27 Mart 2016 Pazar





Ben ölmüş olsam da, beni mezara koysalar, bu haldeyken sevgilimizden bir haber gelse, hemen kefenimi yırtar,
mezarımdan çıkarım.
• Diri de, ölü de ondan bir şey elde edince neler yapmaz? Dağ bile onu görse yerinden sıçrar kalkar, daha ileri,
daha yakına gelir.
• Seni sevdiğim için beni çekiştirirlerse, kınarlarsa, ben bu kınanmaktan kaçmam, kaçınmam. Senden gelen acılık
cana şekerden daha tatlı gelir.
• Sana, Hakk'ın nîmetlerinden ne gelirse ye, iç, bir tarafta dursun deme! Akıp giden bir ırmaktan su içtikçe arkası
gelir.
• Hakk'ın yaratma gücüne, güzel sanatına bak, gönüllere gelen vahyi seyret! Baştan başa görüş nüru ol! Çünkü
bütün zevkler, bakış ve görüşten gelir.
• Ömrüm geldi, geçti de sevgiliye kavuşamadım diye ümitsizliğe kapılma, o vakitli, vakitsiz, ansızın gelebilir, her
şey seher vaktinde gelmez.
• Bekle, gözetle, sabret! Zamanlı zamansız, ansızın değerli bir sürme gibi o azîz varlık, o eşsiz varlık gözümüze
gelir.
• 0 bu göze gelince, bu göz deniz halini alır. Denize bakınca da denizin bütün suyu inci olur.
• 0 inci, aslını kendi inciliğini bilmeyen ölü inci gibi değildir. 0 daima söyler, daima arar, daima diridir. 
• Senin aslın nedir? Sen nasıl bir madensin? Sen nasıl bir cansın? Bunu ne bileceksin? Senin insanî hünerini,
marifetini ancak Allah bilir, Allah bilir.
• Fazla konuşma, dudaklarını kapa, dilsiz, dudaksız söz söylemeyi huy edin! Çünkü dünya geçip gidince, ne diş
kalır, ne dudak kalır, ne de dil!

372. Gönül kapısında otur bekle, o gizlenen sevgili,
ya gece yarısı, yahut seher vakti gelir.
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün
 (c. II, 595)
• Hakk aşığı olan, gönlünde bir istek bulunan kimse, gönül kapısına gider de gönül ona kapı açmazsa, elbette
bunun bir sebebi vardır. Kapı açılmadı diye üzülme, git!
• Gönül kapısında otur bekle, çünkü, o gizlenen sevgili ya gece yarısı, yahut seher vakti gelir.
• Her şeyden ayrılan, yalnız Allah'ını arayan can, az bulunan eşsiz bir candır. Şaşılacak bir candır!
• Bulunduğu dünyadan başka bir dünya gören göz, görüş sahibidir. Onun hoş bir lakabı vardır.
• Böyle olan kimse, rühun en yakın dostu olur da, ölümden bile korkmaz. Can verme saatinde, onun tuhaf bir
zevki, anlatılmaz bir neşesi vardır.
• Ayağı taşa çarpsa, avucuna bir inci düşer. Canı dudağına gelse, bir şeker dudaklı ile buluşur.
• Sus, sırlan her yerde açığa vurma. îyi röhlu olmayan kişilerin toplantısında Ebü Leheb de bulunabilir.

373. Aklını başına al da isteyen, isteneni bir bil!
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fe'ilün
(Yazma bir dergiden)
• Ey Allah'ım, önünde secde etmeme müsaade et. 0 imkanı lütfet de, secde edenin başı secde edilene yaklaşsın.
 "Secde et Allah'a yaklaş!" mealindeki Alak Suresi, 96/19. ayete işaret var.
• Duygular alemi (duygularımız) toprağa benzer. Hakkı bulmak, onu istemek arzusu da rüzgar gibidir. Rüzgar, her
an toprağı yerden, aşağılardan alır, gökyüzüne, ötelere doğru yükseltir. Yani duygularımızı, topraktan yaratılan
bedenimizi, hakkı istek ve sevgi rüzgarı alır, yücelere doğru yükseltir.
• İstek atına binip yükselen bu toprak ne mübarektir, ne kadar kutludur. Balçıktan onu çekip alan bu isteğin
yükselttiği beden ne mesuttur!
• 0 ne kadar güzel bir istektir ki, bu cihan onunla canlıdır. Onunla yaşamaktadır. Bütün güzellikler, nergis gibi
gözler, gül gibi yanaklar hep ondandır. Onun cemalinin tecellîsindendir.
• Sen aklını başına al da, isteyenle isteneni bir bil! Ayrı görünüyorlarsa da, sakın ayrıdır deme, iki görme, onlar
birdir.
• Şunu iyi bil ki: Rüzgar havaya savurduğu toprağa, tozlara karışmıştır, kirli gibi görünür, ama aslında tertemiz
rüzgardan başka bir şey değildir. Bu hususta hata etme, yanlış görüş sahibi olma!
• Allah birdir. Ona yalvaran, ona hamd ü senada bulunan diller, zarflar gibı ayrı ayrıdır. Yani diller, içinde aynı su
bulunan çeşitli zarflara, kaselere benzerler. Türkü de, Kürdü de, Rumu da ayrı ayrı dillerle hep onu isterler.

374. Bu güzel koku can bahçesinden mi geliyor?
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün
 (c. II, 806)
• Ya Rabbi! Bu güzel koku can bahçesinden mi geliyor? Yoksa bu, ötelerden, gayb aleminden dünyaya doğru esen
hoş kokulu bir rüzgar mıdır?
• Ya Rabbi! Bu ab-ı hayat, hangi yerden coşmada? Ya Rabbî! Bu sıfatların nüru, hangi diyardan parlamada?
• Acaba bu gürültü, göklerde yaşayanların gürültüsü müdür? Acaba bu kahkahaları, cennet hürileri mi atıyor?
• Bu ne çalgı, bu ne ahenktir ki, insanın rühunu oynatmada? Bu ne ıslıktır ki, gönül kanat çırparak uçmada?
• Ey aşıklar, müjde müjde! Hepiniz de el çırpın; o elden çıkan güzel varlık, ellerini çırpa çırpa geliyor.
• Baht gözü, bahtınızı görmüş de mahmurlaşmış, bu da bir delil, bir iz! Bu baht, apaçık bir gözden, ezelî varolandan
ve varedenden geliyor.
• Candan tatlı ne vardır? Can gidecekmiş, gitsin! Korkma! Gideceğinden ne diye üzülüyorsun, gam yiyorsun? Ondan
daha iyisi geliyor.

375. Gaflet pamuğunu kulağından çıkar!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün,
(c. II, 550)
• Gaflet pamuğunu kulağından çıkar! Kurtuluş sesi geliyor. Günahın kara suyuna dalma, ab-ı hayat geliyor.
• Müşteri yıldızının aşk nöbetini gökyüzünde çalıyorlar. Aşıkların ruhlarına yüzlerce salavat geliyor.
• Günahlardan arın da baştan başa mana balı ol, süt ol! Kendinden, kendi benliğinden fakir ol, yok yoksul ol! Çünkü
ancak fakir ve yoksul olunca padişahtan vergi gelir, zekat gelir.
• İnsanın maddî varlığı olan balçık, gönül olmayı ister durur. Bu istek onun rahmetindendir. Kuluna acıdığındandır.
însanın namaz kılmayı arzu edişi, oruç tutuşu, hep Hakk'ın kulunu kendine çekişindendir.
• Başına gelen dertlere, musîbetlere, belalara uğrayış karanlıklarına sabret! Çekinme, çünkü Hızır (a.s) da, ab-ı
hayat, karanlıklar diyarından geliyor.

376. Öd Ağacı.
Mefulü, Fa'ilat, Mefa'îlii, Fa'ilat
 (c. 11, 863)
• Ateş, dün dumanın kulağına eğildi de, gizlice dedi ki: "Öd ağacının benimle arası pek iyidir. Onun bensiz bir yerde
kararı yoktur. Benden ayrı düşmeye hiç dayanamaz.
• Benim kaderimi ancak o bilir. Bana o, şükreder, çünkü, öd ağacının karı, benim kucağımda yanarak yok
olmasındadır. Onun değeri güzel kokuları etrafa yaydığı zaman belli olur.
• Öd ağacı, baştan ayağa kadar düğüm düğümdür. Görünüşü öteki ağaçlar gibi hoşa gitmez. Fakat yanarak
yokluğa açılıp saçılınca, o düğümler de çözülür, açılır, saçılır."
• Ateş öd ağacına der ki: "Ey benim alevler yiyen, ışıklar yutan dostum, hoş geldin, merhaba, merhaba! Ey yanarak
benim kucağımda yok olan, bana can veren şehidim! Ey beni görenlerin tattıklarımın kendisiyle avundukları azîz varlık,
sevgili dost!
• Senin gibi yanarak yok olmadan, hiç kimsecik yokluk levhinden nasibini alamaz, faydalanamaz." Ey seven ve
sevilen Allah'ım, benim de yoklukla aramı uzlaştır, beni onunla barıştır. Ben de sende yok olmak arzusundayım.
• Ekmek, yemek, midede yanar yok olursa, o zaman akıl olur, can olur, hasetçilerin bile hasret çektikleri bir hale
gelir.
• Geri kalanları benden gizli olarak, sana aşk söylesin! Sen, Ashab-ı Kehf gibi hem uykudasın, hem de uyanık!

377. Sen başka bir alemden mi geldin;
burada leş yiyen köpeklerle uzlaşamıyorsun!
Fa'ilatiü, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. II, 745)
• Yüzümü sevgilinin ayaklarına sürmeye geldim. Yaptığım bir hatadan ötürü özür dilemeye geldim.
• Yeniden onun gül bahçesine bahçıvan olmaya geldim. Onun aşkından ateş olup kendi dikenlerimi yakmaya
geldim.
• Temizlenmesi mümkün olan tozu, kiri temizlemeye, sevgilim için iyi işi, daha iyisini yapamadığım için kötü
saymaya geldim.
• 0 vefasız güzelin sevgisi uğrunda döktüğüm göz yaşlarını görsün diye ona ağlayan gözlerle geldim.
• Ey hiçbir şeye benzemeyen, eşsiz olan aşk, kalk, sevgiye yeni baştan başla, merhamete yeni baştan giriş! Ben
öldüm, ikrarımdan da inkarımdan da vazgeçtim.
• Çünkü senin saflığın, lekesizliğin olmadan varlık aleminde saf olmaya imkan yok! Sensiz gamdan kurtulmak,
iyileşmek de mümkün değildir.
• Zahirde, görünüşte ben sustum. Sen bilirsin ki, kan ağlayan gönlümde kanlara bulaşmış sözler var.
• Ben sustuğum zaman, yüzüme dikkatle bak! Orada bıraktığın izleri gör!
• Ben bu gazeli kısa kestim. Geri kalanı gönlümde.. Eğer beni o mahmur gözlerle mest edersen söylerim.
• Ey sözünden geri kalan, susan, ey eşinden ayrı düşen, nasıl oldu da o keskin aklını kaybettin, böyle şaşınp kaldın?
• Ey kendinde konuşma gücü olmayan, susan, o ateşli düşüncelerle ne alem desin? Düşüncelerin büyük orduları
geliyor.
• Sözü insanlara söylerler. Yalnızken susarlar. Hiç kimse sevgilinin sırrını kapıya, duvara söylemez.
• Yoksa sen, aşktan bahsedecek insan bulamıyor musun? Bu yüzden susup duruyorsun? Sen hiç kimseyi sözlerine
mahrem görmüyor musun? 
• Yoksa sen, başka bir alemden mi geldin? Tertemiz bir alemden misin? Şu leşe bulaşmış, leş yemekle meşgul
tabiat köpekleriyle tabiat alemine karışamıyorsun! Şu kirli alemle uzlaşamıyorsun!

378. Senin sevgi ateşinle yandım yakıldım da, dumanım çıkmadı.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün
 (c. II, 780)
• Ateşine atıldım, yandım, yakıldım da dumanım çıkmadı. Söndürmek için ateşine su döktüm, fayda etmedi.
• Gönlümü binlerce çeşit zevkle denedim, oyaladım. Seninle buluşmaktan başka hiçbir şey onu hoşnut etmedi.
• Gönlümün aşktan çektiğine, dağ dayanamadı, çekemedi. Ateşte yanan gönlümün kokusunu öd ağacı bile
vermedi.
• Sevgiliye; "Senin bu kulun gönlünü aşka rehin vermedi mi?" diye sordum. Sevgili; "Evet rehin verdi, verdi ama,
geç verdi, acele etmedi." dedi.
• Sevgilim, senin la'l dudakların, hastaların "Hz. îsa"sı ise de, benim hasta gönlüme bir türlü iyi gelmedi, sağlık
vermedi.

379. 0, bütün kapıları kapasa bile,
 sonunda kimsenin bilmediği gizli bir yol açar.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün
(c. II, 765)
• Aman, sevgili seni kovsa da ümitsiz olma, bugün seni kovarsa, yarın seni çağırmaz mı sanıyorsun?
• Eğer senin yüzüne karşı kapıyı kapasa bile, gitme, orada bekle, sabredersen seni alır baş köşeye oturtur.
• Bütün kapıları ve geçitleri kapasa bile, sonunda, sana kimsenin bilmediği gizli bir yol açar.
• Görmez misin? Kasap, koyunun başını keser, ama kestiği koyunu bırakmaz. Kestikten sonra onu tutar sürüye
sürüye, çeke çeke dükkana götürür.
• Koyunun nefesi kalmadığı için, onu kendi nefesi ile şişirir. Artık sen, düşün! Allah'ın nefesi, seni nerelere ulaştırır,
nerelere çeker götürür.
• Ben bunu bir misal olarak söyledim, yoksa onun keremi bir kimseyi öldürmez, üstelik onu ölümden, öldürülmeden
kurtarır.
• Süleyman'ın bütün mülkünü bir karıncaya bağışlar, hatta her iki cihanı da verir, hiçbir gönlü kırmaz, incitmez.
• Gönlüm, dünyanın etrafında döndü, dolaştı Onun bir eşini, benzerini bulamadı. 0, kime benziyor? Kime benziyor?
Kime benziyor?
• Sen sus artık! 0 sessiz, sedasız, bu şaraptan herkese tattır, tattır.

380. Şu rüzgarımız da sana aşık olsun da delice essin!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Pa'ilatün, Fa'ilat
(c. II, 748)
• Sen, dünyada bulunan bütün sakîlerin iftihar ettikleri, övündükleri bir sakîsin. Sen, boş durma! Her an gece,
gündüz, işte güçte ol! Herkese aşk şarabı sun! Herkesi mest et! Senin gözün daima mahmur olsun! Canımız da hep
içsin, içsin!
• Ey güzel! Senin şerefine, aşk şarapları içilen bu mecliste, akıllı kişilerin akıllan başlarından gitsin! Ey dilber;
coştukça coşan aşkınla ne baş kalsın ne sarık!
• Sana aşık olan canın, Mısırlı kadınlar gibi elleri de doğransın, gönlü de!.. Mısır Yusuf'u da çarşıda, pazarda
dolaşsın da güzelliğinin tesiriyle halkı birbirine düşürsün!
• Ey sakî, senin elinden ne eller elden çıktı. Senin sunduğun şarapla mest olan, senin elinden daima muradına
ersin!
• Başımız senin sevdanla, kırbamız, su kabımız senin sevgi suyunla dolsun! Şu rüzgarımız da sana aşık olsun,
delice essin! Suyumuz, ırmağımız da aşık olsun, ağlayarak, feryad ederek ve hiddet denizine doğru akıp gitsin!
• Güzeller padişahı da bizim emîrimiz, başkanımız olsun; aşk heyecanıyla bizi kucaklasın! Devletin, ikbalin bizim
can dostumuz; talih, baht arkadaşımız ol-sun! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder