29 Mart 2016 Salı



791. Sevgilinin yüzünü görmezsem lale gibi gönlüme ateş düşer, yanar kararırım.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. III, 1592)
• Sen; "0 cefalı dilberin cefasına kırılmam, onun aşkı ile bütün dünyayı birbirine katarım!" dememiş miydin?
• Sen onun elini sıkıca tutup; "0 canın, o gönlün uğruna canımı, gönlümü feda ederim!" diye söz vermemiş, ahitte bulunmamış mıydın?
• Ey gözümün nuru! Ben mademki senin gözünün nuruyum. Beni uzak görme, başını kaldır da yukarıya bir bak, ben penceredeyim!
• Ey benim kurtarıcım! Neşelere dal, sen zamanın Hz. îsa'sısın! Gerçi ben dikiş iğnesine benzerim, her yere girerim
ama, sen pencereden başını çıkar da aşağılara bak!
• Derler ki: "Kıyamet gününde aşkın bir ateşi olacak, bir de dumanı!" îşte o ateşin nuru sensin, dumanı da ben!..
• Sevgilinin yüzlerce ilkbaharın gül bahçelerine benzeyen yüzünü görmezsem, lale gibi gönlüme ateş düşer yanar,
kararırım. Süsen gibi şikayet edecek yüzlerce delilim olur.
• Ey Tebrizli mana padişahı Şemseddin! Sana bir tek aşık olarak ben yeterim. Toplantı günlerinde mum gibi yanar,
meclisi nüurlandırırım. Nefisle savaş gününde ise demir gibi dayanır dururum.

792. Gönülden bir feryat koptu. biz de o feryada uyduk, yükseldik, ötelere gittik.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün,
(c. III, 1601)
• Bir kere gönülden de olduk, akıldan da olduk, candan da olduk. sevgili geldi, biz artık aradan çıktık gittik. Gönül de,
akıl da, can da onun oldu.
• Yokluktan yüz çevirdik, varlığa yöneldik. Nişansız olanı, iz bulunmayanı bulduk. Nişan aramaktan, iz aramaktan
vazgeçtik.
* îmkansız olanı yaptık, deniz altından toz kaldırdık. Dokuz göğü aştık, zamanı da bıraktık, yeryüzünü de, gökyüzünü
de bıraktık.
• İşte Hakk aşkı ile mest olan kişiler geldi. Yoldan çekilin, onlara yol verin! fok yanlış söyledim, biz aslında yolu da
bıraktık yolcuları da!..
* Can ateşi beden yeryüzünden baş kaldırdı, yüceldi, gönülden bir feryad coptu. Biz de o feryada uyduk, yükseldik,
ötelere gittik.
• Sözü az söyleyelim, söylesek bile sözümüzü er kişi olan anlasın. Sen aşk .arabını fazlaca sunmaya bak, biz yoldan
çıktık, gittik.
* Varlık, benlik kadınların işidir. Yokluk da erkeklerin işidir. Şükürler olsun bize, yokluğa pehlivanlar gibi daldık, yok
olduk.

793. Ben aşık olmayan kişinin insanlığını inkar ederim.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün
(c. III, 1610)
• Ben senin aşkına aşığım. Bundan başka benim işim yoktur. Ben aşık olmayan kişinin insanlığını inkar ederim.
• Senin gönlünden başkasını aramam. Senden başkasının yanına koşmam. Her bahçenin gülünü koklamam, her dikeni
düşünmem.
• Sana inandım da gönlüm müslüman oldu. Gönül sana dedi ki: "Ey benim canım! Benim asla senin gibi güzel bir
sevgilim olmadı."
• Senin gözün ve dilin, benim gözüm ve dilim oldu. Aramızda artık ikilik kalmadı. Benim yalnız bir canım var ki, o da
sensin. Benim o candan başkasına inancım, ikrarım yok.
• Mademki ben senin balından yiyorum. Neden ekşi suratlı olayım? Senden akıl almaz gelirim var. Artık ne diye kazanç
peşinde koşayım?
• Gam yemem, gam yemem, riyazattan da dem vurmam. Çok altınım yok ama, altın gibi sapsarı yüzüm var. Yüzüme
bak da altın yığınını seyret!
• Her korkana, her emin olana hakîkati açıklardım ama içimin konuşmasından bana söz düşmüyor.
• Sen delilik dağı ile dağlanmışsın. Bana haber ver, nasılsın? Ben ise öyle bir haldeyim ki, kendime ancak; "Nasılsın,
ne haldesin?" demekten başka bir şey yapamıyorum.

794. Çenginin teli gibi feryad edip duruyorum.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün
(c. III, 1617)
• Ey şekli olmayan, ey güzelliği güzelliğe sığmayan güzelim! Senden başka sevgilim yok. Gönlüm ancak seninle huzur
bulur. Ey benim dostum! Benim huzurumu ve kararımı alma!
• Senin cefan sebebiyle mahzunum. Aşkından başka seçtiğim bir şey yok! Aşkından başka ne işim var, ne de gücüm!
• Yanağın ay gibi nurlu parlak. Sen ne de latifsin! Ne de güzel ! Sen benim güvendiğim en aziz bir varlıksın, işim
gücüm senin himmetinle yoluna girer.
• Aşkından başka hiç bir şey kabul etmem. Saçından başka hiç birşeye el atmam. Bu ahitte ok gibi dosdoğruyum.
Çengin teli gibi feryad edip duruyorum.
• Bedenimizi tamamıyla can haline koy, hepimizi hakîkat madenindeki inciye çevir; bağımı, bahçemi neşelerle sulayan
bir çeşme lütfet!

795. Mademki değer bakımından güneşe benziyorum, yıkık yerleri aydınlatmalıyım.
Fe'ilatü, Fa'ilatün, Fe'ilatü, Fa'ilatün
(c. III, 1621)
• Mademki güneşin kuluyum, hep güneşe ait sözler söylemeliyim. Ben ne geceyim, ne de geceyi sevmedeyim. Böyle
olunca rüyadan bahsetmem gerekir mi?
• Mademki güneşin elçisiyim, onun tercümanı olayım, ona sorayım da size cevap vereyim.
• Mademki değer bakımından güneşe benziyorum, yıkık yerleri aydınlatmalıyım, mamur yerlerden kaçınmalıyım, harap
sözler söylemeliyim.
• Mademki gönlüm senin toprağının kokusunu almıştır, sudan bahsedersem, civarındaki topraktan utanırım.
• Yüzündeki örtüyü kaldır, yüzünü aç! Çünkü senin yüzün çok kutludur. Yüzün örtülü olarak konuşmamı bana reva
görme!
• Hasetçi halimi sorarsa, gönlüm şükretmeden bile korkar da, hemen şikayete başlarım. Çektiğim ızdırapları
söylemeye koyulurum.
• Dilimi susturdum. Çünkü kitap gibi bir gönlüm var. Yanıp kavrulmuş gönlümün dertlerini söylemeye başlasam, senin
gönlün yanar yakılır.

796. Ben pek büyük bir şehir olan hakîkat şehrindenim.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün
(c. III, 1615)
• Elimi çırpmıyorsam, bu çırpış kadınlar yüzünden değildir. Aslında ben ne bundanım, ne de ondanım. Ben pek büyük
bir şehir olan hakîkat şehrindenim.
• Ben ne oyunun, ne kumarın, ne de içkinin, şarabın peşindeyim. Ben ne hamur gibi yoğrulmuşum, ne de mahmurluğa
düşmüşüm. Ne öyleyim, ne de böyleyim.
• Ben eğer mest isem, harap bir hale gelmişsem, yıkılmışsam, benim bu mest oluşum, harap oluşum, seninki gibi,
şaraptan değildir. Ben ne topraktanım, ne de sudanım, ne de şu zamanenin ehlindenim.
• Ademoğlunun aklı, fikri bu ilahî nefesten ne haber alabilir? Ben yüzlerce perde arkasındayım. Ben bütün cihandan
gizlenmişim.
• Bu sözü benden duyma, işitme! Benim parlak hatırımdan böyle bir söz kabul etme! Ben bu sözü şu görünen şekilden
de, görünmeyenden de alıp kabul etmiyorum.
• Gerçi yüzün çok güzel, fakat ruhunun kafesi tahtadandır. Bu sebeple sen, benden kaç git! Çünkü benim dilim, sözüm
bir alev gibidir. Seni yakmasın!
• Ben cennetlerin gül bahçesi gibi olmuşum. Dünyanın neşe, zevk yurdu halini almışım. Bütün erlerin canlarına yemin
ederim ki, canım candır. Bir yere takılıp kalmamaktadır. Hep yürüyüp gitmededir.
•Ey aşk, sen de şaşılacak bir eşsin, ne de şaşılacak teksin! Eşin benzerin yok! Agzımı tuttun da, söyleyeceklerim
içimde kaldı.
• Fakat can, Tebriz'e Hakk'ın Şemseddin'ine giderse, sözlerimdeki bütün sırları sona erdirir.

797. Artık ben hastalıklarla, dertlerle çırpınıp duran bu beden zahmetini istemem.
Mefülü, Mefa'ilün, Fe'uliin
(c. III, 1578)
• Hiç bir şeye ihtiyacı olmayan Allah'tan başka, kimsecikleri istemem! Ölümsüzlük mülkünden gayrı hiç bir şey
istemem!
• Kulağına gider diye korkarım da, onsuz yaşayış düşüncesini bile istemem!
• Şarap testimi güneş bile taşısa, ben onsuz işret istemem!
• Ben üzüm cıbrasıyım, üzüm gibi yumruktan, tekmeden başka bir şey istemem!
• Canım, onun gönlümde açtığı yaraların lezzetinden, bir an bile olsa kurtulmak istese, ben onu istemem!
• Halis can olma zamanı geldi çattı. Artık ben hastalıklarla, dertlerle çırpınıp duran bu beden zahmetini istemem!
• Hakîkati örtsün, kapatsın, herkes açıkça görmesin diye Peygamber Efendimize "Ahmed" demiş, ben "Ahmed"den,
"Ahad"dan başkasını istemem.

 798. Canım, manalar diyarına öyle bir sefer etti ki, gökler ve ay;
"Biz böyle bir sefer yapmadık" dediler.
Fe'ilatü, Fa'ilatün, Fe'iiatü, Fa'ilatün,
(c. III, 1620)
*Beser sevdası olmayan başımda, bir heves var! Bir sevda var! Bu sevda yüzünden öyle bir haldeyim ki, kendimden
bile haberim yok!
*Ask padişahı, bana her zaman binlerce memleket bağışlar. Benim ise, ondan, onun cemalinden başka hiç bir isteğim
yok!
*Bana iki cihanda da onun aşkının kemeri ve külahı yeter! Benim kendi külahım başımdan düşse, belimde de
kemerim olmasa, benim için tasa değil, hiç üzülmem
• Seher vakti onun aşkı, benim hasta gönlümü öyle bir yere götürdü ki, ben orada nice geceler, gündüzler geçirdim
de seherlerden haberim bile olmadı.
• Canım ise manalar diyarına öyle bir sefer etti ki, gökler ve ay; "Biz ömrürnüzde böyle bir sefer yapmadık." dediler.
• Ayrılıktan ötürü canım, iki gözünden kanlı yaşlar saçıyorsa da, sen, bunu gördüğün halde, incilerle dolu bir gönlüm
yok sanma!
• 0 eşsiz varlığın cemalinden, güzelliğinden bir nişane, bir iz gösterirdim ama, iki cihan bir araya gelirdi. Ben kavga ve
gürültü çıkarmak niyetinde değilim.

799. Başıma her ne getirirsen nasıl olur da razı olmam, nasıl olur da onu kabul etmem?
 Fe'ilatü, Fa'ilatün,Fe'ilatü,Fa'ilatün.
(c.III,1622)
• Sen, benden bıktın, usandın ama, ben senden kaçmıyorum. Sevgilim; sen benden niçin kaçıyorsun? Bu kaçışınla
beni öldürüyorsun.
• Sen başkansın, sen emîrsin. Hiç kimseye minnetin, hiç bir şeye ihtiyacın yok! Hiç kimsenin öğüdüne de kulak
asmazsın. Sevgilim, benden ne kadar çabuk bıktın, ne çabuk aşkına doydun. Bu doymandan ben harap oldum, perişan
oldum.
• Ne olur, bir zaman için olsun bana aman versen de, ne şiş yansa ne kebabım yansa, ziyan olsa!
• Sen ne kadar ayrılığa aşıksın? Ne kadar bezginsin? Ne kadar vaadini geriye bırakırsın? Bütün bunlara rağmen,
senden başkasının elinden içtiğim şarap bana sevinç vermiyor.
• Ey ay yüzlü sevgili, odama birdenbire gireceksin diye gönlüm çarpıyor. Güneşim gizlenince ben iki gözümle buluta
dönerim.
• Ben hürsem de, acizlikte zerreler gibiyim. Ne yapayım, güneşim doğmakta vefasızdır.
• Gökten yağanı, hiç yer kabul etmez olur mu? Sen, önüme her ne korsan, başıma her ne getirirsen, nasıl olur da
ona razı olmam? Nasıl olur da onu kabul etmem?-
• Sen benim gibi birisini ararsan, kum sayısınca çokça bulursun. Ama, ben seni çıralarla arasam da bulamam.
• Ancak sana secde ettiğim zamandır ki, kendimde bir varlık bulurum. Var olduğumu anlarım. Sevgilim, sana secde
etmek imkanını bulmam dualarımın kabul edilişindendir. :
• Bana; "Herkesi gönlünden çıkar at! Gönlünü cihan halkından yıka, temizle!" demiştin. Gönlümü nasıl yıkayayım?
Ayrılık ateşin bende su bıraktı mı?
• Senin yolunda hiç olmakta, can feda etmekte benim gibisi az bulunur. Seni sevmekte yanık gönüllüyüm. Göz
yaşlarımla ise bulut gibiyim.
• Seher vaktinde sabah şarabım sensin. Seferde başarım sendendir. Benim için cennet gibisin. îbadetlerimin sevabı da
sensin.

800. Canı tuttum, ezel bayramında kurban etmek için çeke çeke sevgiliye götürüyorum.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. III, 1589)
• Gözünü aç da dikkatle cana bak! Ben onu tuttum. Ezel bayramında kurban etmek için çeke çeke sevgiliye
götürüyorum.
• Mademki her şey sevine sevine aslına gider. Ben de canı o yüzden aslına götürüyorum.
• Şeker kamışının, diş altına düşmedikçe hiç tadı meydana çıkar mı? Bu yüzdendir ki şeker kamışına benzeyen canı,
dişin altına götürüyorum.
• Altın madende bulundukça parlaklık elde edemez. Onu azar azar madenden alıyor, çabucak kuyumcuya
götürüyorum.
• Ateşin dumanı küfürdür. Nur da imandır. Ben ise can mumunu alıyor, küfrün de, imanın da ötesine götürüyorum.
• Güneşi etkimin altına almış, onu delil olarak güneşi inkar eden her buluta götürüyorum.
• Ey Tebrizli Şems! Sana armağanım, gönül denizinin incileridir. Fakat tertemiz canından utanıyorum da onları deniz gibi gizlice getiriyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder