27 Mart 2016 Pazar

Aç bir karnı doyurmaktan

efdal(faziletli) nâfile bir amel

ve ibadet yoktur.

Hazreti Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem

Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, tatlı konuşan, yemek yediren ve herkes uyurken namaz kılanlar içindir. [Tirmizi]
Yemek yedirmek ve ihsan

Hükümdar, elinden geldiği kadar bol yemek yedirmelidir. Peygamber efendimiz, (Allah’ın kullarına bol yemek yedirmek, saltanat ve idarenin ömrünü uzatır) ve (En iyiniz, yemek yedireninizdir)buyuruyor.

İnsan, ihsanın kuludur. Firavun, müsrif olmasına rağmen cömert de davranıyordu. Her gün 4.000 koyun, 400 sığır, 200 deve kestirir, bu oranda helva, tatlı, salata hazırlatır, bütün Mısır halkı ve ordu bu sofrada her gün yemek yerdi. Firavun, böyle sofra sayesinde 400 yıl yaşadı. Hazret-i Musa “Ya Rabbi, Firavunu helak et” diye dua etti. Hak teâlâ, Hazret-i Musa’ya buyurdu ki: “Suda helak edip onun bütün malını senin kavminin ve askerinin rızkı yapacağım”

Hazret-i Musa
, Allahü teâlânın vaadinin gerçekleşmesini beklemeye başladı. Fakat aradan birkaç yıl geçmesine rağmen, Firavun hep ayakta duruyor, o sapıklıkla zaman geçiriyordu. Hazret-i Musa, 40 gün oruç tuttuktan sonra Tur-i Sina’ya gitti; Hak teâlâya şöyle yalvardı:
- Ya Rabbi, Firavun ilahlık davasını bırakmıyor; onu ne zaman helak edeceksin?
Allahü teâlâ buyurdu ki:
-Ya Musa, senin için onu hemen helak etmem gerekiyor. Bir milyon insan için, helak etmemem gerekiyor. Herkes her gün onun nimetini yiyor; üstelik asayiş yerindedir. İzzet ve celâlim üzerine yemin ederim ki, benim kullarıma ekmeği ve nimeti bol olduğu müddetçe, ben onu helak etmem.- Ya Rabbi, vaadin ne zaman tahakkuk edecektir?
- Ya Musa, Firavun yemek ve nimeti halktan çektikçe, yemek vermeyi azalttıkça, ben de ömrünü azaltırım. Böylece çöküşü yakınlaşır.
Firavun, Hamana dedi ki:
- Musa, İsrailoğullarını kendi etrafında topladı, bizi rahatsız ediyor. Onunla işimizin, nereye varacağını bilmem. Şimdi, hazineyi ve zahire depolarını dolu tutmamız gerekiyor; çünkü, hiçbir vakit hazırlıksız olmayalım. Bu sebeple, mutfak tahsisatını ve sofrayı her gün azaltmak gerekir ki, rahat olalım. O malın yarısını zahire temini maksadıyla bir tarafa koymak, yarısını azaltmak gerekiyor.

Bunları öğrenen Hazret-i Musa, böylece Allahü teâlânın vaadinin gerçekleşmesinin yakın olduğunu anladı. Çünkü aşırı tasarruf, mülkün çökmesine alamettir. Firavun suda boğulduğu gün, mutfağında iki cılız koyun kesilmişti. Nereden nereye gelindi.

Allahü teâlâ, Hazret-i İbrahimi, yemek vermesinden ve misafir severliğinden dolayı övdü.

Hatim-i Tai 
de cömertliği ve misafir severliği yüzünden övülmüş, dillere destan olmuştur. Dünya durdukça, onun cömertliğinden bahsedilir. Hazret-i Ali, parası yokken, çok cömertlik yaptı. Allahü teâlâ onu Kur’an-ı kerimde övdü. Kıyamete kadar onun cömertliğinden, mertliğinden, cesurluğundan söz edilecektir.

Cömertlik ve yemek vermek en kıymetli işlerdendir. Hadis-i şeriflerde,(Allahü teâlâ, cömerde cömert davranır), (Cömerdin imanı kuvvetlidir) ve (En kıymetli amel, bir mümini; yemek yedirmek veya başka bir ihtiyacını görmek suretiyle sevindirmektir)buyuruldu.

Her gün yemek vermekte kusur etmemek gerekir. Dünyada isim yapmış herkes, bu şöhreti ekmek vermekten elde etmişlerdir.

Nankör ve cimrilerin kötülüğü iki cihanda söylenir. Hadis-i şerifte,(Cimri ve nankör olan Cennete girmez) buyuruldu.
İftar vermenin fazileti
Sual: İftar vermenin sevabı nedir?
CEVAP
İftar vermek çok sevabdır. Yolda giderken bir oruçluya bir hurma veya bir zeytin verilse de iftar verme sevabına kavuşulur. Peygamber efendimiz, (Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse günahları affolur. O oruçlunun sevabı kadar ona sevab verilir) buyurunca, Eshab-ı kiramdan bazıları, bir oruçluyu iftar ettirecek kadar zengin olmadıklarını söylediler. Onlara cevaben (Bir hurmayla iftar verene de, yalnız suyla oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevab verilir) buyurdu. (Beyhekî)

Yine bir hadis-i şerifte, (Ramazanda bir misafire oruç açtırana Sırat köprüsünü geçmek kolaylaşır) buyuruldu. (V. Necat)

Yemek yedirmek çok sevabdır. Hele oruçluya yedirmek daha çok sevabdır. Oruç tutanın sevabı kadar sevab alır, oruçlunun sevabından eksilme olmaz.

Peygamber efendimiz, (Ramazan ayında bir oruçluyu su ile iftar ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur) buyurunca da, Eshab-ı kiram, “Su az ve kıymetli iken mi?” diye sual etti. Onlara cevaben (İsterse nehir kenarında versin, aynıdır) buyurdu. (V. Necat)

Yemek yedirmeyi nimet bilmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Amellerin en faziletlisi, bir müminin aybını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını karşılamak suretiyle onu sevindirmektir.) [İsfehani]

(Allahü teâlâ, yemek yediren cömertle meleklerine övünür.) [İmam-ı Gazali]

(Misafir, sofrada bulunduğu müddetçe, melekler, ev sahibine dua eder.) [Taberani]



(Arkadaşına, sevdiği yemeği ikram edenin günahları affolur.) [Bezzar]

Dostlarla yemek
Dost ve arkadaşlara yemek yedirmek, sadaka vermekten efdaldir. Hazret-i Ali buyurdu ki: 
(Dostlara yedirdiğim bir ekmek, fakirlere verdiğim beş ekmekten daha kıymetlidir. Dostlarla yenilen yemek, köle azat etmekten daha makbuldür.) 

(O beni yemeğe çağırmıyor. Onu niye çağırayım) dememelidir! Yemeğe çağırırken de, yemeğe giderken de yalnız Allah rızasını düşünmelidir!

Yemekte günah işlenen davetlere gidilmez. Fakirlerin davetine gitmeyip de, zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden aşağı olanları ziyaret etmek de tevazu alametidir.

Düğün yemeğine davet olunanın gitmesi sünnet, başka ziyafetlere gitmek müstehaptır. 
Bazı âlimler ise, (Düğün yemeğine gitmek vacip, diğer davetlere gitmek sünnettir) demişlerdir. 

Müslümanın Müslüman üzerindeki beş haktan biri, davetine icabettir. Yani davetini kabul edip gitmektir. Hadis-i şerifte, (Davete icabet ediniz) buyuruldu. (Müslim) 

Külfete girenin davetine gitmek gerekmez. Cimrinin davetine de gitmemelidir! Peygamber efendimiz bu hususta, (Cömerdin yemeği şifa, cimrinin yemeği hastalıktır) buyurmaktadır. (Deylemi, Hâkim, İbni Lâl, Dare Kutnî, Hatib) 

Samimi olarak davet edilen yere gitmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müslüman kardeşine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmiş olur.) [İsfehani]

(İki kişi birden davet ederse, kapısı yakın olana icabet et! Çünkü kapısı yakın olanın hakkı daha önce gelir.) [Buhari]

(Davete icabet etmeyen, Allah’a ve Resulüne asi olmuş olur.) [Buhari] (Dinimizin bu konudaki emrine uymamış olur.)

Sual: Haram parayla iftar verilir mi? 
CEVAP
Yalnız haram para ile iftar verip ondan sevap bekleyen kâfir olur. Sevap beklemeden vermek küfür olmaz. Geliri haram helal karışıksa, verilen iftar haram da küfür de olmaz. 

Sual: Almanya'da şöyle söylentiler var: 
«Burada herkes zengin istediği her şeyi alıp yiyor. Hiç kimseyi davet etmek gerekmez. Asıl sevap kazanmak için bir fakiri davet edeceksin ki sevap kazanasın. Burada fakir olmadığına göre iftara davet etmek gerekmez» diyorlar. Doğru mu?
CEVAP
Yanlış. Akıl ile din olmaz. Din kitapları ne yazıyorsa, ona bakılır. Bazı kimseler de, "Mahallende fakir varken hacca gitmek gerekmez. Fakiri sevindirmek hacdan önemlidir" diyorlar. Ama dinimiz öyle demiyor. Müslüman olanın dinimizin bildirdiklerine inanması gerekir. Bütün dünyanın fakirlerini doyursanız, hepsini zengin etseniz, hac yerine geçmez. 

Fakire yemek yedirmenin sevabı ayrı, iftar açtırmanın sevabı ayrıdır. Peygamber efendimiz, (Ramazan ayında bir oruçluyu su ile iftar ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur) buyurunca, Eshab-ı kiram, "Su az ve kıymetli iken mi?" diye sual etti. Onlara cevaben (Hayır, ırmak kenarında olsa da, ırmaktan bir bardak su alıp verilse de aynı sevaba kavuşur) buyurdu.

Görüldüğü gibi ırmaktan su almak bedavadır. Burada önemli olan oruçluya iftar açtırmaktır. Bu su ile de olur, hurma ile de olur, zeytin ile de olur. Yemek yedirilirse daha çok sevap kazanılır.

Sual: Oruçlu olmayanı iftara davet etmek caiz midir?
CEVAP
Evet, caizdir. Fakat iftara davet ederken, oruç tutanları tercih etmeli. Bir mazereti sebebiyle, oruç tutamıyorsa, mesela yolcu ise, hasta ise yahut muayyen halde ise, onlar da, davet edilebilir.

İftar yemeği parası vermek
Sual: Birine iftar yemeği parası vermek, iftar vermek gibi sevab mıdır?
CEVAP
Evet.

İftar ettirme sevabı
Sual: Cami önlerinde camiden çıkanlara iftarını açmak için hurma veriliyor. Bunlar da iftar ettirme sevabına kavuşuyorlar mı?
CEVAP
Elbette kavuşuyorlar. Yarım bardak su verilse de, iftar sevabına kavuşulur. İftar ettirme sevabı çok büyüktür. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazan ayında, bir oruçluyu, su ile de olsa iftar ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [V. Necat]

(Bir kimse, Ramazanda, bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Hak teâlâ, onu Cehennem ateşinden azat eder. O oruçlunun sevabı kadar, ona sevab verilir.) [İbni Huzeyme]

(Bir hacıyı veya bir mücahidi teçhiz eden ve onların ailesini görüp gözeten veya bir oruçluya iftar veren, aynı sevablara kavuşur, diğerlerinin sevabından hiç bir şey eksilmez.) [Beyhekî]

İftara davet ederken
Sual: İftara veya başka davetlere tanıdıklarımızı davet ederken bazıları, (Kimler geliyor?) diye soruyor. Söylemek gerekir mi?
CEVAP
Elbette, gerekir. Hattâ sormasını beklemeden, kimlerin geleceğini söylemeli. Gelecekler arasında görüşmek istemediği veya görüşmesinde sakınca olabilecekler olabilir.
İftar vermenin sevabı
Zeyd ibni Halid el-Cüheni Radiyallâhu Anh rivayet ediyor: 

Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: 


“Kim bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse, onun sevabı kadar da kendisine sevap yazılır. Yemek yedirdiği kimselerin sevabından da hiçbir şey eksilmez.” 
(Tirmizî, Savm: 82; İbni Mâce, Sıyam: 40)


Ramazan ayının girmesiyle iftar ziyafetleri, iftar davetleri daha da artar. Dostlarımızı, yakınlarımızı iftara davet ettiğimiz gibi, biz de onların davetine gideriz, birlikte iftar ederiz. Bu güzel âdet, hem insanların birbirlerine yaklaşmalarını sağlar, hem de yardımlaşma ve cömertlik duygularını canlandırır.

Ancak davet deyince, hemen akla sofranın çeşitli ve mükellef olması gelir. Bu yanlış düşünceye kapılarak dostlarımızı davet edeceğimiz zaman imkânlarımızı zorladığımız, bütçemizi aşan masraflara girdiğimiz olur.

Malî durumu iyi olanlar için bu mümkündür, ancak olmayanlar için aynı husus uygun olmaz. Çünkü böyle bir hazırlık her zaman devam etmeyeceği gibi, farz olan dost ve akraba ziyaretlerine de engel teşkil eder.

Hadis-i şerif oruçluya yemek yedirmeyi teşvik ederken, başka bir hadisten öğrendiğimize göre Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem bir yudum su, bir içim süt veya bir tek hurma ile de olsa iftar verilebileceğini ifade ediyor.

Böylece israfa, bol harcamaya gitmeden, pekala, iftar verilebilir. İnsanın imkanı ne kadarını kaldırabiliyorsa, ona göre bir hazırlık yapar, ikram eder. Hadiste Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem bunun en alt sınırını bildirerek az bir şey ikram etmekle de aynı sevabın elde edilebileceğini işaret buyuruyor.

Bundan dolayı, “İftar sofrasını hazırlamaya imkanım yok” diyerek dost ve akraba ziyaretlerini, Ramazan içinde iftar verip manevî mükâfatını elde etmeyi ihmal etmediğimiz zaman, çok şeyler kazandığımız gibi, güzel bir sünneti de işlemiş oluruz.

Bir kardeşimizin iftar davetine gidip, yiyip içtikten sonra ona dua etmek de bir sünnettir.

Nitekim Abdullah ibni Zübeyr Radiyallâhu Anhın anlattığına göre, Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Sa’d ibni Muaz Radiyallâhu Anhın evinde iftar yapmış ve onlara şöyle dua etmişti: 

“Eftara indekümü’s-sâimûne ve ekele taâmekümü’l-ebrâru ve sallet aleykümü’l-melâike. (Yanınızda hep oruçlular iftar etsin. Yemeğinizi iyi insanlar yesin. Melekler de size dua ve istiğfarda bulunsun.)” (Müsned, 3:138)


Ramazan’da iftar verene meleklerin duası

Ebu’ş-Şeyh, İbni Hıbban’ın bir rivayetinde Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: 

“Ramazan ayında kim helal kazancından bir oruçluyu iftar ettirirse, Ramazan’ın bütün gecelerinde melekler ona dua eder ve Kadir Gecesinde Cebrail Aleyhisselâm onunla musafaha eder (tokalaşır). Cebrail Aleyhisselâm kiminle musafaha ederse, onun kalbi incelir ve gözlerinin yaşı çoğalır.”

Ravi der ki: 

“Ya Resulallah! Oruçluyu iftar ettirecek bir şeyi yoksa ne yapacak? Bana bildir” dediğimde: 

“Bir avuç yiyecek de yeterlidir” buyurdu.

Ben, “Bir lokma ekmek de bulamazsa?” deyince: 

“Birazcık su ile karıştırılmış süt ikram eder” buyurdu.

Ben, “Yanında o da yoksa?” deyince: 

“Bir içim su” buyurdu. (et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2:431)


Ramazan ayı girince meleklerin oruç tutanlara dua ettikleri konusunda Hz. Ali Radiyallâhu Anh şu hadisi rivayet eder: 

Ramazan ayı girdiğinde Yüce Allah, Arş’ın taşıyıcısı olan meleklere şu emri verir: 

“Haydi kendi tesbihlerinizi bırakın artık, Muhammed ümmeti için istiğfarda bulunun!” 
(Râmuzu’l-Ehâdîs, Hadis no: 584)
Misafire yedirmekte çok fazilet vardır. Nitekim Câfer b. Muhammed (r.a) şöyle demiştir: 'Arkadaşlarla beraber sofra üzerinde oturduğunuz zaman, oturuşunuzu oldukça uzatınız. Zira bu saat hayatınızın sizin aleyhinizde sayılmayan saatidir'.

Hasan Basrî (r.a) şöyle demiştir: 'Kişi kendi nefsine, ebeveynine ve yakınlarına sarfettiği her nafakadan muhakkak sorulacaktır. Ancak kişi din kardeşlerine Allah rızası için infak ettiği yemekten sorulmayacaktır. Çünkü Allah Teâlâ kulunu bu yemekten ötürü sorguya çekmekten hayâ eder'.

Allah yolundaki arkadaşına yedirmenin fazileti hakkında zikrettiğimiz bu misallere yedirme hakkında vârid olan hadîsler eklendiğinde fazileti apaçık bilinir.

Hadîsler
Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir:
Herhangi birinizin sofrası önünde yayılı bulunup kaldırılıncaya kadar melekler onun için salâvat-ı şerife
getirirler.29

Horasan âlimlerinden biri din kardeşlerine bitiremeyecekleri kadar bol yemek takdim ederek dedi ki: Hz. Peygamber'den bize gelen bir hadîsi şerifte şöyle buyuruluyor:

Kardeşleri ellerini yemekten kaldırdıkları zaman, artanı yiyen bir kimse hesaba çekilmez.30

Madem ki durum budur, o hâlde isterim ki size takdim ettiğim yemeği çoğaltayım ki onun kalıntılarından yiyelim.
Arkadaşlarıyla yediklerinden kul hesaba çekilmez.31

Seleften bâzıları arkadaşlarının gönlünü hoş etmek için cemaatle yediği zaman fazlaca yerdi. Tek başına yediği zaman ise pek az yerdi.

Üç şey vardır ki, insan onlardan hesaba çekilmez: a) Sahur yemeği, b) İftar yemeği, c) Arkadaşlarla beraber yenilen yemek.32

Hz. Ali (r.a) şöyle demiştir: 'Dostlarımı bir sa' yemek üzerine toplamam, bir köleyi azâd etmemden daha iyi gelir bana'.

İbn Ömer (r.a) şöyle demiştir: 'Sofrada güzel ve helâl yemeğin bulundurulması ve arkadaşlara ikram edilmesi, kişinin şerefli oluşuna delâlet eder'.

Ashab-ı kirâm (r.a) şöyle derlerdi: 'Yemek üzerinde bir araya gelmek güzel ahlâktandır'.

Ashâb-ı kirâm (r.a), Kuran okunmasında da bir araya gelirlerdi. Onlar bir araya geldikleri zaman, muhakkak toplu hâlde bir şeyler yedikten sonra dağılırlardı. Dostların dostluk ve yakınlıkla kendilerine yetecek kadar bir yemek üzerinde toplanmalarının dünyadan olmadığı söylenmiştir.

Allah Teâlâ kıyâmet gününde kuluna der ki:
- Ey Âdemoğlu! Ben acıktım, bana yedirmedin.
- Sen âlemlerin rabbisin, sana nasıl yedirebilirdim?
- Senin müslüman kardeşin acıktı. Ona yedirmedin. Eğer ona yedirmiş olsaydın bana yedirmiş sayılırdın.33

Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Size ziyaretçi geldiği zaman, ona ikrâm ediniz.34

Cennette bir takım köşkler vardır. Dışları içlerinden ve içleri de dışlarından görünmektedir. Bu köşkler yumuşak konuşan, Allah için yediren ve halk uykuda olduğu zaman kalkıp namaz kılanlar içindir.35

Sizin en hayırlınız, Allah için yedireninizdir.36
Din kardeşine doyasıya yediren ve kana kana içiren bir kimseyi Allah Teâlâ yedi hendek kadar ateşten uzaklaştırır. Bu çukurlardan ikisinin arasındaki mesafe beşyüz seneliktir.37

Kuranda yemek
Güzel Kurani kerimimizde geçen yemek ile ilgili ayetler. Kuranda geçen yemek ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte.
Kuranda yemek ile alakali tahmini 44 ayet geçiyor
2:61 - Hani bir zamanlar, "Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın." dediniz. O da size "O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır." dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı.

2:188 - Bir de aranızda mallarınızı batıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günah ile yemek için, o malları hakimlere rüşvet olarak vermeyin.

3:130 - Ey iman edenler! Kat kat artırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.

4:2 - Öksüzlere mallarını verin ve kötüsünü (onlara vererek) iyisiyle değiştirmeyin. Onların mallarını, kendi mallarınıza karıştırıp yemeyin. Zira bu, büyük bir günahtır.

4:6 - Evlenme çağına gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin. Onların akılca olgunlaştıklarını görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin. "Büyüyecekler de mallarına sahip olacaklar" endişesiyle onları israf ederek, tez elden yemeyin. Zengin olan, onların malını yemekten çekinsin. Fakir olan ise, meşrû sûrette yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, bunu şahitler karşısında yapın. Hesap görücü olarak Allah yeter.

4:29 - Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınız ticaretle yemeniz helaldir. Birbirinizin canına kıymayın. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.

4:161 - Yahudilerin zulmetmeleri ve birçok kimseleri Allah yolundan alıkoymaları, yasaklandıkları halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helâl kılınan temiz şeyleri haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık.

5:5 - Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Ve müminlerden iffetli hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir. Her kim imanı inkâr ederse, ameli boşa gitmiş olur ve o, ahirette zarara uğrayanlardandır.

5:75 - Meryem'in oğlu Mesih (İsa), sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Anası da dosdoğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak onlara âyetleri nasıl açıklıyoruz. Sonra yine bak nasıl yüz çeviriyorlar!

5:96 - Size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı ve onu yemek helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı olduğunuz müddetçe size haram edilmiştir. Huzurunda toplanacağınız Allah'tan korkun.

5:113 - Havâriler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım" dediler.

6:121 - Üzerlerine Allah'ın ismi anılmamış olanlardan yemeyin, çünkü onu yemek yoldan çıkmaktır. Şeytanlar, dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, muhakkak ki, Allah'a ortak koşanlardan olursunuz.

12:13 - Babaları dedi ki: "Onu götürmeniz beni üzer, korkarım ki onu kurt yer de sizin haberiniz bile olmaz."

12:36 - Zindana onunla birlikte iki delikanlı daha girdi. Birisi dedi ki: "Rüyada kendimi şarap sıkarken gördüm". Öteki de dedi ki: "Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı, kuşların da ondan yediğini gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz."

12:37 - Yusuf dedi ki: "Size yiyecek olarak verilecek bir yemek gelmeden önce onun tabirini size bildiririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Çünkü ben Allah'a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir kavmin dinini terkettim."

16:5 - Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Ve siz onlardan bir kısmını da yersiniz.

16:14 - Yine denizden taze et (balık) yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren Allah'tır. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun. Lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için Allah böyle yapmıştır.

18:62 - İki denizin birleştiği yeri geçtikleri zaman, Musa genç arkadaşına: "Kuşluk yemeğimizi getir. Gerçekten biz bu yolculuğumuzda epey yorulduk" dedi.

18:77 - Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrulttu. Musa: "İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın" dedi.

21:8 - Biz onları yemek yemez birer cesed kılmadık ve onlar ölümsüz de değillerdi.

23:19 - Böylece onun (yağmurun) sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik ki, bunlarda sizin için bir çok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.

23:21 - Hayvanlarda da sizin için elbette ibretler vardır. Onların karınlarındakilerden size içiririz. Onlarda sizin için birtakım faydalar daha vardır; ayrıca etlerini yersiniz.

23:33 - Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı yalanlayan ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kodaman güruh dedi ki: "Bu dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer."

24:61 - A'maya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur. Sizin için de gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden veya anahtarlarına malik olduğunuz yerlerden, yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu halde veya ayrı ayrı yemenizde de bir güçlük ve günah yoktur. Evlere girdiğiniz zaman Allah tarafından mübarek ve güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selam verin. İşte Allah düşünüp anlayasınız diye size âyetlerini böyle açıklar.

25:7 - Şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber ki, yemek yer, sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya!"

25:8 - "Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!" Bu zalimler, inananlara "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.

25:20 - (Resulüm!) Biz senden evvel de peygamberleri başka türlü göndermedik. Şüphesiz onlar hem yemek yiyorlar, hem çarşılarda geziyorlardı (sokaklarda yürüyorlardı). Sizin bir kısmınızı bir diğerine fitne (imtihan sebebi) kılmışızdır ki, bakalım sabredecek misiniz? Zira Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.

32:27 - Ya hiç görmediler mi ki, biz kır yere suyu salıveriyoruz da onunla bir ekin çıkarıyoruz. Ondan hayvanları da yiyor, kendileri de. Hâlâ gözlerini açmayacaklar mı?

33:53 - Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır.

34:14 - Ne zaman ki Süleyman'a ölümü hükmettik, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadı. Yalnız bir güve böceği yere dayandığı asâsını yiyordu. Bu sebeple Süleyman yere yıkılınca ortaya çıktı ki, cinler eğer gaybı bilir olsalar o zilletli azab içinde bekleyip durmazlardı.

36:33 - Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.

36:35 - (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?

37:91 - Derken bir kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da, "Buyursanıza, yemez misiniz?" dedi.

40:79 - Kimine binesiniz, kimini de yiyesiniz diye sizin için o yumuşak başlı hayvanları yaratan Allah'tır.

44:44 - Günahkârların yemeğidir.

47:12 - Şüphesiz ki, Allah iman edip salih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İnkâr edenler ise dünyada zevk edip geçinirler. Hayvanların yediği gibi yerler. Onların varacakları yer ateştir.

49:12 - Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

51:27 - Onu önlerine sürerek: "Yemez misiniz?" dedi.

51:28 - Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim'e: "Korkma!" dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler.

69:34 - Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu.

69:36 - Bir irinden başka yiyecek de yok.

69:37 - Onu günahkârlardan başkası yemez.

73:13 - Boğaza duran bir yiyecek, elem verici bir azap var.

76:8 - Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
Açları doyurmak

Açları doyurmak konusunda 1 sayfada 1 kayitli hadis var

 
Fasil : TAÂM BAHSİ
Konu : Açları doyurmak
Ravi : Ebû Hüreyre
Baslik : RESÛL-İ EKREM`İN EBÛ HÜREYRE`NİN KARNINI DOYURMASI
Hadis : Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir gün son derece acıkmıştım. Yolda Ömer İbn-i Hattâb radiya`llahu anh`e kavuşdum. Azîz ve Celîl olan Allah`ın kitâbında (ve Âl-i İmrân Sûresi`nden) bir âyeti bana okumasını (ve istifâde etmemi) ricâ ettim. Ömer evine girdi. Ve o âyeti bana okudu. (Halbuki maksadım okumak değildi, karnımı doyurmakdı. Ömer bunu anlamamışdı, evden ayrılıp) uzak gitmeden (şiddetli açlıkdan) yüz üstü düştüm. Bu baygınlık sırasında Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in baş ucumda dikilerek bana: Yâ Ebâ Hüreyre diye seslendiğini duydum. Hemen ben: Buyur yâ Resûla`llah, emrine hazırım, her saâdet senindir, dedim. Resûlullah elimi tuttu, beni kaldırdı. Ve bu düşkün vaziyetimi anladı. Beni evine götürdü. Hemen büyük bir bardak süt içmemi emretti. Onu içdim. Sonra: Tekrak iç yâ Ebâ Hüreyre, buyurdu. Bir bardak daha içdim. Sonra bir daha süt emretti. Ben de tekrar içdim. Artık karnımın vaziyeti düzeldi, bir ok gibi dümdüz oldu. Ebû Hüreyre (rivâyetine devâm ederek) der ki: Bir müddet sonra Ömer`e kavuşmuştum. Ve başımdan geçen bu vâkıayı anlatarak: "Yâ Ömer, Allah benim karnımı doyurmağa senden daha lâyık bir zâtı, (Resûl-i Ekrem`i) me`mûr etti. Vallahi ben senden bana bir âyet okuyup öğretmeni ricâ etmişdim. Halbuki ben o âyeti senden daha düzgün okurdum!" dedim. Bunun üzerine Ömer, "Vallahi yâ Ebâ Hüreyre, seni evime koyup doyurmak benim için kızıl develer misâli kıymetli dünyâlığa mâlik olmakdan daha sevimlidir!" dedi.
HadisNo : 1845
Kuranda fakirlik-fakirler
Güzel Kurani kerimimizde geçen fakirlik-fakirler ile ilgili ayetler. Kuranda geçen fakirlik-fakirler ile ilgili ayetler tarafmizca seçilip otomatik listelenmekte.
Kuranda fakirlik-fakirler ile alakali tahmini 40 ayet geçiyor
2:177 - Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitabave bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.

2:184 - (Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

2:215 - Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayır olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak daha ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir.

2:236 - Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız (bunda) size bir vebal yoktur. Şu kadar ki onlara (mal verip) faydalandırın. Eli geniş olan hâline göre, eli dar olan da haline göre ve güzellikle faydalandırmalıdır. Bu, iyilik yapanlar üzerine bir borçtur.

2:268 - Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik eder. Allah da lütfundan ve bağışlamasından birtakım vaatlerde bulunuyor. Allah'ın lütfu geniştir. O herşeyi bilendir.

2:273 - Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç olduklarından dolayı, bilmeyenler, onları zengin sanırlar. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden birşey de isteyemezler. Ne türden bir iyilik yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu bilir.

3:181 - Allah, "Şüphesiz Allah fakirdir, biz zenginiz." diyenlerin lafını elbette duymuştur. Onların söylediklerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve şöyle diyeceğiz: "Tadın o yakıcı azabı!".

4:6 - Evlenme çağına gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin. Onların akılca olgunlaştıklarını görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin. "Büyüyecekler de mallarına sahip olacaklar" endişesiyle onları israf ederek, tez elden yemeyin. Zengin olan, onların malını yemekten çekinsin. Fakir olan ise, meşrû sûrette yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, bunu şahitler karşısında yapın. Hesap görücü olarak Allah yeter.

4:8 - Paylaşma sırasında akrabalar, öksüzler, yoksullar hazır bulunurlarsa, onlara da bir şey verin ve onlara güzelce sözler söyleyerek gönüllerini alın.

4:36 - Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.

4:135 - Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

5:89 - Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz.

5:95 - Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki, Kâbe'ye ulaşacak bir kurban olmak üzere buna yine içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut (ceza olmak üzere) bir keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını alır. Allah damia gâliptir, intikam sahibidir.

6:151 - De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.

9:28 - Ey iman edenler! Müşrikler bir pisliktirler. Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız Allah sizi dilediğinde lütuf ve ihsanıyla zenginleştirecektir. Allah gerçekten alîmdir, hakîmdir.

9:60 - Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm'a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

17:26 - Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma.

17:31 - Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur.

18:79 - "Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula aitti. Onu kusurlu kılmak istedim, çünkü onların ilerisinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı."

22:28 - Ta ki kendilerine ait birtakım menfaatlere şahid olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Siz de onlardan yiyin, yoksulu, fakiri de doyurun.

22:36 - Kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ön ayaklarının biri bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin buyruğunuza verdik ki, şükredesiniz.

24:22 - İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar, feragat göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

24:32 - Aranızdaki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi davranışta olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.

30:38 - O halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya da... Bu, Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır. Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır.

35:15 - Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise zengin ve her hamde lâyıktır.

47:38 - İşte sizler Allah yolunda harcamaya çağrılan kimselersiniz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama cimrilik eden ancak kendi zararına cimrilik eder. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer siz Hakk'tan yüz çevirirseniz Allah yerinize başka bir kavim getirir. Sonra onlar sizin gibi olmazlar.

51:19 - Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardı.

56:67 - "Doğrusu, biz yoksul bırakıldık" (derdiniz).

59:7 - Allah'ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, Allah'a, Resul'e, ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir. Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.

59:8 - Bir de göç eden fakirlere aittir ki yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah'ın lütuf ve rızasını ararlar; Allah'a ve Resulüne yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır.

68:24 - "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın" diyorlardı.

68:27 - "Yok, biz mahrum edilmişiz." (dediler).

69:34 - Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu.

70:25 - Hem isteyen için, hem de istemekten utanan yoksul için.

74:44 - "Yoksula da yedirmezdik."

89:18 - Birbirinizi yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz.

90:16 - Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

93:8 - Seni yoksul bulup zengin etmedi mi?

93:10 - Dilenciyi de azarlama.

107:3 - Yoksulu doyurmaya önayak olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder