27 Mart 2016 Pazar

Hazret-i Ali, Hazret-i Ömer’i çok severdi. Ona kızı Ümmi Gülsümü nikah etti, damadı yaptı.

Hazreti Ebû Bekir’in ismi geçince,Hz Ömer:
'Ömrümdeki bütün amelimin Hz Ebû Bekir’in,bir gün ve gecelik ameli gibi olmasını isterdim.O’nun o mesûd gecesi ki,Resûlullah(sav) ile birlikte mağaraya gitti. Mağaraya varınca,“Allah için,yâ Resûlallah içeri girmeyin! Ben gireyim,içeride zararlı bir şey varsa, bana gelsin, mübârek zâtınıza bir keder, bir elem gelmesin” dedi ve içeri girdi. İçeriyi süpürüp temizledi. Sağında solunda birçok irili ufaklı delikler gördü. Hırkasını parçalayıp, delikleri kapadı. Bir iki delik kaldı. Onları da ayakları ile kapayıp, sonra Resûlullaha, içeri girmesini söyledi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) içeri girdi ve mübârek başını Ebû Bekir’in kucağına koyup uyudu. Ayağını yılan soktu. '

Hazreti Ömer,Resulullahı öldürmek için giderken okunan Kur’an-ı kerimin fesahatı,belagatı,manalarının yüksekliği ve üstünlüğü karşısında hayran kalınca Müslüman olmakla şereflendi.
Ebu Bekir es-Sıddik Radiyallahu Anh

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den 2 yıl sonra 573 yılında Mekke’de dünyaya gelmiştir. Adı Abdullah, babası Ebu Kuhafe lakaplı Osman’dır. Annesi ise, Ümmü’l-Hayr lakaplı Selma’dır. Baba ve anne tarafından, Arap kabileleri arasındaki kutsallığı, asalet ve yüceliğiyle şanı büyük olan ‘Kureyş’ kabilesinden olup nesebi Mürre bin Ka’b’da Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in nesebiyle birleşir.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Nesebi:

İsmail (Aleyhisselam)’ın soyundan olan Adnan’ın oğlu, Ma’ad’ın oğlu, Nizar’ın oğlu, Mudar’ın oğlu, İlyas’ın oğlu, Mudrike’nin oğlu, Huzeyme’nin oğlu, Kinane’nin oğlu, Nadir’in oğlu, Malik’in oğlu, Fihr’in oğlu, Galip’in oğlu, Lüey’in oğlu, Ka’b’ın oğlu, Mürre’nin oğlu, Kilab’ın oğlu, Kusay’ın oğlu, Abdi Menaf’ın oğlu, Hişam’ın oğlu, Abdulmuttalip’in oğlu, Abdullah’ın oğlu, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir.

Buhari 3601

Ebu Bekir’in babası Mekke’nin şereflilerindendir. Kendisi ilk Müslüman erkek iken babası Mekke’nin fethi günü Müslüman olmuştur. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın babası, annesi ve aile fertleri sahabilik şerefine erişmişlerdir. Bu yüce şeref başka kimseye nasip olmamıştır.

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) Müslüman olmadan önce yaşadığı 38 yıl boyunca içki içmemiş, putlara tapmamış, hurafelerden nefret etmiş, dürüstlüğü, fazileti ve insanlığı ile tanınmış bir şahsiyetti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kayın babası ve ilk halifesidir. Seferde ve mukimken Rasulü Ekrem’in en sadık ve fedai arkadaşı, en samimi müşaviriydi. Arkadaşlığı Kur’an ile tescil edilmiştir. Tevbe 40 Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat ettiği hastalığında son namazını onun arkasında kılmıştır.

Nesei 785, 786, Tirmizi 359, 360, Ahmed 3/159

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) seferde ve hazarda münferit meseleler hariç Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanından hiç ayrılmazdı. En tehlikeli yerde onun yanıbaşındaydı ve yardımcısıydı. Elindeki servetinin tamamını İslam uğruna harcamaktan çekinmez, bu durumda iken “Ailene ne bıraktın?” sorusuna:

−“Allah ve Rasulünü bıraktım” diye cevap verirdi.

Tirmizi 3919, Ebu Davud 1678

Daha hayatta iken birçok defa cennetle müjdelenmiştir.

Buhari 3426, 3434, Müslim 1028/87

Sırf Müslüman oldukları için işkence gören 6 yahut 7 köleyi satın alarak hürriyetlerine kavuşturmuştur ki, Bilal (Radiyallahu Anh) onlardan biridir. Hakkında birçok Kur’an ayeti inmiştir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ona:

“Sen Allah’ın cehennemden azatlısısın” buyurmasından sonra azatlı manasına ‘Atik’ adını aldı.

Tirmizi 3922, Bezzar Keşfu’l-Estar 3/163

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün beraberinde Ebu Bekir, Ömer ve Osman (Radiyallahu Anhum) olduğu halde Uhud’a çıkmıştı. Bu esnada dağ onları salladı. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Ey Uhud, sabit ol! Bil ki senin üstünde bir Rasul, bir sıddik (çok dürüst) ve iki de şehit bulunuyor” buyurdu.

Buhari 3436

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke’de iken İslam’ın ilk dönemlerinde Hicri İsmail’de namaz kılıyor olduğu halde Ukbe bin Ebi Muayt onu ridası ile boğarken Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) kurtardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun hakkında:

“Beni Ebu Bekir’in malının faydalandırdığı kadar hiç kimsenin malı faydalandırmamıştır. Bir dost edinmiş olsaydım mutlaka Ebu Bekir’i edinirdim. Lakin (kendini kastederek) sahibiniz Halilullah’tır” buyurmuştur.

Buhari 3419, 3438, Tirmizi 3903, Müslim 2383, İbni Mace 93

Ammar bin Yasir (Radiyallahu Anhuma) onun hakkında:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e vardığımda ilk Müslümanlardan olarak beş köle Bilal, Zeyd bin Harise, Amir bin Fuhayre, Ubeyd bin Zeyd, Ebu Fukeyhe, iki kadın Hatice, Ümmü Eymen ve bir de Ebu Bekir’den başka kimse yoktu” demiştir.

Buhari 3421

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir konuda kendisine başvuran kadına, yanından ayrılırken kendisine tekrar müracaat etmesini söylemiş, kadın:

−Seni bulamazsam ne yapayım? deyince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Ebu Bekir’e müracat et” buyurdu.

Buhari 3421, Müslim 2386

Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Benden sonra şu iki zata uyunuz! Ebu Bekir ve Ömer’e.”

Tirmizi 3904, İbni Mace 97

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ölümüyle neticelenen hastalığında Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ı imam tayin etmiştir.

Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Mescitte Ebu Bekir’in kapısından başka bütün kapıları kapatın.”

Buhari 3418, Müslim 2382/2

Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Allah ve mü’minler Ebu Bekir’den başkasına razı olmazlar.”

Müslim 2387/11, Buhari 5708

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sözüyle kendisinden sonraki halifeye işaret etmiş.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e kendisine en sevgili olanın sorulmasına:

−“Aişe’dir.” diye cevap vermiş.

Erkeklerden kimdir? denildiğinde:

−“Babasıdır.” Yani Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’dır buyurmuştur.

Buhari 3423

Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Allah beni Rasul olarak gönderdiğinde hepiniz beni yalanladınız! Ebu Bekir ise beni tasdik etti, malı ve canı ile bana yar ve yardımcı oldu” diyerek onu taltif etmiştir.

Buhari 3422

Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Ebu Bekir ve Ömer, Nebi ve Rasullerden başka önceki ve sonrakilerden cennet ehlinin orta yaşlılarının efendileridir” buyurarak onun Allah indindeki değerini bildirmiş, ayrıca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun cennete cihad edenler, sadaka verenler ve oruç tutanlar kapılarından çağrılacağını haber vermiştir.

Buhari 3426, Tirmizi 3908, İbni Mace 100

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in İsra ve Mi’raç hadiselerini anlatmasını garipseyen Mekke müşrikleri, bu anlatılanları Ebu Bekir’e anlatınca:

“Muhammed söylediyse doğru söylemişti.” diyerek onu kayıtsız şartsız tasdik etmiştir.

Siretu İbni Hişam 2/51

Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çobanla konuşan kurt ile sırtına binen sahibine:

−‘Ben bunun için yaratılmadım’ diyen öküzün kıssalarını anlatınca sahabiler hayret etmişler, bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendileri yanında olmadığı halde:

−“Ben, Ebu Bekir ve Ömer bu hayvanların böyle söylediğine inanıyoruz” diyerek her halde Ebu Bekir’in kendisini doğruladığını beyan etmiştir.

Buhari 3424, Müslim 2388/13

Ebu Bekir es-Sıddik (Radiyallahu Anh)’ın sahabiler nezdinde de değeri makbuldü. İbni Ömer (Radiyallahu Anhuma):

“Biz Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zamanında insanlar arasında ‘Falan falandan, fulan fulandan hayırlı’ diye konuşurduk. Neticede Ebu Bekir’i, sonra Ömer’i, sonra Osman’ı hayırlı bulurduk” demiştir.

Buhari 3419

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat edince Ensar, Sa’d bin Ubade’yi halife yapmayı konuşurken beraberinde Ömer ve Ebu Ubeyde (Radiyallahu Anhuma) olduğu halde Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) yanlarına gelmiş, onlara hilafetin Kureyş’ten olması gerektiğini izah etmiş ve yanındaki iki kişiden birine biat edilmesini istemişti. Bunun üzerine Ömer (Radiyallahu Anh):

“Hayır, biz sana bey’at ediyoruz. Çünkü sen seyyidimiz, en hayırlımız ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e en sevgili olanımızsın” demiştir.

Buhari 3429, Tirmizi 3898

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vefat haberi geldiğinde insanlar inanamamış, şuurlarını kaybetmiş ve ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Hatta Ömer (Radiyallahu Anh) Allah’a yemin ederek “Muhammed ölmedi” diye bağırıyor, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in öldüğünü söyleyenleri öldüreceğini haykırıyor olduğu bir halde, metanet sahibi Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) insanlara bir hutbe irad ederek:

“Herkim Muhammed’e tapıyorsa bilsin ki o ölmüştür ve herkim Allah’a ibadet ediyorsa bilsin ki Allah ölmez. Allah (Azze ve Celle), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hakkında:

“Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” Zümer 30 ve “Muhammed ancak bir rasuldür. Ondan evvel daha nice rasuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse ökçelerinizin üzerinde (geriye) mi döneceksiniz? Kim böyle yaparsa elbette Allah’a hiçbir şeyle zarar veremez…” Al-i İmran 144 buyurdu” deyince Ömer ve halk teskin olmuş, onun vefatına inanmış ve sessizce ağlamaya başlamışlardır.

Buhari 3428

Zekatın dindeki yeri, Bekir (Radiyallahu Anh)’ın hilafeti döneminde zekatı vermeyenlerle savaşması ve onları öldürüp esir yapmasıyla daha iyi anlaşılmıştır. Kendisinden 142 hadis rivayet edilen Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın hilafeti 2 yıl 3 ay 8 gün sürdü.

İbni Hazm Cevamiu’s, Sire 259, 335

Bu süre zarfında irtidat eden kabilelere ve yalancı nebilere karşı mücadele ederek hepsini alt etmiş ve İslam’a eski saygınlığını kazandırmıştır. Irak’ı cizyeye bağladı, İran’ı İslam topraklarına kattı. Rumlara karşı görevlendirdiği orduya şu mesajı göndermişti: “Siz Allah’ın savaşçılarısınız, Allah size yardım edecek, kafirleri yenilgiye uğratacaktır.

Hiçbir ordu azlığından dolayı yenilmez, ancak günahları sebebiyle yenilir. Günahlardan sakının, namazlarınıza dikkat edin.” Bu savaşta Rumlar 120.000, Müslümanlar ise 24.000 kişi idiler. Gerçekten de Müslümanlar 3.000 şehit ile bu orduyu dize getirmişti.

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh), Ömer (Radiyallahu Anh)’ın savaşlarda şehit olan hafızlardan endişelenerek yaptığı tavsiye ile Zeyd bin Sabit (Radiyallahu Anh) ı görevlendirerek Kur’an sahifelerini ilk defa toplatıp bir araya getirdi.


Sıtmaya yakalanarak yatağa düştü. Bu hastalığı 15 gün sürdü. Cemaate Ömer (Radiyallahu Anh)’ı imam tayin etmişti. Osman (Radiyallahu Anh)’a bir vasiyet yazdırdı. Bu vasiyette kendinden sonra halife olarak Ömer’i atamıştı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına gömülmeyi vasiyet ederek hicri 13. yılda Cemaziyelahir ayının 8. günü vefat etti.
Muvafakat-ı Ömer,Hz Ömer'in daha sonra inen vahy ve tenzile muvafık gelen reyleridir.
Üstünlükte ikinci odur

Hazret-i Ömer (radıyallahü teâlâ anh), Peygamber efendimizin kayınpederidir. Hafsa validemiz onun kızıdır. Hayatta iken Cennet ile müjdelenmiş on kişiden ikincisi olup, Hazret-i Ebu Bekir’den sonra eshab-ı kiramın en büyüğü, başka bir ifade ile, Peygamberlerden sonra insanların üstünlükte ikincisidir. Resulullahın da ikinci halifesidir. Hazret-i Ali, Hazret-i Ömer’i çok severdi. Ona kızı Ümmi Gülsümü nikah etti, damadı yaptı.

Hicretten kırk sene önce doğdu. Kureyşin büyüklerinden idi. Çok güzel konuşurdu. Önce Resulullaha düşman idi.

Resulullah efendimizin duası bereketi ile Müslüman olmakla şereflendi. Resulullahı öldürmek için giderken okunan Kur’an-ı kerimin fesahatı,belagatı,manalarının yüksekliği ve üstünlüğü karşısında hayran kalınca, Hazret-i Habbab, “Müjde ya Ömer! Resulullah, Allahü teâlâya dua ederek, (Ya Rabbi! Bu dini, Ebu Cehil ile yahut Ömer ile kuvvetlendir) buyurdu. İşte bu devlet, bu saadet sana nasip oldu” dedi. O da hemen Resulullahın huzuruna giderek iman etti. Müslüman olunca, Resulullah efendimize, (Allah ve müminler, yardımcı olarak sana yetişir) mealindeki âyet-i kerime indi. (Enfal 64)

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Cebrail geldi, "Ömer’in müslüman olmasından dolayı gökteki melekler birbirine müjde verip, bayram ediyorlar" dedi.) [Hakim, Ebu Nuaym]

(Ömer’i müslüman olduktan sonra gören şeytan, yüzüstü yıkıldı.)
 [Taberani, İ. Asakir, Dare Kutni]

İbni Mesud buyurdu ki: Ömer iman ettiğinde Peygamber efendimiz, mübarek elini Ömer’in göğsüne koyup, (Ya Rabbi, bunun göğsündeki kötü sıfatı ve hastalığı çıkar, onun yerine iman ve hikmeti ver) buyurdu.

Ömer’in müslüman olması, müminlere rahmet oldu. O Müslüman oluncaya kadar dini İslam aşikâre değildi. Kâbe’de Müslümanlardan hiç kimse namaz kılmamış idi. Müslüman olunca, (Ya Resulallah haydi Kâbe’ye gidip açıkça namaz kılalım) dedi, teklifi kabul buyurulup hep birlikte Kâbe’ye gidildi. Hazret-i Ömer, orada, Resulullahın ölü veya dirisini getirecek diye bekleyen müşriklere, (Beni bilen bilir, bilmeyen bilsin ki, Hattab oğlu Ömer’im. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyen, yerinden kıpırdasın) dedi. Hepsi geriye çekilip dağıldı. Müslümanlar, Harem-i şerifte yüksek sesle tekbir getirip, ilk defa meydanda namaz kıldılar. (M.Ç.Güzin - Eshab-ı kiram)
Üstad NFK’nın şiirinden bazı yerleri aldık.

Hazret-i Ömer
Can evinden vuruldu,
Bulanıktı, duruldu,
Havuzlar umman oldu,
Ömer Müslüman oldu.

Sözü sözdü, gerçekti,
Kesin öldürecekti,
Bir kutlu ferman oldu,
Ömer müslüman oldu.

Cesurdu, gözü pekti,
Hemen kılıcı çekti,
Olaylar yaman oldu,
Ömer Müslüman oldu.

Şoka uğradı bir an,
Yumuşatmıştı Kur'an,
İçi süt liman oldu,
Ömer Müslüman oldu.

Olunca küfre pişman,
Dostları oldu düşman,
İnkârı iman oldu,
Ömer Müslüman oldu.

Hazret-i Ömer, İslam dini uğruna malını, canını, her şeyini ortaya koydu. Herkes gizlice hicret ederken o, hiç çekinmeden kahramanca ortaya çıkıp, (Anasını ağlatmak, karısını dul bırakmak isteyen varsa gelsin) diyerek düşmanlara meydan okudu. (Mirat-ı kâinat)
Bütün gazalarda bulundu. Uhud’da Resulullahın yanından ayrılmadı. Resulullahın vefatından sonra karışıklık çıkmasını önledi. Halifeye, her işinde yardım etti.

Hazret-i Ebu Bekir, vefat edeceği zaman eshab-ı kirama, Size halife olarak Ömer’i seçtim. Yarın ahirette Allahü teâlâya, "İnsanların en hayırlısını onların başına halife tayin ettim" derim dedikten sonra, Hazret-i Ömer’i halife tayin etti. Onüçüncü yılda halife oldu. Emir-ül-müminin ismini aldı. Az zamanda o kadar çok yer aldı ki, tarihçileri şaşırttı. Kudüs’e gidip, adaleti ile Rumları hayran bıraktı. Kadsiye zaferini kazanarak, orduları Azak denizine kadar ilerledi. Tunus’a kadar fetholundu.

Dörtbinden ziyade cami, mescid yapıldı. Hazret-i Muaviye’yi Şam valisi yaptı. Kendi de Şam’a geldi. Her sene hac yaptı. On buçuk sene ve yedi gün, dünyada hiç görülmemiş bir adalet ile halifelik yaptı. 23. yıl zilhiccesinde, bir sabah namazına giderken, Mugire-tebni Şu’be hazretlerinin kölesi Ebu Lü’lü Firuz tarafından bıçakla karnına vurularak yirmidört saat sonra, 63 yaşında şehit oldu. Hücre-i saadete defnedildi.

Çok âdil, abid, çok merhametli, aşağı gönüllü, fakirlikle yaşar bir zat idi. Kudüs’e giderken deveye, kölesi ile nöbetleşe biniyordu. Şehre girerken deveye binme sırası kölesine geldiği için devenin önünde yürüyordu. Kuvveti, adli, askerleri, üç kıtayı titreten İslam halifesini görmeye gelenleri hayrette bırakmıştı. O derece âdil idi ki, kendi oğlu günah işleyince Allahü teâlânın emri kadar sopa vurulmasını emretti. Eshab-ı kiram yalvardıkları halde, bir değnek eksik vurulmasına razı olmadı ve oğlu bu yüzden öldü. Çok acıdı ve üzüldüğünü bildirdi ise de, pişman olmadı ve (Allahü teâlânın hakkında hatır olmaz. Ahirette çekmekten, dünyada cezasını bulmak iyidir) buyurdu.

Ölünceye kadar, bütün âlem-i İslam, Resulullah zamanındaki huzur, safa ve rahatlık içinde yaşadı. Çeşitli hadis-i şeriflerle meth olundu.(Benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer Peygamber olurdu)hadis-i şerifi, yüksekliğini anlatmaya yetişir. Faziletini, kıymetini bildirmek için, din âlimleri ve dinsizler tarafından ciltlerle kitap yazıldı. Eshab-ı kirama derecelerine göre saygı gösterirdi. Bedir gazasında bulunanlara daha çok kıymet verirdi. Haşimileri, hepsinden üstün tutardı. Hazret-i Ali’yi hepsinden yüksek bulundurur, işlerinde ona danışırdı. Hazret-i Ömer’i metheden hadis-i şeriflerin çoğunu Hazret-i Ali bildirmiştir. (Eshab-ı kiram, Mesabih, M.Ç.Güzin)
Bir gün Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Rüyamda ümmetim bana arz olundu. Cümlesi önümden geçip, birbir seyreyledim. Kiminin gömleği dizinde idi. Kiminin dizinden aşağı, kiminin dizinden yukarı idi. Lakin Ömer’i bir gömlek ile gördüm ki, yerde sürünürdü.) Sahabe-i güzin, ya Resulallah, nasıl tabir buyurdunuz diye sorunca, buyurdu ki: (Din-i mübin ile [dine bağlılık, dinin kuvvetlenmesi ile] tabir ettim.) Hilafet zamanı uzun oldu, İslamiyet dünyaya yayıldı. (Tirmizi)

Abdullah ibni Ömer dedi ki:
Resulullah buyurdu ki, (Rüyada kana kana süt içtim, fazlasını da Ömer bin Hattaba verdim.)
Ya Resulallah! Ne ile tabir ettiniz diye sorulunca, buyurdu ki: (İlim ile tabir ettim.) (Müslim)

Daima görüşü [ictihadı] isabet ederdi. Bir gün, bir münafık ile bir yahudi, bir hususta anlaşamadı. Yahudi davayı halletmek için, Resulullaha gelmek istedi. O kişi de yahudilerin reisine gitmek istedi. Sonunda, Resulullaha geldiler. Yahudi o davada haklıydı, onun lehine hüküm verildi. Çıkınca, o kişi bu hükme razı olmayıp, (bir de Ömer’e gidelim) dedi. Hazret-i Ömer Yahudilere düşman olduğu için davayı kendisinin kazanacağını sanıyordu. Hazret-i Ömer’e davayı halletmesi için geldiler. Yahudi, davayı anlattı. Hazret-i Ömer onun münafık olduğunu anlayıp, (Olay bu yahudinin anlattığı gibi midir?) Diye sordu. O kişi, evet, öyledir. Ama ben o hükme razı olmadım, sen hüküm veresin, dedi. Hazret-i Ömer; (Siz az bekleyin) buyurdu. Hemen içeriden kılıcını getirip münafığın boynunu vurdu, (Resulullahın hükmüne razı olmayanın hükmü budur) buyurdu.

Bunun üzerine, Resulullah efendimiz, (Hak ile bâtılı ayırt edici Ömer’dir) buyurup, hak ile bâtılı ayıran anlamında Faruk lakabını verdi ve Ömer-ül-Faruk denildi. (M. Ç. Güzin) 
Makam-ı İbrahim için, kadınların örtünmesi için ve Bedir gazasında alınan esirler için, içkinin haram edilmesi için Allahü teâlâ, Hazret-i Ömer’in sözüne uygun âyet-i kerime gönderdi. Bedir’de alınan esirlere yapılacak muamele hakkında, Sahabe-i kiramın reyleri [ictihadları] farklı olmuştu. Ömer-ül Faruk ve Sad ibni Muaz esirleri öldürelim dedi. Diğer sahabiler ise, para karşılığı bırakalım, demişlerdi. Server-i âlem de, bu reyi kabul buyurup salıverdiler. Sonra, şu âyet-i kerime gelerek birinci reyin doğru olduğu bildirildi:
(Savaşta alınan esirleri mal karşılığı olarak salıvermek, hiçbir Peygambere yakışmaz. Yer yüzünde onların çoğunu öldürmek, zayıflamalarına sebep olur. Siz dünya malını istiyorsunuz. Allah ise, sevap kazanmanızı, Cennete ve nimetlere kavuşmanızı istiyor. Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldığınız fidyeden dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.) [Enfal 67,68]

Bu âyet-i kerimeler indikten sonra Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Eğer azap geri çevrilmeseydi, Ömer ile Sad bin Muaz’dan başka kimse kurtulmazdı.) [Beydavi, Mealim-üt-tenzil]

Hazret-i Ömer buyurdu ki: (Vallahi Allahü teâlâ bana üç şeyde de muvafakat etti:
1– Ya Resulallah, ne olaydı makam-ı İbrahim’i namaz kılınacak yer yapsaydınız dedim. Hemen Bekara suresinin, (Makam-ı İbrahim’i namazgah edinin!) mealindeki 125. âyeti indi.

2–
 Dedim ki, ya Resulallah! Sizin yanınıza biz de geliyoruz, müşrikler de geliyor. Ne olurdu müminlerin anneleri tesettüre girseydi. Hemen Allahü teâlâ hicab âyetini gönderdi.

3–
 Resulullahın bazı hanımları birbirleri ile niza etmişler. Bu olayı işitince gidip, [Resulullahın hanımı ve kendi kızı olan] Hafsa’ya: “Resulullahı üzerseniz, Allahü teâlâ, Ona sizden daha iyi hatunlar verir” dedim. Hemen Allahü teâlâ; Tahrim suresinin (Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha iyi hanımlar verebilir)mealindeki 5. âyetini gönderdi. (Mealim-üt-tenzil)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, hakkı Ömer’in diline ve kalbine yerleştirdi.) [Tirmizi, Ebu Davud, İ. Ahmed, Hakim, Taberani, İbni Neccar, İ. Münavi]

Hazret-i Ömer’in tarihi konuşmasıHazret-i Ömer, halife olunca cihada teşvik için buyurdu ki:
(Ey Resulün Eshabı! Arabistan, ancak sizin atlarınıza arpa yetiştirebilir. Halbuki Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselamın ümmetine, yeryüzünün her tarafında, yer, ülke vereceğini, Habibine vaad etti. Hani, bu vaad edilen ülkeleri zaptederek, dünyada ganimete, ahirette gazilik ve şehitlik rütbesine nail olmak isteyen erler nerede? Din uğruna can ve baş feda ederek, vatanlarını bırakıp, Allahü teâlânın kullarını zalimlerin pençelerinden kurtaracak gaziler nerede?)

İşte İslam ülkelerinin, üç kıta boyunca, hızla genişlemesine, milyonlarca insanın küfürden kurtulmalarına sebeplerden biri de Hazret-i Ömer’in bu ibretli konuşmasıdır. Bundan sonra, Eshab-ı kiram ölünceye kadar cihad ve gaza etmeye ahd ve ittifak etti. Halifenin gösterdiği şekilde ordular kurulup, Ehl-i İslam, yerlerini yurtlarını terk ile Arabistan’dan çıkıp, her tarafa yayıldı. Gidenlerin çoğu, geri dönmeyip, gittikleri yerlerde, ölünceye kadar cihad etti. Böylece, az vakitte çok ülke alındı. O vakit iki büyük devlet vardı. Biri Rum İmparatorluğu, diğeri İran Devleti idi. Ehl-i İslam, ikisine de galip geldi. Acem devleti, büsbütün ortadan kalktı. Ülkelerinin hepsi, müslümanların eline geçti. Ahalisi müslüman olmakla şereflendi.

“Ömer Cennet ehlinin ışığıdır”Hazret-i Ömer, Medine'ye hicretle şereflenen, Allahü teâlânın övdüğü muhacirlerden ve ilk iman edenlerdendir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Muhacirlerin ve Ensarın önce imana gelenlerinden ve Onların yolunda gidenlerden Allah razıdır. Onlar da Allah’tan razıdır. Allah, Onlar için Cennetler hazırladı.) [Tevbe 100]

Hazret-i Ömer, Peygamber efendimizin kayınpederi olmakla, mübarek kızı Hafsa validemiz de müminlerin annesi olmakla şereflendi. Bir âyet-i kerime meali:
(Resulullahın zevceleri müminlerin anneleridir) [Ahzab 6]

Resulullah ile akraba olmak şerefi çok büyüktür. İmanlı olan her akrabası muhakkak Cennetliktir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ bana söz verdi ki, kızlarını aldığım ve kızlarımı verdiğim aileler, Cennette benimle beraber olacaktır.) [Deylemi]

Ağaç altında söz verenlerden idi. Allahü teâlâ, ağaç altında sözleşme yapılan Eshabdan da razı olduğunu bildirdi. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah razıdır.) [Fetih 18]

Bedir savaşına katılanlardandır. Bedir ehlinin şânı için hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bedir savaşına katılan Müslümanlar Cennetliktir.) [Dare Kutni]

Âl-i İmran suresinin (İşlerinde onlara danış) mealindeki 159. âyeti, Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer ile müşavere etmek için geldi.

Hazret-i Ömer’in faziletini bildiren hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Ömer Cennettedir.) [Tirmizi, İbni Mace, Taberani, İ. Asakir, Beyheki, Dare Kutni, Hakim, Ebu Nuaym, İbni Said]

(Ömer Müslüman olduktan sonra, şeytan her görüşte mutlaka yüz üstü düşmüştür.) 
[Taberani]

(Gökte hiç bir melek yoktur ki Ömer’i sevip hürmet etmesin. Yer yüzünde de hiç bir şeytan yok ki ondan kaçmasın.)
 [İbni Asakir, İbni Adiy, İbni Cevzi]

(Şeytan senden korkuyor, ya Ömer.) 
[İ. Ahmed]

(Şeytan Ömer’in gölgesinden kaçar.) [Buhari, Müslim, Begavi, İbni Asakir, İbni Adiy]

(Güneş, Ebu Bekir hariç, Ömer’den daha hayırlı bir kimsenin üstüne doğmadı.) 
[Tirmizi]

(Benden sonra hak, her zaman Ömer iledir.) [Hakim, Taberani, ibni Asakir]

(Benden sonra Peygamber gelmeyecek. Eğer gelseydi, Ömer Peygamber olurdu.)
 [Deylemi, Tirmizi, İ. Münavi]

(Allahü teâlâ Ömer’e rahmet etsin, acı da olsa hakkı söyler.)
[Tirmizi]

(Allahü teâlâ kıyamet günü önce Ömer’e selam verecektir.)
[Hakim]

(Cibril dedi ki: "Ömer’e selam söyle, rızası hikmet, gazabı izzettir.) [İbni Adiy]

(Ömer Cennet ehlinin ışığıdır.) 
[E.Nuaym, İ.Asakir]

(Ömer’in Cennette derecesi, Ebu Bekir hariç, ümmetimin hepsinden yüksektir.) [İbni Mace]

(Miracda, Ömer’e verilecek olan köşkü gördüm.) [Buhari, Müslim]

(Cennete girdim. Bir köşkte bir huri 
[Cennet kızı] gördüm. Sen kimin içinsin dedim. Ömer ibni Hattab için yaratıldım dedi.)[Buhari ve Müslim]

(Cebrail aleyhisselama, Ömer’in üstünlüklerinden sordum. Onun kıymetini, Nuh aleyhisselamın Peygamberlik zamanı kadar 
[ 950 yıl] anlatsam, bitiremem. Bununla beraber, Ömer’in bütün kıymetleri, Ebu Bekrin kıymetlerinden biridir, buyurdu.) [Ebu Ya’la]

(Ya Eba Bekir, meleklerden Mikail gibisin, o rahmetle iner. Enbiyadan ise İbrahim gibisin, o inkârcı kavmine, Bana uyan bendendir, isyan edene ise Allah gafur rahimdir" dedi. Ya Ömer, sen de meleklerden Cibril gibisin, o, kâfirlere şiddetle iner. Enbiyadan da Nuh gibisin, o "Ya Rabbi, yer yüzünde hiç kâfir bırakma" dedi.) 
[Taberani, Ebu Nuaym, İ. Asakir]

Fetih suresinde, (Eshab-ı kiram kâfirlere karşı çok şiddetlidir)buyuruluyor. Hazret-i Ömer bunların başında gelirdi. Peygamber efendimiz cemaatle namaz kıldırırken Firavunun, “Ben sizin en büyük rabbiniz değil miyim” dediğini bildiren âyeti okuyunca Hazret-i Ömer, namaz esnasında, gazaba gelerek, “Ben o zaman olsa idim, boynunu vururdum” dedi. Namazdan sonra Resulullah efendimiz,(Namazda iken konuşulmaz ya Ömer, namazını iade et) buyurdu. Hazret-i Ömer namazı iade edeceği sırada Cebrail aleyhisselam gelip,(Allahü teâlâ Ömer’in namazını kabul etti, yeniden kılması gerekmez) dedi. (M. Ç. Güzin) 
Eshab-ı kiramın tamamı evliya idi. Resulullah efendimiz, Hazret-i Ömer’e ikram olmak için buyurdu ki:
(Geçmiş ümmetler içinde gelecekten keramet ehli zatlar vardı. Ümmetimin içinde de Ömer onlardan biridir.) [Buhari, Müslim,Tirmizi]
Hazret-i Ömer, Medine’de kalabalık bir cemaate hutbe okurken, İran’a gönderdiği ordunun mağlup olmak üzere olduğunu görüp, kumandana (Ya Sariye arkanı dağa ver) buyurdu. O da, dağa yanaştı ve zafere kavuştu. (Şevahid-ün nübüvve)

Hazret-i Ömer: “Bu söz benim için dünyalara bedeldi” buyurarak şöyle anlattı:
(Peygamber efendimizden Umre'yi ifa etmek için izin istedim; bana izin verip, şöyle buyurdu:
(Kardeşim Ömer, bizleri duandan unutma!) [Tirmizi, Ebu Davud]

Hadis âlimleri söz birliği ile bildiriyorlar ki:
Ebu Musa Eşari dedi ki, Resulullah ile bir bahçede oturuyorduk. Biri kapıya vurdu. Resulullah (Kapıyı aç ve gelene Cennetlik olduğunu müjdele) buyurdu. Kapıyı açtım. Ebu Bekir içeri girdi. Resulullahın müjdesini kendisine söyledim. Kapı yine vuruldu. (Kapıyı aç ve gelene Cennetlik olduğunu müjdele!) buyurdu. Kapıyı açtım. Ömer içeri geldi. Ona da müjdeyi söyledim. Kapı yine vuruldu. (Kapıyı aç! Gelene Cennetlik olduğunu müjdele ve başına belalar geleceğini de söyle!) buyurdu. Kapıyı açtım. Osman içeri girdi. Müjdeyi ve Allahü teâlânın kaderini kendisine söyledim. Allahü teâlâya hamd olsun. Kazalarda, belalarda ancak Allahü teâlâya sığınılır dedi.(Buhari, Müslim - Kurretül ayneyn)
Resul-i ekrem, Hazret-i Ömer’in şehit olacağını yani Cennetlik olduğunu haber verdi. İlk üç halife ile dağa çıktıkları zaman dağ sallandı. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Ey dağ, sallanma! Senin üstünde bir nebi, bir sıddık, iki de şehit[Ömer ve Osman] vardır.) [Buhari- Kurretül ayneyn]

İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki:
Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, Hazret-i Ebu Bekir, sonra Hazret-i Ömer, sonra Hazret-i Osman, daha sonra Hazret-i Ali’dir. Her müslümanın eshab-ı kiramın hepsini hayırla anması gerekir. (Fıkhu’l-Ekber)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder