29 Aralık 2018 Cumartesi

يقول الله تعالى Allah Teala buyurdu عجبت لمن ايقن بالموت كيف يفرح Ölüme iman eden nasıl mesrur olur şaşarım

يقول الله تعالى 
Allah Teala buyurdu
عجبت لمن ايقن بالموت كيف يفرح 
Ölüme iman eden nasıl mesrur olur şaşarım
و عجبت لمن ايقن بالحساب كيف يجمع المال  
Hesaba iman eden nasıl mal toplar şaşarım
و عجبت لمن ايقن بالقبر كيف يضحك 
Kabre iman eden nasıl güler şaşarım
و عجبت لمن ايقن بالاخرة كيف يستريح  
Ahirete iman eden nasıl istirahat eder şaşarım
و عجبت لمن ايقن بالدنيا و زوالها كيف يطمئن اليها
Dünyanın zevaline inananın haline şaşarım, o nasıl onunla tatmin olabiliyor? 
و عجبت لمن عالم باللسان و لكن جاهل بالقلب
Diliyle alim, kalbiyle cahil olana şaşarım.
 و عجبت لمن يطهر بالماء و هو غير طاهر  
Kalbi temiz olmadığı halde, suyla temizlenmeye çalışana şaşarım.
و عجبت لمن يشتغل بعيوب الناس و هو غافل من عيوب نفسه  
Kendi ayıplarından gaflet edip, insanların ayıplarıyla uğraşana
و عجبت لمن يعلم ان الله مطلع عليه كيف يعصيه  
Allah-u Te'ala'nın kendisini gördüğünü bilip de hala O'na isyan edene
و عجبت لمن يعلم انه يموت وحده 
tek başına öleceğini,
و يدخله القبر وحده م يحاسبه وحده 
tek başına kabre gireceğini ve tek başına hesaba çekileceğini bilenin
كيف يستاءنس بالناس  
nasıl insanlarla ünsiyet kurabildiğine şaşarım.
لا اله الا انا حقا و محمد عبدى و رسولى
Benden başka hakiki hiçbir ilah yoktur, şüphesiz ki Muhammed Benim kulum ve Rasulümdür.
شهدت نفسي أن لا إله إلا أنا وحدي لا شريك لي محمد عبدي ورسولي 
Zatım şahit oldu ki, Benden başka hiçbir ilah yoktur.
Ben tekim, hiçbir ortağım yoktur. Muhammed,kulum ve Rasülümdür.

من لم يرض بقضائي ولم يصبر على بلائي ولم يشكر على نعمائي ولم يقنع بعطائي فليعبد ربا سواي 
Kaderime razı gelmeyen, belama sabretmeyen, nimetime şükretmeyen, ihsanıma kanaat etmeyen, Benden başka bir rabbe tapsın.
ومن أصبح حزينا على الدنيا فكأنما أصبح ساخطا علي 
Dünya sebebiyle hüzünlü olan,sanki bana kızmış gibidir. 
ومن اشتكي على مصيبة فقد شكاني 
Bir musibetten şikayetlenen muhakkak Beni şikayet etmiştir.
ومن دخل على غني فتواضع له من أجل غنائه ذهب ثلثا دينه 

Bir zengine gidip, zenginliği sebebiyle ona tevazu gösterenin dininin üçte ikisi gitmiştir.
ومن لطم وجهه على ميت فكأنما أخذ رمحا يقاتلني به 

Bir ölü sebebiyle (üzülüp) kendi suratına tokat atan,mızrak alıp Bana savaş açmış gibidir.ومن كسر عودا على قبر فكأنما هدم باب كعبتي بيده 


Bir kabirde (isyanla) dal kıran kimse sanki Ka’be’min kapısını eliyle harap etmiş gibidir.
ومن لم يبال من أي باب يأكل ما يبالي من أي باب يدخله الله تعالى إلى جهنم 


(Helalden mi haramdan mı) yediğine ehemmiyet vermeyen kimse, ALLAH-u Te’ala’nın kendisini cehenneme hangi kapıdan sokacağına aldırış etmemiş olur.
ومن لم يكن في الزيادة في دينه فهو في النقصان 

Dini hususunda ziyadesi olmayan kişi noksandadır.
ومن كان في النقصان فالموت خير له 

Noksanda olan ise, ölüm onun için daha hayırlıdır.
ومن عمل بما علم أورثه الله تعالى علم مالم يعلم 


Bildiğiyle amel edene ALLAH-u Te’ala bilmediklerinin ilmini miras verir.
ومن أطال أمله لم يخلص عمله



Emelini uzun tutanın (uzun vadeli hesaplar yapanın) ameli halis (arınmış) olmaz.




Allah Teâlâ buyuruyor:
“İnsanlardan öyle kimseler vardır ki, Allah’ın rızâsını kazanmak uğruna kendini satın alır. Allah bu kullarına çok merhametlidir. (Bakara, 207)
Bu âyet-i celîle Suheyb-i Rûmî -radıyallahu anh- hakkında nâzil olduğu rivâyet olunur.
Suheyb bin Sinan er-Rûmî -radıyallahu anh- Rasûlullah’ın arkasından hicret etmek üzere Medine’ye müteveccihen Mekke’den yola çıkmıştı.
Kureyş müşriklerinden bir fırka onu takip ettiler. Beraberindeki Müslümanları öldürdüler. 
Süheyb beraberinde bir mikdar okları bulunan gayet keskin bir nişancı idi. Müşriklere dedi ki:
«Ey Kureyş cemâati! Biliyorsunuz ki, ben sizden kimseye bir tecâvüzde bulunmadım. Fakat bulunacak olsam vallahi şu elimdeki oku adamın kalbine oturturum. Ve elimdeki oklarım bitinceye kadar bana yaklaşamazsınız. Oklarım bittikten sonra ise geri kalanınızı şu kılıcımla temizlerim. Bana ondan sonra bir şey yapabilirsiniz.
Görüyorsunuz ben bir ihtiyar adamım. Aranızda bulunmaklığım sizin işinize yaramaz ki!
Benim Mekke’deki evimde bir miktar malım vardır. Gidin onu alın ve onun mukabilinde bana yol verin. Benim ebediyyen Müslüman olduğumu da bilin» dedi.
Suheyb’e yol verdiler.
Medîne-i Münevvere’ye vâsıl olduğunda onu ilk karşılayan Ebû Bekir es-Sıddîk -radıyallahu anh- oldu. Kendisine:
“Satışın kârlı çıktı yâ Suheyb, mübârek olsun!” dedi.
Suheyb -radıyallahu anh-:
“Hangi satış yâ Ebâ Bekir?” diye sordu.
Ebû Bekir -radıyallahu anh-:
Allah Teâlâ’nın Suheyb hakkında inzâl buyurduğu bu âyet-i celîleyi haber verdi.
Suheyb çok mesrûr oldu.
Durum böyle olunca âyette geçen  kelimesi    «satın alma» mânasında kullanılmıştır. Zirâ durum satın alma şeklinde cereyân etmektedir. Çünkü Suheyb er-Rûmî malını vererek, canını müşriklerden satın alıp kurtarmıştır.
Şunu iyi bil ki, mü’minler canlarını kendi istekleriyle satarlar, mü’minin nefsinin değeri de cennettir. 
Velî kullar (evliyaullah)’a gelince onlar da nefislerini kendi istekleriyle satarlar, ancak bunların nefislerinin değeri Allah Teâlâ’nın rızâsıdır. Bunlarla, öncekiler arasında bir çok farklar vardır.
O halde, Allah yoluna sülûk eden kişiye gerekli olan beşeriyyet vatanından çıkmak, akranların diyarından uzak kalmaktır ki, böylece hakîki mücâhid ve manevî şehid olabilsin.
Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurmuştur ki: “Gariblere müjdeler olsun.” 
Bir başka hadis-i şerifinde de: “Kim garîb olarak ölürse, şehid olarak ölmüş olur.” buyurmuştur.
Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- gariblikle, halktan kesilip, Hâlık’a yönelmeye işâret etmektedir ki, bu da âdet ve arzularda halkın çoğunluğuna muhâlefetle olur.
İnsanın, kendisini tamamen Allah -celle celâlüh-’a verebilmesi için önce malı, sonra evlâdı, daha sonra da nefsi terketmesi gerekir. Bu sebeple Akıllı insan, Allah’ı çok çok zikretmelidir. Zirâ zikir, iç dünyanın temizlenmesine sebep olduğu gibi kalbin cilalanmasını da sağlar. Cenâb-ı Allah şöyle buyurmuştur:
– «Allah -celle celâlüh-’ı çok anın ki, felaha kavuşasınız, umduğunuzu elde edesiniz» (Enfâl sûresi, 45)
Kulun Allah’a vâsıl olmasından daha büyük felah olabilir mi?

Kim zengine,zenginliğinden dolayı tevazu gösterirse dininin üçte ikisini kaybeder.
Hazreti Muhammed

Sallallahu Aleyhi ve Sellem
من تواضع الغنى لغناه ذهب ثلثا دينه

İnsan çoğu kere hiç de lüzumu olmadığı halde katl gibi, zinâ gibi ve benzeri şeylerin günâhlarına iştirak eder. Şöyle ki hadîs-i şerîfde:

– «Kim masıyete şâhid olur, ondan nefret ederse orada bulunmamış gibidir, kim de bir masıyetden uzak bulunur, sonra onu işittiğinde memnun olursa o masıyetde bulunmuş gibidir» buyurulmuşdur.

Bir başka hadîs-i şerîfde:

– «Kim bir kavmin amellerini severse onların zümresinde haşrolunur» buyurulmuştur. Yani onların işlerini sevdiği ve kalben rızâ gösterdiği için onların amellerini işlemese bile onlarla hesaba çekilir.

Bir kimse, salihler gibi amel işlese, fakat günahkârlarla düşüp kalksa, iyi amelleri boşa gider, Kıyamette kötülerle beraber haşrolur. Bir kimse de, kötüler gibi amel işlese fakat salihleri sevse, onlarla beraber olsa, günahları iyiliğe çevrilir, iyilerle beraber haşrolur. (Ka’b-ül-Ahbar)

(Beni anmayan, sıkıntılara düçar olur, Kıyamette de kör olarak haşrolur.) [Taha 124]

(Amellerini yapmasa bile, bir milletin yaptığını seven onlarla haşrolur.) [Hatîb]

(Kişi sevdiğiyle haşrolur. Kâfirleri seven kâfirlerle beraberdir. İyi ameli kendisine hiçbir fayda sağlamaz.) [Taberani]

Allah Resulü buyurdu ki; zikredenlerin haberi 
Allah’a arzedilince Cenab-ı Allah şöyle der:
– Ey Meleklerim, sizi şahit kılıyorum, onları affettim, bağışladım.”
O sırada bir melek der ki;
– Ya Rabbi! Onların arasında falan günahkar kimse de var. 
O onlardan değil başka bir maksatla onların arasında bulunuyor.”
Bunun üzerine Cenab-ı Allah:
– Onu da affettim. Onlar öyle kimseler ki, onlarla beraber olanlar da kurtuldular” buyurur.
İyi insanlarla olmanın,bir cemaat içinde bulunmanın mükafatına bakın…
Bir insan iyi de olsa, kötü insanların yanında bulunsa, 
Cenab-ı Allah onu da diğerleri ile beraber cezalandıracaktır.

Sual: Ahirette, kişi sevdikleri ile beraber olacağına göre, bir kimse, hem Cennete gidecek iyileri, hem de Cehenneme gidecek kötüleri severse, nereye gider?
CEVAP
İyi ile kötüyü sevmek, temiz ile pisliği karıştırmak demektir. Karışım pis olur. Bir kimse, hem Peygamber efendimizi, hem de Ebu Cehil'in itikadını sevse Cehenneme gider.

(Allah ve Resulünü seviyorum) diyen bir zâta, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.) [Müslim]

Allahü teâlâyı ve Onun Peygamberini sevmek, emirlerini yapıp, yasak ettiklerinden kaçmak demektir. Allahü teâlâyı sevmenin alameti, dostlarını sevmek, düşmanlarına düşmanlık etmektir. Hadis-i şerifte, (İbadetin efdali, müslümanı müslüman olduğu için sevmek, kâfiri kâfir olduğu için sevmemektir) buyuruldu. Allahü teâlânın düşmanını, mesela Ebu Cehil'i sevenin, (Allah’ı da seviyorum) demesi yalan olur. Allah’ın sevdiğini sevmeyen de, Allahü teâlâyı sevmiş olamaz. Mesela Hristiyanlar, Peygamber efendimizi sevmedikleri için, (Allah’ı ve Hazret-i İsa'yı seviyoruz) deseler de, faydası olmaz. Yahudiler de, Hazret-i İsa'yı sevmedikleri için, (Hazret-i Musa'yı seviyoruz) deseler de, kıymetsizdir.

Âlimler, (Kişi sevdiği ile beraber olur) hadis-i şerifini şöyle açıklıyor:
Bir kimse, salih bir mümini sever, onun gibi itikada sahip olup, onun gibi amel işlemeye gayret eder, Allah dostlarını dost, Allah düşmanlarını da düşman bilirse, ahirette sevdiği kimse ile birlikte Cennette olur.

Bir kimse de hem müslümanları, hem de gayrı müslimleri sever, gayrı müslimlerin itikadlarını beğenirse, gayrı müslimlerle birlikte Cehenneme gider. (Kişi sevdiği ile birlikte olur) demek, sevdiği kimsenin derecesine kavuşur demek değildir. Fakat iyileri sevdiği için, Cennette onlarla birlikte olur. Herkes imanının parlaklığına, kuvvetine göre farklı derecelerde bulunur. (Mektubat-ı Rabbani, Hadika)

Allahü teâlâ, Âl-i Îmrân suresinin 31. âyetinde, mealen buyuruyor ki:
(Onlara söyle! Eğer Allahı seviyorsanız, bana tabi olunuz! Allah, bana tabi olanları sever.)
Allahü teâlâyı sevmenin alameti, Onun Resulüne tabi olmaktır. Tabi olmak, emirlerine, yasaklarına uymak demektir. Onun emir ve yasaklarına İslâmiyet denir. Allahü teâlâyı seviyorum diyenin, İslâmiyete uyması lazımdır. İslâmiyete uyana Müslüman denir. Allahü teâlâ, Müslümanların, birbirlerini sevmelerini, inanmayanları da sevmemeyi emretti. Bunun için, Hubb-i fillah, Allahı sevenleri sevmek ve Buğd-ı fillah, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmemek, imanın şartı oldu. Müslüman olmayana kâfir, Müslümanlıktan ayrılıp, kâfir olana mürted denir. Müslüman görünen kâfire de münafık denir. Bunların üçünü de sevmemek, imanın şartıdır. Tövbe suresi, 120. âyetinde mealen;
(Ey müminler! Daima, her zaman, sadıklarla birlikte bulunun!)buyuruldu. Bu âyet-i kerime, sadıklarla, salihlerle beraber olmayı emretmektedir.


“…Dînin (zayıflayıp gücünün) kaybolmasının başlangıcı, Sünnet’in terk edilmesiyle olacaktır. Halatın lif lif çözülüp nihâyetinde kopması gibi, din de sünnetlerin bir bir terk edilmesiyle ortadan kalkar.” (Dârimî, Mukaddime, 16)
Abdullah bin Deylemî -rahmetullâhi aleyh-, Sünnet’e tam bir teslîmiyetle bağlılığın ehemmiyetini şöyle ifâde etmiştir:
Sünnetlerin birer birer hayatımızdan çıkması, -Allah korusun- ebedî kurtuluşumuzu da pamuk ipliğine bağlı hâle getirir.
Nitekim dinler tarihinde Yahudîlik ve Hristiyanlığın bozulması da böyle başlamıştır. Önce peygamberlerin sünnetleri terk edilmiş, böylece âdeta üzerindeki mânevî zırhı yok edilen îtikad ve ibadetler tahrif edilmiştir. Sonunda namaz terk edilmiş, yerine âyin gelmiş, oruç terk edilmiş yerine perhiz gelmiş, tesettür terk edilerek yalnızca râhibelere mahsus bırakılmış, hattâ günümüzde râhibelerin tesettürü bile kaldırılmaya başlanmıştır.

عن عبد الله بن الديلمي قال: بلغني أن أول ذهاب الدين ترك السنة. يذهب الدين سنة سنة، كما يذهب الحبل قوة قوة.


Bir Müslüman’a dinini bırak dersen, onun Islam’ı bırakması asla mümkün değildir. Nitekim 25 yılda ancak 25 Müslüman’ı Hıristiyan yapabildik. Onlar buna karşılık her gün en az 25 Hıristiyan’ı Müslüman yapıyorlar.
Biz Müslümanlara:
‘Sizin dininiz olan Islamiyet; mücevher yüklü çok kıymetli bir gemiye benziyor. Ama bu geminin yükü çok ağır. Geminin karşıya batmadan geçebilmesi için, bu yüklerin bir bölümünü denize atmamız gerekir’ demeliyiz. Böylece mübahlardan, müstehaplardan, sünnetlerden başlayarak, vaciplere, farzlara gelinceye kadar onlara geminin bütün yüklerini boşalttırmalıyız. Böylece gemi karşıya geçse de boş geçmeli!..

Papaz Samuel Zwemer

Zekât ile sadakanın lâyık oldukları mevkilerini bulmak için birkaç şart vardır:
1. Sadakayı vermekte israf olmaması.
2. Başkasından alıp başkasına vermek suretiyle halkın malından olmayıp kendi malından olması.
3. Minnetle in'âmın bozulmaması.
4. Fakir olmak korkusuyla sadakanın terk edilmemesi.
5. Sadakanın yalnız mala ve paraya münhasır olmadığı bilinmesiyle, ilim, fikir, kuvvet, amel gibi şeylerde de muhtaç olanlara sadakanın verilmesi.
6. Sadakayı alan adam, o sadakayı sefahette değil, hâcât-ı zaruriyesinde(zaruri ihtiyaç) sarfetmesi lâzımdır.

Yağmursuzluk, bu çeşit dua ve namazın vaktidir, illeti ve hikmeti değil. Nasıl ki güneş ve ayın tutulması zamanında küsuf ve husuf namazı kılınır ve güneşin gurubuyla akşam namazı kılınır; öyle de, yağmursuzluk, kuraklık, yağmur namazının ve duasının vaktidir. İbadet ve duanın sebebi ve neticesi emir ve rıza-i İlâhîdir, fâidesi uhrevîdir. Eğer namazdan, ibadetten dünyevî maksatlar niyet edilse, yalnız onlar için yapılsa, o namaz battal olur. Meselâ, akşam namazı güneşin batmaması için ve husuf namazı ayın açılması için kılınmaz. Öyle de, bu nevi ibadet, yağmuru getirmek için kılınsa yanlış olur. Yağmuru vermek Cenâb-ı Hakkın vazifesidir. Biz vazifemizi yaptık; Onun vazifesine karışmayız.

Kim bu ümmetin birlik içinde olduğu zamanda onu parçalamak isterse,onu öldürünüz.

Hz Muhammed

Sallallahu Aleyhi ve Sellem


Amellerinizin en hayırlısı namazdır.
Hz Muhammed

Sallallahu Aleyhi ve Sellem


اسْتَقِيمُوا وَلَنْ تُحْصُوا وَاعْمَلُوا وَخَيْرُ أَعْمَالِكُمُ الصَّلاَةُ وَلاَ يُحَافِظُ عَلَى الْوُضُوءِ إِلاَّ مُؤْمِنٌ


Bir kimse güzelce abdest aldıktan sonra namaza çıkarsa (mescide gidinceye kadar), o kimse namazda sayılır. Her adımıyla bir sevap kazanır, diğeriyle bir günahı affolur. En çok sevap kazanan, evi camiden en uzak olandır.
Hz Muhammed

Sallallahu Aleyhi ve Sellem

مَنْ تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ وُضُوءَهُ ثُمَّ خَرَجَ عَامِدًا إِلَى الصَّلاَةِ فَإِنَّهُ فِي صَلاَةٍ مَادَامَ يَعْمِدُ إِلَى الصَّلاَةِ وَإِنَّهُ يُكْتَبُ لَهُ بِإِحْدَى خُطْوَتَيْهِ حَسَنَةٌ وَيُمْحَى عَنْهُ بِالأُخْرَى سَيِّئَةٌ فَإِذَا سَمِعَ أَحَدُكُمُ الإِقَامَةَ فَلاَ يَسْعَ فَإِنَّ أَعْظَمَكُمْ أَجْرًا أَبْعَدُكُمْ دَارًا ‏.‏ قَالُوا لِمَ يَا أَبَا هُرَيْرَةَ قَالَ مِنْ أَجْلِ كَثْرَةِ الْخُطَا



"If someone does wudu and does it correctly and then goes off intending to do the prayer, then he is in prayer as long as he intends to do the prayer. A good action is written for every alternate step he makes and a wrong action is erased for the second. When you hear the iqama do not lengthen your stride, and the one who has the greatest reward is the one whose house is farthest away." They said, "Why, Abu Hurayra?" He replied, "Because of the greater number of steps."

Cihad hakkında ayetler:
1-Hazreti Peygamberin dini tebliğ izni.
(Hicr,94)
2-Güzel ve tatlı sözle (Nahl,125)
3-Sabır ve tahammül (70 ayet)
4-Zulme karşı koyma (Hacc,39)
5-Düşman saldırısına karşı mukabele (Bakara,191)
6-Haram aylar dışında cihad (Tevbe,5)
Silahlı cihad İslamiyette son çaredir.

Kebşe bin Ka’b bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Kebşe Ebu Katâde (Radiyallahu Anh)’ın oğlunun nikâhı altında idi. Ebu Katâde (Radiyallahu Anh) onun yanına girdi. Kebşe ona abdest suyu döktü. Derken bir kedi geldi ve abdest suyundan içti, Ebu Katâde (Radiyallahu Anh), kedinin iyice içmesi için su kabına ona doğru meyil ettirdi.
Kebşe dedi ki:
−Ebu Katâde (Radiyallahu Anh), benim kendisine baktığımı görünce:
−Ey kardeşimin kızı, hayret mi ediyorsun? dedi.
Ben:
−Evet, dedim.
Ebu Katâde (Radiyallahu Anh):
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Kedi necis değildir, o sizin çevrenizde dolaşanlardandır’ buyurdu.”


كَبْشَةَ بِنْتِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ - وَكَانَتْ تَحْتَ ابْنِ أَبِي قَتَادَةَ الأَنْصَارِيِّ - أَنَّهَا أَخْبَرَتْهَا أَنَّ أَبَا قَتَادَةَ دَخَلَ عَلَيْهَا فَسَكَبَتْ لَهُ وَضُوءًا فَجَاءَتْ هِرَّةٌ لِتَشْرَبَ مِنْهُ فَأَصْغَى لَهَا الإِنَاءَ حَتَّى شَرِبَتْ قَالَتْ كَبْشَةُ فَرَآنِي أَنْظُرُ إِلَيْهِ فَقَالَ أَتَعْجَبِينَ يَا ابْنَةَ أَخِي قَالَتْ فَقُلْتُ نَعَمْ ‏.‏ فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ ‏ "‏ إِنَّهَا لَيْسَتْ بِنَجَسٍ إِنَّمَا هِيَ مِنَ الطَّوَّافِينَ عَلَيْكُمْ أَوِ الطَّوَّافَاتِ ‏"

Ömer İbnü'l-Hattab (r.a), valilerine şöyle yazdı:En mühim işiniz namazdır.Onu koruyan dinini korur,onu kaybeden diğer şeyleri de kaybeder.

أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ، كَتَبَ إِلَى عُمَّالِهِ إِنَّ أَهَمَّ أَمْرِكُمْ عِنْدِي الصَّلاَةُ فَمَنْ حَفِظَهَا وَحَافَظَ عَلَيْهَا حَفِظَ دِينَهُ وَمَنْ ضَيَّعَهَا فَهُوَ لِمَا سِوَاهَا أَضْيَعُ


Umar ibn al-Khattab wrote to his governors saying, "The most important of your affairs in my view is the prayer. Whoever protects it and observes it carefully is protecting his deen, while whoever is negligent about it will be even more negligent about other things." 

Allah Resulu Hz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem çocukluğunda ne açlıktan ne de susuzluktan şikayet ederdi.Sabah zemzem içerdi.Yiyecek vermeye kalksam almaz,tok olduğunu söylerdi.
Ümmü Eymen r.a

Kim nazarlık takarsa,
Allah onu muhafaza etmez.
Hazreti Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Kim bir kahine giderse,
40 gece namazı kabul olmaz.
Hazreti Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Kim bir kahine inanırsa kafir olur.
Hazreti Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem

Cehennemlikler, kibirli,mal biriktirip başkalarına iyilikte bulunmayan kimselerdir.
Cennetlikler ise zayıflar ve başkaları tarafından ezilenlerdir.
Hazreti Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
ALLAH Teala,
alkol kullanan kimseye 
Cehennemliklerin irinlerinden içirecektir.
Hazreti Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Cennetliklere,Cennetliklerin ameli kolaylaştırılır.Cehennemliklere de Cehennemliklerin ameli kolaylaştırılır.
Hazreti Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Kâfirlerin zenginleri,kâfirlerin fakirlerinden kırk sene evvel Cehenneme girer. Kâfirlerin zenginleri derler ki: Keşke biz de dünyada fakir olsaydık.
Hazreti Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Cennet`e girenlerin çoğu fakirlerdir.Mal sâhibleri zenginlerse bunların cehennemlik olanlarından başkaları (Cennet kapısının önünde,yâhud ârafda hesâb için) hapis ve tevkîf olunmuşlardır. Zenginlerin (fukâra hakkını vermeyen) 
ehl-i nâr olanları ise,Cehennem`e konulmaları 
önce emrolundu.
Cehennem kapısının önünde de durdum. Bir de baktım ki,Cehenneme gidenlerin çoğu kadınlardır.
Hazreti Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
buhari 1819

Allah Teala,
cömert kâfiri Cehenneme gönderirken,Cehennem kapıcısına emreder ki: "Cömertliği derecesinde azabını hafiflet."
Hazreti Muhammed
Sallallahu Aleyhi ve Sellem

Seyyidül-istiğfâr duasını her kim kalbiyle sevap ve faziletine inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse,o kimse Cennetliktir.Her kim de sevap ve faziletine inanarak gece okur da sabah olmazdan önce ölürse,o kimse de Cennetliktir.(Hadis-i Şerif,Buhari,2141)
Allahümme ente rabbi la ilahe illa ente halakteni ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve va'dike mesteda'tü. eüzü bike min şerri ma sana'tü. Ebuü leke bini'metike aleyye ve ebuü bizenbi fağfirli fe innehu la yağfiruzzunube illa ente"

Kabre giren kişiye sorulacak: Bu adam (Hz. Muhammed) hakkında ne biliyorsun?

 

Mu'min (veya kesin inançlı bir) kişi: "O, Muhammed'dir, Allah'ın resulüdür. Bizlere hidayeti getirdi. Biz de onun davetine icabet ettik ve ona tabi olduk. O Muhammeddir' diyecek. O kişiye: "Rahat bir şekilde uyu. Senin ona kesin olarak inandığını anladık'' denilecek.

Hadis-i Şerif,Buhari,86