26 Mart 2016 Cumartesi

Yâ Resûlallah,Rabbim zât-ı âlinize bizzat,benim ismimi verdi mi?” diye sormuş,evet cevabını alınca,sevincinden gözleri yaşarmıştır

Hz Übeyy bin Ka’b-Bir gün Resûlullah kendisine:“Yâ Übeyy,Allahü teâlâ bana,senin üzerine Beyyine sûresini okumamı emretti.” buyurunca,
“Yâ Resûlallah,Rabbim zât-ı âlinize bizzat,benim ismimi verdi mi?”
diye sormuş,evet cevabını alınca,sevincinden gözleri yaşarmıştır.




    •Ordulara, gösterişe, hükümdarlık bayrağına hevesi olmayan o padişahın yüzünden deli divane oldum. Deli aklını
    kaybetmiş bir kişi olduğu için adetten de, suçlardan da sorumlu değildir. Artık onun işlediği suçlar amel defterine
    yazılmaz.
    •Ben o padişahın yüzünden yalnız aklımı kaybetmedim, kendimi de kaybettim. Bu sebepledir ki, sen uzaktan; beni
    gezen, yürüyen, giden normal bir kişı arak görüyorsun ama, hakîkatte senin gördüğün ben, ben değilim; ben bir
    hayalden, bir gölge varlıktan ibaretim! Daha doğrusu ben yoğum, yokluktan başka bir şey değilim!
    • Ey aşık, aklını başına al da beri gel, yok ol! Çünkü yokluk can madenidir. Fakat senin bildiğin gamdan, gussadan
    başka birşey olmayan şu dünya hayatındaki can gibi can değil! 0 başka türlü bir candır.
    • Gel ey Hakk aşıkı gel de ben bensiz, sen de sensiz olarak şu aşk ırmağına dalalım da yok olalım! Yokluk
    mertebesine ulaşalım. Çünkü bu korulukta yani yeryüzünde, dünyada; kandan, zulümden, haksızlıklardan,
    kötülüklerden başka birşey yoktur.
    • Korkma! Bu aşk ırmağı insanı kucaklar, bağrına basar, derinliklerine alır, batırır ama öldürmez. Çünkü o ab-ı
    hayattan ibarettir. Allah'ın lutfundan, kereminden başka bir şey değildir.
    172. Alemde bir zerre var mıdır ki, senin güzel vasıflarının hayranı olmasın.
    MefS'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fe'ilün
     (c.I, 480)
    • Sen nasıl bir incisin ki, kimsenin avucunda senin değerini karşılayacak, ödeyecek birşey yoktur, bulunamaz.
    Zaten dünyada yaşayan her insanın, her varlığın avucunda senin lütfun, ihsanın olmayan ne vardır?
    • Her an lütfunun, ihsanının karşılığı olarak gönlümü, canımı bastığın topraklara saçmak isterim. Senin ayağının
    toprağı olmayan cana yazıklar olsun!
    • Dünyada görülen çeşitli hadiselerin, olayların dalgaları arasında çırpınıp duran kimse, sana bildik, dost değilse;
    başka hiçbir bildikle o olayların etkisinden kurtulamaz.
    • Allah'ım kader gereği bana verdiğin ızdıraplardan, yaralardan kaçmam, onlardan şikayet etmem! Çünkü seni
    seviyorum. Senin sevgi ateşinle yanmayan gönül soğuktur, hamdır.
    •Yok olmayan bir gönlün yüzü mekana, fanî dünyaya dönmüştür. Bu yüzdendir ki sen böyle bir gönüle;
    "Mekansızlık aleminden git! Burası senin yerin değildir!" diyerek onu o makamdan sürer, çıkarırsın.
    •Senin güzel vasıflannın da, senin vasıflarını öğenlerin de hesabı yoktur! Şu inatta bir zerre var mıdır ki senin güzel
    vasıflarının hayranı olmasın?
    •Eğer senden başkasını ümit edersem, ümitsizliğe düşeyim. Eğer varlığım senin için değilse, o varlık yıkılsın, harap
    olsun.
    173. Yarinden ayrı düşen dosta ağlayınız!
    Mefa'îlün, Fe'Olün, Mefa'îlün, Pe'uliin
    (c.I, 329)
    •Geliniz, geliniz gül bahçesinde güller açtı. Geliniz, geliniz müjdeler olsun sevgili geldi.
    •Bütün canla, cihanla birlikte neşeleniniz, oynayınız! Hoş kılıcını çeken her tarafı ısıtan güneşe teslim olun, kendinizi
    ona bırakm!
    •Kendini güzel sanan çirkine gülünüz, alay ediniz! Ama sevgilisinden ayrı düşen dosta da ağlayımz!
    •Divane aşk delisi, yine zincirinden kurtuldu, zincirini kırdı diye bütün şehri heyecan ve korku kapladı.
    •Bu ne gündür? Nasıl heyecanlı gündür? Bu bir kıyamet günü müdür? acaba, herkesin amellerinin defterleri
    ufüklardan mı uçuşarak geliyor?
    •Haydi davulları çalınız! Başka hiç bir şey söylemeyiniz! Şu anda ne gönlün, de aklın yeri vardır. Hatta can da
    kendinden geçmiştir.
    174. Cihanın her cüz'ü, bu dünyada gördüğümüz her şeyi
    yaratanın kudretinin, yaratma gücünün birer belgesidir.
    Mef'ulü, Mefa'îlii, Mefa'îlii, Fe'uliin
     (c.I, 332) 
    • İçinden durmadan hep çeng sesleri, müzik sesleri gelen bu ev nasıl bir evdir? Kimin evidir? Bu evde kim oturur?
    Bunu siz sahibinden sorunuz.
    • Eğer bu ev Kabe ise put gibi güzel olan dilberin burada ne işi var? Kabe'de put bulunur mu? Eğer bu ev ateşe
    tapanların mabedi ise, nasıl olur da Allah'ın nüru orada parlayıp durur?
    • Haberiniz yok, bu evde öyle gizli bir hazine var ki, o hazine dünyaya da, ahirete de sığmaz. Aslında bu ev de, ev
    sahibi de hepsi hepsi birer bahaneden ibarettir. Yalnız o vardır o!
     Mevlana bir ruba'îsinde şöyle buyurur:
    "Bağda binlerce ay yüzlü güzeller, güller misk kokulu menekşeler var, dereler içinde akıp giden sular var. Bütün
    bunların hepsi birer bahanedir. Aslında yalnız 0 var. Yalnız 0 var!"
    • Bu evin sahibi şu gökyüzünün sahibidir. Zühre'ye, Ay'a benzer. Aslında bu o aşk evidir. Ne ucu vardır; ne de
    bucağı!
    • Can senin yüzünü ayna gibi içine düşürmüş, gönlüne nakşetmiştir. Gönül de senin güzel kokulu saçlarına tarak
    olmuş saçlarına baş aşağı dalmıştır.
     Bir halk şairi:
    "Yapsalar kemiğim tarak! Yar zülfünün tellerine!" diye bulunmuş.
    • Bu evde bulunanların hepsi de sarhoş! Bu yüzden kapıdan kimin geldiğinden, kimin içeri girdiğinden kimsenin
    haberi bile yok!
    • Bir bakıma da bu ev can evidir. Can nerede ise orada ne aşağı vardır, ne yukarı, ne altı yön, ne de orta!..
    •Cihanın her cüzü cihanın sahibinden birer nişanedir, birer belgedir. Bizim gibi nürlu olan yüzümüz de o belgeyi
    lütfeden, bağışlayan bir belgedir.
    175. Kime gül bahçesinin kokusu gelirse, o gül bahçesine gidinceye kadar oturmaz.
    Fe'ilatiin, Fe'iiatiin, Fe'ilatün, Fe'ilün
    (c. 1,413)
    •Ben dostu araştırmadan yorulduın, oturdum, kaldım. Ama bu çırpınıp duran gönül yorulmadı, oturmadı. Herkes
    gitti, oturdu, kaldı. Ama bir an için olsun o oturmadı.
    •Bir işe kalkan kişi sonunda işini bitirir, oturur. îş, arzusu yerine gelmeyen kişinin işidir.
    •Allah'ım; senin yarattığın taşlar, kayalar, dağlar, tepeler gibi cansız sandığımız aslında canlı olan varlıkların
    tesbihlerini duyan kişi, noksan sıfatlardan münezzeh olan Hakk'ın hareminin perdesine götürülmedikçe oturamaz.
    •Senin perişan saçlarının hoş bir şekilde dalgalandığını gören kişinin gönlünden geçen karışık düşünceler, ebedî
    olarak yatışmaz.
    •Senin rüyada gülen güzel dudaklarının hayalini gören kişinin uykusu kaçar ama, gülen dudaklarının hayali
    kıyamete kadar aklından çıkmaz.
    •Kime gül bahçesinin kokusu gelirse o güle oynaya gül bahçesine gidinceye kadar, dinlenmek bilmez; oturamaz.
    176. Acaba böyle bir bayramı yıllar boyunca kim görınüştür?
    Mefa-îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
    (c.I, 341)
    • Gel, gel ki, senin gelişin bugün bize bir bayram günü oldu. Bugün neşemiz arttıkça artacak.
    • Sevin, el çırp da de ki: "Bugün neşe günüdür, zevk günüdür. Zaten güzel bir gün gelişinden, başlangıcından belli
    olur.
    • Biz bugün çok mutluyuz, bu dünyada bizim sevgilimiz gibi güzel, eşsiz bir varlık kimdir? Böyle bir güzel bulunur
    mu? îşte bugün, benzeri olmayan o sevgili, o dost bizimle beraber olduğu için günümüz bayram günü oldu. Acaba böyle
    bir bayramı yüzyıllar boyu kim görmüştür?
    • O'nun gelmesi ile yeryüzü de, gökyüzü de güzelleşti, tatlılaştı, şekerlerle doldu. Göklerden şekerler yağıyor,
    yerlerden şekerler bitiyor.
    • İnciler saçan o dalganın sesi geldi. Dünya dalgalarla doldu. Fakat bizim dalgalanan, inciler saçan denizimiz
    gizlidir, baş gözü ile görülemez.
    • Bugün gönlümüzün sultanı Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz tekrar miraçdan teşrif buyurdular. Hz. îsa da
    bugünün şerefine dördüncü kat gökten yere indi, bize ulaştı.
    • Onun ayak bastığı bü şehirde basılmayan her altın, kalptır. Bu mecliste Hakk aşıklarına can kadehi ile sunulmayan
    her şarap, bozulmuştur, pistir.
    • Bu meclis öyle hoş bir meclistir ki burada baht sakîlik eder. Bu meclisde bulunan Hakk dostları kimlerdir; biliyor
    musunuz? Cüneyd-i Bağdadî, Bayezîd-i Bestamî.

    177. Dünyada hasta olmayan kimse yok, aşk hekimi nerede?
    Mefa'îlün, Mefa'îliin, Fe'ulün (, 351)
    • Dermansız derdin hekimi nerededir? Kimdir? Sonu olmayan yolda bizleıe arkadaşlık edecektir.
    Hz. Mevlana'nın bu beyti bendenize, Fuzülî merhumun şu ruba'îsini hatırlattı:
    "Her dil ki esîr-i gam-ı hicran olmaz!
    Şayeste-i zevk-i vasl-ı canan olmaz!
    Her dert ki var, var derman-ı velî,
    Bî dertlerin derdine derman olmaz!"
    •Eğer dermansız derdin hekimi akıl ise delilik ne oluyor? Yok eğer can ise canan ne oluyor?
    •Ölümsüz olarak dünyayı aydınlatan, fakat ne küfür, ne de iman olmayan ışık nerededir?
    •Lamekansızlık denizi incilerle dolu. Fakat onların içinde insanlık incisi olan kimdir?
    •Dünyanın hiç bir cüz'ünde, hiç bir yerinde hasta olmayan kimse yok.Herkes hasta, peki aşk hekiminin
    muayenehanesi nerede?
    178. Şu dünyada başa gelen bela, gizli bir incidir!
    MefS'îlün, Mefa'îlun, Fe'Olün
     (c.I, 357)
    •O kerem kaynağı bize av olduğu için, bize her an on binlerce armağan var!
    •Biz sevgilinin aşk damına çıkmak istersek, o bize zorluk çıkarmak şöyle dursun, isteğimizden memnun kalır da,
    bize altından, gümüşten merdivenler lutfeder.
    •Bu dünyada başa gelen bela gizli bir inci gibidir. Hatta bizce inci değil bir sinedir, ama yabancılara, Hakk aşığı
    olmayanlara, yılan gibi görünür.
    • Sen bizi yoksul sanarak karşımızda gümüş hazineni sayıp dökmeğe kalkışma! Bizim altınımız da, gümüşümüz de
    sayısızdır, hesaba gelmez.
    • Vezir Pervane, bizim varlığımızı kabul etmese gam yeme! Padişahın elinde bizde bulunanın yüzlerce misli var.
    179. Toprak üstüne o sevgilinin adını yazsak, toprağın her parçası hüri olur!
    Mef'Olü, Mefa'ilün, Fe'ulün
    (c.I, 364)
    • Sevgilinin hayali bizimle beraber oldukça, ömrümüz boyunca onun yarattığı güzellikleri hayranlıkla seyrederiz.
    • Dostla buluştuğumuz zaman, vallahi evimizin küçük bir odası bize ova gibi geniş göriinür.
    • Gönlümüzün istediği olunca, diken bile binlerce hurmadan daha iyidir.
    • Onun yüzünün güzelliği aksedince, dağlar, ovalar ipek gibi, atlas gibi olurlar.
    • Esen rüzgardan onun hoş kokusunu sorunca, burnumuza gül kokusu, kulağımıza çeng sesleri, ney sesleri gelir.
    • Toprak üstüne o sevgilinin adını yazsak, toprağın her parçası bir hüri olur, yeryüzü cennet halini alır.
    180. Sevgili sizi sizsiz olarak çağırıyor.
    MefS'îlün, MefS'îlün,
    (c.I, 343)
    • Yol arkadaşlarından ayrılmak doğru değildir. Karanlık gecede eline fener aImadan, ışıksız yola düşmek uygun
    olmaz!
    •Padişahlık saltanatı gördükten sonra dilencilik etmeğe kalkışmak doğru olmaz!
    • Sevgili sizi sizsiz çağırıyor. Bu sebeple size "sizle beraber olmak" uygun düşmez!
     "Ben"siz, "sen"siz, "biz"siz, "siz"siz olmak üstün bir merhaledir. Hz. Mevlana Dîvan-ı Kebtr'ın başka bir yerinde
    aynen şöyle buyurur:
    "Gel de ben bensiz sen de sensiz olarak şu aşk ırmağına dalalım. Yokluk mertebesine ulaşalım. Çünkü bu korulukta,
    yani yeryüzünde zulümden, haksızlıklardan başka birşey yoktur!" (c. I, nr. 331)
    • Madem ki Allah lütfetti, dünyaya gök sofrası geldi. Bundan sonra gıdasız kalmak, yoksulluğa düşmek olmaz!
     • Canların kurban edildiği bu mutfakta şerefsiz insanlar gibi ekmek çalmak,acınacak bir haldir.
    • 0 yol kesen hırsa ve tama'a söyle, hile yapmaya kalkışmak, kötü görünüşe bürünmek doğru değildir!
    • Ayağın olmasa sana kanat verirler. Kanatsız havalanıp uçmak mümkün değildir!
    • Kanat bulursan Hakk'ın tuzağına doğru uç! Çünkü onun tuzağından kurtuluş akıl kan değildir! 



      Hiç yorum yok:

      Yorum Gönder