli
taze elbise, bu eski püskü hırkadır. Onların küfrünü bilseydin ki nerede ve
nasıldır, anlardın ki onun yanında her din kıymetsizdir.
Büyüklerin ziyanı ve iflası, küçüklerin kârından, zenginliklerinden iyidir. 745
Padişahın iflası halinde çoluk çocuğuna yetecek kadar malı mülkü bulunur.
Onların sayısı ister yirmi olsun, ister otuz, ister kırk, ister daha fazla olsun,
sıkıntı çekmeksizin yaşarlar. O evden değersiz bir parçayı veya bir malzemeyi
mezada çıkarsan, yüz tacire ve belki daha fazlasına sermaye olacak kadar
bedel tutar.
Bu artık herkesçe kabul edilmiştir.
Böyle aşkın da küfrünü doğru bil! Çünkü bütün dinler ona baş eğerler. O, 750
milyonerden de zengindir, belki bütün âlem ondan ibarettir. Âlem halkı
onun deryasından bir damla (katre), onun güneşinin nuru yanında bir zerredir.
40
Rebabnâme
MAKALE 15
Bu makale şunu beyan edecektir:
Evliyanın haddi aşması, isyanı, halkın itaatinden iyidir. Bundan dolayı
Nebi-i Zişan Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Hasenatu’l-ebrar, seyyiatu’lmukarrabin”
(Avam mü’minin işledikleri (birçok) hayırlar havassa nispetle
günahtan sayılır.)
Hayırlıların (havasın) tövbesi Huda nezdinde günahtan sayılır. İyilerin iyi
amellerinin o dükkanda değeri yoktur. Hayır sahiplerinden kaynaklanan her
iyilik öbür tarafın kötülüklerindendir. Gözünü aç!
755 Ey Hakk’ı tanıyan! Kötülerin iyiliklerini bununla karşılaştır ki onların Hak
yanında ne kıymeti olabilir?
O yerdeki şahların himmeti ehemmiyetsiz kalıyor, bir avuç kulun himmeti
nasıl olmalı?
Münkirler onu nerede anlayacaklar?
(SAYFA 34) Bu halk onların halinden ne kadar uzak, ne kadar. Bundan dolayı ihmalleri
hadsiz hesapsız oldu.
O, Hak adamı; o, himmeti yüce olanı, parlak ayı seyrettikten sonra tekrar bulut
arkasında gizleniyorsa bu örtünmeyi onun küfrü bil!
760 Gerçi ayın zaman zaman perde altında gizlenmesi görülmüş ve alışıldık bir
durumdur fakat o gözle bir defa ayı gördükten sonra, onun gözünün önünden
hiç kaybolmamasını ister. O cemal onun nazarından nasıl kaybolur ki o,
o hakikatin hayalinin sarhoşudur. Visalden sonra gerçekleşen hayaller, yakınlık
ve bağlılık hükmündedir.
Amma, o hayal ki vuslatı görmemiştir; o hayal, aslını bulmaktan uzaktır. Bunun
şerhi için söylenen sözler ikaza uğrar. Öyle sır her kafaya giremez.
765 Bu eski sırrı kendi içinde söyleşmeden (sözsüz, kelamsız) anla! Kalbin esrarını
sözsüz dinledin.
Artık anlayamadıklarını da kendin anlamaya çalış, tâ ki senin fikir ve
kemâlinin ve vehminin ötesinde olan bu sırrı anlayasın.
Ey amca, yaşanmadan söylenen söz, susuz testiye benzer.
Ey su isteyen, ırmağın süsü sudur. Fakat su isteyen olmazsa o nakşın ne kıymeti
kalır?
770 O hadsiz (Halikı tanımayan) mahluklar susuz ırmağa benzer. Öyle susuz ırmaktan
mezar çukuru daha iyidir.
Gönül sahibi olan yiğit, akar ırmaktır. İyi ameli olmayan insanların ise cesetlerinde
canları yok demektir. Vücut bir ırmaktır, suyu aşktır. Aşksız can serap
gibidir. Uzaktan susuzlara su gibi görünür fakat yakınlaşınca ızdırapları
daha fazla artar. Bardağı, tulumu boş kalır. Hiçbir kimse vücudunu gıdasız
semirtemez.
Hak adamı, Hûda’nın aşkıyla dolu bir hazinedir, o hazineden zengin, fakir 775
herkes istifade eder. Yanına gide gele zengin olur, içi karanlıksa aydınlanır.
Ey ahbap! Gerçi serap sana uzaktan su görünür cahillikle ondan su isteme!
Tâ ki susuzluğun artmasın, boş yere deli gibi her tarafa koşma! Ey Efendi!
Madem ki Hak adamı sana suyun sevincini vermiştir.
Sen niçin susuzluk yüzünden oraya buraya koşup duruyorsun? Neden taraf- 780
sız ve yönsüz, mekandan münezzeh olan yaratan tarafına gitmiyorsun? Cihetsizlik
hak adamının yolu olduysa artık, atlara söyle, o meydana gitsinler.
Bir Rüstem lazımdır ki devleri esir etsin çünkü onlar hakim ve emir konumunda
bulunuyorlar.
41
Sultan Veled
MAKALE 15
Bu makale şunu beyan edecektir:
Evliyanın haddi aşması, isyanı, halkın itaatinden iyidir. Bundan dolayı
Nebi-i Zişan Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Hasenatu’l-ebrar, seyyiatu’lmukarrabin”
(Avam mü’minin işledikleri (birçok) hayırlar havassa nispetle
günahtan sayılır.)
Hayırlıların (havasın) tövbesi Huda nezdinde günahtan sayılır. İyilerin iyi
amellerinin o dükkanda değeri yoktur. Hayır sahiplerinden kaynaklanan her
iyilik öbür tarafın kötülüklerindendir. Gözünü aç!
755 Ey Hakk’ı tanıyan! Kötülerin iyiliklerini bununla karşılaştır ki onların Hak
yanında ne kıymeti olabilir?
O yerdeki şahların himmeti ehemmiyetsiz kalıyor, bir avuç kulun himmeti
nasıl olmalı?
Münkirler onu nerede anlayacaklar?
(SAYFA 34) Bu halk onların halinden ne kadar uzak, ne kadar. Bundan dolayı ihmalleri
hadsiz hesapsız oldu.
O, Hak adamı; o, himmeti yüce olanı, parlak ayı seyrettikten sonra tekrar bulut
arkasında gizleniyorsa bu örtünmeyi onun küfrü bil!
760 Gerçi ayın zaman zaman perde altında gizlenmesi görülmüş ve alışıldık bir
durumdur fakat o gözle bir defa ayı gördükten sonra, onun gözünün önünden
hiç kaybolmamasını ister. O cemal onun nazarından nasıl kaybolur ki o,
o hakikatin hayalinin sarhoşudur. Visalden sonra gerçekleşen hayaller, yakınlık
ve bağlılık hükmündedir.
Amma, o hayal ki vuslatı görmemiştir; o hayal, aslını bulmaktan uzaktır. Bunun
şerhi için söylenen sözler ikaza uğrar. Öyle sır her kafaya giremez.
765 Bu eski sırrı kendi içinde söyleşmeden (sözsüz, kelamsız) anla! Kalbin esrarını
sözsüz dinledin.
Artık anlayamadıklarını da kendin anlamaya çalış, tâ ki senin fikir ve
kemâlinin ve vehminin ötesinde olan bu sırrı anlayasın.
Ey amca, yaşanmadan söylenen söz, susuz testiye benzer.
Ey su isteyen, ırmağın süsü sudur. Fakat su isteyen olmazsa o nakşın ne kıymeti
kalır?
770 O hadsiz (Halikı tanımayan) mahluklar susuz ırmağa benzer. Öyle susuz ırmaktan
mezar çukuru daha iyidir.
Gönül sahibi olan yiğit, akar ırmaktır. İyi ameli olmayan insanların ise cesetlerinde
canları yok demektir. Vücut bir ırmaktır, suyu aşktır. Aşksız can serap
gibidir. Uzaktan susuzlara su gibi görünür fakat yakınlaşınca ızdırapları
daha fazla artar. Bardağı, tulumu boş kalır. Hiçbir kimse vücudunu gıdasız
semirtemez.
Hak adamı, Hûda’nın aşkıyla dolu bir hazinedir, o hazineden zengin, fakir 775
herkes istifade eder. Yanına gide gele zengin olur, içi karanlıksa aydınlanır.
Ey ahbap! Gerçi serap sana uzaktan su görünür cahillikle ondan su isteme!
Tâ ki susuzluğun artmasın, boş yere deli gibi her tarafa koşma! Ey Efendi!
Madem ki Hak adamı sana suyun sevincini vermiştir.
Sen niçin susuzluk yüzünden oraya buraya koşup duruyorsun? Neden taraf- 780
sız ve yönsüz, mekandan münezzeh olan yaratan tarafına gitmiyorsun? Cihetsizlik
hak adamının yolu olduysa artık, atlara söyle, o meydana gitsinler.
Bir Rüstem lazımdır ki devleri esir etsin çünkü onlar hakim ve emir konumunda
bulunuyorlar.
42
Rebabnâme
MAKALE 16
Bu makale şunu bildirecektir:
Gerek beyaz gerek siyah dev insanın kendindedir. Zina, adam öldürmek,
haram yemek (SAYFA 35) gibi şeyler siyah devlerdir. Bunları herkes görür ve bilir.
İyi hallerde, mesela, halka hoş görünmek kastıyla dünyayı terk etmek; taatle,
ibadetle, hayır işleriyle meşgul olmak gibi şeyler görünürde beyaz devlerdir.
Fakat bunların iç yüzünü herkes göremez. Ancak evliya-yı kiram anlar, çünkü
onların her zaman bakışları içedir. (batınadır.)
Onlar siyah ve beyaz devleri tamamen, oldukları gibi görürler.
Akışkanların dibine biriken tortuyu görmek kolaydır. Fakat saf ve berrak su
içinde çözünmüş olarak bulunan tortuyu görmek her gözün işi değildir. Ona
çok dikkatli ve keskin bir göz ister.
785 Onun devden kastettiği mana budur. Hak erlerinin ahlâkı söz değil, davranıştır.
Onların huzurunda perişan sözler söylenmez. Mert olanlar faydasız
söz söylemekten utanır, onların işi eylemdir, söz değil.
Beyaz dev siyah deve nazaran çok zayıf görünür. Nispeten bu, ayak; o, baş-
tır. Böyle devle niceleşmek güçtür.
O lafla (atıp tutmakla) öldürülemez.
790 Çünkü saf akışkan içindeki tortuyu görmek, büyüklük içindeki küçüklükleri
bulup çıkarmak zordur ve ehil olmayanların kârı değildir. Böyle bir kapı-
yı (kaleyi) fethetmek kolay değildir. Karanlığın karanlık olduğu açıkça görü-
lür. Asıl hüner, nur içinde gizlenmiş olan sisi, karanlığı görebilmektir. Böyle
bir sınavdan geçip kurtulmak kolay değildir. Bu işte ehil de, ehil olmayan
da hepsi acizdir. Meğerki ilahi yardım yetişe de böyle cezadan tensiz olarak
(vücudundan soyutlanarak yalnız ruhuyla) geçip gide.
795 Oradaki nur perdelerini geçmek, ancak onun (Halik’in) çekmesiyle mümkün
olabilir. Nur perdelerini Allah’ın yardımından başka kaldıracak yoktur. Tâ
ki huriler görülebilsin. Bil ki bu sırların açıklaması çok uzundur, bu sözlerden
o sırlar nasıl anlaşılabilir. O (beyaz devi öldüren) Rüstem, hilesiz, dalaveresiz
kavgada, safları yarar, direnişleri kırardı.
Yiğitlere göre hileye başvurmak hoş görülmez. Arslanın sığınağı mertliğidir.
800 Tuzak ve hile tilkilerin işidir, fena niyetler (gizli maksatlar) doğru yoldan
sapmışlara yakışır. Beyaz dev ile yalnız o savaştı, bu kudret başkasında yoktu.
Ey hakim! Siyah ve beyaz devler, cesaretsizlere bir yön verirler mi ki, ellerini
kollarını bağlayarak kadınlar gibi esir etsinler. Bu vadide sana biraz söz
söylersem, büyülenirsin ve böyle bir Leyla’ya benim gibi Mecnun olursun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder