1 Ocak 2016 Cuma

Allah’ın en büyük ismi-ismi Azam Bakara ile Âli Imran sure­lerindedir

Allah Teâla’nın en büyük ismi Bakara ile
Âli İmran surelerindedir.Öyle büyük isim ki onunla dua edildiğinde kabul eder
ve onunla istendiğinde verir.
Abdullah bin Mesud(ra)
Sakif kabilesinden Resulullah (sav) a gelen altı kişinin en küçüğü ben olduğum hâlde, sure-i Bakara’yı bildiğim için, Resulullah (sav) beni onların başına reis seçti.
Suyutî, DMensur 1/53



İsm-i a’zam duası

Sual: İsm-i a’zam duası hangisidir?
CEVAPİsm-i a'zam, Kur'an-ı kerimdedir. Hangi âyetler olduğu belli değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İsm-i a'zam ile edilen dua kabul olur ve dileği yerine gelir.) [İbni Mace]

(Allahü teâlânın Esma-i hüsnası ile dua edilirse, kabul olur.)
[Şir’a]

(İsm-i a'zam şu üç surededir: Bekara, Âl-i İmrân ve Tâhâ.)
 [İbni Mace]

Peygamber efendimiz ism-i a'zam hakkında bazı işaretler bildirmiştir:
(“Ya bedi'assemâvâti vel erdı, ya zel-celâli vel-ikram” diye dua edenin duası kabul olur.) [Tirmizi]

(Başına dert ve bela gelen, Yunus Peygamberin duasını 
[La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzâlimin] okusun! Allahü teâlâ, onu muhakkak kurtarır.) [Tirmizi]

(İsm-i azam, 
"Ve ilahüküm ilahün vahid, la ilahe illa hüverrahmanürrahim" âyeti ile "Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum" âyeti içindedir.) [Tirmizi] [Bekara 162. ve Al-i İmran 2. âyetleridir.]

(“Allahümme bismikel a'zam ve rıdvânikel ekber” duasına devam edin; çünkü bu, esma-i hüsnadandır.)
 [Taberani]

(Ya Rabbi, ya Rabbi diyene Allahü teâlâ, “İste kulum, istediğini vereyim” buyurur.)
 [Deylemi]

(Kabul olması için duayı ihlas ile yapmalı, yiyip içtiği ve giydiği helalden olmalı, odasında, haramdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı dua kabul olmaz.)
 [Tergibüs-salât]

Peygamber efendimiz dua ederken, “Ya hayyu ya kayyum” derdi. (Tirmizi) 

(Allahümme inni es'elüke bi-enne lekel-hamdü la ilahe illâ ente ya hannân ya mennân ya zel-celâli vel-ikrâm) diye dua eden zata da buyurdu ki: (Allah’ın ism-i a'zamı ile dua ettin. Böyle dua edilince, Allahü teâlâ o duayı kabul eder.) 
[Nesai]

Hazret-i Âişe validemiz anlatır:
(Resulullah, duanın kabul olmasına sebep olan ism-i a'zamı biliyor musun?) 
buyurdu. Ben de bilmediğimi söyleyince, (Ya Âişe onu öğretmek ve onunla dünya için bir şey istemek uygun olmaz) buyurdu. Kalkıp abdest alıp iki rekat namaz kılarak,(Allahümme inni edukellah ve edukerrahman ve edukelberrerrahim ve eduke biesmaikelhusna külleha ma âlimetü minha ve ma lem âlem entağfireli ve terhameni) duasını okudum. Gülümseyerek (İsm-i azam, okuduğun duanın içindedir)buyurdu. (İbni Mace)

(Ya zelcelali vel-ikram) 
diyen birine, (Allah’tan ne istersen iste, kabul olur) buyurdu. (Tirmizi)

(“La ilahe illallahü vallahü ekber, la ilahe illallahü vahdehü lâ şerike leh, lehül mülkü velehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadir, la ilahe illallahü velâ havle velâ kuvvete illâ billah” diye dua eden, her dileğine kavuşur.) 
[Taberani]

(Allahümme inni es’elüke bi-enni eşhedü enneke entellahü lâilâhe illâ entel-ahadüs-samadül-lezi lem yelid ve lem yuled ve lem yeküllehü küfüven ehad) 
diye dua eden bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Allah’ın ism-i a’zamı ile dua ettin. Böyle dua edilince, Allahü teâlâ kabul eder.) 
[Tirmizi]

Sual: İsm-i a'zamı ters okumak diye bir şey var mıdır?
CEVAPÖyle bir şey yoktur.

Sual: İsm-i a’zam duası hangisidir?
CEVAPİsm-i a'zam, Kur'an-ı kerimdedir. Hangi âyetler olduğu belli değildir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İsm-i a'zam ile edilen dua kabul olur ve dileği yerine gelir.) [İ.Mace]

(Allahü teâlânın Esma-i hüsnası ile dua edilirse, kabul olur.)
 [Şir’a]

(İsm-i a'zam şu üç surededir: Bekara, Âl-i İmrân ve Tâhâ.)
 [İ.Mace]

Peygamber efendimiz ism-i a'zam hakkında bazı işaretler bildirmiştir:
(“Ya bedi'assemâvâti vel erdı, ya zel-celâli vel-ikram” diye dua edenin duası kabul olur.)[Tirmizi]

(Başına dert ve bela gelen, Yunus Peygamberin duasını 
[La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzâlimin] okusun! Allahü teâlâ, onu muhakkak kurtarır.) [Tirmizi]

(İsm-i azam, 
"Ve ilahüküm ilahün vahid, la ilahe illa hüverrahmanürrahim" âyeti ile "Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum" âyeti içindedir.) [Tirmizi] [Bekara 162. ve Al-i İmran 2. âyetleridir.]

(“Allahümme bismikel a'zam ve rıdvânikel ekber” duasına devam edin; çünkü bu, esma-i hüsnadandır.)
 [Taberani]

(Ya Rabbi, ya Rabbi diyene Allahü teâlâ, “İste kulum, istediğini vereyim” buyurur.)
[Deylemi]

(Kabul olması için duayı ihlas ile yapmalı, yiyip içtiği ve giydiği helalden olmalı, odasında, haramdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı dua kabul olmaz.)
 [Tergibüs-salât]

Peygamber efendimiz dua ederken, “Ya hayyu ya kayyum” derdi. (Tirmizi) 

(Allahümme inni es'elüke bi-enne lekel-hamdü la ilahe illâ ente ya hannân ya mennân ya zel-celâli vel-ikrâm) diye dua eden zata da buyurdu ki: (Allah’ın ism-i a'zamı ile dua ettin. Böyle dua edilince, Allahü teâlâ o duayı kabul eder.) 
[Nesai]

Hazret-i Âişe validemiz anlatır:
(Resulullah, duanın kabul olmasına sebep olan ism-i a'zamı biliyor musun?) 
buyurdu. Ben de bilmediğimi söyleyince, (Ya Âişe onu öğretmek ve onunla dünya için bir şey istemek uygun olmaz) buyurdu. Kalkıp abdest alıp iki rekat namaz kılarak, (Allahümme inni edukellah ve edukerrahman ve edukelberrerrahim ve eduke biesmaikelhusna külleha ma âlimetü minha ve ma lem âlem entağfireli ve terhameni) duasını okudum. Gülümseyerek (İsm-i azam, okuduğun duanın içindedir) buyurdu. (İbni Mace)

(Ya zelcelali vel-ikram) 
diyen birine, (Allah’tan ne istersen iste, kabul olur) buyurdu. (Tirmizi)

(“La ilahe illallahü vallahü ekber, la ilahe illallahü vahdehü lâ şerike leh, lehül mülkü velehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadir, la ilahe illallahü velâ havle velâ kuvvete illâ billah” diye dua eden, her dileğine kavuşur.) 
[Taberani]

(Allahümme inni es’elüke bi-enni eşhedü enneke entellahü lâilâhe illâ entel-ahadüs-samadül-lezi lem yelid ve lem yuled ve lem yeküllehü küfüven ehad) 
diye dua eden bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Allah’ın ism-i a’zamı ile dua ettin. Böyle dua edilince, Allahü teâlâ kabul eder.) 
[Tirmizi]

Sual: İsm-i a'zamı ters okumak diye bir şey var mıdır?
CEVAPÖyle bir şey yoktur.
1761 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her kim, kendine zulmedene beddua ederse, ondan intikamini (dunyada) almis olur." 
Tirmizi, Daavat 115, (3547). 

ISM-I AZAM VEESMA-I HUSNA DUALARI 

1762 - Hz. Bureyde (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), bir adamin soyle soyledigini isitti: "Allah'im, sehadet ettigim su hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden baska ilah olmayan Allah'sin, birsin, samedsin (hicbir seye ihtiyacin yok, her sey sana muhtac), dogurmadin, dogmadin, bir esin ve benzerin yoktur." 
Bunun uzerine Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) buyurdular: 
"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan Ism-i Azàmi adina talepte bulundu. Sunu bilin ki, kim Ism-i Azamla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona diledigini mutlaka) verir. " 
Tirmizi, Daavat 65, (3471); Ebu Davud, Salat 358, (1493). 

1763 - Mihcen Ibnu'l-Edra' (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir adamin: "Ey Allah'im, bir ve samed olan, dogurmayan ve dogurulmayan, esi ve benzeri de olmayan Allah adiy-la senden istiyorum. Gunahlarimi magfiret et, sen Gafursun, Rahimsin!" dedigini isitmisti, hemen sunu soyledi: 
"O magfiret edildi. O magfiret edildi. O magfiret edildi!" 
Ebu Davud, Salat 184, (985); Nesai, Sehv 57, (3, 52). 

1764 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam soyle dua etmisti: "Ey Allah'im, hamdlerim sanadir, nimetleri veren sensin, senden baska ilah yoktur, Sen semavat ve arzin celal ve ikram sahibi yaraticisisin, Hayy ve Kayyumsun (kainati ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini sefaatci yaparak senden istiyorum!" 
(Bu duayi isiten) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sordu: 
"Bu adam neyi vesile kilarak dua ediyor, biliyor musunuz?" 
"Allah ve Resulu daha iyi bilir`?" 
"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim ki, o Allah'a, Ism-i Azam'i ile dua etti. O Ism-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir." 
Tirmizi, Daavat 109 (3538); Ebu Davud, Salat 358, (1495); Nesai, Sehv 57, (3, 52). 

1765 - Esma Bintu Yezid (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'in Ism-i Azam'i su iki ayettedir: 
1- "Ilahiniz, tek olan ilahdir, ondan baska ilah yoktur. O Rahman ve Rahim'dir." (Bakara 163). 
2- Al-i Imran suresinin bas kismi: Elif Lam-Mim. O Allah ki, O'ndan baska ilah yoktur, O Hayy ve Kayyumdur" (Al-i Imran 1-3). 
Ebu Davud, Salat 358, (1496); Tirmizi Daavat 65, (3472). 

1766 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resululah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'in doksan dokuz ismi vardir. Kim bunlari ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever." 
Bir rivayette: "Kim o isimleri sayarsa cenntete girer" buyurmustur. Buhari hadisi bu lafizla tahric etmistir. Muslim'de "tek" kelimesi yoktur. 
Buhari, Daavat 68; Muslim, Zikr 5, (2677); Tirmizi, Daavat 87, (3502). 
Tirmizi'nin rivayetinde Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Allah'in isimlerini soyle yazdi: 
"O Allah ki O'nda baska ilah yoktur. Rahman'dir. Rahim'dir. E1-Meliku'l-Kuddusu, es-Selamu, el-Mu'minu, el-Muheyminu, el-Azizu, el-Cebbaru, el-Mutekebbiru, el-Haliku, el-Bariu, el-Musavviru, el-Gaffaru, el-Kahharu, el-Vehhabu, er-Rezzaku, el-Fettahu, el-Alimu, el-Kabizu, el-Basitu, el-Hafidu, er-Rafiu, el-Muizzu, el-Muzillu, es-Semiu, el-Basiru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latifu, el-Habiru, el-Halimu, el-Azimu, el-Gafuru, es-Sekuru, el-Aliyyu, eI-Kebiru, el-Hafizu, el-Mukitu, el-Hasibu, el-Celilu, el-Kerimu, er-Rakibu, el-Mucibu, el-Vasiu, el-Hakimu, el-Vedudu, el-Mecidu, el-Baisu, es-Sehidu, el-Hakku, el-Vekilu, el-Kaviyyu, el-Metinu, el-Veliyyu, el-Hamidu, el-Muhsi, el-Mubdiu, el-Muidu, el-Muhyi, el-Mumitu, el-Hayyu, el-Kayyumu, el-Vacidu, el-Macidu, el-Vahidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kadiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Ahiru, ez-Zahiru, el-Batinu, el-Vali, el-Mute'ali, el-Berru, et-Tevvabu, el-Muntekimu, el-Afuvvu, er-Raufu, Maliku'l-Mulki, Zu'l-Celali ve'l-Ikram, el-Muksitu, el-Camiu, el-Ganiyyu, el-Mugni, el-Mani', ed-Darru, en-Nafiu,en-Nuru, el-Hadi, el-Bediu, el-Baki, el-Varisu, er-Residu es-Saburu." 
Isimleri bu sekilde, sadece Tirmizi saymistir. 

ALLAH'IN GUZEL ISIMLERI NIN SERHI 

1767 - El - Kuddus: Ayiplardan temiz demektir. 
es-Selam: Selam sahibi‚ yani her cesit ayiptan selamette‚ her turlu afetten beri demektir. 
El-Mu'min: Kullarina va'dinde sadik olan demektir. Tasdik manasina olan imandan gelir. Yahut‚ kiyamet gunu kullarina‚ azabina karsi garanti veren‚ guven veren demektir‚ bu mana eman'dan gelir. 
el-Muheyyim: Sahid olan (gorup, gozeten) demektir. Emin manasina geldigi de soylenmistir. Asli‚ mueymin'dir‚ ancak hemze‚ ha'ya kalbolmustur. Keza er-Rakib ve el-Hafiz manasina geldigi de soylenmistir. 
el-Azizu: Kahreden‚ galebe calan demektir. "Izzet"‚ galebe calmak manasina gelir. 
el Cebbar: Mahlukati mecbur eden; emir veya yasak her ne dilerse ona zorlayan demektir. Bu kelimenin‚ butun mahlukatinin fevkinde yucedir manasina geldigi de soylenmistir. 
el-Mutekebbir: Mahlukata ait sifatlardan yuce‚ uzak manasina gelir. Ayrica "Mahlukatindan buyukluk taslayarak kendisiyle azamet yarisina kalkanlara buyuklugunu gosteren ve onlara haddini bildiren manasina geldigi de soylenmistir. Keza su manaya geldigi de belirtilmistir: "Mutekebbir" Allah'in azametini ifade eden kibriya kelmesinden gelir‚ tezyifi bir mana tasiyan kibir kelimesinden gelmez. 
el-Bariu: Mahlukati‚ mevcut bir misale bakmaksizin‚ yoktan‚ orneksiz olarak yaratan manasina gelir. Bu kelime‚ oncelikle hayvanlar icin kullanilir‚ diger mahluklar icin pek kullanilmaz. Hayvanlar disindaki mahlukat hakkinda nadiren kullanilir. 
el-Musavvir: Mahlukati farkli suretlerde yaratan" demektir. Tasvir lugat olarak hat ve sekil cizmek manasina gelir. 
el-Gaffar: Kullarin gunahlarini tekrar tekrar affeden‚ manasina gelir. Gafr kelimesi‚ aslinda setr (ortmek) ve kapatmak manalarina gelir. Allah Teala kullarinin gunahlarini affedici‚ onlar icin cezayi terketmek suretiyle (gunahlari) ortucudur. 
el-Fettah: Kullari arasinda hakim demektir. Araplar, hakim iki hasmin (davali-davaci) arasindaki ihtilafi cozdugu zaman: "Hakim iki hasmin arasini fethetti" derler. Hukmetti, cozume kavusturdu manasinda, hakime fatih dendigi de olmustur. Mamafih "Kullarina rizk ve rahmet kapilarini acan", riziklarindan kapanmis olanlari acan manasina da gelir. 
el-Kabiz: Kullarinin rizkini lutfu ve hikmetiyle tutan manasina gelir. 
el-Basit: Kullarina rizki acip cud ve rahmetiyle genisleten demektir. Boylece Cenab-i Hakk, hem ihsan sahibi, hem de onu men edici olmaktadir. 
el-Hafid: Cebbarlari ve firavunlari alcaltan demektir. Yani onlari horlar ve degersiz kilar demektir. 
er-Rafi': Velilerini, dostlarini yueltir. Aziz kilardemektir. Boylece Allah, hem zelil hem de aziz kilici olmaktadir. 
el-Hakem: Hakim demektir. Bu da hakikati hukmetme yetkisi kendis ne verilen, ona gonderilen demek olur. 
el-Adlu: Kendinde heva meyli olmayan, hukumde dogruluktan ayrilmayan cevre yer vermeyen manasina gelir. Aslinda masdardir. Ancak adil makaminda kullanilmistir. Adil'den daha beligdir, cunku musemma, fiilin kendisiyle isimlenmistir. 
el-Latifu: Arzunu sana rifkla ulastiran demektir. "Mahiyeti, idrak edilemeyecek kadar latif" manasina geldigi de soylenmistir. 
el-Habiru: Olani ve olacagi bilen kimseye denir. 
el-Gafuru: Bagislamada mubalaga eden, cok bagislayan demektir. 
es-Sekuru: Kullarini, salih fiilleri sebebiyle mukafatlandiran ve sevap veren demektir. Allah'in kullarina sukru, onlara magfireti ve ibadetlerini kabul etmesidir. 
el-Kebiru: Cela1 (buyukluk) ve saninin yuceligi sifatlarini tasiyan kimsedir. 
el-Mukitu: Muktedir demektir. Ayrica, mahlukata gidalarini veren manasina geldigi de soylenmistir. 
el-Hasibu: el-Kafi demektir. Muf'il manasinda faildir, tipki mu'lim manasinda elim gibi, hasib'in muhasib manasinda kullanildigi da soylenmistir. 
er-Rakibu: Kendisinden hicbir sey gaib olmayan hafiz (muhafiz) demektir. 
el-Mucibu: Kullarinin duasini kabul edip, icabet eden zat demektir. 
el-Vasiu: Zenginligi, butun fakrlar buruyen; rahmeti herseyi kusatan demektir. 
el-Vedudu: el-Vedd (sevgi) kelimesinden mef'u1 manasinda feul'dur. Allah Teala Mevdud'dur. Cok sevilir. Yani velilerinin kalbinde sevgilidir. Veya fail manasinda feuldur. Yani Allah Teala salih kullarini sever, bu da "onlardan razi olur" demektir. 
el-Mecidu: Keremi genis olan demektir. Serif manasini tasidigi da soylenmistir. 
el-Baisu: Mahlukati, olumden sonra kiyamet gunu yeniden diriltir demektir. 
es-Sehidu: Kendisinden hicbir sey gaib olmayan kimse demektir. Sahid ve sehid ayni manada kullanilir, tipki alim ve alim kelimeleri gibi. Mana soyledir: Allah, (her yerde) hazirdir. Esyayi musahede edip her an gorur. 
el-Hakku: Varligi ve vucudu gercek olan demektir. 
el-Vekilu: Kullarin riziklarina kefil demektir. Hakikat sudur: Kendisine tevkil edilmis olani isinde mustakil soz sahibi olmaktir. Bu hususta su ayet hatirlanabilir: "(Dediler ki) Allah bize yeter, O ne guzel vekildir" (A1-i Imran 173). 
el-Kaviyyu: el-Kadir (guclu) demektir. Ayrica: "Kudreti ve kuvveti tam, O'nu hicbir sey aciz kilamaz" manasina da gelir. 
el-Metinu: Sedid ve kavi olup, hicbir fiilinde mesakkatle karsilasmayan demektir. 
el-Veliyyu: Nasir (yardimci) demektir. Ayrica: "Islerin kendisiyle yurudugu mutevelli, yetimin velisi gibi" diye de aciklanmistir. 
el-Hamidu: Fiiliyle hamde hak kazanan mahmud kimsedir. Bu kelime mef'ul manasinda faildir. 
el-Muhsi: Ilmiyle herseyi sayan, nazarindan buyuk veya kucuk hicbir sey kacmayan kimse demektir. 
el-Mubdiu: Esyayi yoktan ilk defa var eden, yaratan demektir. 
el-Muidu: Mahlukati hayattan sonra tekrar olume, oldukten sonra da tekrar hayata iade eden kimse demektir. 
el-Vacidu: Fakirlige dusmeyen zengin demektir. Bu kelime, gina demek olan cide kokunden gelir. 
el-Vahidu: Tek basina devam eden, yaninda bir baskasi olmayan ferd'dir. Ayrica, serik ve arkadasi olmayan kimse manas da mevcuttur. 
El-Ahadu: Ferd demektir. Ahad ile vahid arasindaki farka gelince, ahad, kendisiyle bir baska adedin zikredilmesini men edecek bir yapiya sahiptir. Kelime hem muzekker, hem de muennestir. "Bana kimse (ahad) gelmedi derken, gelmeyen hem erkektir, hem de kadindir." Vahid'e gelince bu sayilarin ilki olarak vazedilmistir: "Bana halktan biri (vahid) geldi" denir ama, "Bana haktan kimse (ahad) geldi" denmez. Vahid, emsal ve naziri kabul etmeyen bir mana uzere bina edilmistir. Ahad ise ifrad ve arkadaslardan yalnizlik uzere bina edilmistir. Oyle ise, vahid, zat itibariyle munferiddir, ahad ise mana itibariyle munferiddir. 
es-Samedu: Ihtiyaclarini temin etmek uzere, halkin kendisine basvurdugu efendidir. Yani halkin kendisine yoneldigi kimsedir. 
el-Muktediru: Kudret kokunden mufteil babindandir. Kadir'den dahaote bir gucluluk ifade eder. 
el-Mukaddimu: Esyayi takdim edip, yerli yerine koyan demektir. 
el-Muahhiru: Esyayiyerlerine te'hir eden demektir. Kim takdime hak kazanirsa ona takdim eder, kim de te'hire hak kazanirsa ona da te'hir eder. 
el-Evvelu: Butun esyadan once var olan demektir. 
el-Ahiru: Butun esyadan sonra baki kalacak olan demektir. 
ez-Zahiru: Herseyin ustunde zahir olan ve onlarin ustune cikan sey demektir. 
el-Batinu: Mahlukatin nazarlarindan gizlenen demektir. 
el-Vali: Esyanin maliki ve onlarda tasarruf eden demektir. 
el-Muteali: Mahlukatin sifatlarindan munezzeh olan, bu sifatlarin biriyle muttasif olmaktan yuce ve ali olan. 
el-Berru: Katindan gelen bir iyilik ve lutufla, kullarina karsi merhametli, sefkatli demektir. 
el-Muntakimu: Diledigine ceza vermede siddetli davranan demektir. Nekame kokunden mufteil babinda bir kelimedir. Nekame, hosnudsuzlugun ofke ve nefret derecesine ulasmasidir. 
el-Afuvvu: Afv'dan feul babinda bir kelimedir. Bu bab mubalaga ifade eder. Oyle ise mana: "Gunahlari cokca bagislayan" dcmek olur. 
er-Raufu: Katindan gelen bir re'fetle (sefkatle) kullarina merhametli ve sefkatli olan demektir. Re'fetle rahmet arasindaki farka gelince; rahmet bazan maslahat geregi istemeyerek de olabilir. Re'fet isteksiz olmaz, isteyerek olur. 
Zu'l-Celal: Celal, celil'in masdaridir. Celal, celalet, nihayet derecede buyukluk, azamet demektir. Zu'l-Celal buyukluk sahibi olan manasina gelir. 
el-Muksidu: Hukmunde adil, demektir. Ef'àl babinda adaletli oldu manasina olan bu kelime, sulasi aslinda zulmetti manasina gelir. Nitekim kasit; cevreden, zalim demektir. 
el-Camiu: Kiyamet gunu mahlukati toplayan demektir. 
el-Maniu: Dostlarini, baskalarinin eziyetinden koruyan yardimci demektir. 
en-Nuru: Korlugu olanlari nuruyla gorur kilan, dalalette olanlari da hidayetiyle irsad eden demektir. 
el-Varisu: Mahlukatin yok olmasindan sonra da baki kalan demektir. 
er-Residu: Mahlukata maslahatlarin gosteren demektir. 
es-Saburu: Asilerden intikam almada acele etmeyen, cezalandirmayi belli bir muddet te'hir eden demektir. Allah'in sifati olarak sabur'un manasi halim'in manasina yakindir. Ancak ikisi arasinda soyle bir fark vardir: Sabur sifatinda cezanin mutlaka olacagini beklemeyebilirler. Ancak halim sifatiyla Allah'in cezasina kesin nazariyla bakarlar. 
Allah inkarcilarin soylediklerinden munezzeh ve mukaddestir, uludur, yucedir. 

NAMAZ DUALARI 

1768 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaz icin tahrime tekbirini alinca kiraate gecmezden once bir muddet sukut buyurmustur. Ben: 
"Ey Allah'in Resulu, dedim, anam babam sana feda olsun, tekbir ile kiraat arasindaki sukut esnasinda ne okuyorsunuz?" Bana su cevabi verdi:
"Ey Allahim, beni hatalarimdan oyle temizle ki, kirden paklanan be-yaz elbise gibi olayim. Allahim beni, hatalarimdan su, kar ve dolu ile yika" diyorum." 
Buhari, Ezan 89; Muslim, Mesacid 147, (598); Ebu Davud, Salat 123, (781); Nesai, Iftitah 15, (2,128,129). 
Ebu Davud, Nesai (ve Buhari'nin) rivayetlerinin basinda su ziyade vardir: "Allahim, benimle hatalarimin arasini dogu ile batinin arasi gibi uzak kil," 

1769 - Ibnu Omer (radyallahu anhuma) anlatiyor: "Biz, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte namaz kilarken, cemaatten biri aniden: 
"Allahu ekber kebira, velhamdu lillahi kesira, subhanallahi bukraten ve asila (Allah, buyukte buyuktur, Allah'a hamdimiz coktur, sabah aksam tesbihimiz Allah'adir!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz: 
"Bu sozleri kim soyledi?" diye sordu. Soyleyen adam: 
"Ben, ey Allah'in Resulu" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesellam) efendimiz:" 
"O sozler hosuma gitti. Sema kapilari onlara acildi" buyurdu. Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) der ki: "Soyledigi gunden beri o zikri okumayi hic terketmedim." 
Muslim, Mesacid 150, (601); Tirmizi, Daavat 137, (3586); Nesai Iftitah 8, (2,125). 
Nesai, bir rivayette su ziyadede bulunmustur: "On iki adet melegin, bu sozleri (yukseltmek uzere) kosustuklarini gordum." 

1770 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaz kilarken nefes nefese bir adam geldi ve: 
"Allahu ekber, Elhamdu lillahi hamden kesiran tayyiben mubareken fihi. (Allah buyuktur, cok temiz ve mubarek hamdler Allah'adir!)" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namazi bitirince: 
"Su kelimeleri hanginiz soyledi?" diye sordu. Cemaat bir muddet sessiz kaldi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam): 
"(Kim soylediyse cekinmesin, benim desin), Zira fena bir sey soylemis degil)" dedi. Bunun uzerine adam: 
"Ben, ey Allah'in Resulu!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da: 
"Ben on iki melek gordum. Her biri, bu kelimeleri (Allah'in huzuruna) kendisi yukseltmek icin kosusmuslardi." 

Muslim, Mesacid 149, (600); Ebu Davud, Salat 121, (763): Nesai, Iftitah 19, (2,132,133).
Hz. Ayşe (r. Anha) anlatıyor:

Ben, Allah’ın Elçisinin aleyhissaaltü veseelam, “Allah'ım ben senin pak, güzel, mübarek ve zatına en sevimli ismin ile şüphesiz senden (hayır) dilerim, o ismin ki onunla çağrıldığın zaman icabet edersin, onunla senden (hayır) istendiği zaman verirsin, onunla senden rahmet istenildiğinde rahmet eylersin ve sıkıntıdan kurtulmak için onunla senden yardım dilendiği zaman sıkıntıdan kurtarırsın.” diye dua ederken sesini işittim.

Yine Hz. Ayşe validemizin bildirdiğine göre, Resûl-İ Ekrem aleyhissalatü vesselam bir gün,

“Ey Ayşe, Allah'ın hangi isimle çağırıldığı zaman duayı kabul buyuracağını bana gösterip bildirdiğini bilir misin?” buyurdu. Ben,

"Ey Allah’ın Elçisi! Babam anam sana feda olsun, o ismi bana öğret." dedim. O (asm):

“Ey Ayşe, o ismin öğrenilmesi sana uygun değildir.” buyurdu. Bunun üzerine ben uzaklaşıp biraz oturdum. Sonra kalktım ve O'nun (mübarek) başını öptüm. Daha sonra

“Ey Allah’ın Elçisi, o ismi bana öğret.” diye ricada bulundum. O yine,

 “Ey Ayşe, o ismi sana öğretmem uygun değildir. Çünkü şüphesiz senin o isimle dünyalık bir şey istemen senin için uygun olmaz.” buyurdu.

Bunun üzerine ben de kalkıp abdest aldım ve iki rekat namaz kıldıktan sonra:

“Allahümme innî edûkellah ve edûkerrahmân ve edûke’l-berrerrahîm ve edûke biesmâike’l-husnâ küllehâ mâ alimtü minha ve mâ lem a’lem entağfiralî ve terhamenî.

- Allah'ım! Şüphesiz ben seni Allah, diye çağırırım, er-Rahmân diye çağırırım, el-Berr, er-Rahîm, diye çağırırım ve seni bildiğim ve bilemediğim Esmâ-i Husnâ'nın hepsiyle çağırırım ki, beni mağfiret edesin ve bana rahmet edesin.”

diyerek dua ve dilekte bulundum. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi güldü. Sonra buyurdu ki,

“Şüphesiz o isim senin duada andığın isimler içindedir.” (bk. Müsned, 3/120, 158, 245, 265; 4/ 350, 360; İbn Mace, Dua 9)

İsm-i Azam, Allah'ın en büyük ismi anlamında bir tabirdir.

Bu rivayet, Hz. Peygamber aleyhissalatü vesselamın bir duasını bildirmekte, Allah'ın bir İsm-i Azam'ının bulunduğuna ve o isimle Allah'a edilen dua ve dileklerin kabul olduğuna ve bu mübarek isim ile dünyanın zevk ve sefasına değil, ebedî mutluluğa yönelik dileklerde bulunmanın uygunluğuna dikkat çekmektedir.

Allah'ın ism-i Azam'ının hangi isim veya isimler ya da hangi ayet olduğu konusunda rivayet edilen hadislere göre, âlimlerin değişik görüşleri olmuştur. Bunlardan bazıları özetle şöyledir:

- Lafza-ı Celâl olan; "Allah" ismi

- Tevhîd kelimesi olan; "La ilahe illallah" cümlesi

- "Er-Rahmân, er-Rahîm" isimleri

- "Allah, er-Rahmân, er-Rahîm" isimleri

- "eI-Hayy, el-Kayyûm" isimleri

- "Allahu lâ ilâhe illâ huvel-Hayyü'l-Kayyûm"

- "Lâ ilâhe illâ hüvel-Hayyü'l-Kayyûm"

- "Rabb"

- "Allahu lâ ilâhe illâ huve’l-Ahedü’s-Samed ellezî lem yelid ve lem yûled ve lem yekûn lehû küfüven ehad."


- "el-Hannânü'l-Mennân Bediü's Semâvati ve'l-Ard zü'l-Celâli ve'l-ikram el-Hayyü'l-Kayyûm" (bk. Fethu'l-bârî, XII/526-527)
İsm-i Azam Ve Esma-i Hüsna Duaları

İsm-i Azam Ve Esma-i Hüsna Duaları konusunda 1 sayfada 5 kayitli hadis var

 
Fasil : DUA BÖLÜMÜ
Konu : İsm-i Azam Ve Esma-i Hüsna Duaları
Ravi : Büreyde
Hadis : Resulullah (sav), bir adamın şöyle söylediğini işitti: "Allah`ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah`sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur." Bunun üzerine Efendimiz (sav) buyurdular: "Nefsimi kudret dinde tutan Zat`a yemin olsun, bu kimse, Allah`tan İsm-i Azamı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Azamla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir."
HadisNo : 1790

 
Fasil : DUA BÖLÜMÜ
Konu : İsm-i Azam Ve Esma-i Hüsna Duaları
Ravi : Mihcen İbnu`l-Edra
Hadis : Resulullah (sav) bir adamın: "Ey Allah`ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve benzeri de olmayan Allah adıyla senden istiyorum. Günahlarımı mağfiret et, sen Gafursun, Rahimsin!" dediğini işitmişti, hemen şunu söyledi: "O mağfiret edildi. O mağfiret edildi. O mağfiret edildi!"
HadisNo : 1791

 
Fasil : DUA BÖLÜMÜ
Konu : İsm-i Azam Ve Esma-i Hüsna Duaları
Ravi : Enes
Hadis : Bir adam şöyle dua etmiştir "Ey Allah`ım , hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur. Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyumsun (kainatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!" (Bu duayı işiten) Resulullah (sav) sordu: "Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?" "Allah ve Resulü daha iyi bilir?" "Nefsimi kudret elinde tutan Zat`a yemin ederim ki, o Allah`a, İsm-i Azam`ı ile dua etti. O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir."
HadisNo : 1792

 
Fasil : DUA BÖLÜMÜ
Konu : İsm-i Azam Ve Esma-i Hüsna Duaları
Ravi : Esma Bintu Yezid
Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah`ın İsm`i Azam`ı şu iki ayettedir: 1- İlahınız, tek olan ilahdır, ondan başka ilah yoktur, O Rahman ve Rahim`dir." (Bakara 163). 2- Al-i İmran süresinin baş kısmı: Elif-Lam-Mim. O Allah ki, O`ndan başka ilah yoktur, O Hayy ve Kayyumdur" (Al-i İmran 1-3).
HadisNo : 1793

 
Fasil : DUA BÖLÜMÜ
Konu : İsm-i Azam Ve Esma-i Hüsna Duaları
Ravi : Ebu Hüreyre
Hadis : Resululah (sav) buyurdular ki: "Allah`ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever." (Bir rivayette: "Kim o isimleri sayarsa cennete girer" buyurmuştur. Buhari hadisi bu lafızla tahric etmiştir. Müslim`de "tek" kelimesi yoktur) [Tirmizi`nin rivayetinde Resulullah (sav) Allah`ın isimlerini şöyle yazdı: ("O Allah ki O`nda başka ilah yoktur. Rahman`dır. Rahim`dir, El-Meliku`l-Kuddusu, es-Selamu, el-Mü`minu, el-Müheyminu, el-Azizu, el-Cebbaru, el-Mütekebbiru, el-Haliku, el-Bariu, el-Musavviru, el-Gaffaru, el-Kahharu, el-Vehhabu, er-Rezzaku, el-Fettahu, el-Alimu, el-Kabizu, el-Basitu, el-Hafidu, er-Rafiu, el-Muizzu, el-Müzillu, es-Semiu, el-Basiru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latifu, el-Habiru, el-Halimu, el-Azimu, el-Gafuru, eş-Şekuru, el-Aliyyu, el-Kebiru, el-Hafizu, el-Mukitu, el-Hasibu, el-Celilu, el-Kerimu, er-Rakibu, el-Mucibu, el-Vasiu, el-Hakimu, el-Vedudu, el-Mecidu, el-Baisu, eş-Şehidu, el-Hakku, el-Vekilu, el-Kaviyyu, el-Metinu, el-Veliyyu, el-Hamidu, el-Muhsi, el-Mubdiu, el-Muidu, el-Muhyi, el-Mümitu, el-Hayyu, el-Kayyumu, el-Vacidu, el-Macidu, el-Vahidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kadiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Ahiru, ez-Zdhiru, el-Batinu, el-Vali, el-Müte`ali, el-Berru, et-Tevvabu, el-Müntekimu, el-Afuvvu, er-Raufu, Maliku`l-Mülki, Zü`l-Celali ve`l-İkram, el-Muksitu, el-Camiu, el-Ganiyyu, el-Muğni, el-Mani`, ed-Darru, en-Nafiu, en-Nuru, el-Hadi, el-Bediu, el-Baki, el-Varisu, er-Reşidu, es-Saburu.") İsimleri bu şekilde, sadece Tirmizi saymıştır.]
HadisNo : 1794
Allahü teâlânın sıfatları

Sual: Allah’ın sıfatları hangileridir?
CEVAP
Allahü teâlânın Sıfat-ı zatiyye’si altıdır:

1- Vücûd: Allahü teâlâ vardır. Varlığı ezelidir. Vacib-ül vücûddür, yani varlığı lazımdır.

2- Kıdem: Allahü teâlânın varlığının evveli, başlangıcı yoktur.

3- Bekâ: Allahü teâlânın varlığının âhiri, sonu yoktur. Hiç yok olmaz. Ortağı olmak muhal olduğu gibi, zat ve sıfatları için de yokluk muhaldir.

4- Vahdaniyyet: Allahü teâlânın zatında, sıfatlarında ve işlerinde ortağı, benzeri yoktur.

5- Muhalefetün-lilhavadis: Allahü teâlâ, zatında ve sıfatlarında hiçbir mahlûkun zat ve sıfatlarına benzemez.

6- Kıyâm bi-nefsihi: Allahü teâlâ zatı ile kâimdir. Mekana muhtaç değildir. Madde ve mekan yok iken O var idi. Zira her ihtiyaçtan münezzehtir. Bu kâinatı yokluktan varlığa getirmeden önce, zatı nasıl idi ise, sonsuz olarak, hep öyledir.

Allahü teâlânın Sıfat-ı sübûtiyye’si sekizdir.

1- Hayat: Allahü teâlâ diridir. Hayatı, mahlûkların hayatına benzemeyip, zatına layık ve mahsus olan hayat, ezeli ve ebedidir.

2- İlm: Allahü teâlâ her şeyi bilir. Bilmesi mahlûkatın bilmesi gibi değildir. Karanlık gecede, karıncanın, kara taş üzerinde yürüdüğünü görür ve bilir. İnsanların kalbinden geçen düşüncelerini, niyetlerini bilir. Bilmesinde değişiklik olmaz. Ezeli ve ebedidir.

3- Sem’: Allahü teâlâ işitir. Vasıtasız, cihetsiz işitir. İşitmesi, kulların işitmesine benzemez. Bu sıfatı da, her sıfatı gibi ezeli ve ebedidir.

4- Basar: Allahü teâlâ görür. Âletsiz ve şartsız görür. Görmesi göz ile değildir.

5- İrade: Allahü teâlânın dilemesi vardır. Dilediğini yaratır. Her şey Onun dilemesi ile var olur. İradesine engel olacak hiçbir kuvvet yoktur.

6- Kudret: Allahü teâlâ, her şeye gücü yeticidir. Hiçbir şey Ona güç gelmez.

7- Kelam: Allahü teâlâ söyleyicidir. Söylemesi alet, harfler, sesler ve dil ile değildir.

8- Tekvîn: Allahü teâlâ yaratıcıdır. Ondan başka yaratıcı yoktur. Her şeyi O yaratır. Allahü teâlâdan başkası için yaratıcı dememelidir.

Allahü teâlânın sıfat-ı sübûtiyyesi de, sıfat-ı zatiyyesi gibi kadimdir. Bu sıfatları da, zatından ayrılmazlar. Yani sıfatları zatının, kendinin aynı da değildirler, gayrı da değildirler.

Allahü teâlânın sıfatlarının hakikatlerini anlamak da muhaldir. Hiçbir kimse ve hiçbir şey Allahü teâlânın sıfatlarına ortak ve benzer olamaz.

Sual: Allah’ın zati ve sübuti sıfatları arasındaki fark nedir?
CEVAP
Zati sıfatları, Allahü teâlânın zatına mahsus olan sıfatlardır. Bu sıfatlar, mahlûkların hiçbirinde yoktur. Bunların mahlûklara, hiçbir şekilde bağlantıları da yoktur.

Sübuti sıfatları ise, mahlûklarla bağlantılı olan sıfatlardır. Bunlardan, yaratmak sıfatı hariç, diğerlerinden kullarına da sınırlı olarak ihsan etmiştir. Bu sıfatlarında da, hiç değişiklik olmaz. Bunlar da, zati sıfatlar gibi kadim yani ezelidirler. Mahlûklar sonradan yaratıldığı için, mahlûklara olan bağlantıları ise hâdistir, yani ezeli değildir. Onun diri olması, bilmesi, işitmesi, görmesi, kudreti, dilemesi ve söylemesi kullarınkine hiç benzemez, bunların sadece isimleri benzer. Onun zatını ve sıfatlarının hakikatini anlamak mümkün değildir.

Hiç bir mahlûk, asla yaratıcısını anlayamaz, kavrayamaz. Peygamber efendimiz, (Allahü teâlânın yarattıklarını düşününüz, Onun zatını düşünmeyiniz. Çünkü siz Onun kadrini takdir edemez, Onu anlamaya güç yetiremezsiniz) buyuruyor. Bir başka hadis-i şerifte de buyuruldu ki, (Allahü teâlâ, hatıra gelen her şeyden uzaktır.) [C.Veremedi]

Aynı da, gayrı da değildir
Sual: Sıfatları Allah’ın aynı da, gayrı da değildir ne demektir?
CEVAP
Allahü teâlânın sıfatları, kendisi gibi ezeli ve ebedidir, yani zatından ayrılmazlar. Eğer sıfatlar, Allahü teâlânın gayrıdır, yani kendisinden ayrıdır, başkadır denirse; sonradan oldukları söylenmiş yani ezeli oldukları inkâr edilmiş olur. Allahü teâlânın aynıdır, yani kendisidir denirse de, sıfatların varlığı inkâr edilmiş olur.

Sıfatları saymak
Sual: Allah’ın sıfatlarını teker teker saymasını bilmeyene kâfir denir mi?
CEVAP
Sıfatları sayamayıp ama anlamlarını bilirse kâfir olmaz. Mesela Allahü teâlânın her şeyi yarattığını, her şeyi bildiğini, işittiğini, gördüğünü v.s. bilen kimse Allah’ın sıfatlarını biliyor demektir.

Tekvin sıfatı
Sual: "Basar, sem' ..." gibi insanlarda da sınırlı olarak bulunan sıfatları insanlar için kullanmak elbette caizdir. İnsanın görmesi, Allah’ın ki gibi sınırsız değildir diye, hiç kimse "insanlar görebilir, demek caiz değildir" diyemez. "Tekvin" de bu tür sıfatlardan biridir. Tekvin, yaratmak demektir. Görmek sıfatını insanlar için kullanabildiğimiz gibi, yaratmak kelimesini de "yeni bir şey, fikir oluşturmak, keşfetmek, ortaya çıkarmak" manalarında insanlar için kullanmak caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Benzetme yanlıştır. Allahü teâlâ diridir, bilir, işitir, görür, diler, güçlüdür, konuşur. Bu sıfatlarda insan sınırlı da olsa ortaktır. Yani sınırlı da olsa, insan da diridir, bilir, işitir, görür, diler, gücü vardır, konuşur. Fakat yaratma sıfatında ortaklık yoktur. Allah her şeyi yaratır, fakat insan bir karıncayı, bir hücreyi bile yaratamaz. Yaratmak, yoktan var etmektir. Maddeyi, elemanı yok iken var etmektir. Yaratıcı, yalnız Allahü teâlâdır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yaratmak Allah’a mahsustur.) [Araf 54]

(Her şeyi yaratan ancak Allah’tır.) [Rad 16]

Beka sıfatı
Sual: Öldükten sonra dirileceğimiz, imanımız var ise Cennete gireceğimiz ve ebedi hayata geçeceğimiz Kur'anda bildirilmiştir. Bu durumda Allah’ın Beka sıfatını taşıyor olmayacağız mı?
CEVAP
Ezeli ve ebedi olan yalnız Allah’tır. Diğer her şey fanidir, yani ölümlüdür yani yok olucudur. Yok olucu olan bir şey, ezeli ve ebedi olan Allah ile mukayese olur mu? O sıfatı insanlar nasıl taşır? Ama Allah’ın kudretiyle bu iş devam edecektir. Ahiret beka yurdudur. Yoksa Allah’ın sıfatını kazanmış olmuyoruz. Bizi ayakta tutacak olan Odur. Yine kendiliğimizden durmayacağız. Devamlı sonsuza kadar yaşamamız da yine Allahü teâlâya bağlıdır.

Kıyas edilemez
Sual: Hâlık mahlûk ile kıyas edilir mi? Mesela, (Allah, insanlardan daha kuvvetli) denir mi?
CEVAP
Allahü teâlânın sıfat-ı zatiyyesi altı olup biri de, muhalefetün lil havadistir. Yani hiç bir şeyde, hiç bir bakımdan, hiç bir mahlûka benzemez demektir. Allahü teâlânın insanlardan daha şefkatli, daha kudretli olduğunu bildirmekte mahzur yoktur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah’ın eli, onların ellerinin fevkindedir.) [Fetih 10]

Yani, (Allahü teâlâ, hepinizden daha çok kudret ve kuvvet sahibidir) demektir. Halbuki bütün insanların kuvveti, Cenab-ı Hakkın kudreti yanında nedir ki? Allahü teâlâ, hiç bir mahlûkla kıyas edilemeyen, sonsuz kudret sahibidir.

Buna benzer âyet-i kerimeler çoktur. Hazret-i Ömer’in rivayet ettiği hadis-i şerif şöyle:

Esirler içinde, çocuğunu arayan bir kadın, onu bulunca, hemen bağrına basıp emzirmeye başladı. Resulullah efendimiz bize buyurdu ki:
- Şu kadın, çocuğunu hiç ateşe atar mı?
Eshab-ı kiram asla atmayacağını söyleyince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Allahü teâlâ da, kullarına, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden elbette daha şefkatli, daha merhametlidir.) [Buhari]
İlâhî sıfatlar, zatî ve sübutî olmak üzere iki gruba ayrılıyor.

Zatî Sıfatlar:

1. Vücut (Varlık),
2. Kıdem (Ezeliyet, evveli olmama),
3. Beka (Ebediyet, ahiri olmama),
4. Vahdaniyet (Bir olma, şeriki bulunmama),
5. Kıyam binefsihî (Varlığının devamının zatından olması, başkasın yardımıyla olmaması),
6. Muhalefetün-lil-havâdis (Zatının mahlukatın zatlarına ve sıfatlarında mahluk sıfatlarına benzememesi).

Sübutî Sıfatlar:

1. Hayat
2. İlim
3. İrade
4. Kudret
5. Sem (işitme)
6. Basar (görme)
7. Kelâm
8. Tekvin (Yaratma, var etme.)

Tekvin sıfatı Maturudî mezhebine göredir. Diğer İtikat imamımız İmam Eş’arî, bu sıfatı müstakil bir sıfat olarak düşünmez. Böylece bu mezhepte Sübutî sıfatlar yedi tane olmuş olur.

Bazı İslâmî kaynaklarda ilâhî isimlerden de sıfat diye söz edildiği görülür. Meselâ, Kerim Allah’ın bir ismidir. Aynı zamanda Allah’ı kerem sahibi olarak vasıflandırması cihetiyle de sıfat vazifesi görür. "Kerim Allah", dediğimiz zaman Kerim ismini sıfat makamında kullanmış oluruz.

Yine bu kaynaklarda Cenâb-ı Hakk’ın sıfatları üç grupta mütalâa edilir:

1. Zâtî sıfatlar (Bunlar sübutî ve selbî olarak iki kısma ayrılırlar)
2. Fiilî sıfatlar.
3. Manevî sıfatlar.

Allah’ın bütün güzel isimleri bu sıfatlardan birine dayanır. Meselâ, Âlim ismi sıfat-ı sübutiyeden “ilim” sıfatına, Kadîr ismi “kudret” sıfatına, Mütekellim ismi "kelâm" sıfatına dayanır. Keza, Evvel ismi, zatî sıfatlardan kıdem sıfatına, Âhir ismi, bekâ sıfatına dayanır.

İlâhî isimlerden çoğu fiilî sıfatlara dayanmaktadır. Hâlik ismi, yaratma fiiline; Muhyi ismi ihya (hayatlandırma) fiiline; Musavvir ismi tasvir, yâni sûret verme fiiline; Mümit ismi, imate (ölümü verme) fiiline dayanır.

Bazı isimler de manevî sıfatlara istinat ederler. Hakîm ismi Cenâb-ı Hakk’ın hikmet sahibi olması sıfatına; Kebir ismi, kibriya sahibi olma vasfına; Cemil ismi, cemal sahibi olmasına dayanır...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Yazar
Sorularla İslamiyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder