27 Mart 2016 Pazar



Sensiz düşünemiyorum, sensiz yapamıyorum; başkası ile de yaşamama imkan yok! Aşka dair ne söylesem, içi
yanmayanlar, aşık olmayanlar anlamıyorlar!
• Her seher vakti döktüğüm gözyaşlan, hasta gönlümden bana bir haber getirmese de, etrafımda bulunanlardan hiç
kimsenin benim gönlümden haberi yok!
• Bedenimde hiç bir kıl yoktur ki, senin gamından ağlamasın, inciler 'saçmasın, ab-ı hayat akıtmasın!..
• Ey gamı canımın rahatı olan sevgili! Bu feryad, bu figanın sebebi ne? Herkesi başına mı toplamak istiyorsun?
Çünkü, ben ağlamasam, feryad etmesem halk benim etrafımda toplanmaz!
• Halkın toplanması, bir araya gelmesi ne demektir? Gölge varlıkların öte-sinde bulunan canların aynı gaye için bir
yere toplanması; insanların kendilerinden kendilerine sefer etmesidir, kendilerinde bulunanı birlikte bulmalandır! Kuş
yumurtada kaldıkça kanatları işe yaramaz; yumurtadan çıkınca, yalnızlıktan kurtulunca uçmaya başlar! 
• Benim hayatımın gecesinde şu güneş gibi yirmi tane güneş doğsa da, karanlık gecemi aydınlatmaya çalışsa, sen
gelmedikçe seher olmaz!
• Böyle bir balçığa, yani bedene gönül tohumunu ektik ama, sevgi baharın gelmedikçe orada bir şey bitmez!

432. Ey hacca gidenler! Sevgili, sizin duvar duvara komşunuzdur!
Mefulü, Fa'ilat, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. II, 648)
• Ey hacca gidenler! Neredesiniz, neredesiniz? Sevgiliniz buradadır; geliniz, geliniz!
• Sevgiliniz, sizin komşunuz; hem de duvarı duvarınıza bitişik komşunuz! Hal böyle iken siz, çöllerde sersem
sersem dolaşıyorsunuz! Hangi hevaya
• Eğer sevgilinin manevî olan suretini, yüzünü görseydiniz, ev sahibi de siz! olurdunuz, ev de siz olurdunuz, Kabe
de siz olurdunuz!
• On keredir o yoldan o eve gittiniz; bir kere de şu evden şu dama çıkınız!
• Evet, çöller aşarak gittiğiniz o ev çok latiftir, hoşdur, mübarektir! 0 evin vasıflarını anlattınız, güzelliklerinden
bahsettiniz ama, o evin sahibinden söz etmediniz, bir haber vermediniz!
• Eğer o gül bahçesini gördünüzse, hani bir gül demeti? Eğer Allah denizine daldınızsa, hani bir can incisi?
• Böyle olmakla beraber, çektiğiniz sıkıntılar, eziyetler dilerim ki size bir hazine olsun! Fakat ne yazık ki kendiniz,
kendi varlığınız kendi hazinenize perde olmuştur!

433. Gizli peygamberler geldiler; onları içeri alınız, dışarıda bırakmayınız!
Mefa'îlü, Mefa'îlii, Mefa'îlü, Mefa'îlü
(c. 11, 637)
• Atlarınızı sürünüz; sürünüz ki, hakikat yollarında geri kalmayasınız! Bilinız. biliniz ki, açıkça görünüşün ta
kendisisiniz; olduğunuz gibi görünüyorsunuz.
• Koşunuz, koşunuz; siz, hantal süvari değilsiniz, çabuk süvarisiniz! Halkı olarak nazlanın, nazlanın; çünkü siz,
dünya güzellerisiniz!
• Allah'ın, üzüm suyundan yapılmayan öyle gizli bir şarabı vardır ki, dünya ve sizler, ondan bir katresiniz!
• Ananızın rahminden bir defa doğduğunuz gibi, ikinci defa da, dünyadan, ukbadan ve kendinizden geçip
kendinizden de doğuverin!
• Sabahları aydınlatan nür, şimdi; "Bu manevî sofraya buyurun!" diye seslendi. Eğer sizde tembellik ve ağırlık
varsa, onun şarabı sizi rahatlatır, ruhunuzu ağırlıktan kurtarır!
• Gizli peygamberler geldiler; onları içeri alınız, dışarda bırakmayınız! Onlara yazıktır, yazık!
• Onları içeri alınız dedim ama, onlar bu eve sığmazlar! Çünkü onlar, baştan başa hakikat madenidirler,
mekansızdırlar; siz ise mekana bağlısımz!
• Dikkat edin de onlar, başlarını alıp gitmesinler! Çünkü onlar, baştan başa candırlar; sizlerse bedava ekmeğe
konmuşsunuzdur!
• Eğer siz insansanız, çalışın; çalışın da, bu beden baştan başa can olsun! Bu beden ekmekten gelmedi mi? Yani bu
beden, anamızın babamızın yedikleri ekmekten rahimlerde meydana gelmedi mi?
• Susunuz, susunuz; susarak içiniz! Örtününüz, örtününüz; siz gizli hazinesi-niz!
• 0, yüzünü sizden gizlemiştir. Kendini göstermiyor ama, eserleri ile kendi varlığını apaçık göstermektedir. Yüzü ile
gizlenmiştir ama, eserleri ile kendini açığa vurmuştur. Görünensiniz, görünmeyensiniz; siz, can cevherisiniz!
• Siz, akıl gibisiniz; hem binlercesiniz hem birsiniz! Siz, güneş gibisiniz; dağınık ışıklarınızla her eve koşuyorsunuz!
• Bu aşk denizine öyle bir cevher sığmaz! Korkmayınız, korkmayımz; yakanızı yırtmayınız!
• Ahmaklaşıp şaşkın kalmamanız içindir ki, gönlümüz bu açıklamalardan vazgeçti, ağzını kapadı!

434. Bütün insanlar, ölüm hapishanesinde ölümü beklemektedirler!
Mef'ülü, Mefa'îlii. Mefa'îlü,
(c. II, 652)
 • Kul, tedbirde bulunur fakat, takdiri bilemez; Allah'ın takdiri gelince, tedbir işe yaramaz!
• Kul, düşünür fakat, görebileceği meydandadır; hileler düşünür ama, takdiri değiştirecek güçte değildir! »
• înat etme, dünyalık isteğine kapılma; aşk memleketi, aşk padişahlığı iste! Aşk, seni ölüm meleğinden kurtarır! -
• Bir defa olsun kendi nefsanî isteklerini bırak da, aklın isteğine uy! Çünkü nefsin isteği, seni, ümitsizliğe götürür! 
• Sen, padişaha av ol; avcılığı bırak! Çünkü, avladığın avı ecel doğanı senden geri alır!
• Bugün, padişahtan daha vefalı kimse yok; sen, ona doğru git! 0, seni yanın-dan hiç ayırmaz!
• Şunu iyi bil ki, bütün insanlar, ölüm hapishanesindedirler! Hapis olan kimse, seni zindandan kurtaramaz!
• Sen biliyor musun; rıza kapısından girerek razılık köyüne ulaştığın zaman orada duyduğun köpek sesleri de ne
oluyor? 0 sesler, korkak ve ruhen aşağı olan insanları ürkütür!
• Haşa, bu köpek havlamaları, Hakk yolunun aşığı olan cesur kişinin yüreğini bile hoplatmaz!

435. Sen'in hayalin, nakşın gönlümüze yerleştiğinden beri
 bizim için her yer cennet oldu.
Mef'ülü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. II, 644)
• Sen'in nakşın, hayalin gönlümüze yerleştiğinden beri, nereye oturursak oturalım, Sen'inle beraber olduğumuz
için, orası cennet olur!
• Yüceler, gökler, baştan başa bağ bahçe olur; aşağılar, yeryüzünün her tarafı definelerle, hazinelerle dolar! Sen
nasıl güçlü ve kudretli bir varlıksın ki, alem Sen'in yüzünden bu hale geldi?
• O'nu gördüğümüz günden beri ömrümüz arttı! O'nu arayan, O'nu isteyen her diken, iman gül bahçesi oldu!
• Her koruk, güneşin tesiri ile üzüm oldu, şekerlerle doldu! Kara taş bile O'nun yüzünden la'l oldu!
• Ortalığa bir gönül karanlığı çökmüştü; şimdi gönül penceresi haline geldi.

 436. Aşık olan nefis, bir daha nefs-i emmare olamaz!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'alü, Mefa'îlün
(c. II, 610)
• Sen, benden bir ekmek parçası al! Çünkü, can parçalanamaz, bölünemez! Aşkımıza düşüp avare olan, asla avare
sayılmaz!
• Ben birisinin hırkası olursam, o, asla çıplak kalmaz; ben birisinin çaresi olunca, o, çaresiz kalmaz!
• Ben birisine mevki olursam, o, nasıl olur da azl edilebilir? Cevher olan karataş, bir daha taş olamaz!
• Şu gözlerim, gözyaşları sakîsi olur ama, sevgilinin mahmur gözleri olmadıkça ne sarhoş olur, ne de kimseye
gözyaşı şarabı sunabilir!
• Aşık hasta olur ama, ölmez; ay zayıflar, hilal olur ama, yıldız olmaz!
• Sus artık; bu kadar kederlenme, gam yeme! Aşık olan nefis, artık nefs-i emmare olmaz; insanı kötülüğe
götürmez,meyl ettirmez!

437. Beni ötelere götürünce, ben kendime baktım, kendimi göremedim!
Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'alün
 (c. II, 649)
• Seher vaktinde gökyüzünde bir ay göründü. 0 ay, gökten aşağı indi de, bize yakından baktı.
• Sonra, bir doğan avını nasıl kaparsa, o ay da beni o şekilde kaptı, göğe, ötelere doğru uçtu.
• 0 zaman tuhaf bir hal oldu; beni kapıp ötelere götürünce, ben kendime baktım da, kendimi göremedim! Çünkü, o
ay lütf etti de, bedenim can oldu!
• Ezelî tecellî sırrı tamamıyla anlaşılınca, ben, can alemine sefer ettin ve o "ay"dan başka bir şey göremedim!
• Dokuz kat gök de, o "ay"a karşı başını eğdi. Bu varlık gemim de o denize battı, yok oldu.
• Deniz dalgalanınca, akıl tekrar geldi. Ortalığa da; "Şöyle idi, böyle idi." diye bir ses yayıldı.
• 0 deniz köpürdü; köpüğünün her biri de filanın şekli, filanın bedeni oldu.
• Sonra, o denizden beliren her beden köpüğü, hemen eridi ve denize karıştı, yok oldu.

438. Göz kamaşmadan, zahmet çekmeden kim güneşi görebilir.
Mefulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
 (c. II, 642)
• Kimin evinde oynak bir sevgili oturmaktadır? Kimin ay yüzlü, tatlı sözlü bir sevgilisi vardır?
• Göz kamaşmadan, zahmet çekmeden güneşi kim görebilir? Perdesiz, apaçık, onun yüzüne kim bakabilir? 
• Dedin ki: "Harabatta benim başka bir işim yok!" Zaten asıl iş, senin işindir! Kimin senden başka bir işi olabilir?
• Sabah şarabı içmek için rindlerin hepsi de mest olmuş, kendilerinden geç-mişlerdir. Ey Zühre! Meyhane kapısının
anahtarı kimdedir?
• Sevgilinin bir bakışı, etek dolusu paradan daha iyidir! Sevgilinin güzel yüzü varken, kim para derdi çeker?
• 0 vefalı güzelin tatlı bakışı varken, şu gaddar dünyayı artık kim düşünür?
• Dedin ki: "Aziz dostlardan bir haber ver!" Senin haberin varken, başka ha-berler ne işe yarar? Kimin kimden
haberi olur?
• Bugün, senin sevgin yüzünden, kimselerde baş derdi, baş kaygısı yok;kimse başını düşünmüyor! Artık kim sarık
düşünür, kimde sarık sevdası kalır?

439. Dünya bir leştir; aklınızı başınıza alın da, akbaba gibi leşe göz dikmeyin!
Mef'ulü, Mefa-îlü, Mefa'îlü,
(c. II, 655)
• Allah aşkına, bir başka aşka düşmeyin; can meclisinde aşktan başka bir düşünceye dalmayın!
• Aşktan başka bir dost edinmek, aşktan başka bir işe girişmek, anlatılması kolay olmayan bir küfürdür! Din
meclisinde, ilahî aşk meclisinde olduğunuz halde aşkı inkar edenlerin yolunda yürümeyin!
• 0 gönül bekçisi, o cana şerefler veren eşsiz varlık, pek kıskançtır! Onun kıskançlığına karşılık siz de yüzünüzü
ondan başkasına, yabancılara çevirmeyiniz!
• Her vesveseden bahs etmeyin, her vesveseyi konuşmayın, her sapık kişiyi kendinize başkan yapmayın, kılavuz
etmeyin!
• Allah'ın bir olduğu, eşi ve ortağı bulunmadığını söyletince, yani şehadet getirince, bu mübarek sözün alevi, inkarı
yakar, yandırır. Allah'ın güzelliğine, gerçek güzelliğe karşı inkarın kötülüğüne sarılmayın!
• Dünyanın yansı akbabadır, yarısı leştir! Aklınızı başınıza alın da, akbaba gibi leşe göz dikmeyin!
• 0 aldatan nefıs; kibirden, gururdan, benlikten, aldatıştan ve aldatılıştan iba-rettir! Kendinize geliniz de, o
aldatıcıya gönül vermeyin!
• Nefis, insana dost değildir! Onun izzeti yoktur, zilleti vardır! Onun vefası yoktur; insanı dosttan ayırır! 0 on
gönüllü alçağa sırlarınızı açmayınız!
• Ruh; öğüt verme, anlatma minberine çıkınca, artık kendinizi söz perdesi arkasında tutmayınız!

440. Aşk uğrunda ölürseniz, bedenle yaşamaktan kurtulur,
 baştan başa ruh olursunuz!
Mefa'îlü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Mefa'îlü
(c. 11, 636)
• Ölünüz, ölünüz; bu aşk uğrunda ölünüz! Aşk uğrunda ölürseniz, bedenle yaşamaktan kurtulur, baştan başa ruh
olursunuz!
• Ölünüz, ölünüz; bu ölümden korkmayınız! Çünkü, ölümle şu kirli topraktan kurtulur, göklere, ötelere yükselirsiniz!
• Ölünüz, ölünüz; bu nefs-i emmareden yakanızı sıyırınız! Çünkü bu nefis, bağ gibidir, zencir gibidir; siz de, o
zencir ile bağlanmış birer esir gibisiniz!
• Zindanı delmek için elinize bir kazma alınız! Zindanı delebilirseniz, padişah da siz olursunuz, emîr de siz
olursunuz!
• Güzel padişahın önünde ölünüz, ölünüz! Padişahın önünde ölürseniz, padişah da siz olursunuz, emîr de siz
olursunuz!
• Ölünüz, ölünüz de, sizi aşkın nürundan mahrum bırakan günah bulutlarından dışarı çıkınız! Buluttan dışarı çıkınca,ayın ondördü gibi parlak bir mana "ay"ı olursunuz!
• Susunuz, susunuz; susmak, ölümün nefesidir! Aslında, bu susuşunuzda, yani ölüşünüzde bir dirilik vardır! 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder