31 Mayıs 2016 Salı

Ramazan ayının fazileti

Oruçlunun nefesi ‪Allah‬ katında ‪misk‬ ‪koku‬sundan daha güzeldir.Hz Muhammed sav
Ashab-ı ‪Suffa‬’dan içinde Vesile b. Eska R.A.’ın da bulunduğu bir grubu ‪‎iftar‬ ettiren olmamıştı.O akşam aç yatmışlardı.Ertesi günü de götüren olmayınca,Suffa Ashabı Allah Rasulü’ne müracaat etmişlerdi.Allah Rasulü A.S. annelerimizin her birine haber göndermiş, fakat onlar da yiyecek bir şey olmadığını beyan ettiler. Bunun üzerine Ashab-ı Suffa’yı etrafına toplayan Allah Rasulü A.S., mübarek ellerini Dergâh-ı Nezd-i Ahadiyet’e açarak şöyle dua buyurdu:
“Allahım, senin fazlından ve rahmetinden istiyorum. Rahmet senindir, senden başka kimsenin değildir.”
O daha duasını yeni bitirmişti ki, elinde kızarmış koyun ve ekmekle birisi çıkagelmişti. Suffa Ashabı’nı doyuran Allah Rasulü A.S.: “Biz Allah’ın lütuf ve rahmetini istemiştik. Lütfunu ihsan etti. Rahmetini ise, öbür dünyaya bıraktı.” buyurdu.
(Hayatu’s-Sahabe)
Ramazan‬’da yapılan bir ‪‎tesbih‬,diğer zamanlarda yapılan bin tesbihten daha faziletlidir.Hz Muhammed sav
Resûlullah ile beraber çok ‪‎sıcak‬ bir günde yaptığımız bir seferi hatırlarım.Sıcağın şiddetinden,insan,elini başının üzerine koymak mecburiyetinde kalıyordu.İçimizde Resûlullah ile Abdullah bin Revâha’dan başka oruçlu yoktu.
‪Allah‬ İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir ‪Oruç‬ benim içindir,mükafatını da ben vereceğim buyurmuştur.
Hz ‪Aişe‬ (ra): ‪Resulullah‬ (sav) bana:
"Yiyecek bir şey var mı?'' diye sordu.
"Hayır!'' demem üzerine:"Ben ‪‎oruç‬ tutacağım!' buyurdu.
‪Rasûlullah‬ (sav),insanların en cömerdi idi.En ‪‎cömert‬ olduğu zaman da ‪‎Ramazan‬'da idi ki (bu ay) Cibrîl'in kendisiyle çokça buluştuğu zamandı.Cibrîl aleyhi's-selâm Ramazân'ın her gecesinde Peygamber'le buluşur ve onunla Kur'ân'ı müdârese ve müzâkere ederdi. İşte bundan dolayı Rasû­lullah(sav) hayır dağıtmakta, esmesi maniaya uğramayan rüzgârdan daha cömert idi.
İbn Abbâs(r.a),Buhari 6
‪‎Ramazan‬’ın son on günü girince ‪Resulullah‬ sav geceleri ‪‎ibadet‬ le değerlendirirdi. Ailesini de ibadet etmeleri için uyandırırdı. İbadet için diğer zamanlardan daha fazla gayret gösterirdi. 
Müslim, Îtikâf: 7
Bir kimse ‪‎Ramazan‬ da bir oruçluya ‪‎iftar‬ verirse günahları affolur.O ‪‎oruçlunun sevabı kadar ona ‪‎sevap‬ verilir.Eshab-ı kiramdan bazıları,bir oruçluyu iftar ettirecek kadar zengin olmadıklarını söylediler.Onlara cevaben (Bir hurmayla iftar verene de, yalnız suyla oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevab verilir) buyurdu.
‪Rasûlullâh‬ sav’e:
Hangi ‪‎sadaka‬ daha faziletlidir? diye soruldu,
‪‎Ramazan‬ ayında verilen sadaka buyurdu.
Oruç‬ lu iken çirkin,kötü söz söylemeyin! Biri size sataşırsa,ona “Ben oruçluyum” deyin!
Buhari
Ramazan‬ girip çıktığı hâlde ‪‎günah‬ları affedilmeyenin burnu sürtülsün! 
‪Ana‬ ‪baba‬ sına veya ikisinden birine yetişip de Cennete girmeyenin burnu sürtülsün! Yanında anıldığım zaman bana salevat getirmeyenin burnu sürtülsün!
Tirmizi
Ramazan‬ da,her gece ‪‎Cehennem‬ e girmesi gereken binlerce Müslüman affolur,azat olur ‪Cennet‬ kapıları açılır.Cehennem kapıları kapanır.Şeytanlar, zincirlere bağlanır.Rahmet kapıları açılır.Allahü teâlâ,bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak,kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu,beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin.
İmam-ı Rabbani hazretleri
‎İftar‬ da acele etmek ve ‎sahuru geciktirmek,insanın aczini,yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir ‪‎İbadet‬ etmek de zaten bu demektir.
İmam-ı Rabbani hazretleri
Orucun farz oluşu,Kitap,Sünnet ve İcmâ delilleri ile sabittir. ‪Kur‬'an'da;"Ey iman edenler,sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi,size de ‪oruç‬ farz kılındı.Umulur ki sakınırsınız" (el-Bakara,2/184) buyurulur. Akıllı ve ergen her müslümana oruç farzdır. Ancak hayız ve nifas halindeki kadınlarla hastalar orucu daha sonra kaza ederler. Yolcular da orucu kazaya bırakabilir.
Kim ‪Ramazan‬`da îmânı sebebiyle ve (ecrini yalnız ‪Allah‬`dan umarak) (Terâvih ve sâire gibi) ‪namaz‬ kılarsa geçmiş günahları mağfûr olur.
Buhari 35
Kim ‪‎Ramazan‬ orucunu îmânı sebebiyle ve (ecrini yalnız ‪‎Allah‬`dan umarak) tutarsa geçmiş günahları mağfûr olur. ‪
Buhari 36
Allah‬’tan korkunuz.Beş vakit ‪namaz‬ınızı kılınız ‪Ramazan‬ orucunuzu tutunuz.Mallarınızın zekâtını veriniz.Yöneticilerinize itaat ediniz! (Bu takdirde doğruca) Rabbinizin cennetine girersiniz.
Tirmizî, Cum’a 80
Allahümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü,
fe tekabbel minnâ.İnneke entes-semiül âlim.
Peygamber efendimizin oruç duası
‪Huşu‬ olmayan ‪‎namaz‬da,lüzumsuz şeylerden kaçınılmayan ‪oruç‬ta,tertile riayet edilmeden yapılan kıraatte,günahlardan sakındırmayan amelde,sehavet bulunmayan malda,sıkı bağlılık bulunmayan kardeşlikte,ihlas olmayan duada hayır yoktur.
Hz Ali(ra)
‪‎İftar‬ı hurmayla açın,zira o berekettir.Şayet ‪‎hurma‬ bulamazsa suyla iftar edin,çünkü o temizleyicidir.
İ. Mace
‪Peygamber‬ (s.a.v) şöyle dedi:
‪Kıyamet‬ günü bir grup getirilir.İyilikleri dağlarca olur. ‪Hak‬ Teala onların iyiliklerini kabul etmeyip ateşe atılmalarını emreder.
Selman-ı Farisi(r.a.) dedi ki:
-Ya Resulallah,suçları ne idi ?
Resulullah(s.a.v) şöyle dedi:
-Namaz kılarlar,oruç tutarlar,zekat verirlerdi.Fakat bir haram görseler çekinmeden alır yerlerdi.
“Ben yaşadığım müddetçe bütün gece ‪‎namaz‬ kılacağım,” dedi.Diğeri:“Ömrüm boyunca ‪‎oruç‬ tutacağım ‪‎iftar‬ etmeyeceğim,” dedi.
Üçüncüsü de:
Kadınlardan uzak kalacağım ve hiçbir zaman evlenmeyeceğim,” dedi. Sonra Peygamber (s.a.v) bunların yanına geldi. Onlara:
“Şöyle şöyle diyenler siz misiniz? Dikkat ediniz! Allah’a (c.c) yemin ederim ki, Allah’tan en ziyade korkanınız ve ona karşı gelmekten en ziyade sakınanız benim. Böyle iken ben bazen oruç tutuyorum, bazen de tutmuyorum. Namaz kılıyorum, uyuyorum ve kadınlarla evleniyorum. Eğer bir kimse benim sünnetimden yüz çevirirse, o kimse benden değildir” buyurdu.
‪Peygamber‬ (s.a.v) ‪Selman‬ ile Ebu Derda’yı kardeş yapmıştı.Ebu Derda Selman için yemek hazırladı ve:
“Ben ‪‎oruç‬luyum(nafile),siz buyurun dedi.Selman:Sen yemezsen bende yemem dedi. Bunun üzerine Ebu Derda da yedi.Gece olunca Ebu Derda ibadete hazırlandı. Selman ona:Uyu, dedi.Ebu Derda da uyudu ve bir müddet geçtikten sonra yine kalkacak oldu.Selman ona yine:Uyu dedi.
Gecenin sonu olunca, Selman Ebu Derda ya: işte şimdi kalk dedi ve ikisi de kalkıp birlikte namaz kıldılar. Sonra Selman Ebu Derda ya şöyle dedi:
“Senin üzerinde Rabbinin hakkı, nefsinin hakkı ve Ailenin hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver dedi. Ebu Derda Peygamber’e (s.a.v.) gelip bu olayı arz ettiğinde. Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Selman doğru söylemiş,” buyurdu.
Yâ Rabbî,rızan için ‪oruç‬ tuttum.Sana ‪‎iman‬ ettim,sana güvenip dayandım.Rızkınla ‪‎iftar‬ ettim,ibadetimi kabul et! Elbette sen,her şeyi işiten ve bilensin. ‪
Ebu Davud
Allah‬ Rasûlü (s.a.v) sahabeden yanında bulunanlara:
“– İçinizde bugün kim ‪oruç‬ludur?” diye sordu.
Hz. Ebû Bekir:
“– Ben oruçluyum, ya ‪‎Rasûlallah‬” dedi.
Efendimiz (s.a.v):
“– Bugün kim bir cenaze namazına iştirak etti?” buyurdu.
Hz. Ebû Bekir:
“– Ben, yâ Rasûlallah” dedi.
Peygamberimiz:
“– Bugün kim bir yoksul doyurdu?” diye sordu.
Hz. Ebû Bekir:
“– Ben, yâ Rasûlallah” dedi.
Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v):
“– Bugün bir hasta ziyaretinde bulunanınız var mı?” diye sordu.
Yine Ebû Bekir (r.a):
“– Ben, ey Allah’ın Rasûlü” dedi.
Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdu:
“– Kim bu sâlih amelleri bir araya getirirse o mutlaka cennete girer.” (Müslim, Fedâilu’s-sahâbe, 12)
‪‎İtikâf‬ ta bulunduğunda zaruri bir ihtiyaç olmaksızın ‪‎mescit‬ ten dışarı çıkmamıştır. Hattâ bir defasında saçlarını yıkamak istediğinde mescitle bitişikteki hücresi arasında bir leğende Hz ‪‎Âişe‬ O'nun (sav) saçlarını yıkayıp taramıştır.
Buhârî, İtikâf 2
Her gün ‪‎oruç‬ tutsam,her geceyi ibadetle geçirsem,malımı ‪‎Allah‬ yolunda harcasam,fakat gönlümde Allahü teâlâya itaat edenlere karşı bir sevgi,isyan edenlere karşı da bir nefret duygusu yoksa,bütün yaptıklarım faydasızdır.
Abdullah b. Ömer(ra)
Hz.Peygamber'i (s.a.v) gülümseten fakir
‪Ramazan‬ ayında adamın biri Hz.Peygamber'e gelerek:"Ben helak oldum ey ‎Allah‬'ın Resulü! Oruçlu olduğum halde hanımımla münasebette bulundum" dedi.Hz.Peygamber de ona:"Bir köle azat et!" dediler.
Adam: "Benim kölem yoktur!" dedi.Hz.Peygamber:"O halde arka arkaya iki ay oruç tut!" buyurdular.Adamın:"Buna güç yetiremem" demesi üzerine de:"Öyleyse altmış fakiri doyur!" dediler.Adam bu sefer:"Buna da gücüm yetmez" dedi.
Bunun üzerine Hz.Peygamber ona bir kova dolusu hurma vererek:"İşte sana bir kova dolusu hurma;bunları sadaka olarak dağıt"buyurdular.
O zaman adam:"Benden daha fakiri var mı ki sadaka olarak vereyim? Allah'a yemin ederim ki Medine'nin iki tarafında bulunan iki siyah taşlı arazinin arasında bizden daha fakir bir aile yoktur!" dedi.Adamın bu sözleri üzerine Hz.Peygamber mübarek azı dişleri görününceye dek güldüler ve sonra da:"O halde siz yiyiniz!" buyurdular. [Buhari]
Sana hayır yollarını göstereceğim: ‪Oruç‬ kalkandır; ‪‎sadaka‬ suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları siler süpürür;kişinin gece kıldığı ‪‎namaz‬ da yine hataları siler süpürür.
Hz.Muhammed(sav)
Ibn-i Âbidîn(ra) ‪‎Ramazan‬ da her gece ‪‎hatim‬ okur ve gözyasi dökerdi.Insanlara faydali olmak husûsunda çok titiz davranir,hiç abdestsiz durmaz ve vaktini bosa geçirmezdi.
Zengin bir ‪Müslüman‬, ‪Ramazan‬-ı şerifte her gün çok büyük sofra açarmış.O mahallenin bütün fakir fukarası da ellerinde tasla gelip,yemek alıp giderlermiş. Namazında niyazında bir ihtiyar zat varmış, o da yemek sırasına girmiş. Şeytan adamlarına, (Bu ihtiyarın ibadetlerini bakın nasıl yok edeceğim) demiş. Hemen bir genç kılığına girip, yemek alma bahanesiyle eline bir tas almış. Ancak arkaya durmayıp, ihtiyarın önüne geçmiş. İhtiyar, (Niye kuyruğa girmedin?) diye sormuş. Genç, (Amca, açlıktan ölüyorum, ben oruçluyum, öne geçmek benim hakkım) demiş. (Sen bir gün oruçlusun, ben üç ayları tutuyorum. O hakka ben daha çok layığım) demiş. Şeytan, avanelerine göz kırparak, (O zaman hak elbette senin) demiş ve böylece, o ihtiyara nafile ibadetini söyleterek, onu riyaya düşürmüş...
Kıyametin dehşeti için sıcak günlerde ‪‎oruç‬ tut! ‪‎Kabir‬ korkusu için gece ‪‎na‬­maz kıl! Hacc yap! Yoksula yardım et,kötü söz söyleme!
Hz.Muhammed(sav)
Allahümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbül afve fa’fü annî
Yâ Rabbî,sen affedicisin,kerîmsin,affı seversin,bizi de affet
‪Ashâb‬ ı kiram ‪‎Ramazan‬’da ‪‎cihâd‬ a çıkmışlardı. ‪Allâh‬ Rasûlü ile birlikte ‪Bedir‬ Gazvesi’ni ve Mekke Fethi’ni Ramazan’da yapmışlardı.O’ndan sonra da kendileri pek çok sefere bu ayda çıkmış, Ramazan’ın bereketi ile cihâdın faziletini birleştirmişlerdi.
Müslim, Sıyâm 90; Tirmizi, Savm, 18/710); Nesâi, Savm 49
Kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek ihlas ile ‪‎oruç‬ tutar ve kıyam ederse ‪‎teravih‬ namazı kılarsa günahlarından arınır,annesinden doğduğu günkü gibi tertemiz olur.
Nesei
Allah Rasûlü(sav),‪Ramazan‬ da Cebrâil aleyhisselâm ile karşılıklı (mukãbele ile) Kur’ân okurlardı.
Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket vardır.‪
Buhârî, Savm, 20
Allah Teâlâ,size Ramazanın orucunu farz kılmıştır;ben de onun kıyâmını,yani ‪Ramazan‬ gecelerindeki terâvih namazını sünnet kıldım.Eğer bir kimse,îmanlı bir gönülle ve sevâbına ermek emeliyle Ramazan orucunu tutar ve terâvih namazını kılarsa, (kul hakları ve borçları hâriç) anasından doğduğu gün gibi günahlarından kurtulur. (İbn-i Mâce, Salât, 173)
‎Oruç‬ benim içindir.Onun karşılığını ben vereceğim.‪
Riyanın ve gösterişin pek fazla yaklaşamadığı bir ibadet olduğundan,sevabı da en çok ibadetlerden sayılmıştır.
En üstün sadaka, ‪Ramazan‬ da verilendir.[Tirmizi]
Beş vakit namaz,Cuma namazı,gelecek Cumaya kadar ve Ramazan orucu,gelecek Ramazana kadar yapılan günahlara kefarettir.Büyük günah işlemekten sakınanların küçük günahlarının affına sebep olur.
Müslim,İ.Ahmed
Beş vakit ‪‎namaz‬ kılan,‪‎Ramazan‬ orucunu tutan,zekâtını veren ve yedi büyük günahtan kaçınana,Cennetin bütün kapıları açılır,selamet ve emniyet içinde gir denilir.Nesai
‪Ramazan‬ ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır,cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur.
Nesei
Her şeyin bir zekâtı vardır.Bedenin ‪‎zekatı‬ da oruçtur. ‪Beyhekî
Kim bir oruçluyu iftar ettirirse ‎oruç‬ lunun sevabı kadar sevap kazanır.Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.‪Tirmizi,‘Savm’ 82
Eğer kullar,Ramazanın fazîletlerini bilselerdi,bütün senenin ‪‎Ramazan‬ olmasını temennî ederlerdi.‪
Yemeklerin kötüsü,ona zenginler davet olunup,aç ve muhtaç olan fakirler ondan mahrum edilir. ‪
Hz.Muhammed(sav)
Ramazan‬ orucuyla Şevvalde de 6 gün ‪‎oruç‬ tutan,bir yıl oruç tutmuş sayılır.Müslim Tirmizi

Şevval ayı orucu,halk arasında altı gün orucu diye bilinir.Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bu orucu bizlere tavsiye ediyor.Buyuruyor ki:
“Her kim Ramazan orucunu tutar sonra peşinden Şevval ayından da altı gün oruç tutarsa, bütün sene oruç tutmuş gibi olur.”
Bu nasıl oluyor?
Çünkü ibadetler on misli katlanıyor. Mevla Teala: “Her kim bir haseneyle gelirse, kendisine, onun on misli sevap vardır.” buyuruyor.
Bu hesaba göre, Ramazan ayı orucu, on aya karşılıktır. Şevval’de tutulan altı günün on misli de altmış gün eder, bu da iki ay olur.
Neticede bu şekilde oruç tutan kimse bütün sene oruç tutmuş gibi sevap kazanır. Yani az bir gayretle büyük bir kazanç elde etmiş olur.
Hazır sıhhatliyken, elden ayaktan düşmemişken bu fırsatları kaçırmamak lazım.
Bu altı gün orucu peş peşe tutmak şart değil, Pazartesi ve Perşembe günleri de tutulabilir.
Hem bu da sünnettir. Efendimiz Pazartesi, Perşembe orucu tutar ve buyururdu ki:
“Ameller, pazartesi ve perşembe günleri Allaha arz olunur.
Ben de amelimin oruçlu iken arz olunmasını isterim.”
Şevval Orucunun faziletiyle alakalı Süfyanı Sevri şöyle anlatıyor:
Ben Mekke-i Mükereme’de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün Haremi Şerif’e gelir, tavaf eder, namaz kılar ve bana selam verip giderdi.
Gel zaman, git zaman, ben bu kişi ile tanıştım. Dostluğumuz daha da ilerledi, samimiyetimiz arttı.
Bir gün o kimse beni yanına çağırdı ve dedi ki: “Şayet senden evvel ölürsem, o vakit kendi ellerinle beni yıka, namazımı sen kıldır ve beni defneyle.
O gecede, ilk gece de beni terk etmeyip kabrimde geceleyerek, münkereynin sual sorması anında bana devamlı Tevhidi telkin et, diye vasiyette bulundu.
Ben de o kimsenin dediklerini yapmayı kabul ettim.
Bir zaman sonra o kimse vefat etti. Ben de, bana yaptığı vasiyete uyarak verdiğim sözü yerine getirdim. Defin işi de bittikten sonra, kabrinde gecelemeye karar verdim. Çünkü buna da söz vermiştim.
O gece kabri beklerken bana bir ağırlık çöktü, hafifçe dalmışım. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken bir ses kulağıma çalındı:
Ya Süfyan! Beni korumana ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı.
Artık sen gidebilirsin, diye bir ses işittim. O zaman ben de kendisine sordum:
Ne sebeple bu lütfa eriştin, bu fazilete nail oldun? Cevaben dedi ki:
Ramazanı Şerif’in orucunu tutup, Şevval’den altı gün daha ekleyerek oruç tutmam sebebiyle.
O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi görmedim. Gördüğüm bu zuhurata tabi olayım mı, olmayayım mı, tereddüt geçirdim.
Abdest aldım, iki rekat namaz kıldım, tekrar uyudum. Böylece hafiften gelen sesi üç kere duydum. Anladım ki bu Rahmânîdir.
Şeytandan değildir. O zaman kabrin yanından ayrıldım. Şevval orucunun fazîletini, yardımını böylece kavramış oldum ve şöylece dua ettim:
“Ya Rabbi! Beni Ramazan Ayı’nın orucuna ve Şevval’den (Ramazanı Şeriften sonra gelen ay) altı gün oruç tutmaya muvaffak kıl” ve Allah-u Teala beni bu işe muvaffak kıldı ve bunu bana nasip etti.”
Evet bir Hadisi şerifte “Üç şey gelir mezara kadar. İkisi döner bir kalır.
Evladın ve malın gider ibadetin kalır.” buyrulmuştur.
Şayet bu dünyada yaptığımız Salih amellerimiz varsa o karanlık kabirde bize arkadaş
olacak.
Rabbim bizleri salih ameller yapabilmeye muvaffak eylesin, Şevval ayı orucunu da kolaylıkla tutabilmek nasip eylesin.
Amin
Fi Emanillah!
Kim oruçla geçirdiği Ramazan ayından sonraki Şevvâl ayında altı gün oruç tutarsa, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur
Hadis-i Şerif
Kim #Ramazan orucunu tutar ve ona #Şevval ayından altı gün ilave ederse,sanki yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur
(Müslim, Sıyam, 204; Tirmizi, Savm, 53; Ebu Davud, Savm, 58-59) buyurmuştur. Bu oruç peş peşe tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir (İbn Abidin, Reddu’l-muhtar, Riyad, 2003; III, 421).
Özürsüz #Ramazan da bir gün #oruç tutmayan,bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz. #Hadis
Tirmizi
#Kuran ı kerim #Ramazan da indi #Kadir gecesi,bu aydadır.Ramazan-ı şerifte #iftar ı erken yapmak #sahur u geç yapmak #sünnet tir.Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.
İmam-ı Rabbani hazretleri
#Ramazan a #saygısızlık edenin #günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.
İmam-ı #Rabbani hazretleri
#Ramazan da,emri altında bulunanların,işlerini hafifleten,onların #ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur.Cehennemden azat olur.Ramazan-ı şerif ayında #Resulullah esirleri azat eder,her istenilen şeyi verirdi.Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere,bütün sene bu işleri yapmak nasip olur.Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.
İmam-ı Rabbani hazretleri
Mübarek #Ramazan ayı,çok şereflidir.Bu ayda yapılan,nafile #namaz #zikir #sadaka ve bütün #nafile ibadetlere verilen #sevap başka aylarda yapılan farzlar gibidir.Bu ayda yapılan bir farz,başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir.Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.
İmam-ı Rabbani hazretleri
 
Orucun ve Ramazan ayının fazileti
Sual: Ramazan ayının önemi nedir?
CEVAP
Bu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin. (Mektubat ,1.c. 45.m.)

Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi] (Ama orucu kazaya bırakmayı mubah kılan dînî bir mazeret varsa, o zaman ramazan orucunu kazaya bırakmak günah olmaz.)

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

(Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari]

(Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]

(Ramazan bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]

(Ramazan-ı şerif ayı geldiği zaman, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istigfar etmelerini emreder.) [Deylemi]

(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; ramazan ayı, sonraki ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]

(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]

(Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]

(Bu aya ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ. Mansur]

(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]

(Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonuysa Cehennemden kurtuluştur.) [İ. Ebiddünya]

(İslam, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]

(Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selamı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.) [İbni Nasr]

(Oruç tutan müminin susması tesbih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.) [Deylemi]

(Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Biri size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]

(Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.) [Hakim]

(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.) [Taberani]

(Allah yolunda bir gün oruç tutanı, Allahü teâlâ yetmiş yıllık mesafe kadar cehennemden uzaklaştırır.) [Buhari]

(Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.) [Müslim]

(Oruçlu iken ölene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.) [Deylemi]

(Oruçlu iken ölen Cennete girer.) [Bezzar]

(Oruç tutan, namaz kılan kimse, mükafatını kıyamette aklı kadar alır.) [Hatib]

(Oruç şehveti keser.) [İ. Ahmed]

Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allahü teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur. (Mev'iza-i hasene)

Resulullah efendimizin rüyası
(Rüyamda acayip şeyler gördüm. Ümmetimden birini azap melekleri yakalamıştı. Aldığı abdestler gelip, onu içindeki zor durumdan kurtardı. Birini gördüm, kabri onu sıkıyordu. Kıldığı namazlar gelip, onu kabir azabından kurtardı. Birine şeytanlar musallat olmuştu. Ettiği zikirler gelip, şeytandan onu kurtardı. Birinin de susuzluktan dili çıkmıştı. Tuttuğu Ramazan orucu gelip, susuzluğunu giderdi.

Birini zulmet sarmıştı. Yaptığı hac gelip karanlıktan çıkardı. Birine ölüm meleği gelmişti. Ana babasına yaptığı iyilikler gelip, ölümüne engel oldu, geciktirdi. Birini Müslümanlarla konuşturmuyorlardı. Sıla-i rahim gelip, ona şefaat etti, onlarla konuştu. Peygamberinin yanına gitmek isteyen birine engel oluyorlardı. Aldığı gusül, onu alıp yanıma getirdi. Ateşten korunmak isteyen birine, sadakası gelip ateşe perde oldu. Birini zebaniler alıp Cehenneme götürürken, yaptığı emr-i maruf ve nehy-i münker gelip kurtardı. Biri Cehennem ateşine atılmıştı. Allah korkusu ile döktüğü gözyaşları gelip oradan kurtardı.

Birine amel defteri solundan verilirken, Allah korkusu gelip, defterini sağa aldı. Sevapları hafif gelen birine, kendinden önce ölen çocukları gelip, sevabını ağırlaştırdı. Cehennemin kenarında, korkudan titreyen birine, Allahü teâlâya olan hüsnü zannı gelince, titremesi durdu. Sırattan zorla geçen biri, Cennete geldi. Fakat kapılar kapalıydı. Kelime-i şehadeti gelip, onu Cennete koydu.) [Taberani, Hakîm-i Tirmizi]

Sual: Günah işlememize şeytanlar sebep olduğuna göre, Ramazanda bağlı olan şeytanlar nasıl günah işletiyor?
CEVAP
Günah işlememize yalnız şeytanlar değil, kendi nefsimiz de sebep olmaktadır. Nefsin zararı, şeytanınkinden çok fazladır. Nefsin her istediği kendi zararınadır. Ramazanda günah işleten, nefsimizdir. Bu ayda, şeytanlar bağlı olduğu için vesvese veremezler. Ramazanda esnemeler de şeytandan değildir. Asabi esnemeler, yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde meydana gelir. (Mektubat-ı Rabbani)

Oruçluyken ölmek
Sual: Abdestliyken ölen şehit oluyor. Oruçluyken ölmek de iyi midir?
CEVAP
Evet, çok iyidir. Bir hadis-i şerifte, (Oruçluyken ölen Cennete girer) buyuruldu. (Bezzar)

Sevab zorluğa göredir
Sual: Ramazan ayı, yaza ve kışa gelebiliyor. Kışın kısa günlerde oruç tutulması daha kolay, yazın uzun günlerde sıcakta tutmaksa çok zordur. İkisinin sevabı aynı mıdır?
CEVAP
Hayır, zorluklar içinde yapılan ibadetin sevabı daha çoktur. (Ecir meşakkate göredir) buyuruluyor. İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Maniler karşısında, ibadeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı, o ibadetlerin, şanını, şerefini göklere çıkarır. Mani olmayarak, kolay yapılan ibadetler, aşağıda kalır. (3/35)

Ramazan-ı şerif kışa da gelse, farz ibadet olduğu için sevabı çoktur. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kışın oruç tutmak, meşakkatsiz elde edilen bir ganimettir.) [Tirmizi]

(Kış müminin baharıdır. Gündüzleri kısa olur, oruç tutar. Geceleri de uzun olur, kalkıp ibadet eder.) [Beyheki]

Şehr-i Ramazan
Sual: Şehr-i Ramazan, Ramazan ayı mı demektir? Yâ şehre Ramazan deniyor. Niye şehr-i Ramazan denmiyor?
CEVAP
Şehr, ay demektir. Türkçede şehr-i Ramazan denince Ramazan ayı anlaşılır. Yâ diye başlayınca üstünlü olur, yani şehre olur. Mesela Abdullah kelimesi yâ ile başlayınca, (Yâ Abdellah denir. Yâ ile başlayanlar genelde hep böyledir. Resulullah kelimesi yâ ile başlayınca (Yâ Resulallah) olur. Ömer kelimesi yâ ile başlasa da değişmez, yine (Yâ Ömer) denir. Namazda sûre okurken böyle irap hataları namazı bozmaz.

Oruç tutarken
Sual: Oruçluya şeytanın vesvese veremeyeceği, ona yaklaşamayacağı doğru mudur?
CEVAP
Evet, doğrudur. İmam-ı Şa’rânî hazretleri buyuruyor ki: Orucun birçok faydasından biri, bedenimize şeytanın gireceği bütün yolları tıkamasıdır. (Uhud-ül-kübra)

Ramazan ayının fazileti – Ramazan eğlence ayı mı?
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Kim Ramazan’ın gelmesiyle sevinirse, Allah o kimsenin bedenini cehenneme haram kılar. (Dürretü’l-vâizîn)

   Kim gurbetteki evlâdının gelmesini beklediği gibi Ramazan’ın gelmesini bekler ve Ramazan’ın gelmesiyle de gerçekten sevinip neşelenirse, Allah (c.c.) o kimsenin bedenini cehenneme haram kılar. Yani o kimse cehenneme girmez ve cehennem de onu yakamaz.

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Ramazan ayının evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden âzad’tır. (İbni Asâkîr)

   Ramazan ayının ilk on gününde oruç tutanların üzerine ilâhî rahmetler saçılır. İkinci on gününde oruç tutanların günahları bağışlanır ve üçüncü on gününde de oruç tutanlar cehennemden âzad edilir.

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
   Yanında adım anıldığı zaman bana salâtü selâm getirmeyen kimsesürünsün. Ramazan ayına erişip de, bu ay çıkmadan kendini Allah’a bağışlatamayan kimse sürünsün. Annesi ve babası yaşlılık günlerini yanında geçirdiği halde (onların duasını alarak) cennete giremeyen kimse de sürünsün. (Tirmizî-Hâkim)

   Gerçek îmanın alâmetlerinden biri de peygamber sevgisidir. Peygamber sevgisinden yoksun olanlar ve bu nedenle Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in adı anıldığı zaman salâvât-ı şerîfe getirmeyenler, diğer dinsel konularda da duyarsız olacaklarından, sonlarının iyi olmayacağına bir işarettir.

   Mübârek Ramazan ayı ilâhî rahmetin saçıldığı, günahların bağışlandığı,
meleklerin mü’minlere dua ettiği ve sevapların katlandığı bir ay olduğu halde, Ramazan ayında bile tevbe edip Allah’tan (Celle Celaluhu) af dilemeyen ve genel aftan yararlanamayanların da sonlarının iyi olmayacağı bir gerçektir.

   Cennet annelerin ayağı (rızası) altında olduğu halde, yaşlılık günlerini
yanında geçiren anne ve babasının dualarını alıp cennete giremeyen kimselere de gerçekten yuuh olsun!

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Receb Allah’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan da ümmetimin ayıdır. (Menâvî)

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) doğduğu anda secdeye kapanıp “Ümmetim! Ümmetim!” dedi. Yaşam boyu ümmet sevdasıyla yandı ve ölürken de son sözü “Ümmetim! Ümmetim!” oldu.

   İşte mübârek Ramazan, Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in ümmetinin yani bizim ayımız. Lütfen bu ayın değerini bilelim ve bu ayda saçılan ilâhî rahmetten yararlanalım. Özellikle orucu cân-ı gönülden isteyerek tutalım, beş vakit namazı düzenli bir şekilde kılalım, her çeşit günahlardan kaçınalım ve terâvih namazını da Ramazan ayına yakışır bir şekilde yavaş yavaş kılalım.

Oruç ve takvâlık
Yüce Allah buyuruyor:
   Ey îman edenler! Oruç, sizden önceki (ümmet) lere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Olur ki (oruç ile) takvâlığa erişirsiniz. (Bakara, 183)

   Abur cubur yeme alışkanlığını ve aşırı cinsel istekleri kontrol altına alıp dengeleyen oruç, günah işleme alışkanlığını da frenlediğinden, âyette “Olur ki (oruç ile) takvâlığa erişirsiniz” buyuruluyor.

Ramazan ve Kur’an
Yüce Allah buyuruyor:
O Ramazan ayı ki, insanlara yol gösterici, doğru yolun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak onda (Ramazan ayında) Kur’an indirildi. (Bakara, 185)

Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhüma diyor ki:
   Cebrâil aleyhisselâm, Ramazan’ın her gecesinde Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile bir araya gelir ve (karşılıklı oturup) Kur’an’ın müzâkeresini yaparlardı. (Buhârî-Müslim)

Son ilâhî kitab olan Kur’an-ı kerîm mübârek Ramazan ayında indirildiğinden,
Hz. Cebrâil ile Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ramazan’ın her gecesinde bir araya gelip “mukâbele” yani karşılıklı oturup Kur’an’ı okudukları ve içeriğini müzâkere ettikleri gibi,

   Allah’a (c.c.) şükürler olsun, bin 400 küsür yıldan beri her yıl Ramazan ayında âdeta bir Kur’an seferberliği başlıyor ve camilerin pek çoğunda mukâbeleler okunuyor. Ayrıca evlerde de genelde hanımlar bir araya gelip kendi aralarında mukâbeleler okuyor ve binlerce hatim duaları yapılıyor.

Ramazan ve Kadir gecesi
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Kadir gecesini, Ramazan’ın son on günündeki tek gecelerde (21,
23, 25, 27) arayın. (Buhârî) Yüce Allah buyuruyor:

Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır. (el-Kadr, 3)

Bin ayı yani 83 yıl 4 ayı sürekli ibâdetle geçirebilmek için, en azından yüzlerce yıllık bir ömre gerek var ama bin aydan hayırlı olan bir Kadir gecesini ibâdetle geçirebilmek için ise sadece 8-10 saatlik bir zaman yeterlidir.

Ramazan’da cennet kapıları açılır
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Ramazan ayı geldiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır (etkisiz hâle getirilir). (Buhârî-Müslim)

Terâvih namazı
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Allahu Teâlâ size Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de kıyâmını (terâvih namazını) sünnet kıldım. Kim îmanla, ihlâsla orucunu tutar ve terâvih namazını kılarsa, annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınır. (Nesâî-İbni Mâce)

Ramazan’da cömertlik
Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhüma diyor ki: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) insanların en cömerdiydi. Özellikle Ramazan’da Cebrâil’in
(a.s.) kendisi ile buluştuğu anlar, en cömert olduğu zamanlardı. (Buhârî-Müslim)
İnsanların en cömerdi olan ve Ramazan ayında daha da cömert davranan
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in bu güzel ahlâkı, Allah’a (Celle Celalühü) şükürler olsun ümmetine de yansıdığından,

   Her yıl Ramazan ayında tüm İslâm ülkelerinde, dünyada eşi, benzeri görülmeyen bir cömertlik ve sosyal yardımlaşma yarışı başlıyor ve İslâm ülkelerinde tek bir kimse aç ve açıkta kalmıyor.

Ramazan ve umre
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
   Ramazan’da yapılan umre (nin sevabı) bir hac gibidir. (Buhârî-Ahmed İbni Hanbel)

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
Ramazan’da yapılan umre, benimle hac yapmış gibidir. (Menâvî)

   Allah’a (Celle Celalühu) şükürler olsun, maddî durumu iyi olan müslümanlar dünyanın her tarafından kutsal topraklara gidip, “Ramazan umresi” yapıyor ve müslümanların kurtuluşu için dua ediyor.

Ramazan eğlence mi, ibâdet ayı mı?
Yüce Allah buyuruyor:
   (Ya Muhammed!) Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatı kendilerini aldatan kimseleri (sapıkları, bana) bırak. (En’am, 70)

   On bir ayda bir defa gelen ve gerçekte ibâdet ayı olan Ramazan’da bile, beş vakit namazı düzenli bir şekilde kılmayanlar ve camilere erkence gidip Kur’an ve sohbet dinlemekten sıkılanlar, “Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatı kendilerini aldatan kimseler (sapıklar)” gibi mübârek Ramazan ayını da “Ramazan eğlenceleri” adı altında oyun ve eğlenceye çevirmek ve son hak din olan İslâm’ı önceki dinler gibi amacından saptırmak istiyorlar.

   İslâm karşıtı her çeşit sapıklık hareketlerini ekranlarına taşıyan belirli medya kuruluşlarını ve içlerinde hıristiyanlık özentisi olanları Allah’a bırakıyoruz. Çünkü Allah (Celle Celalühü), kesinlikle onları sorgulayacak ve gereken cezalarını verecektir.

   Ancak belediyenin kasasından iftar çadırları kuran ve müslümanlar
terâvih namazını kılarken, “Ramazan eğlenceleri” adı altında dinimizi oyun ve eğlenceye dönüştürenlere ne diyelim?

Yüce Allah buyuruyor:
Ey îman edenler! Sizden önce kendilerine kitab verilenlerden dininizi eğlence (aşağılama) ve oyun edinenleri dost edinmeyin. Eğer gerçek mü’minlerden iseniz, Allah’tan korkun (dininizi eğlence ve oyuna dönüştürmeyin)! (Mâide, 57)

   “Ârife bir işaret yeter” derler. Allah (Celle Celalühü) hepimizi gaflet uykusundan
uyandırsın, kalplerimize Asr-ı saadetin heyecanını tattırsın ve biz âcizleri
kutsal dinimize hâdim (hizmetkâr) eylesin!..

www.ihvanlar.net – Ahmet Tomor Hocaefendi

Üç aylar Receb Şaban ve Ramazan ayının fazileti
İHVANLAR   Üç ayların yaklaşması ile birlikte manevi duyguların yoğunlaştığını hissedebiliyoruz. Peki bu üç ayları ne kadar biliyoruz?

   Kamerî ayların yedincisi; İslamî takvimin aylarından biri Muharrem ile başlayan ve Zilhicce ile sona eren Kamerî takvim aylarının yedincisi olan Receb “üç aylar”ın ilkidir.

RECEB AYI
   “Receb” kelimesi; herhangi bir şeyden korkmak, utanmak veya bir kimseyi heybetinden dolayı ululamak ve tazim etmek manalarına gelir (M.Z. Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1983, III, 18-19).

   Cahiliye devrinde Araplar, putları için bu ayda kurban keserlerdi. Araplar arasında mukaddes bilinen Receb ayı, haram aylardan (eşhur-i hurum) biridir. Diğer üç haram ay ise, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem idi. Receb ayı, birbirini takip eden aylardan hemen sonra gelmediği ve yedinci sırada olduğu için “Recebül-ferd” adı da verilmiştir.

   Haram aylarda harb etmek Araplar arasında yasak kabul edilmişti, hatta bu uygulama İslâm’ın başlangıcında da yürürlükteydi. Buna sebep, Mekkelilerin bu aylarda geçimlerini temin etmeleri, Kâbe ziyaretçilerinin emniyetinin sağlanması idi.

   Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Abdullah b. Cahş komutasında bir grup muhacir sahabiyi Kureyş kervanından haber getirmesi amacıyla Nahle’ye göndermişti. Keşif gayesiyle sefere çıkılmasına rağmen bölükte bulunanlar, müşriklerin kendilerine yaptıkları kötülükleri hatırlayarak kervana saldırdılar. Bu olayın gerçekleştiği gün Receb ayının son günü idi. Halbuki müslümanlar, Receb ayının bittiğini ve Şabana girildiğini sanıyorlardı. Kervandan iki kişiyi esir aldılar, bir kişiyi öldürdüler ve kervanı alıp Hz. Peygamber’e getirdiler. Müşrikler, Araplarca savaşmanın kesinlikle yasak olduğu Receb ayında bu hadisenin oluşunu fırsat bilerek, “Muhammed haram ayını helâl saydı” tarzındaki ifadelerle… propagandaya başladılar. İşte bu olay üzerine Bakara süresinin 217. ayeti nazil oldu: “Ey Muhammed! Sana hürmet edilen ay’ı, o aydaki savaşı sorarlar. De ki: O ayda savaşmak büyük suçtur. Allah yolundan alıkoymak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük suçtur. Fitne çıkarmak ise öldürmekten daha büyüktür! Güçleri yeterse, dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. İçinizden dininden dönüp kâfir olarak ölen olursa, bunların işleri dünya ve ahirette boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır, onlar orada temellidirler” (2/217).

   Receb ay’ı, içinde iki kandil gecesi bulunması açısından da faziletli bir aydır. Receb ayının ilk cuma gecesi Regaib kandilidir. İslâm âlimleri, Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu gecede Yüce Allah’ın manevi ikramlarına eriştiğini, bu sebeple şükür ve haced için namaz kıldığını bildirmektedirler. Bu gece hakkında halk arasında bilinen şekliyle, Regaib gecesi Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in anne rahmine düştüğü gecedir, tarzındaki ifade yanlış bir iddiadan ibarettir.

   Yine Receb ayının yirmi yedinci gecesi İslâm dünyasında Mirâc gecesi olarak kutlanır. Olay hakkında Kur’an-ı Kerim’de başlı başına “İsrâ” suresi indirilmiştir. Beş vakit namaz bu gecede farz kılınmış, bu gece nâzil olan Bakara suresinin son ayetleri ile müslümanların sıkıntılarının sona ereceği ve Muhammed ümmetine Allah’a ortak koşmadıkları, tevhidden ayrılmadıkları takdirde Cennete girecekleri müjdelenmiştir.

HADİS-İ ŞERİF
   Resulullah efendimiz, Receb ayına çok değer verir ve “Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir” diye dua ederdi.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
   “Haram aylar, Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir.” [İbni Cerir]

   “Haram aylarda Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri oruç tutana iki yıllık ibadet sevabı yazılır.” [Taberani]

   “Haram aylarda bir gün oruç tutup bir gün yemek çok faziletlidir.” [Ebu Davud]

(Receb ayında Allahü teâlâya çok istiğfar edin; çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.” [Deylemi]

   “Cennette öyle köşkler vardır ki, onlara ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.” [Deylemi]

   “Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.” [Gunye]

   “Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsini tutmuş gibi sevab verilir.” [Miftah-ül-cennet] 
   “Başında demek, ayın ilk günleri demektir. Ortası, ortadaki günlere yakın olan günler, sonu da, ayın son günleri demektir.”

   “Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.” [Ebu Ya’la]

   “Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Regaib gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma gecesi, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.” [İ. Asakir]

   “Allahü teâlâ Receb ayında hasenatı kat kat eder. Bu ayda bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün tutana Cennetin 8 kapısı açılır. 10 gün tutana, Allahü teâlâ istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, “Geçmiş günahların af oldu” der. Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı Receb’de gemiye bindirdi. O da, Receb ayını oruçlu geçirip oradakilere oruç tutmalarını emretti.” [Taberani]

   “Receb’de, takva üzere bir gün oruç tutana, oruç tutulan günler dile gelip, “Ya Rabbi, onu mağfiret et” derler.” [Ebu Muhammed]

   Recebin ilk Cuma gecesine Regaib gecesi denir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. Allahü teâlâ, bu gecede, müminlere, ragibetler [ihsanlar, ikramlar] yapar. Regaib, ihsanlar, ikramlar demektir. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Regaib gecesi yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.

ŞABAN AYI
   Kamerî ayların sekizincisi.

   Ayın hareketlerine göre hesaplanan Arabî ayların ilki Muharrem, sonuncusu da Zilhiccedir. Şaban, Receb ile Ramazan ayları arasında yer alır. Şaban ayının Araplar arasındaki eski adı Azil idi.

   Araplar, Şaban ayına “şehrullâh-i muazzam”, “şehru’l-kerâme” ve “şehru’l-kasîr” de derler. Böyle demelerinin sebebi, bu ayda bostanlara çıkıp, beraberlerinde götürdükleri yemek ve diğer şeyler pişinceye kadar gezip eğlenmeyi âdet edinmeleriydi. Medineliler, bu ayın on beşinci gecesine “leyletü’l-helva” (helva gecesi) derler. Araplar, o gece evlerinde, durumlarına göre tatlılar pişirip yerler ve yedirirlerdi. Eskiden bizim toplumumuzda da, hemen her kandil gecesi bir helva gecesiydi. Fakir-zengin akrabaya, komşuya helva dağıtmak âdetti. Ülkemizin bazı yörelerinde bu âdetin günümüzde de devam ettiği görülmektedir.

   Şaban ayını önemli kılan özelliklerden biri, “şühûr-i selâse” denilen “üç aylar”ın ikincisi olmasıdır. Bilindiği gibi, üç ayların ilki Receb, üçüncüsü de Ramazandır. Şaban ayının önemli bir hususiyeti de, “Beraat gecesi”nin bu ayın on beşinci gecesine tesadüf etmesidir. Beraat gecesi, meleklerin inmesi, duaların kabul olunması, duaların geri çevrilmemesi gibi birçok fazilete sahip olduğu için, bulunduğu ayı da değerli kılmıştır (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1983, III, 302).

   İbn Mâce, Şaban ayı ve özellikle Beraat gecesi hakkında rivayet edilen şu iki hadisi kaydeder:

   “Şaban ayının yarısı (Beraat gecesi) gelince; gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Şüphesiz ki Allah, o gece güneşin batmasıyla dünya göğüne iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu? Onu affedeyim! Rızık isteyen yok mu? Rızık vereyim! Şifa dileyen yok mu? Şifa vereyim!” (Sünen, İkâmetü’s-Salât, 191).

   “Allah Teâlâ, Şabanın on besinci gecesi (Beraat gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asî olanlarla Allah’a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar” (Sünen, İkâmetü’s-Salât, 191)

HADİS-İ ŞERİFLER
   Resulullah efendimiz, Şaban ayına da çok değer verir ve “Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir” diye dua ederdi.

   Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şabanın tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]

   Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfil olurlar. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesai]

  Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
   “Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.” [Tirmizi]

   “Şaban’da üç gün oruç tutana, Hak teâlâ Cennette bir yer hazırlar.” [Ey oğul ilmihali]

   Bünyesi zayıf olanın, Şabanın 15 inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.

  Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesidir. Yani 14 Şabanın bittiği günün gecesidir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
   “Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.” [İbni Mace]

(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İ. Asakir]

   Bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe istiğfar etmeli, kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, Bilhassa ilim öğrenmelidir. En kıymetli ilim, doğru yazılan ilmihal bilgileridir.

RAMAZAN AYI
   Kameri aylardan dokuzuncusunun ismi. Müslümanların oruç tutmakla mükellef oldukları, dinimizce yüce ve kutsal kabul edilen ay.

   Ramazan, arapça bir kelimedir. Bu mübarek ay’a Ramazan isminin verilmesindeki hikmet şöyle belirtilmiştir:
   1- Yaz sonunda, güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına “ramdâ” kelimesinden alınmıştır. Bu yağmurun yeryüzünü temizlediği gibi, Ramazan ay’ı da müminleri günah kirlerinden temizler. Nitekim bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s); Kim inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır” (Buhârî, Savm, VI) buyurmuştur.

   2- Güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamına olan “ramad” kelimesinden alınmıştır. Böyle kızgın yerde yürüyenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, meşakkat çeker, içi yanar. Kızgın yer orada yürüyenlerin ayaklarını yaktığı gibi, Ramazan da müminlerin günahlarını yakar, yok eder.

   3- Kılıcın namlusunu veya ok demirini inceltip keskinleştirmek için yalabık iki taşın arasına koyup döğmek anlamına olan “ramd” dan alınmıştır. Bu ay’a Ramazan isminin verilmesi de Arapların bu ayda silahlarını bileyip hazırladıklarından dolayıdır (bk. M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, (t.y), I, 643-4).

   Ramazan ay’ına “on bir ayın sultanı” denilmiştir. Bu ayın özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
   1- Kur’an-ı Kerim’de ismi açık olarak geçen tek ay Ramazan ayıdır.

   2- Kur’an-ı Kerim bu ay içerisinde indirilmiştir. Yüce Rabbimiz; Ramazan ay’ı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı açıklayan Kur’an, bu ayda indirildi” (el-Bakara, 2/185) buyurmuştur.

   3- Kur’an-ı Kerim’de, “bin aydan daha hayırlı” olduğu belirtilen Kadir gecesi bu ay içerisindedir.

   4- Dinimizin beş temelinden biri olan oruç ibadeti bu ayda üzerimize farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de; “Sizden kim bu aya yetirirse oruç tutsun” (el-Bakara, 2/185) buyurulur.

HADİS-İ ŞERİFLER
   Peygamber efendimiz, Ramazan-ı şerifin fazileti hakkında buyuruyor ki:
(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

   “Ramazan ayı gelince, “Hayır ehli, hayra koş, şer ehli, kötülüklerden el çek” denir.” [Nesai]

   “Ramazan gelince, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.” [Deylemi]

   “Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]

   “Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.” [Ebu Nuaym]

   “Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.” [İ.Mansur]

   “Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.” [İ.Ebiddünya]

   “İslam, kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.” [Müslim]

   “Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrası, ancak oruçlular içindir.” [Taberani]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
   Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

   Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi bu aydadır. Ramazan-ı şerifte iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

   İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

   Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

   Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin!

   Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

   Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
   “Ramazan orucunu farz bilip, sevap bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.” [Buhari]

   “Ramazan orucu farz, teravih namazı ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.” [Nesai]

   “Ramazan orucunu tutup ölen mümin, Cennete girer.” [Deylemi]

   “Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.” [Taberani]

   “Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutun! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.” [İbni Ebiddünya]

   “Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır.” [Deylemi]

   “Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin!” [Buhari]

   Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. (Tirmizi)
www.ihvanlar.net
Oruç ve aç durmak

Sual: Bazıları aç ve susuz durmanın ne faydası olur ki diyorlar. Oruç tutmaktan maksat nedir?
CEVAP
Oruç, yalnız aç ve susuz kalmak değildir. Bir hayvanı veya inanmayan bir kimseyi bir odaya hapsedip aç, susuz bırakmakla oruç tutturulmuş olmaz. Orucun, sabır, şükür, nefs terbiyesi gibi diğer ibadetlerle irtibatı vardır. Onun için hadis-i şerifte, (Her şeyin bir kapısı vardır. İbadetlerin kapısıysa oruçtur) buyuruldu. (İbni Mübarek)

Sinir sistemimizin vücuttaki yeri çok mühimdir. Dil sinirleri felç olan konuşamaz. Bacaktaki sinirler felç olursa, insan yürüyemez. Sinirimizin bozulması nispetinde hayatımız, az veya çok tehlike içindedir. Siniri bozuk kimse, huzursuz olur, sabredemez. Cemiyetteki kavgaların, cinayetlerin çoğu sinirli olmaktan, sabredememekten ileri gelmektedir. (Oruç sabrın, sabır da imanın yarısıdır) hadis-i şerifi oruç tutanın sabırlı olduğunu bildirmektedir. (Ebu Nuaym)

Böylece, orucun imandan da olduğu görülmektedir. İmanlı olan da, imanının kuvvetine göre suç ve günah işlemez. Sinirine hakim olur. Her şeyin bir zekatı vardır. Vücudun zekatıysa açlıktır. Oruç tutarak aç kalanın arzuları kırıldığı için sabretmesi kolay olur. Oruç tutan aç durur. Aç durmak iyidir: Aç duranın basireti açılır. Anlayış kabiliyeti artar. Hadis-i şeriflerde, (Aç duranın idraki artar, zekası açılır) ve (Tefekkür, ibadetin yarısı, az yemekse tamamıdır) buyuruldu. (İ. Gazali) 

Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçmiş olur. Çok yiyen sarhoş gibi olur, dimağı yorgunlaşır. Zekası, zihni dumura uğrar. Açlık, kalbde incelik doğurur. Hadis-i şerifte, (Az yiyenin içi nurla dolar ve Allahü teâlâ, az yiyip içen ve bedeni hafif olan mümini sever) buyuruldu. (Deylemi)

Açlıkta arzular kırılır, nefsimiz uysallaşır, serkeşliği kalkar. Çok yemek, gafleti doğurur. Azgın bir atı zaptetmek zor olduğu gibi, çok yedirmekle azan nefsi zaptetmek de zordur. Açlıkla terbiyesi kolaylaşır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsan kalbi tarladaki ekin, yemek ise yağmur gibidir. Fazla su ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda da kalbi öldürür.) [İ.Gazali] 

Her zaman tok olan şefkatsiz ve merhametsiz olur. Tok, açın hâlini bilmez. Çok yiyen sert ve katı kalbli olur. Hadis-i şerifte, (Çok yiyip içmekle kalbinizi öldürmeyin!) buyuruldu. (İmam-ı Gazali)

Sinirlerine hakim olan kimse huzurlu olur. Açlık, günah işleme arzusunu kırar, kötülük etmeye mani olur. Hadis-i şerifte, (Açlık ve susuzluk yoluyla nefisle cihad etmek, Allah yolunda cihad gibidir) buyuruldu. (İmam-ı Gazali)

Çok yiyen çok su içer. Çok su içen çok uyur. Çok uyuyanın ömrü uyku ile geçtiği için dünya ve ahiret kazancına mani olur. Demek ki açlık, sinirleri uyanık, zinde tutar. Fazla tokluk ahmaklığa yol açar. Okuduğunu ezberlemesi ve hatırında tutması zor olur. 

İki günde üç defa yemek yemenin normal olduğu bildirilmiştir. (Teshil-ül-menafi)

Az yiyenin vücudu sıhhatli olur. Hadis-i şerifte, (Oruç tutan sağlıklı olur) buyuruldu. (Taberani)

Çok yiyende acıma hissi azalır. Arzuları artar, harama dalar. Gayrimeşru arzuları harekete geçiren yolları tıkamak gerekir. Açlık şeytanın yolunu tıkar. Hadis-i şerifte, (Şeytan, damardaki kan gibi, vücutta dolaşır, açlıkla yolunu daraltın) buyuruldu. (İhya)

İmtihan günü oruç tutulur mu?
Sual: (Aç olanın kafası çalışmaz. Oruç tutma!) diyorlar. İmtihana [sınava] girileceği gün oruç tutmamak günah olur mu?
CEVAP
Elbette günahtır. Oruç tutmamayı mubah kılan özürler kitaplarda bildirilmiştir. Zaruretsiz oruç tutmamak haramdır.

(Aç olanın kafası çalışmaz) sözü ilmî değildir. Ya cahillikten söylenmiştir veya oruca engel olmak için kasıtlı söylenmiştir. Ramazan haricinde de, imtihanlara fazla tok girmemeli. Mide çok doyarsa, insanın kafası pek çalışmaz. Aç olanın zekâsı keskin, anlayışı kuvvetli olur. Oruçluya Allahü teâlânın ihsanı boldur. Sehl bin Abdullah et-Tüsterî hazretleri, (Akıllı kimseler, gerek din ve gerekse de dünya için açlıktan daha faydalı bir şey görmemişlerdir. Hikmet ve ilim açlıktadır, günah ve cehalet ise, tokluktadır) buyurmuştur.

Şeyh Aliyyül-Havvâs hazretleri, (Gece ibadetine açlıkla hazırlanmalı. Midesi tok olanın manevî istifadesi az olur) buyurdu. (Uhûdül-Kübra)

Hadis-i şerifte, (İyiliklerin başı açlık, kötülüklerin başı tokluktur) buyuruldu. Tokluk, unutkanlık yapar, kalbi kör eder. (S. Ebediyye)

Tokluk, alkollü içkiler gibi, kanı bozar. Açlık, aklı temizler, kalbi parlatır. Yine hadis-i şerifte, (Açlık idraki, anlayışı artırır, zekâyı açar) buyuruldu. (İ. Gazalî)

Açlık, sinirleri uyanık, zinde tutar. Fazla tokluk ahmaklığa yol açar. Okuduğunu ezberlemesi ve hatırında tutması zor olur. İmtihan için, kafayı çalıştıran, zekâyı açan, anlayışı artıran orucu tutmamak ahmaklıktır.

Ebu Süleyman Dârânî hazretleri buyuruyor ki:
Aç durmaya çalışın, çünkü açlık, nefsi uysallaştırır ve kalbi inceltir. Nitekim Peygamber efendimiz, (Kalblerinizi az gülmek ve az yemekle diriltin, açlıkla temizleyin. Bu sayede kalbleriniz saflaşır ve incelir) buyurmuştur.

Hazret-i Lokman Hakîm oğluna, (Ey oğul! Mideyi tıka basa doldurduğun zaman düşünce uyur, hikmet dilsizleşir) diye nasihat etmiştir.

Bâyezid-i Bistâmî hazretleri de, (Açlık buluttur. Kul, ne zaman aç kalırsa kalb hikmet yağmuru yağdırır) buyurmuştur. İki hadis-i şerif:
(Açlık, hikmetin nuru, tokluk ise Allah'tan uzaklaşmadır. Sakın tıka basa yemeyin ki kalbinizdeki hikmetin nuru sönmesin!) [Deylemî]

(Allahü teâlânın halk arasında evliyası, açlık ve susuzluk ehlidir.) [İbni Neccar]

Ebu Süleyman Dârânî hazretleri, (İbadetin en tatlı olduğu zaman, karnımın belime yapıştığı zamandır) buyurmuştur. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri de, (Bir insan, kalbi ile göğsü arasına bir yemek torbası asarsa, münacatın tadını alamaz. Kişi aç ve susuzken kalbi saflaşır ve incelir. Doyunca körleşir ve katılaşır) buyurmuştur. Bunun içindir ki kendisine dünya ve hazineleri sunulduğunda Peygamber efendimiz, (Hayır, istemem. Bir gün aç, bir gün tok olmak isterim) buyurmuştur. (Tirmizî)

Mide ve şehvet yerinde kullanılmazsa, Cehennem kapısı olur. Bunun esası da tokluktur. Nefsi zelilleştirip şehveti kırmaksa Cennet kapısıdır. Bunun esası da açlıktır. Cehennem kapısını kapatan kimse, Cennet kapısını açmış demektir, çünkü bu ikisi, tıpkı batı ile doğu gibi zıttır. Birine yaklaşan diğerinden uzaklaşmış olur.

Hazineler elinde iken, niçin aç durduğu Yusuf aleyhisselama sorulunca, (Tok olunca açları unutmaktan korkuyorum) buyurmuştur. Atalarımız da, (Tok, açın hâlinden bilmez) demişlerdir.

Açlığın bir faydası da, insanın şehvetini kırması, kötülüğü emreden nefse hâkim olmasıdır, çünkü bütün günahların kaynağı şehvet ve kuvvettir. Bu da çok yemekle meydana gelir.

Zünnûn-i Mısrî hazretleri, (Ne zaman doysam, ya isyanda bulundum veya isyana teşebbüs ettim) buyurmuştur.

Âişe validemiz de, (İlk bid'at, doyasıya yemektir) buyurmuştur.

(Açlık Allah'ın bir hazinesidir) buyuruluyor. Açlık sayesinde en azından konuşma ve şehvetler bertaraf edilir, çünkü aç olan bir kimsenin fuzulî konuşma şehveti harekete geçmez. Böylece dil, gıybet, kötü ve çirkin konuşmak, yalan söylemek, dedikodu gibi âfetlerden kurtulur. Yedi azanın bütün günahlarının sebebi, tokluktan hâsıl olan kuvvettir. Açlık onu bütün bu âfetlerden korur.

Tok olan, çok su içer. Çok su içen ise çok uyur. Çok uyuyanın ömrü zayi olur, teheccüd namazını kaçırır, ahmaklaşır ve kalbi katılaşır.

Harun Reşit dört doktora (Sağlımızı koruyan ve yan etkisi olmayan bir ilaç söyleyin) der. Hintli doktor, (Siyah ihleç) der. Iraklı doktor (Beyaz Reşşad tanesidir) der. Romalı doktor (Sıcak sudur) der. Köylü doktor, (İhleç mideyi buruşturur, beyaz Reşşad tanesi mideyi kaydırır, sıcak su da mideyi gevşetir. Acıkmadan sofraya oturmamak, doymadan kalkmak en uygunudur) der. Diğer doktorlar da bunu tasdik eder.

(Çok yemek, hastalıkların başı, az yemek [perhiz etmek] ilaçların başıdır. Midenin üçte biri yemeklere, üçte biri içeceklere ayrılmalıdır. Üçte birinin hava payı, yani boş olması en aşağı derecedir) hadis-i şerifini işiten gayrimüslim bir doktor, (Yemek hakkında bundan daha iyi bir söz işitmedim. Bu sözü ancak hikmet ehli bir zat söyleyebilir) der.

(Oruç tutun ki sağlığa kavuşun) hadis-i şerifi gösteriyor ki, vücut oruç, açlık ve az yemekle hastalıklardan kurtulup sağlığa kavuşur. Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçmiş olur. Çok yiyen sarhoş gibi olur, dimağı yorgunlaşır. Açlık, kalbde incelik doğurur. Hadis-i şerifte, (Az yiyenin içi nurla dolar ve Allahü teâlâ, az yiyip içen ve bedeni hafif olan mümini sever) buyuruldu. (Deylemî)

Açlıkta arzular kırılır, nefsimiz uysallaşır, serkeşliği kalkar. Çok yemek, gafleti doğurur. Azgın bir atı zapt etmek zor olduğu gibi, çok yedirmekle azan nefsi zapt etmek de zordur. Hadis-i şerifte, (Her gün bir defa yemek yenmesi itidaldir) buyuruldu. (Beyhekî)

(Çok yiyip içmek hastalıkların başıdır) Hadis-i şerifi, hastalıkların çoğunun çok yemekten ileri geldiğini göstermektedir. (Dâre Kutnî)

Bütün bu bilgiler, imtihana girerken oruç tutmamanın dînî yönden de, zekâ yönünden de yanlış olduğunu göstermektedir.
Günah işleyenin orucu

Sual: Bazıları, (Namaz kılmayan, içki içen, açık gezen veya başka günah işleyen, boşuna oruç tutmamalı) diyor. Bu söz doğru mudur?
CEVAP
Hayır, dine aykırıdır. Birkaç günah işleyenin, diğer günahları da yapması gerekmez. Hem oruç tutup hem de günah işleyen kimse, oruç tutmakla hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz, fakat âhirette, niçin oruç tutmadın diye hesaba çekilmez. Oruç borcunu ödemiş olur, hatta orucun bereketiyle diğer günahlardan da kaçma imkânı olur. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
(Bütün günahlara tevbe edip hepsinden kaçmak büyük nimettir. Bu yapılamazsa, bazı günahlara tevbe etmek de nimettir. Bunların bereketiyle belki bütün günahlara tevbe etmek nasip olur. Bir şeyin bütünü ele geçmezse, hepsini de kaçırmamalı.)

Namazın dinimizdeki yeri, oruca göre daha önemliyse de, bir kimseye namaz kılmadığı için, (oruç da tutma) denmez. Aksine, (Namaz kılamıyorsan, orucu bari terk etme) denir. Namaz kılmamakla büyük bir günaha giren kimse, oruç tutmazsa günah miktarı daha da çok artar.

Birkaç günaha müptela olan kimse, birinden vazgeçmek isterse ona, (Diğerlerini bırakmadığına göre, bu günaha da devam et) denmez. Günah miktarı ne kadar azaltılırsa, o kadar iyi olur. Allah’tan korkup bir günahtan vazgeçmek iman alametidir. Hadis-i şerifte, (Ömründe bir defa Allah’ı anan veya Ondan korkan Müslüman, Cehennemden çıkar) buyuruldu. (Tirmizi)

Günah işleyen, oruç tutuyor veya zekât veriyorsa, (Aman bunları bari bırakma) demelidir! Bu ibadetleri de yapmazsa, dinden tamamen uzaklaşabilir. Korkutmaktan çok, müjdeleyici olmak gerekir. Peygamber efendimiz, (Allah’ın rahmetinden ümit kestirip, dinden nefret ettirenlere lanet olsun! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin) buyurdu. (Buhari)

Bir genç, Peygamber efendimize, (Şu üç günahı bırakamıyorum) dedi. O üç günah, yalan, zina ve içkidir. Resulullah efendimiz, (Bu üç günahtan yalanı benim için bırak) buyurdu. O genç, kabul edip gitti. Daha sonra, diğer iki günahı işlemek isteyince, (Bu günahları işleyip Resulullahın karşısına çıkınca, “Ben işlemedim” desem yalan söylemiş olurum. Eğer işlediğimi söylersem, beni cezalandırır) diye düşündü. Diğer iki günahtan da vazgeçti. (Şir’a)

Kelime-i şehadeti dil ile söyleyip kalb ile de tasdik eden Müslümandır. Günah işleyen, Müslümanlıktan çıkmaz. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cebrail aleyhisselam, “Ümmetine müjde ver ki, müşrik olarak ölmeyen Cennete girer” dedi. Ben, “Zina ve hırsızlık eden de mi Cennete girer” diye üç defa sordum. “Evet, zina ve hırsızlık eden de Cennete girer” dedi. Daha sonra, “İçki içse de, yine sonunda Cennete girer” dedi.) [Buhari]

Bu, Ehl-i sünnet itikadıdır. Günahları hafif görmek değildir. Bu inanış, insanı günaha sevk etmemeli! Her günah, kalbi karartır, insanı küfre sürükleyip Cehennemde ebedi kalmaya sebep olabilir. Her günahtan kaçınmalı, çünkü Allah’ın gazabı günahlar içinde saklıdır. Belam-ı Baura, çok ibadet eden büyük bir âlimken, bir günah yüzünden imansız öldü. Günah işleyen hemen tevbe etmelidir! (K.Saadet)

Oruç kefaretinin 60 gün olmasının delili nedir? İki kere bozan kaç gün keffaret tutar?
ismailağa fetva   Ramazan ayında oruç bozmanın kefaretinin 60 gün olduğu hususunun delilini soran kardeşlerimiz var. Onlara kısaca bu meselenin delillerini izah edelim:

   Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek, mahvoldum dedi. Peygamber efendimiz: Seni mahveden şey nedir?” buyurdu. Adam: “Ramazan’da hanımımla ilişkide bulundum” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “köle azad edecek kadar mal bulabilir misin?”
Adam: -Hayır! Dedi
Peygamberimiz: “Peşpeşe iki ay oruç tutabilir misin” buyurdu.
Adam: -Hayır! Dedi.
Peygamberimiz: “Altmış fakiri doyuracak kadar mal bulabilir misin” buyurdu
Adam: -Hayır dedi. Sonra adam oturdu. Bu sırada Peygamberimize bir zenbil(en beş sa’lık bir ölçek) içinde hurma getirildi. Hazreti Peygamber bu hurmaları adama vererek: “Bunları sadaka olarak ver” buyurdu…. (Bu hadis bir veya iki kişi tarafında değil cemaat tarafından nakledilmiştir ve sahih kaynakların hepsinde geçmektedir)

   İbni Mace’nin naklettiği başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyruluyor: “”Bir köle azad et” Adam: “Köle bulamam.” Dedi. Hazreti Peygamber Aleyhisselam: “Peşpeşe iki ay oruç tut” buyurdu. Adam: “buna da gücüm yetmez” dedi. Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “altmış fakiri doyur” buyurdu.

 2 KERE BOZAN KAÇ GÜN TUTAR?
   Maliki ve Hanefilere göre cima, yemek ve benzeri orucu bozan şeyler birincinin kefaretini ödemeden tekrarlanırsa bakılır: bu durum ya bir gün içinde ya da iki ayrı günde olur.

a) Eğer aynı gün içinde birkaç kere oruç bozma olayı tekrarlanırsa ittifakla tek bir kefaret ödemek bunun için yeterlidir.

b) Eğer oruç bozma olayı Ramazan’da iki ayrı günde olmuşsa cumhura (fakihlerin çoğunluğuna) göre iki yahut daha çok bozulan oruç sayısı kadar kefaret gerekir. Yani her gün için ayrı ayrı 60 gün kefaret tutar. Çünkü her gün ayrı bir ibadettir. Bir günün orucunu bozmakla kefaret gerekince, iki Ramazan ve iki haccın durumunda olduğu gibi bu kefaretler iç içe girmez. Ayrı ayrı yapılmaları gerekir.

NEDEN BU KADAR AĞIR?
   Çünkü oruç yılda sadece bir ay farz kılınmıştır. Ve bir günün o güne has olarak verilen sevabının derecesi çok yüksektir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

   “Ruhsatsız (oruç tutmamayı mübah kılan bir özrü ispat eden ruhsat olmadan) olarak yahut hastalık durumu olmaksızın orucunu bozan kimse, ömür boyu oruç tutsa da o günün borcunu gerçekten ödeyemez.” (Tirmizi – Ebu Davud, İbn-i Mace, Nesei ,le İbni Huzeyme Sahihin’de ve Beyhaki Ebu Hureyre’den rivayet etmişlerdir.) www.ihvanlar.net
Ramazanda ibadet ve iyiliğin sevabı

Sual: Ramazan ayında ibadet ve iyilik etmenin sevabı daha mı fazladır?
CEVAP
Bu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: 
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. 
Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir. 

Oruçlu iken günahtan sakınmalıdır. Gözü ve dili günahlardan koruduğumuz gibi, kulağımızı da korumamız gerekir. Konuşulması haram olan şeyi, dinlemek de haramdır. El, ayak ve diğer uzuvları da haramdan korumalıdır! Oruç tutup azaları ile günah işleyen, ilaç yerine zehir içen hastaya benzer. Çünkü günah zehirdir. İbadetlerimizin sevabını yok eder. 

Kötülük veya herhangi bir günah işledikten sonra pişman olmak ve iyilik ve ibadet etmeye devam etmek lazımdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir günah işlediğin zaman hemen arkasından bir iyilik yap, bir sevap işle ki o günahı mahvetsin!) [Beyheki]

(Nerede, ne halde bulunursan bulun, Allah’tan kork ve kötülüğün akabinde bir iyilik yap ki onu yok etsin!) [Tirmizi]

Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Elbette hasenat, seyyiatı yok eder.) [Hud 114] 
[Hasenat, her çeşit iyilik, seyyiat ise, her çeşit kötülük demektir]

Kötü-iyi ayrımı yapmadan herkese iyilik etmelidir! Güçsüzlere, ihtiyarlara, muhtaçlara yardım etmek dinimizin emirlerindendir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir müslüman kardeşine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmiş gibidir.) [Taberani]

(Bir genç, bir ihtiyara, yaşından dolayı hürmet ederse, o genç ihtiyarlayınca, Allahü teâlâ ona hizmet edecek gençler yaratır.) [Tirmizi]

İnsanlara iyilik etmek çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: 
(İnsanların hepsi Allah’ın ıyâli [ev halkı] gibidir. Allahü teâlânın en çok sevdiği kimse, Onun ıyâline [insanlara] en faydalı olandır. Allahü teâlânın en buğzettiği kimse de Onun ıyâline iyilik etmeyendir.) [Bezzar]

(Şu iki şeyden daha iyisi yoktur: Allah’a iman ve Onun kullarına iyilik etmek. Şu iki şeyden de kötüsü yoktur: Şirk ve insanlara kötülük etmek.) [Deylemi]

(En iyi kimse, kendisinden hep iyilik beklenendir.) [Tirmizi]

(İyilik etmek ömrü uzatır.) [Taberani]

(Kime bir iyilik yapılırsa, o iyiliği ansın! İyiliği anmak şükür, iyiliği gizlemek nankörlüktür.) [Ebu Davud]

Ramazan orucu hadisleri


RAMAZAN ORUCUNUN FARZ OLUŞU, FAZİLETİ VE ORUÇLA İLGİLİ KONULAR

1218. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Aziz ve celîl olan Allah “İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim” buyurmuştur.
Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.
Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.
Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır. ”
Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163

1219. Yine Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah yolunda çift sadaka veren kimse, cennetin muhtelif kapılarından, ‘Ey Allah’ın (sevgili) kulu! Burada hayır ve bereket vardır’, diye çağırılır. Sürekli namaz kılanlar namaz kapısından, mücahidler cihad kapısından, oruçlular reyyân kapısından, sadaka vermeyi sevenler de sadaka kapısından (cennete girmeye) davet edilirler. ”
Ebû Bekir radıyallahu anh:
– Anam babam sana kurban olsun ey Allah’ın Resulü! Gerçi bu kapıların birinden çağrılan kimsenin diğer kapılardan çağırılmaya ihtiyacı yoktur ama, bu kapıların hepsinden birden çağrılacak kimseler de var mıdır? dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Evet, vardır. Senin de o bahtiyârlardan olacağını ümit ederim” buyurdu.
Buhârî, Savm 4, Cihâd 37, Bed’u’l-halk 9, Fezâilü ashâbi’n-Nebî 5; Müslim, Zekât 85, 86. Ayrıca bk. Tirmizî, Menâkıb 16; Nesâî, Zekât 1, Cihâd 20, Sıyâm 43

1220. Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse girmez. ”
Buhârî, Savm 4; Müslim, Sıyâm 166. Ayrıca bk. Nesâî, Sıyâm 43; İbni Mâce, Sıyâm 1

1221. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar. “
Buhârî, Cihâd 36; Müslim, Sıyâm 167-168. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 3;

1222. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallalllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır. ”
Buhârî, Îmân 28, Savm 6; Müslim, Sıyâm 203, Müsâfirîn 175. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ramazan 1, Savm 57; Tirmizî, Savm 1, Cennet 4; Nesâî, Sıyâm 39; İbni Mâce, İkâmet 173, Sıyâm 2, 33

1223. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır. “
Buhârî, Savm 5, Bed’ul-halk 11; Müslim, Sıyâm 1, 2, 4, 5

1224. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ramazan hilâlini görünce oruç tutunuz. Şevval hilâlini görünce de oruca son veriniz. Ramazanın başlangıcı bulutlu bir güne rastlarsa, şâbanı otuza tamamlayınız. “
Buhârî, Savm 11; Müslim, Sıyâm 4, 7, 8, 17-20. Ayrıca bk. Tirmizî, Savm 5; Nesâî, Sıyâm 8; İbni Mâce, Sıyâm 7

Bu, Buhârî’nin rivayetidir. Müslim’in rivayetinde şöyle buyurulmaktadır: “Eğer şevval ayının başlangıcı bulutlu olursa, orucu otuza tamamlayınız. ”
(Bu rivayet için de ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sıyâm 7; Nesâî, Sıyâm 10; İbni Mâce, Sıyâm 7)

ORUÇLARA AİT NİYETLER
Herhangi bir oruca kalb ile niyet yeterlidir. Oruç için sahura kalkılması da bir niyettir. Niyetin dil ile de yapılması mendubdur.
    72- Ramazan orucu, tayin edilmiş adak ve mutlak nafile oruçlar için niyetin vakti, güneşin batışından başlayarak kaba kuşluğa kadar devam eder. Bu zaman içinde niyet edilebilir. Fakat güneş batmadan önce veya tam istiva zamanında veya ondan sonra akşama kadar hiç bir oruca niyet edilemez. Böyle niyet hususunda, mukîm, misafir, sağlıklı ve hasta olanlar eşittir.
    Bununla beraber istiva zamanına kadar böyle niyet edilebilmesi, ikinci fecirden sonra yiyip içmek gibi orucu bozan haller bulunmadığı taktirdedir. Böyle orucu bozan bir şey, kasden veya sehven yapılacak olsa, artık niyet caiz olmaz.
    (Malikîlere göre, nafile oruç için böyle gün ortasına kadar niyet edilemez. Çünkü sabahleyin niyet edilmeyince, o gün iftar etmek kararlaşmış olur. Bir günün hem oruca, hem de iftara ihtimali olamaz.
    Şafiîlere göre güneşin batışından öncesine kadar niyet edilebilir. Yeter ki, sabahdan itibaren oruca aykırı bir iş yapılmamış olsun. Çünkü nafile ibadet için din yönünden takdir edilmiş bir zaman yoktur. Bu oruç, oruç tutacak olan kimsenin isteğine bağlıdır. Zevalden sonra da oruç tutma arzusu bulunabilir.)
    73- Bütün kaza ve keffaret oruçları ile mutlak adak oruçları için niyetin geceleyin veya ikinci fecrin başlangıcında yapılması şarttır. Ayrıca bu oruçları niyette göstermek (tayin etmek) lazımdır. Bundan dolayı bunlardan herhangi biri için fecirden sonra niyet edilirse veya bunlardan hangisinin tutulacağı kalb ile tayin edilmezse, bu oruçların tutulmaları sahih olmaz. Çünkü bu oruçlar için belli bir gün yoktur. Bunlara hangi günlerin ayrılacağı, ancak böyle bir niyet ile tayin edilmiş olur. Ramazan orucu, belirlenmiş adak, herhangi bir nafile oruç için mutlak bir niyet yeterlidir. “Yarınki günün orucunu tutmaya, yarın oruç tutmaya, yarın nafile oruç tutmaya”. diye niyet edilebilir. Bununla beraber bunlar için geceleyin niyet edilmesi, bu oruçların tayin edilmesi ve şöyle denilmesi daha faziletlidir: “Yarınki Ramazan orucunu tutmaya niyet ettim.”
    74- Ramazanın her günü için ayrıca bir niyet gerekir. Çünkü araya geceler girmektedir. Ayrıca her günün orucu başlıbaşına bir ibadet bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bir günün orucundaki bozukluk, diğer günün sıhhatine engel olmaz.
    75- Bir kaza orucuna fecrin doğuşundan sonra niyet edilecek olsa, bununla kaza sahih olamayacağından, nafile oruç tutulmuş olur. Eğer bu oruç bozulacak olsa, kaza edilmesi gerekir. Çünkü başlanmış olan bir ibadet yarıda bırakılamaz
    76- Bir kimse, daha güneş batmadan: “Yarın oruç tutayım,” diye niyet edip de, sonra yarınki günün istiva zamanına kadar uyusa, gafil veya baygın bir hal de bulunsa, oruç tutmuş olmaz. Fakat güneşin batmasından sonra böyle niyet etmiş olursa, orucu sahih olur.
    77- Bir kimse, ramazan ayında ramazan olduğunu bildiği halde, ne oruca ve ne de iftara niyet etmemiş bulunsa, sağlam rivayete göre, oruçlu bulunmuş olmaz.
    78- Bir kimse, geceleyin herhangi bir oruç için niyet etmiş bulunsa, sonra fecrin doğuşundan önce bu niyetinden dönse, bu dönüşü sahih olur. Fakat oruçlu bir kimse, orucunu bozmaya niyet ettiği halde bozmasa, sadece bu niyet ile orucu bozulmuş olmaz.
    79- “İnşallah yarın oruç tutmaya niyet ettim,” diye yapılan bir niyet sahihdir. Fakat: “Yarın davete çağırılsam iftar etmeye, çağrılmazsam oruç tutmaya,” diye yapılan bir niyet geçerli değildir. Böyle tereddütlü bir niyetle oruç tutulmuş olmaz.
    80- İstiva zamanına kadar niyet edilmesi caiz olan oruçlarda, gündüzün niyet edileceği takdirde, o günün başlangıcından itibaren oruçlu bulunmuş olmaya niyet edilmesi gerekir. Niyet edileceği andan itibaren oruç tutmaya niyet edilecek olsa, bununla oruç tutulmuş olmaz.
    81- Ramazan gecesinde veya gündüzünde bayılan veya deliren kimse, istiva zamanından önce kendine gelip oruca niyet edince oruçlu bulunmuş olur.
    82- Bir kimse, Ramazan ayında başka bir vacib oruca niyet edecek olsa, o kimse Ramazan orucuna niyet etmiş sayılır. Bu konuda iki imama göre, mukim ile misafir arasında fark yoktur. İmamı Azam’a göre, misafir olunca, niyet ettiği vacib için oruçlu bulunmuş olur. Çünkü misafirin Ramazan orucunu tutma mecburiyeti yoktur.
    Nafile oruca niyet edilecek olsa, sahih olan görüşe göre, ramazan orucuna niyet edilmiş olur. Hastanın da bu şekilde olan niyetleri, sahih olan görüşe göre, Ramazan orucuna sayılır.
    Misafir ile hastanın mutlak şekildeki niyetleri de Ramazan orucuna sayılır.
    83- Muayyen bir adak gününde, keffaret veya ramazan orucunu kaza gibi, başka bir vacibe niyet edilerek oruç tutulmuş olsa, sahih olan görüşe göre, bu oruç o vacib için sayılır; o muayyen nezir orucunun kaza edilmesi gerekir.
    84- Bir oruç için hem keffarete, hem de nafileye niyet edilse, keffaret olarak caiz olur. Fakat bir oruç için kazaya, hem de yemin keffaretine niyet edilecek olsa, hiç biri geçerli olmaz. Çünkü bunların aralarında zıddiyet vardır. Bu durumda o oruç bir nafile olmuş olur.
    85- Bir veya birkaç ramazandan orucu kazaya kalmış olan kimse için uygun düşen, bunları kaza ederken: “Üzerine kazası ilk vacib olan oruca” niyet etmektir. Bununla beraber böyle belirtilmeksizin yalnız kazaya niyet etmesi de yeterlidir.
    86- Bir kadın henüz adet içinde iken, geceleyin oruca niyet edip fecirden önce temizlenecek olsa, orucu sahih olur.
    87- Esir bulunan kimse, Ramazan ayının girip girmediğini bilemezse araştırır ve kanaatına göre oruç tutar. Sonra bakılır: Eğer orucu ramazana raslamışsa veya ramazandan yahut oruç tutulması yasak olan günlerden sonra geceleyin niyet ederek oruç tutmuş ise, orucu ramazandan sayılır. Ramazan günlerinden noksan olarak oruç tutmuşsa, bu noksan günleri kaza eder. Fakat Ramazandan öncesine raslamışsa, caiz olmaz, yalnız nafile bir oruç olur











Oruç Fetvaları











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder